Amed zindanından devlete rest!

Amed zindanından devlete rest!

Zindan direnişi öncüllerinden KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 12 Eylül cuntasıyla yeniden organize olan Türk özel savaş devletinin PKK'yi 5 nolu zindana gömme politikasını; karekter ve kapsamı ile buna karşı geliştirilen tarihi 14 Temmuz direnişini anlattı.

Mustafa Karasu, 14 Temmuz direnişinin, Türk devlet politikasını çökertme, PKK'de somutlaşan direnişçi militan kişiliðin tarih sahnesindeki yerini alma, 15 Aðustos'u mümkün kılan büyük düşünmeyi eyleme dönüştürme iradesine yansımalarına dikkat çekti.

PKK'nin öncü kadroları ve zindan direnişçileri Kemal Pir ve Hayri Durmuş'u özellikle anan ve onların anlatılmasının sorumluluk, örnek alınmasının zorunluluk olduðunu vurgulayan Mustafa Karasu, 14 Temmuz direnişi ile Ýmralı direnişini de karşılaştırdı.

14 Temmuz’un yıldönümü öncesinde Yeni Özgür Politika gazetesine mülakat veren Mustafa Karasu ile yapılan röportajı yayınlıyoruz.

14 Temmuz Büyük Ölüm orucu direnişinin yıldönümüne yaklaşıyoruz. Kürt mücadele tarihinin en belirleyici dönemeçlerinden biri olan 14 Temmuz direnişinin önemi nedir? Neden neredeyse üzerinden 30 yıla yakın bir süre geçmesine raðmen 14 Temmuz, Kürt hareketi açısından önemini korumaktadır

14 Temmuz direnişi sadece hareketimiz açısından deðil, Kürdistan halkı tarihi açısından, hatta Türkiye ve Ortadoðu tarihi açısından çok büyük öneme sahiptir. 14 Temmuz’un yarattıðı deðerler partimizin ve Kürdistan'ın geleceðini çok etkilediði gibi, Türkiye tarihini, dolayısıyla Ortadoðu tarihini de yakından etkilemiştir. Bu açıdan 14 Temmuz’u herhangi bir direniş ve eylem gibi ele almamak gerekiyor. Tarihsel ve siyasi içeriði, sosyal ve kültürel sonuçları açısından başta Kürt toplumu olmak üzere Türkiye ve Ortadoðu halklarını etkileyen bir direniş olarak tarihteki yerini almıştır.

14 Temmuz direnişinin tabii ki hareketimiz açısından çok büyük önemi vardır. 14 Temmuz 12 Eylül faşist cuntasının PKK'yi 5 nolu zindana gömme politikasına darbe vurmuştur. Amed zindanı gerçeðinde PKK tasfiye edilmek istendiði gibi, Kürt halkının özlemleri de betonlara gömülmek istenmiştir. Türk devletinin Amed zindanındaki politikası sadece tutuklulara işkence yapmak, bazı kurallarına uydurmak biçiminde sadece idari ya da denetimi ifade eden bir zindan politikası deðildi. Ya da sadece tutuklulara geçmişte yaptıklarından dolayı intikam için yapılan işkenceler deðildi. Türk devleti Amed zindanı şahsında çok stratejik bir hedefe ulaşmak istiyordu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin esası Kürtleri yok edip Türkleştirmeye dayalıdır; bir özel savaş devletidir. Özel savaş devletinin karakteri de esas olarak Kürtleri ortadan kaldırma amaçlıdır. Türk devletinin bütün politikası bu amacı gerçekleştirme üzerine kurulmuştur.

Türk devletinin bu amacına özellikle 1970’lerden sonra ortaya çıkan Kürt uyanışının ve PKK'de sembolünü bulan bu uyanışın Türkiye Cumhuriyetinin nihai hedefine büyük bir darbe vurmuştur. Kürtler betona gömülmüşken, yok edildiði sanılırken, artık bir daha ayaða kalkamaz diye düşünülürken PKK şahsında Kürtlük 1970’lerde büyük bir uyanışa geçmiştir. Bu uyanış Türk devletinin bu nihai amacını, politikalarını darbeler nitelikte bir gelişme göstermiştir. 12 Eylül’ün birçok nedeni vardır, ama en önemli nedeni; PKK'nin Türk devletinin Kürtleri yok edip Kürdistan'ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirme politikasına vurduðu darbeyle ilgilidir. Bu nedenle 12 Eylül darbesi iktidarı ele geçirdikten sonra esas olarak da Kürdistan'da ortaya çıkan bu yayılışı ortadan kaldırmak, bu yayılışın kökünü kazımayı hedeflemiştir. Bu açıdan da PKK'nin üzerine çok şiddetli gitmiştir. Sadece kadro ve sempatizanlarını deðil, taraftarlarını, PKK'ye sempati duyan tüm insanları zindanlara doldurmuştur. Özellikle PKK'nin geliştiði yerlerde büyük bir asker-polis terörü ve zulmü uygulamıştır.

12 EYLÜL EN BÜYÜK DARBEYÝ PKK’YE VURMAK ÝSTEDÝ

Kuşkusuz diðer Kürt örgütlerinden de yöneticiler, kadrolar zindana atılmıştır, ama bu uyanışın esas gücünü ifade eden, Türk devletinin politikalarını boşa çıkaran; özgürlük mücadelesi kanalına akıtan, bir örgütlenme ve mücadele düzeyine çıkaran PKK gerçeði olduðundan esas olarak PKK'yi hedef almıştır. Eðer o dönemde Kürdistan'daki politikalar, uygulamalar, mahkemeler ve zindandaki işkenceler dikkate alınırsa 12 Eylül’ün tamamen PKK öncülüðündeki Kürt Özgürlük Hareketi'ni hedef aldıðı görülür. Bunu hiç kimse tersyüz edemez ve farklı gösteremez. 12 Eylül’ün en büyük darbeyi PKK'ye vurmak istediði, PKK'nin kökünü kazımak istediði gerçeðini bütün dünya görmüştür, Kürt halkı görmüştür, zindanlarda yaşayanlar görmüştür, bütün sol ve demokrat güçler görmüştür.

Uyanıştaki rolü nedeniyle zindanda PKK yöneticilerinin, kadrolarının üzerine çok şiddetli gidilmiştir. Onların iradesini kırıp itirafçılaştırmak, böylelikle PKK şahsında, PKK'nin öncülük ettiði Özgürlük Mücadelesi şahsında Kürt halkının umudu kırılmak istenmiştir. Çünkü Kürt uyanışı içinde en etkili ve kararlı önderliðe sahip, en iddialı örgütlenmeye sahip, en militan ruha sahip PKK’dir, PKK gerçeðidir. Onun kadroları, sempatizanları, taraftarlarıdır. Hatta PKK'nin etkilediði halk bile Türk devletinin politikalarına isyan eden, meydan okuyan bir karaktere sahiptir. PKK'nin yarattıðı Kürt toplumu gerçeði şahsında Kürt’ün iradeli uyanışı gerçekleşmiştir. Böyle bir karakterdeki Kürt hareketi durdurulmadıðı takdirde, bunun Kürdistan'da ektiði tohumların kökü kazınmadıðı takdirde Türk devletinin Kürdistan'daki politikalarının sonunu getireceði görülmüştür. Bu açıdan da zindanda görülmedik bir terör estirilmiştir.

