Anadile eksik düzenleme

Anadile eksik düzenleme

Ýnsan Hakları Derneði (ÝHD) Genel Merkezi, anadilinde savunma ve hasta tutukluların infazının geri bırakılması ile ilgili kanun tasarısı hakkındaki görüşlerini TBMM Adalet Komisyonu'na gönderdi.

ÝHD, tasarının 1. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 202. maddesine eklenen "anadil" düzenlemesinin eksik olduðunu belirtti. Yeni düzenlemede, "Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanıðın iddianamenin okunması, esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceðini beyan ettiði başka bir dilde yapabileceði" belirtildi.

ÝHD, yargılamanın soruşturma ve kovuşturma aşamasından geçtiðini hatırlatarak, şu eleştiride bulundu: "Dolayısıyla soruşturma aşamasında da ifade vermede ve sorgu esnasında şüphelinin kendisini daha iyi ifade edebileceði bir dilde konuşmasına imkan tanımak gerekmektedir. Ayrıca kovuşturma aşamasında delillerin ikamesi, tanık ve bilirkişi dinleme ve diðer muhakeme işlemlerinde sanıðın kendisini daha iyi ifade edebileceðini beyan ettiði dilde konuşmasına izin vermek gerekmektedir. Ayrıca şüpheli veya sanıðın gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamasında başta savunması olmak üzere delil deðerlendirmesi, gibi muhakeme hususlarında dilediði dilde yazılı dilekçe vermesine de imkan tanınmalıdır. Ayrıca, tercüman giderlerinin devletçe karşılanması gerekir. Aksi halde, uygulamada ekonomik sebeplerle sorunlar yaşanacaktır."

HAMÝLE KADINLARA AYRIMCILIK

Tasarının ikinci maddesi ile 5275 sayılı kanunun 16. maddesine eklenen düzenlemenin hamile kadın hükümlülere yönelik ayrımcılık içerdiðine dikkat çeken ÝHD, "5275 sayılı kanunun 16. maddesinde suç tipine bakılmaksızın gebe kalanlar hakkında infaz rejimi ile ilgili düzenleme bulunmaktaydı. Kanun tasarısı ile 3713 sayılı kanun kapsamında yer alan suçlardan hükümlü olan gebe kalanlara negatif ayrımcılık yapılmış ve bu kişilerin ceza infaz kurumunda kalarak geçici de olsa infazlarının ertelenmesi engellenmiştir. Bu durum öncelikle analık hakları ile çocuk hakları bakımından yeni bir ihlal yaratmakta ve açık bir ayrımcı muameleye yok açacaktır" dedi.

ÝHD bu düzenleme ile ilgili olarak ayrıca şu itirazda bulundu: "Bilindiði gibi 3713 sayılı kanundaki terör tanımı oldukça geniş olup, başta ifade özgürlüðü olmak üzere birçok özgürlük alanının sınırlandırıp, yasaklamakta ve cezalandırmaktadır. Dolayısıyla 3713 sayılı kanunun doðrudan doðruya ifade özgürlüðünü sınırlayan 6. ve 7. maddelerinden hüküm giyen kişilerin gebe kalmaları halinde infazlarının cezaevinde devam edeceðinin düzenlenmesi vahim sonuçlara yol açabilecektir. Ayrıca 3713 sayılı kanunun 4. maddesinde belirtilen terör amacı ile işlenen suçların terör suçu olarak tanımlandıðı ve TCK'nın 50 deðişik maddesini terör suçu olarak tanımlaması, 5 deðişik özel yasanın terör suçu olarak tanımlanması karşısında gebe kalanlar bakımından negatif ayrımcılık yapılması kabul edilemez. Tasarı ile getirilen bu deðişikliðin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir."

ATK YÝNE BELÝRLEYÝCÝ

Yeni düzenlemeye göre adli tıp kurulu ya da Adalet Bakanlıðı tarafından belirlenen tam teşekküllü hastanelerin saðlık kurullarınca düzenlenen ve ATK tarafından onaylanan rapor üzerine hasta tutukluların infazının geri bırakılabileceðine dikkat çeken ÝHD, düzenlemenin sakıncalı olduðunu belirtti. Adli Tıp Kurumu'nun tarafsızlıðını yitirdiðini ve siyasi iktidarın politikalarına göre tutum alan bir kurum haline geldiðini kaydeden ÝHD, "Adalet Bakanlıðı verilerinden de anlaşılacaðı gibi Adli Tıp Kurumu'nun kötü uygulamaları nedeni ile infazı geri bırakılmayan aðır hasta mahpuslar cezaevinde yaşamını yitirmekte ya da tahliye olduktan birkaç gün sonra yaşamlarını yitirmektedirler. 16. maddenin 3. fıkrasında düzeltme yapılarak Adalet Bakanlıðı'nın belirlediði tam teşekküllü hastanelerin saðlık kurul raporlarının yeterli olması, Adli Tıp Kurumu'nun onayının istenmemesi saðlanmalıdır. 3. fıkrada düzeltme yapılmadan eklenecek 5. fıkranın uygulamada fazla bir karşılıðı olmayacaktır."

'BU DÜZENLEME ÝLE HÝÇBÝR HASTA TUTUKLU TAHLÝYE EDÝLMEZ'

Tasarı metninde "Maruz kaldıðı aðır bir hastalık veya sakatlık nedeni ile ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliði bakımından tehlike oluşturmayacaðı deðerlendirilen tutukludan" bahsedildiðini hatırlatan ÝHD, bu düzenlemeye göre hiçbir hasta tutuklu ve hükümlünün tahliye edilmeyeceðini belirtti. ÝHD, "Madde metni düzeltilerek sadece maruz kaldıðı aðır bir hastalık veya sakatlık ifadesi ile yetinilmelidir" dedi.

ÝHD, Adalet Bakanlıðı'na gönderdiði yazıda hasta tutuklular ile ilgili olarak ayrıca şunları belirtti: "Bilindiði gibi aðır hasta olduðu halde infaz kurumunda yaşamını yalnız idame ettirebilen mahpuslar da vardır. Bu durum gözetilerek aðır hastalık veya sakatlık ifadesi ile yetinilmelidir. Ayrıca toplum güvenliði bakımından tehlike oluşturma kriterini deðerlendirecek olan cumhuriyet savcısıdır. Bu tanımlama oldukça muðlaktır. Bir kişinin toplum güvenliði bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacaðı gibi aðır bir sorumluluðun cumhuriyet savcısına bırakılması karşısında savcılar böyle bir sorumluluk altına girmeyeceklerdir. Dolayısıyla hiç kimse tahliye olamayacaktır. Bu nedenle bu ibarenin madde metninden çıkartılması gerekmektedir. Kaldı ki bir kişinin toplum güvenliði bakımından tehlike yaratıp yaratmadıðına ancak yapılacak bir yargılama sonucunda mahkeme karar verebilir."

ÝHD, infaz ertelemesi konusunda mevcut yasalarında gerisine dönüldüðünü ve yeni bir ayrımcılık maddesi getirildiðini belirterek, "Mevcut maddeden geriye gidilmesi infaz rejiminin daha da aðırlaştırılması anlamına gelmektedir" dedi.