Almanya'nın Kürt masaları Türk polislerine emanet!

2015 yılında Dresden'de Kürt siyasetçi Kenan Baştu'yu gözaltına alma operasyonu biri amir, diğeri de başkomiser olan iki Türk kökenli polis tarafından yöneltildi. Buştu'nun soruşturma dosyasını bu polisler hazırladı.

Almanya'da yaşayan Kürtlerin, güvenlik birimleri tarafından Türk kökenli polislerle muhatap edilmesi dikkat çekiyor. MİT'in devşirdiği Türk kökenli amir, başkomiser ve komiserler Kürtlerin evlerinin basılmasını, Kürt siyasetçilerin gözaltına alınmasını yönetiyor.

Alman polis birimleri içerisinde MİT bağlantılarının açığa çıkmasının ardından gözler Türk kökenli polislere çevrildi. Uzun süredir Türk istihbaratıyla çalıştıkları bilinmesine rağmen Alman güvenlik birimlerinin Türk kökenli polislere göz yumduğu belirtiliyor. Üstelik Almanya'da yaşayan Kürtler bu köstebek polislerin insafına bırakılıyor.

Almanya'nın birçok kentinde "uyum polisi", "PKK masası", "yabancılar masası" ve kriminal dairelerinin kritik yerlerinde Türk kökenli polislerin görev yapması dikkat çekici. Bu kentlerin başında Berlin, Hannover, Gelsenkirchen, Köln, Frankfurt ve Münih geliyor.

Özellikle bu kentlerdeki Kürtlerin düzenlediği gösteri ve etkinliklerde Türk kökenli polisleri görevlendiriliyor. Bu konuda ANF'ye bilgi veren Azadi Hukuk Bürosu'nun çalışanlarından Kürt siyasetçi Mehmet Demir "Yıllardır Alman güvenlik birimlerine ve siyasetçilerine bizi Türk kökenli polislerle muhatap etmeyin dedik. Ancak bir türlü derdimizi anlatamadık" şeklinde konuştu.

'TÜRK KÖKENLİ POLİSLER ORTAMI PROVEKE EDİYORLAR'

Türk kökenli polislerin sürekli Kürtlere karşı sürekli "iş başında" olmasının Almanya'nın bağımsız yargısına ve güvenliğine gölge düşürdüğüne dikkat çeken Demir devamla şu bilgileri verdi: "Özellikle büyük kentlerdeki etkinliklerimizde, merkezi festivallerimizde Türk kökenli polislerin bizim güvenliğimiz sağlaması ve bizimle diyalog içerisinde olması manidardır."

Örneğin ısrarla Alman güvenlik birimleri hala Berlin'deki gösterilerde söz konusu Türk kökenli polisleri görevlendirdiği hatırlatan Demir "Türk kökenli polisler bazen kitlemizi taciz ediyor, bazen de Alman arkadaşlarını Kürtlere karşı kışkırtıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde NRW eyaletindeki bir gösteride bizzat bir Türk polisi küfürler içerisinde arkadaşına dönerek 'bak ben nasıl bunları kızdıracağım' dediğini duyduk" bilgisini verdi.

DRESDEN'DEKİ OPERASYONU İKİ TÜRK YÖNETTİ!

Sadece Kürtlerin etkinliklerinde değil, Kürt yurtseverlerinin evlerinin basılması ve Kürt siyasetçilerinin gözaltına alınma operasyonlarının da yine Türk kökenli amir ve başkomiserler tarafından yönetilmesi dikkat çekiyor.

Son alarak 25 Ekim 2015 günü Dresden'de Kürt siyasetçi Kenan Baştu'yu gözaltına alınma operasyonu biri amir, diğeri başkomiser olan iki Türk kökenli polis tarafından yönetildi. Gerçek kimlikleri ANF'nin elinde olan ve Aşağı Saksonya eyaletinin emniyet müdürlüğünde görevli bu polisler, Baştu'ya yönelik soruşturma dosyasını hazırladı.

Ayrıca soyadı G. olan ve başkomiser sıfatı bulunan Türk kökenli polislerden biri Dresden kentinde yaşayan Kürt yurtseveri Muzaffer Polat'ın evine yapılan baskını bizzat yönettiği ANF'nin elinde bulunan soruşturma dosyasında açıkça görülüyor. Baştu, Türk polislerini aratmayacak şekilde yaka paça, tartaklanarak Polat'ın evinde gözaltına alınmıştı.

"Yurtdışında faal olan terör örgütünün üyesi" kapsamında Celle Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde tarafından 2 buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan ve hala Celle cezaevinde tutulan Kenan Baştu, geçtiğimiz Haziran ayında mektupla Özgür Politika gazetesinin sorularını yanıtlamıştı. Baştu, gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını şöyle anlatmıştı:

"Gözaltına alınıp tutuklandığım andan itibaren büyük bir hukuksuzluğa maruz kaldım. Ben yasalar çerçevesinde kurulmuş kurumlarda, ait olduğum toplumun demokratik, sosyal haklarının geliştirilmesi için çalışmalar yapıyordum. Fakat buna rağmen sudan sabundan gerekçelerle tutuklandım.

Türk militer güçleri gibi sabaha doğru 5’te, Almanya’da, Kürtlerin evlerinin kapıları kırılıp gözaltına alınıyorlar. Baskının ve hukuksuzluğun hedefi yalnızca ben, bizler olsaydık, istedikleri yerde gözaltına alıp tutuklayabilirlerdi. Gözaltına alma biçimlerini değerlendirdiğimde görüyorum ki, baskılamak istedikleri Kürt halkının demokratik değerleri sahiplenme istemidir; kimliğine sahip çıkma, yaşatma çabasıdır."