14 TEMMUZ TARÝHÝ BÝR NOKTADADIR

14 Temmuz direnişi, direnişçileri Türk devletinin bu politikalarını görmüşlerdir. PKK gerçeðini iyi bildiklerinden, kendi gerçeklerini iyi bildiklerinden, Önder Apo gerçeðini iyi bildiklerinden, Türk devletinin de neyi hedeflediðini çok iyi anlamışlardır. Sadece kendilerine zulüm yapmayla sınırlı olmadıðını, sadece zindandaki tutuklulara işkence yapmayla sınırlı olmadıðını, bunun çok haince, uðursuzca, Kürt’ü yok etmeyi hedefleyen büyük tarihsel toplumsal sonuçları olacak bir saldırı olduðunu görmüşlerdir. Eðer zindanda büyük bir direniş olmuşsa, bunun nedeni bu saldırının büyüklüðünün görülmesidir. Bu saldırının Kürt halkı için, Kürdistan toplumu için, Kürdistan halkının geleceði için neyi ifade ettiði görülmüştür. Türk devletinin bu saldırıyla neyi amaçladıðını derinliðine hissetmişlerdir. Bu nedenle saldırının büyüklüðü direnişin de büyüklüðünü beraberinde getirmiştir. Eðer 14 Temmuz direnişi ölüm orucunda büyük bir direniş iradesi ortaya çıkmışsa, hiçbir gücün kıramayacaðı bir direnişçi tutum kendini ortaya koymuşsa, ne olursa olsun bu direnişi sonuna kadar götüreceðiz denilen bir irade ortaya çıkmışsa, Kemal Pir’in söylediði gibi “yaşamı uðruna ölecek kadar seviyoruz” diyen bir iradeyle özgür yaşam dışında hiçbir tercihin olmayacaðı bir militan kişilik ortaya konulmuşsa, Hayri’nin şahsında görüldüðü gibi bu halkın özgürlük umudunun kırılamayacaðı gösterilmişse, hatta bu direnişe raðmen “mezarıma bu halka borçludur yazın” denilen bir kararlılıkla bu direniş yürütülmüşse, bunun nedeni saldırının büyüklüðüdür. Sömürgeci zihniyetin uðursuzluðudur, bir halkı yok etme, ortadan kaldırma niyetinin görülmesidir. Bu açıdan biz bu direnişi hem PKK gerçeði açısından hem de Kürdistan gerçeði açısından çok tarihi bir direniş olarak görüyoruz.

14 Temmuz direnişi olmasaydı PKK gerçeði ne olurdu, Kürdistan gerçeði ne olurdu bunu aklımıza bile getirmek istemiyoruz. Eðer Amed zindanlarında PKK militanlıðının iradesi kırılsaydı, PKK kurucu önderlerinin iradesi kırılsaydı bu tabii ki PKK tarihi açısından da Kürdistan tarihi açısından da çok kötü sonuçlar ortaya çıkaracaktı. Ama Türk devleti bu sonuçları ortaya çıkarmak isterken, PKK'yi gerçek olarak temsil eden Kemallerin, Hayrilerin, Mazlumların, Akiflerin, Ferhatların, Alilerin şahsında yenilmez bir halk gerçekliðiyle karşılaşmıştır. Kendileri büyük sonuca ulaşmak isterlerken, Kürt tarihini büyük karanlıklara sokmak isterken, karşılarında 14 Temmuz direnişçiliðiyle çok büyük ve kendileri açısından aðır sonuçları olan, tarihsel olarak yenilgiyi ifade eden, Kürdistan toplumu açısından çok büyük deðerler ortaya çıkaran bir direniş gerçeðiyle karşılaşmışlardır. Bu açıdan bu direniş gerçeðini sıradan deðerlendirmemek gerekir. Sadece PKK tarihi ve PKK militanlıðı açısından deðil, Kürdistan halk tarihi açısından büyüklüðünün, anlamının derin bilincine varmak, hissetmek ve yaşamak gerekiyor.

PKK’NÝN EN ZOR ŞARTLARDA DÝRENEN BÝR HAREKET OLDUÐU GÖSTERÝLDÝ

PKK tarihi açısından tabii ki zindanlara gömülmek istenen PKK, zindandaki bu büyük direnişiyle PKK'nin direnişçi kişiliðini en zor koşullarda somutlaştırmıştır. Bu duruşuyla dışarıdaki parti örgütü ve önderliðine büyük bir güç vermiştir; dışarıda mücadelenin geliştirilmesine çok büyük manevi deðerler katmıştır. PKK'nin en zor koşullarda direnen bir hareket olduðunu tüm halka göstermiştir. Bu tabii ki halkın PKK'ye büyük güven saðlamasını beraberinde getirmiştir. En zor koşullarda halka baðlı olanların Kürt halkının özgürlük davasını mutlaka sonuca götüreceðini görmüşlerdir. Bu zor koşullarda direnenlerin her koşulda direneceðine inanmışlardır. Bu açıdan 14 Temmuz direnişi hem PKK militanları hem de Kürt halkı açısından büyük moral deðerleri ortaya çıkararak daha sonraki büyük direnişlerin gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır. Bu açıdan tabii ki PKK'nin mücadelesinin örgütlülüðünü ve militanlıðını güçlendirme, mücadelesine hamle yaptırmak için çok önemli etkilerde bulunmuştur.

14 Temmuz direnişçiliðinin belki de en önemli sonucu ya da hareketimiz açısından, Kürdistan halkı ve tarihi açısından en önemli yarattıðı deðer, Kürdistan devriminin tarzını yaratmasıdır. Çünkü bir toplumun özgürlüðü için, demokrasi için, varlıðını koruması için her şeyden önce o toplumun karakterine uygun, o toplumun yaşadıðı siyasal koşullara uygun, o toplumun düşman gerçeðini karşılamaya uygun, düşman gerçeðini yenilgiye uðratacak, o toplumu zafere ulaştıracak bir mücadele tarzına, bir devrim tarzına sahip olması gerekir. Başarının tarzına sahip olmayan, yani düşmanı yenilgiye uðratmayan bir örgüt, bir hareket, bir militanlık gerçeði ne yapsa da başarısız kalmaya mahkumdur. Bu açıdan da bir halk için, bir toplum için, bir örgüt için en başta da elde edilmesi gereken deðer başarının mücadele tarzını yaratmaktır. Başarıya götüren mücadele tarzına ulaşmaktır. Ýşte 14 Temmuz direnişçiliði, ortaya koyduðu direnişçilikle PKK'nin mücadele tarzını, Kürt halkının mücadele tarzını, yani özgürleşmenin mücadele tarzını PKK'nin ve Kürt halkının eline vermiştir. Kürt halkının ve PKK'nin eline en büyük deðeri vermiştir. Eline altın bilezik verme biçiminde bir kavram vardır. 14 Temmuz direnişçiliði de PKK'nin ve Kürt halkının eline altın bileziði vermiştir. Yani her koşulda mücadele edip başaracaðı en büyük deðeri, en büyük gücü, en büyük imkanı yarattıðı tarzla vermiştir. Bu da en zor koşullarda mücadele etme ve kazanma tarzıdır. En zor koşullarda mücadele etme tarzının yaratılması ve bunun PKK'ye ve Kürt halkına verilmesi 14 Temmuz direnişçilerinin Kürt halk tarihine yaptıðı en büyük katkıdır. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Bu tarz neden bu kadar önemlidir? Çünkü Ortadoðu dünyanın en zor coðrafyasıdır, Kürdistan halkının Özgürlük Mücadelesi de dünyada yürütülebilecek en zor mücadeledir. Kürtlerin Özgürlük Mücadelesi kadar zor, PKK'nin öncülük ettiði Özgürlük Mücadelesi kadar zorluklarla karşılaşan bir mücadele ne tarihte görülmüştür ne de bundan sonra görülecektir. Dünyanın en zor coðrafyasında, bütün dünya güçlerinin egemenlik kurmak istediði bir coðrafyada, tarihin ilk en büyük devletlerinin ortaya çıktıðı coðrafyada, tarihin en zalim devletlerinin ortaya çıktıðı coðrafyada Kürt toplumu dört parçaya bölünmüş, yani vücudu, beyni parçalanmış ve üzerinde en büyük zorbalıkla yok edilme politikası izlenmektedir. Bu politika izlenirken de dış güçlerin desteði alınmaktadır. Bu nedenle Ortadoðu'da Kürt halkının mücadelesini vermek çok büyük zorlukları göze almayı gerektirmektedir. Ancak büyük zorlukları göze alanlar, bu büyük zorluklar ortamında mücadele etmesini bilenler, zor koşullarda mücadele edecek düzeyde bir mücadele ruhuna, tarzına, kararlılıðına sahip olanlar bu topraklarda varlıðını sürdürüp başarılı olabilirler. Bunun tarzı, ruhu, militan kişiliði, direnci ortaya çıkmadan, Ortadoðu'da, özellikle de Kürdistan'da başarılı mücadele yürütmek ve sonuç almak mümkün deðildir. Bunu bütün Kürtlerin, dostlarının çok iyi bilmesi gerekir. Bu bilince varılmadan Kürdistan'da özgürlük ve demokrasi kazanılamaz. Bu gerçek bilinmeden Ortadoðu'da, Kürdistan'da çok uðursuz emelleri olan sömürgecilerin, çok uðursuz emelleri olan uluslararası güçlerin politikaları boşa çıkarılamaz. Çok uðursuz emelleri olan sömürgecilerin bu saldırıları boşa çıkarılarak Kürtlerin varlıðı ve özgürlüðü güvenceye alınamaz. Bu gerçeðin bilincine varılırsa 14 Temmuz direnişçiliðinin büyüklüðü de çok iyi anlaşılır.

14 TEMMUZ 12 EYLÜL’ÜN YENÝLGÝSÝNÝN BAŞLANGICIDIR

14 Temmuz zorun zoru olan zor koşullara sahip zindan koşullarında düşmana karşı direnme iradesini göstermiş, bu direnişini sonuna kadar götürmüş ve 12 Eylül’ün yenilgisinin ve sonunun başlangıcını burada gerçekleştirmiştir. Nitekim 14 Temmuz direnişi başarılı olunca, arkadaşlar şehit düşünce Türk devletinin Amed zindanlarında görevlendirdiði işkenceci başı Esat Oktay bir daha zindanda görülmemiştir. Çünkü yenilgiye uðramıştır. Zulümle, işkenceyle Kürtlerin iradesi kırılmak istenirken, Türk devletinin politikalarını boşa çıkaracak, Türk devletinin Kürdistan'daki egemenliðini sona erdirecek Kürdistan devriminin tarzının ortaya çıkmasıyla karşılaşılmıştır. O zulüm Kürt halkı için, Kürdistan tarihi için gerekli olan bu direniş tarzını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle Esat Oktay bir daha görülmemiştir, kaçmıştır, gitmiştir.

14 Temmuz direnişiyle birlikte hareketimiz en zor koşullarda mücadele etmenin tarzını ele geçirmiştir. Kuşkusuz bu tarzı ortaya çıkaran özünde Önder Apo gerçeðidir. Önder Apo'nun ilk cümlesinden başlayarak tüm söyledikleri ve ortaya koyduðu tutum, yarattıðı örgüt anlayışı ve militanlık tarzı bu direnişçiliði ortaya çıkarmıştır. 14 Temmuz direnişçiliði Apoculuðun ruhunda olan, Apoculuðun söylemde ifade ettiði mücadele tarzının Diyarbakır zindanında somutlaşması olmaktadır. PKK gerçeðinin, mücadele anlayışının, direnişçi ruhunun ilk büyük gerçekleşmesi kendisini 5 nolu zindanında ortaya koymuştur.

Önder Apo ilk çıkıştan itibaren arkadaşlarına, bütün kadrolarına şunu söylemiştir: “Kürdistan'da her şey zordur, Kürt toplumu da yarımdır, eksiktir, siz de yarımsınız, eksiksiniz. Kürdistan sömürgeci egemenlik altında kendi gerçeðinden koparılmış bir toplum, kendi gerçeðinden koparılmış bir birey gerçeðini yaşamaktadır. Bu nedenle mücadele zordur. Düşmanlar da zordur, koşullar da zordur. Kürdistan toplumunda örgütlenme yaratmanın ve mücadele geliştirmenin büyük zorlukları vardır. Bu zorlukları bilerek hareket edeceksiniz, baştan kendinizden başlayarak, kendinizi düzelterek, kendinizi zor koşullarda mücadele edecek duruma getirerek bu mücadeleyi yürütebilirsiniz. Bunun dışında hiçbir tutum ve yaklaşım Kürdistan'da mücadeleyi geliştiremez. Kürdistan'da zorluklara dayanan bir mücadele tarzı ortaya çıkarılmadan yaprak bile kıpırdamaz” demiştir. Ýşte Önder Apo'nun ilk çıkışında kadrolarına, militanlarına, arkadaşlarına vermek istediði ruh, verdiði ruh, Hayri ve Kemal şahsında Amed’te somutlaşmıştır. Bu yönüyle 14 Temmuz direnişçiliði aynı zamanda Apocu mücadele tarzının, Kürdistan için gerekli olan mücadele tarzının, Kürdistan'da başarıya götürecek mücadele tarzının somutlaşması ve gerçekleşmesi olmaktadır.

14 TEMMUZ DÝRENÝŞ ÖLÇÜLERÝNÝ ORTAYA KOYDU

Teorik-ideolojik olarak söylediði militanlık ve devrim tarzının 14 Temmuz direnişçiliðinde somut hale gelmesiyle birlikte PKK militanlıðında yeni bir durum ortaya çıkarmıştır. Artık ölçü nedir, örnek nedir bunlar ortaya çıkmıştır. Artık PKK mücadelesinde, özgürlük tarihinde kadrolar için, sempatizanlar için, hatta halk için örnek ortadadır. PKK’lilik nedir denilirse 14 Temmuz direnişçiliðidir. PKK’lilik nedir denilirse Kemal Pir duruşudur, Hayri duruşudur. PKK’lilik böylelikle 14 Temmuz direnişçiliði ve ruhunda somutlaşmıştır. Bundan daha büyük bir güç kaynaðı olabilir mi? PKK'yi her türlü mücadelede başarıya götürecek bundan daha büyük yol göstericilik olabilir mi? Böyle bir militanlık gerçeðini ele geçiren PKK tabii ki yenilmez olacaktır, yenilmez bir mücadele gerçeðini pratiðinde ortaya koyacaktır. Bu yönüyle 14 Temmuz direnişçiliði hareketimiz açısından yenilmezlik iksirinin içildiði, yenilmezlik iksirinin bulunduðu bir gerçekliði ifade etmektedir.

14 Temmuz parti tarihimiz, hareketimiz açısından böyle bir güç kaynaðını ifade etmektedir. Tabii ki siyasal olarak da 12 Eylül’ün yenilgisini başlatan, 12 Eylül’ü 14 Temmuz şahsında başarısızlıða uðratan bir tarihi sürecin, bir mücadele sürecinin başlamasını ifade etmektedir. 14 Temmuz’la birlikte PKK'nin de, Kürt halkının da ufku netleşmiştir, önü açılmıştır. Artık 14 Temmuz direnişinden sonra kim köleliðe boyun eðebilir, kim bu mücadelenin başarılamayacaðını söyleyebilir? 14 Temmuz direnişçiliðinden sonra kim Kürdistan'daki sömürgeciliði kabul edebilir, kim mücadele etmeden, 14 Temmuz ruhuna ve gerçekliðine baðlı olmadan kendisine Kürt’üm, kadroyum, yurtseverim diyebilir? Bu yönüyle 14 Temmuz Kürt ve Kürdistan gerçeðinde çok büyük deðerleri ve ölçüleri ortaya koymuştur. O yıllar mücadelemiz açısından zor yıllardır. 12 Eylül darbesi gerçekleşmiş, hareketimiz yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştı. Hareketimiz de o yıllarda büyük bir darbe yemişti. 12 Eylül öyle bir terör estirmiştir ki, birçok örgüt, birçok insan artık Türkiye'de bir daha mücadele başlatılamaz, mücadele yürütmek, bu devlete karşı koymak mümkün deðildir biçiminde bir inançsızlıða, bir irade kırılmasına uðramıştı.

14 Temmuz 12 Eylül’ün bu irade kırma harekatını da boşa çıkarmış, irade kırmayla yarattıðı yenilgili ruh halini de yerle bir etmiştir. O dönemde PKK içinde de “artık mücadele edilemez, 12 Eylül’ün gitmesini bekleyelim, yurtdışında kendimizi koruyalım ya da kendimizi Avrupa’ya atalım, yeniden mücadele etmenin koşullarını bekleyelim” diyen yenilgili ruh haline, mülteciliðe, kaçkınlıða da büyük bir darbe vurmuştur. 14 Temmuz militanlar için, yurtseverler için, devrimciler için, demokratlar için ülkeye dön çaðrısı olmuştur; 12 Eylül’ün zulmüne karşı mücadele çaðrısı olmuştur. Bu koşullarda artık mültecilik savunulabilir mi? bu koşullarda mücadelesizlik savunulabilir mi? Ýşte 14 Temmuz direnişçiliði, 14 Temmuz’un yarattıðı deðerler, ortaya koyduðu duruş, PKK'nin içine de sokulmak istenen mülteciliðe ölümcül darbeyi vurmuştur. Ýşte bu ölümcül darbe, Önder Apo'nun öncülüðünde mücadelenin geliştirilmesi çabalarına büyük destek vermiş ve bunun sonucu Önder Apo öncülüðünde PKK Kürdistan'da 15 Aðustos gerilla hamlesini başlatmıştır. 15 Aðustos gerilla hamlesini başlatan ruh 14 Temmuz direnişçiliðidir. 15 Aðustos hamlesini başlatmak için Kürdistan daðlarına koşturan, Kürdistan daðlarına çaðıran 14 Temmuz direnişçiliðidir. Bu açıdan 14 Temmuz direnişçiliðinin tabii ki PKK tarihi açısından da, mücadele tarihimiz açısından da önemi çok büyüktür.

14 Temmuz direnişçiliðinin PKK ve Kürdistan tarihindeki en önemli yeri, Kürdistan devriminin tarzını yaratmasıdır. Zor koşullarda mücadele edip başarmanın tarzını yaratmasıdır. Bu tarzı Kürt militanlarının ve Kürt halkının eline vermesidir. Ýşte bugün daðlarda, ovalarda, şehirlerde bütün baskılara raðmen Kürt Özgürlük Hareketi'nin, halkın mücadelesinin yenilmemesinin nedeni bu mücadele içinde bulunan 14 Temmuz ruhudur. 14 Temmuz ruhunun bulunduðu koşullarda, yerde hiçbir zorluk o militanlıðı, o halkı yenemez. Bu gerçekliði Kürt halkı öðrenmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi'nin mücadele gerçeðinin, Kürt toplumunun mücadele gerçeðinin bu olduðunu her gün zulme karşı mücadele ederek Türk devletine göstermektedir.

Sık sık Kemal Pir’den bahsediyorsunuz. Kemal Pir hareketiniz, mücadelenizin dünü ve bugün anlamında neyi ifade ediyor?

Kemal Pir kişiliði gerçekten de incelenmeye ve ortaya konulmaya deðer bir kişiliktir. Kuşkusuz Hayri Durmuş’un zindan direnişindeki yeri apayrıdır; çok ayrı deðerlendirilmesi gereken bir arkadaştır. Hayri kişiliði de anlaşılmadan zindan direnişini ve14 Temmuz direnişçiliðinin büyüklüðünü anlamak mümkün deðildir. Hayri Durmuş gerçekten büyük bir devrimci insandır, büyük bir bilge insandır. Gerçekten çaðdaş derviş kişiliðin timsalidir. Zaten zindandaki bütün tutsaklar üzerinde manevi bir gücü vardı. Kemal Pir bile kendisine bir şey sorulduðunda, “bana sormayın doktor ne derse öyle olsun” derdi. Doktorun, yani Hayrı Durmuş’un doðru düşüneceðini, doðru karar alacaðını bilirdi. Hayri Durmuş arkadaşlarına bu düzeyde güven veren bir önderlik gerçeðiydi; bir Önder kişiydi. Bu yönüyle Kemal Pir’i deðerlendirirken, hatırlarken Hayri Durmuş’un da bu kişiliðini, bu büyüklüðünü ortaya koymak istedim.

KEMAL PÝR’ÝN HATIRLANMASI BÝR MORALÝ VE GÜZELLÝÐÝ ÝFADE EDER

Kemal Pir kişiliði gerçekten de çok özgün bir kişiliktir. Bu tür kişilikler az bulunur. Farklı deðerde büyük militanlar çok çıkabilir. PKK tarihinde de, militanlıðında da çok büyük militanlar ve direnişler vardır, ama Kemal Pir’in yeri çok farklıdır. Gerçekten de özgün bir kişiliktir. Kemal Pir kişiliði kolay kolay görülmeyecek bir karakterdedir. Bu nedenle ismi öne çıkmıştır. Ýsminin çok öne çıkması onun kişiliðinin özgünlüðüyle ilgilidir. Kemal Pir saçından tırnaðına kadar tamamen bir devrimci karakteri ifade etmektedir. Bir devrimci kişi nasıl olur denilirse herhalde bunu en iyi ortaya koyan Kemal Pir kişiliðidir. Bir dava adamıdır, bir militandır, bir yoldaştır. Ýnancı çok derindir. Ýnancının büyüklüðü düzeyinde hisleri de, duyguları da büyüktür. Bu nedenle Kemal Pir’i tanıyan bir daha unutmamıştır, unutamaz. Her kişilik unutulabilir, bir an için akıldan çıkabilir, ama Kemal Pir’i unutmak, akıldan çıkarmak, Kemal Pir’in insanların gözünün önünden gitmesi mümkün deðildir. Bu nedenle Kemal Pir’i tanıyanlar her zaman anar ve hatırladıðında yüzünde bir gülümseme belirir. Kemal Pir’in hatırlanması bile bir morali ve güzelliði ifade eder. En zordaki insanı bile moralli kılabilir, geleceðe umutlu kıldırabilir. Kemal Pir bu yönüyle büyük bir moral kişiliði, devrimci coşkuyu en yüksek düzeyde taşıyan bir kişiliktir. Öyle ki, zindan koşullarında kimse kimseyi göremez biçimde hücrelerdeydi, ama Kemal’in sesi duyulduðunda herkes moral kazanırdı. En moralsiz insan, umutsuz insan bile Kemal’in sesini duyduðunda morali ve umudu yükselirdi. Bu düzeyde bir moral deposu, devrimci coşkuyu ifade eden, umut ve inanç veren bir gerçeklikti.

KEMAL PÝR ZÝNDANLARA SIÐMIYORDU

Kemal Pir gerçekten de amiyane deyimle ele avuca sıðmaz bir insandı. Bu nedenle zindanlara sıðamıyordu. Zindanlara sıðamadıðı için daha önce de iki defa zindanlara düşmüş, her ikisinde de kaçmıştı. Eðer 12 Eylül biraz geç gelseydi Diyarbakır’da da zindandan kaçacaktı. Ne var ki 12 Eylül gelip dışarıda koşullar zorlaşınca, içeride denetim çok sıkılaşınca Kemal Pir için kaçma imkanı kalmadı. Ama zindana hiçbir zaman sıðmadı, sıðamadı. Onun gördüðü eziyet, baskı fiziki olarak gördüðü baskı ve eziyet deðildi; kişiliðinin zindana sıðamamasıydı. Böyle bir devrimci kişilikti. Dışarıda da hiçbir yere sıðamıyordu. Bir şehir de ona dar geliyordu. Öyle bir devrimci kişilikti ki bir ülke bile ona dar gelirdi. O devrimci kişiliðinin o coşkusunu gerçekleştirme, o coşkunun ve inancın getirdiði devrimci gelişme açısından bir şehir, bir ülke bile Kemal için yetersiz kalırdı. Böyle büyük bir devrimciydi Kemal Pir. Bu nedenle babası cenazesini alırken boşuna “Kemal Pir sen bu dört tahtaya nasıl sıðacaksın” dememiştir. Babası bile Kemal Pir’in bu kişiliðini tanımaktadır. Babası bile Kemal Pir’in bir tabuta sıðacak, dört tahtaya sıðacak bir kişi olmadıðını çok iyi görmüştür. Çocukluðunda, gençliðinde babası bunu görmüştür. Çocukluðu ve gençliði böyle olan bir kişilik büyük bir devrimci mücadele içinde nasıl olur? Nasıl bir kişilik kazanır? Nasıl bir tarza sahip olur, nasıl bir duyguyu yaşar? Bunları hissetmek, duymak önemlidir. Kemal Pir kişiliði bu açıdan başlı başına bir roman kişiliðidir. Roman kişiliði ancak böyle kişilikler olabilir. Her kişilik roman kişiliði olamaz. Her kişilik edebiyat kişiliði olamaz, ama Kemal Pir tarihte romanı yazılacak kişiliklerin başında gelen bir kişiliktir. Kemal Pir’i tanıyan herkes bu söylediklerimi ifade edebilir ve onaylayabilir. Bu açıdan Kemal Pir büyük bir insandı, büyük bir yoldaştı, büyük bir kavga adamıydı, büyük bir devrimciydi. Devrimcilik ona çok yakışıyordu. Belki de devrimcilik eşittir Kemal Pir kişiliðiydi. Bu nedenle ona çok yakışıyordu.

Kemal Pir’i tanıyan herkes herhalde Kemal Pir’i anlatmayı da bir borç olarak düşünür. Kemal Pir’i tanıyıp da anlatmamak herhalde Kemal Pir’e yapılacak en büyük saygısızlıktır. Sadece Kemal Pir’e deðil, insanlıða saygısızlıktır. Ýnsanlara, özellikle de Kürt halkına böyle bir devrimciyi anlatmamak, Türkiye halklarına böyle bir devrimciyi anlatmamak Kemal Pir kişiliðine yapılan en büyük saygısızlık olabilir. Bu açıdan hepimiz Kemal Pir’e borçluyuz. Kemal Pir’i ne kadar anlatsak da eksik kalır. Ama Kemal Pir’in Türkiye halklarına, Kürt halkına, insanlıða anlatılması gerekir. Eðer dünyada devrimci mücadele sürecekse, bundan sonra da devrimci mücadeleler olacaksa Kemal Pir’in devrimci duruşu ortaya konulmalı, halkların evrensel bir deðeri haline getirilmelidir. Nasıl ki Che Guevara devrimci mücadele veren insanların bir deðeriyse Kemal Pir de böyle bir deðerdir. Bu yönüyle Kemal Pir kişiliðini gerçekten de iyi anlatmamız gerekiyor. Kemal Pir kişiliðini anlatmak bile insana büyük bir moral verir, insan rahatlar, bir görev yerine getirdiðini düşünür.

Kemal Pir kişiliðinin bugün PKK içinde çok etkili olması, Önder Apo'nun örnek olarak militanlara Kemal Pir direnişçiliðini göstermesi bir tesadüf deðildir. En zor koşullarda devrimcilerin örnek alması gereken kişilik Kemal Pir kişiliðidir. Kemal Pir kişiliði hatırlandıðı an hiçbir zorluk artık zorluk olamaz. Kemal Pir kişiliði hatırlandıðında her türlü zorluk yenilebilir. Zaten bu kişilik Kürdistan devriminin tarzı olan zor koşullarda mücadele etmenin ve başarmanın tarzını, militanlıðını temsil etmiştir.

KEMAL PÝR BÜYÜK BÝR MÜCADELE VE EYLEM ADAMIYDI

Önder Apo Kemal Pir gerçeðini, 14 Temmuz direnişçiliðini çok iyi bildiðinden ne anlama geldiðini en iyi bilen bir önderlik olduðu için, onların en iyi yoldaşı olduðu için ben Kürdistan daðlarına gelirken Önder Apo bana açıkça şunu söylemiştir: Ben senden çok şey istemiyorum. Sen Kemal Pir kişiliðini, zindan direnişçiliðini, Hayrileri, Mazlumları, bu direnişleri anlat yeter, demiştir. Gerçekten de Önder Apo'nun bu deðerlendirmesi çok anlamlıdır. Bu kişilikleri anlatmak, bu kişilikleri topluma, PKK militanlarına kavratmak zaten çok büyük bir deðerin ortaya çıkarılmasını ifade eder. Bunları anlayan bir toplum, militanlık yenilmez. Bunları anlayan bir toplum, bir militanlık çok büyük sorumluluk duygusu taşır, mücadeleye çok ciddi yaklaşır, en zor koşullarda mücadele ederek sonuç alır. Bu açıdan Kemal Pir kişiliðini anlatmayı bütün arkadaşların borç bilmesi gerekir. Bütün tanıyanların her yerde anlatması, ifade etmesi gerekir.

Kemal Pir’in çok temel özellikleri vardır. Kemal Pir büyük bir mücadele ve eylem adamıydı. Tarihin mücadeleyle deðişeceðini, dönüşeceðini düşünen bir devrimci kişilikti. Sadece söz söyleyen bir kişilik deðildi. Kesinlikle sözün pratiðe geçmesine inanan bir devrimci Önderdi. Onun militanlıðı gerçek bir militanlıktı. O, eðitimi, örgütlenmeyi ve eylemi iç içe yapan, bunu kendi pratiðinde yapan, bunu arkadaşlarına ve çevresine yayan bir Önder kişilikti. Gerçekten de Kemal Pir hem öðretmendi, eðitimciydi hem örgütçüydü, hem de eylem adamıydı. Bu üçünü aynı süreçte gerçekleştirirdi. Birbirinden koparmadan mücadelesini yürütürdü. Bu da çok önemlidir. Bunda tabii ki Önder Apo'nun tarzının etkisi vardır. Önder Apo’nun da bütün yaşamında eðitimciliði, örgütçülüðü ve eylemciliði iç içe olmuştur. Belki bizzat eylemlerin içine katılmamıştır Önder Apo. Ama eðitim, örgütlenme ve eylemci karakterini mücadeleye her an yansıtmıştır. Zaten PKK'nin sürekli başarması, sürekli mücadeleyi geliştirmesi de Önder Apo'nun bu önderlik gerçeðiyle ilgilidir. Ýşte bu gerçeklere en iyi cevap veren kişi Kemal Pir’di. Hem eðitirdi, hem örgütlerdi, hem de eyleme geçerdi. Zaten büyük devrimcilik, militanlık da böyle ortaya çıkar. Kendini eðiten, örgütleyen aynı zamanda iyi eylemcidir. Kendini eðitirse, örgütlü kılarsa, örgüt tarzıyla hareket ederse o kişinin eylemleri de başarılı olur. Kemal Pir bu açıdan PKK militanlıðına, eðitimi, örgütlenmeyi, eylemi iç içe yapması gerçeðiyle çok önemli bir örnektir.

Kemal Pir zaten tek bir kişi gibi deðildi, o büyük bir devrimci coşkuydu, heyecandı, mücadele potansiyeliydi. Kemal Pir harekete geçtiðinde bir kişi deðildi; bir ordu, bir toplum, bir halk harekete geçer gibi bir durum ortaya çıkardı. Onun için her zaman şunu söyleriz: Kemal Pir’in yanındaki on kişi on bin kişi gibidir. Yüz kişi on bin kişi gibi mücadele edebilir. Kemal Pir çevresine böyle bir özgüven verirdi, böyle bir militan kişilik kazandırırdı, böyle bir güç verir harekete geçirirdi. Şu anda belki de Kürt Özgürlük Hareketi'nin en fazla ihtiyaç duyduðu özelliklerden biri Kemal Pir’in bu karakteridir. Kuşkusuz Kemal Pir’in bazı özellikleri PKK militanlarına ve gerçeðine yansımıştır, ama bizzat yaşamış olsaydı, şu anda Kürdistan daðlarında bulunmuş olsaydı gerilla şu andaki başarısından yüz kat daha başarılı sonuçlar ortaya çıkarabilirdi ve Kemal Pir tarzındaki bir komutanlık gerillayı başarıdan başarıya koşturabilirdi. Sadece gerillada deðil, nerede olursa olsun Kemal Pir kişiliði toplumu harekete geçirebilirdi. Bu yönüyle yaşamını yitirmesi, şahadeti büyük bir kayıp olmuştur, ama bu tarzın ortaya çıkması ve böyle bir sembol olması açısından da Kürt halkı, Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt militanları açısından en büyük güç kaynaklarından ve örneklerinden biridir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da Ýmralı cezaevinde bir direniş eylemini sürdürüyor. Bu direnişin 14 Temmuz direnişiyle benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?

Önder Apo'nun yakalanmasıyla Kürt Özgürlük Hareketi'nin tasfiye edilmesi hedefleniyordu. Önder Apo’ya yönelik uluslararası komployla Önder Apo şahsında Kürt Özgürlük Hareketi’nin dolayısıyla Kürt halkının umudu ortadan kaldırılmak isteniyordu. Bu yönüyle Önder Apo üzerindeki politikalar ve amaçlananlarla Diyarbakır 5 nolu zindanında izlenen politikalar ve amaçlananlar aynıdır. Her ikisinde de PKK'nin, yani Kürt Özgürlük Hareketi'nin kökünü kazımak, tasfiye etmek ve halkın özgürlük umudunu yok etmek amaçlanmıştır.

Amed zindanında Türk devleti büyük bir işkenceyi, psikolojik savaşı bütün PKK tutsakları üzerinde uyguluyordu. Planlanmış bir biçimde tutsaklar üzerindeki baskı, zulüm, işkence ve teslim alma politikası yürütülüyordu. Gardiyanların keyfi yaptıðı bir işkence deðildi. Bizzat 12 Eylül’ü yapan cunta tarafından talimat verilmiş, bu talimat da Diyarbakır 7. Kolordu tarafından planlanmış ve bu çerçevede kontrgerilla elemanı yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran da görevlendirilmişti. Esat Oktay da aldıðı bu görevi yerine getirmiştir. Bu görev de esas olarak tutukluların iradesini kırmak ve pişman ettirmekti. Özcesi teslim almaktı. Bu defa bu politika Ýmralı’da Kürt Halk Önderine karşı kullanılıyor, bir kişiye karşı kullanılıyor. Diyarbakır zindanlarında binlerce kişiye planlı bir biçimde uygulanan zulüm, baskı ve teslim alma politikası Ýmralı’da Kürt Halk Önderine karşı uygulanmaktadır. Kürt Halk Önderine karşı uygulanan politika da tamamen devletin kararıyla gerçekleşen, belirli kişilerin görevlendirildiði ve bir plan dahilinde yürütülen politikadır. Kesinlikle Ýmralı’da uygulanan her politika, söylenen her söz, her uygulama bir plan çerçevesinde yürütülmektedir. Bunda da amaç Kürt Halk Önderinin iradesini kırmaktır. Kürt Halk Önderinin iradesini kırarak yürüttüðü mücadeleden koparmaktır, vazgeçirmektir. Ancak nasıl ki 14 Temmuz’da PKK’liler Önder Apo'nun verdiði ideolojik yaklaşım, örgüt ve militanlık deðerleriyle zindanda direnmişse, Önder Apo da bütün bu direnişlerin özünü ifade eden bir kişi olarak, bu direnişlere sevk eden ideolojinin, duygunun, düşüncenin sahibi olarak Türk devletinin bu politikasına karşı direniş göstermektedir.

ZOR KOŞULLARDA DÝRENMENÝN TARZI ÖNDER APO ŞAHSINDA PRATÝKLEŞTÝ

Önder Apo'ya uygulanan politika dünyanın hiçbir yerinde hiç kimseye uygulanmamıştır; bir kişi için böyle bir özel cezaevi düzeni kurulmamıştır. Bir tek hücrede bütün insanlardan koparılarak, hiçbir insanla ilişkisi saðlanmayarak büyük bir psikolojik savaş altında düşünemez hale getirilmek istenmektedir. Dünyanın neresinde bir insanı 14 yıl tek başına bir hücrede tutsanız, hiçbir insanla ilişkisi olmazsa kesinlikle düşünme melekeleri zayıflar, doðru düşünme yeteneðini kaybeder. Ancak Önder Apo Kürdistan halkının Önderliði olarak, dünyanın en zor devriminin Önderi olarak, zorluklar içinde başarmanın tarzını kişiliðinde somutlaştırmış bir Önder olarak en zor koşullarda ayakta kalmanın, en zor koşullarda düşünmenin, en zor koşullarda doðru tutum almanın tarzını çok çarpıcı bir biçimde Ýmralı’da uygulamıştır. Ýmralı’da zor koşullarda direnmenin tarzı önderlik şahsında pratikleşmiştir. Eðer zor koşullarda mücadele etmenin tarzı önderlikte somutlaşmasaydı, zor koşullarda mücadele eden bir örgütün Önderi olmasaydı, böyle bir tarzı on yıllarca mücadelede pratikleştiren bir önderlik gerçekliði olmasaydı kesinlikle Ýmralı’daki bu koşullara dayanmak mümkün olmazdı.

Biz kendimizden biliyoruz. Bizler de tek kişilik hücrelerde kaldık, ama yanımızdaki hücrelerle konuşabiliyorduk. Bir yere giderken, gelirken kaçamak da olsa konuşmalar yapıyorduk, göz göze geliyorduk, bu yönüyle birbirimizden güç alıyorduk. Zaman zaman da fikir alışverişi imkanı bulabiliyorduk. Önder Apo'nun içinde tutulduðu koşulda deðildik. Şimdi düşünüyorum eðer Önder Apo’nun bugün üzerinde uygulanan tecrit bizim üzerimizde uygulansaydı, bu kadar aðır bir tecrit altında, insanlarla ilişkilenmeyen bir ortamda hücrede kalsaydık çok zorlanırdık. Gerçekten de yanımızda insanlar varken, yanımızdaki hücrede arkadaşlarımızın nefesini hissederken, zaman zaman görürken, çok zorlandıðımız o hücre koşullarında eðer böyle bir durumu yaşasaydık kesinlikle daha çok zorlanacaðımız açıktır. Bu nedenle tek kişilik hücrede 14 yıl yaşamanın ne anlama geldiðini belki cezaevinde kalmamış, hücrede kalmamış, dolayısıyla sınırlı düzeyde de olsa bunu hissetmeyen insanlar bu gerçekliði anlamayabilir. Ama şunu söylemeliyim ki, 13-14 yıl tek başına hiç kimseyle ilişki kurmadan bir hücrede kalmak, tek kişilik zindanda kalmak dünyanın en aðır işkencesidir; en büyük psikolojik saldırısı altında yaşamaktır.

ÖNDERLÝK GERÇEÐÝ OLARAK DURUŞ OLARAK DAHA DA GÜÇLÜ

Ýmralı’da bu sistemi bilerek kurmuşlardır. Önder Apo'nun iradesini kırmak için böyle bir uygulamayı gerçekleştirmişlerdir. Ama Önder Apo en zor koşulları mücadele mevzisi yapma kişiliðine sahip olduðu için kırk yıllık mücadelesinde bütün zor koşulları mücadelenin geliştirdiði alan haline getirmesi nedeniyle zindanı da bir mücadele alanı, mücadelenin geliştirilmesi gereken bir alan haline getirmiştir. Ýmralı’ya düşüşünden sonra hep o koşullarda nasıl mücadele edilir, o koşullarda örgütün mücadelesi nasıl geliştirilir, o koşullarda kendi mücadele gerçeðini nasıl yürütebilir, sürekli bunların üzerinde yoðunlaşmış, büyük bir yaratıcılıkla, büyük bir iradeyle Ýmralı zindanını, tek kişilik cezaevini tek kişilik direniş odaðı haline getirmiştir. Sadece kendisi direnmemiş, toplumun ve örgütün direnmesini saðlayan bir duruş içinde olmuştur. Bunun görülmesi gerekir. Hem de bir devletin bütün kurumlarının, geçmişte yaşadıðı bütün tecrübeyi, dünyadaki bütün tecrübeyi bir kişi üzerinde uygulama gerçeði vardır. Önder Apo da Türk devletinin yüzyıllardır yaşadıðı tecrübeyi, dış dünyadan aldıðı zulüm ve baskı tecrübesini oradaki duruşuyla boşa çıkarmıştır. Önder Apo bugün Ýmralı işkence sistemi içine alınmasından önceki durumdan zayıf konumda deðildir. Bugün önderlik gerçeði olarak, duruş olarak daha da güçlüdür. Zindanı kendisini daha da güçlendirme yeri haline getirmiştir. Bu önderliðin bu koşullarda nasıl bir irade gösterdiðini, bu mücadele kişiliðini nasıl ortaya koyduðunu yazacaktır.

14 TEMMUZ ÝMRALI DÝRENÝŞÝYLE ÇOK ÖNEMLÝ BENZERLÝKLER TAŞIYOR

Bu yönüyle 14 Temmuz direnişiyle çok önemli benzerlikleri vardır. Direndiði baskı sistemi, 14 Temmuz’daki baskı sisteminden daha planlı ve daha sistemlidir; daha da rafine haline getirilmiştir. Tek farkı, 5 noludaki gibi fiziki işkencenin çok şiddetli olmamasıdır. Ama direnişte şu gerçeði bilmek gerekir: insanlar iradeleri kırılmadan, inançları kırılmadan, zayıflatılmadan teslim alınamaz. Hiçbir fiziki işkence eðer kişinin iradesini kırmamışsa başarıya ulaşamaz. Bu yönüyle Ýmralı’da büyük bir irade kırma savaşı yürütülmüştür, psikolojik savaş yürütülmüştür. Ýrade kırmanın da esas olarak psikolojik olduðu, ideolojik olduðu açıktır. Ama irade kırma savaşından sonuç alınamamıştır. 5 nolu zindanda işkencenin aðırlıðından çok, yaratılan ortamın psikolojik etkisi birçok insanın iradesini ve umudunu kırmıştır, teslim olmaya götürmüştür. Eðer umutları kırılmasaydı, inançları kırılmasaydı, 12 Eylül düzeninin bir gün yıkılacaðını bilselerdi, başarılı olamayacaðına inansalardı 5 nolu zindan koşullarında da işkence ne kadar aðır olursa olsun teslim alınamazlardı. Ama işkenceyle psikolojik savaşı yan yana kullanmışlar ve esas olarak da psikolojik savaşla inançlarını ve iradelerini kırarak bir kısım insanı teslim almışlardır. Önder Apo'nun Ýmralı’da bütün baskılara raðmen iradesini, inancını koruması, bırakalım iradesinin ve inancının zayıflaması, daha da güçlenmesi 14 Temmuz direnişçileri gibi en zor koşullarda Önder Apo'nun da büyük bir direniş ortaya çıkarmasını beraber getirmiştir. Hatta bazı yönleriyle Önder Apo üzerinde uygulanan baskı daha da büyüktür. Çünkü Amed zindanında PKK'yi asıl yaratan önderlik gerçeði yoktu. PKK'nin yöneticilerinden bazıları orda yatıyordu. Ýmralı’da ise PKK gerçeðini yaratan esas önderlik tutulduðundan, onun üzerindeki psikolojik savaşın daha kapsamlı ve daha aðır yürütüldüðünü görmek gerekiyor.

Tabii ki dünya ve Kürdistan koşulları deðişti. Mevcut koşullarda 5 nolu gibi çok aðır fiziki işkence yapma imkanları yoktur. Bu nedenle aðır fiziki işkenceleri yapamadılar. Diðer yandan da bu önderliðe halkın baðlılıðı bilindiðinden, bu önderliðe örgütün baðlıðı bilindiðinden aðır fiziki işkencenin getireceði tepkileri göze alamayarak 5 noluda uygulanan kaba işkence yöntemlerinin hepsini Ýmralı’da uygulama imkanını bulamamışlardır. Direniş açısından da farklılıklar bulunmaktadır.. Önder Apo şunu söyledi: ben burada kendimi ölüme yatırmayacaðım, gerekirse bunu da yaparım, ama benim sorumluluklarım bunu yapmayı gerektirmiyor. Baskılar ne kadar olursa olsun, dayanacaðım, hiçbir baskı benim ölüm orucu gibi bir eyleme girmemi getirmeyecek, koşullar ne olursa olsun direneceðim, direnişi ölüm orucu biçiminde deðil ama en zor koşullarda direnmeyi bilen bir yaklaşım göstereceðim dedi. Hatta eðer fiziki olarak bana bir şey olursa, bu konuda kesinlikle sorumlu olan devlet olacaktır, buradaki sistemin sahipleri olacaktır deðerlendirmesinde bulunarak kendisinin hiçbir koşul altında direnişinin bir ölüm orucu biçiminde olmayacaðını vurgulayarak kamuoyuna ilan etmiştir.

Ýmralı’daki direnişin diðer bir büyük farklılıðı da bu direniş bir halkın direnişi, bir örgütün direnişi, bir tarihin direnişi olarak anlaşılmalıdır. Bir kişinin direnişinden öte bir direniştir. Bir grubun direnişinden öte bir direniştir. Tümüyle bir halkın bütün deðerlerinin temsilini yapan bir önderliðin direnişidir. Bu açıdan direnişinin tarihsel anlamını daha da kapsamlı ve derin hale getirmektedir. 14 Temmuz direnişçiliðinin nasıl ki tarihsel derin bir anlamı vardıysa, Önder Apo'nun direnişinin tarihsel anlamı ve derinliði ondan daha fazla sonuçlar ortaya çıkaracak karaktere sahiptir. Eðer bir önderlik böyle çok sistemli bir işkence düzeni altında tutuluyor, irade kırma düzeni altında tutuluyor ve buna karşı da bir halkın Önderi bu irade kırma savaşına karşı büyük bir devrimci ve iradeli duruş gösteriyorsa bu tabii ki bir bütün olarak Kürt halkının direnme gücünün, Kürt halkına öncülük eden örgütün direnme gücünün derinleşmesi ve kapsamlılaşması anlamına gelmektedir.

Bu yönüyle Önder Apo'nun üzerindeki yük hiçbir önderlikte olmayacak kadar aðır bir yüktür. Belki de hareket ve halk olarak bu aðır yükü böyle bir önderliðin sırtına yükleyerek büyük bir haksızlık yapıyoruz. O koşullarda bir önderliðe bu kadar yük yüklemek, belirli yönleriyle de örgüt ve halk olarak görevlerimizin tümüyle yerine getirilmemesi anlamına gelmektedir. Onun için önderlik en son görüşme notunda “artık ben yapacaðımı yaptım, bu koşullarda fazlasını yapamam, bu koşullarda kimse benden fazlasını beklemesin; daha fazla rol oynamam isteniyorsa, rolümü oynamam için saðlık, özgürlük ve güvenlik koşullarımın saðlanması gerekir” deðerlendirmesinde bulunmuştur. Bunu hareketimize ve haklımıza bir çaðrı olarak yapmıştır. Eðer benden daha fazla rol oynamamı istiyorsunuz, koşulum budur, mevcut koşullarda daha fazlasını yapamam demiştir. Tabii ki önderliðin rolünü oynaması özgürlük ve demokrasi mücadelesinin başarısının yakınlaşması anlamına gelir. Zaten bugün hareketimizin, halkımızın önderliðimizin saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının saðlanmasını istiyorsa, bunda ısrarlıysa bunun nedeni, Kürt halkının özgürlüðünün ve demokrasisinin saðlanmasının istenmesidir. Önderliðin saðlık, özgürlük, güvenlik talebi Kürt halkının varlıðının korunması ve özgürlüðünün gerçekleşmesi talebidir. Önderliðin söyledikleri bu taleplerden ayrı düşünülemez. Bu çaðrı bir yönüyle de devletedir. Eðer Kürt sorununun çözümünü istiyorsanız, eðer Kürt sorununun çözümünde rolümü oynamamı istiyorsanız, Kürt sorununda bir çözüm niyetiniz varsa o zaman saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarımın saðlanması gerekir deðerlendirmesinde bulunmuştur.

Bu nedenle Türk devletinin çözüm politikası olup olmadıðının, bu koşulları yerine getirmesiyle kanıtlanabileceðini ortaya koymuştur. Eðer Türk devleti Önder Apo'nun ortaya koyduðu bu koşulları gerçekleştirmiyorsa demek ki Kürt sorununda çözüm politikası yoktur, niyeti Kürt sorununun çözümü deðildir. Bu açıdan Önder Apo'nun saðlık, güvenlik ve özgürlük sorununu sadece bir bireyin saðlık, güvenlik ve özgürlük sorunu olarak görmek bir saptırmadır. Önderliðin saðlık, güvenlik ve özgürlük sorunu kesinlikle Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'nin demokratikleşmesi, Kürt halkının özgürlüðü talebidir. Bu yönüyle Önder Apo'nun Ýmralı’daki direnişinin, duruşunun böyle tarihsel, siyasal sonuçlar yaratacak, Kürt halkının varlıðını ve özgürlüðünü güvenceye alacak boyutları bulunmaktadır.

Nitekim bugün Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi sorunu Ýmralı’da düðümlenmiştir. Türk devletinin çözümsüzlük politikaları kendisini Ýmralı da açıða vurmaktadır. Çünkü en makul yaklaşımı gösteren Önder Apo’dur, Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen Önder Apo’dur. Bu nedenle çözümün koşullarını oluşturmak için düşünce gücüyle, tutumuyla çabasını ortaya koyan Önder Apo’dur. Eðer Türk devleti böyle bir önderliðe karşı, bir halkın önderliðine karşı, kırk yıllık direnişi yürüten, geliştiren önderliðe karşı olumsuz tutum içinde oluyorsa, bu aslında Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı olumsuz bir tutumdur. Nitekim bu olumsuz tutum devam etmektedir. Bu olumsuz tutum devam ettiði için de gerilim ve çatışma sürmektedir. Dolayısıyla sadece PKK'nin deðil, sadece halkın deðil, dostların da, hatta PKK karşıtlarının da söylediði gibi çözümün ilk adımı Ýmralı’daki politika deðişikliðinden geçmektedir. Ýmralı’da politika deðişikliði demek Kürt sorununda politika deðişikliði demektir. Ya da Kürt sorununda politika deðişikliði olanlar Ýmralı’ya doðru yaklaşabilir. Ýşte bugünkü Önder Apo'nun direnişinin ortaya çıkardıðı sonuç budur. Önder Apo'nun duruşu ve direnişi şimdi Türkiye siyasetini bu noktaya getirmiştir. Önder Apo'nun direnişi Kürt sorununun çözümünün de Türkiye'nin demokratikleşmesinin de nasıl gerekçeleşeceðini ortaya koymuştur. Bu yönüyle Önder Apo duruşuyla, direnişiyle özgürlüðün ve demokrasinin nasıl gerçekleşeceðini herkese göstermiş ve bunun da anahtarının kendi saðlıðı, güvenlik ve özgürlüðünden geçtiðini ortaya koymuştur.