Ali Temel'in sazı, kalemi ve silahı...
Ali Temel'in sazı, kalemi ve silahı...
Ali Temel'in sazı, kalemi ve silahı...
"1984 yılının ağustos ayıydı. Ali Temel ile aynı koğuşta kalıyorduk. Ali Temel bana 'Şiir yazacağım, Sen de bana eşlik et, bu şiirin ahengini yakalayalım' dedi. Kalkıp ayaklarımızdaki çorapların naylon iplerini çözdük. Daha sonra bu naylon ipleri kendi imkanlarımızla tahtadan yaptığımız öreke (teşî) yardımıyla döndürerek, bu ipleri tambur teli haline getirdik.
Daha sonra Ali Temel, cezaevinde bulduğu bir tahtayı, şeker kutusuna monte ederek, çoraplarımızdaki naylon iplerden hazırladığımız telleri buna bağladı. Ardından tamburun notasını ve perdelerini de yaptı. Ali Temel hazırladığı bu aleti çaldığında aynen sazın sesini çıkarıyordu. Temel, hazırladığı tamburu çalarak 'Vaye PKK rabû' şarkısının sözlerini yazıp söylüyordu. Ben de bu sözleri tekrar ediyordum. Ali Temel, bu şekilde şarkının sözlerini tamamladı." (Mehmet İsa Kızıl)
"PKK Mardin grubu"nun en genç üyesi Ali Temel'in "kılı kırk yararak" yazdığı ve bestelediği "Vaye PKK rabû" şarkısının dizilerinin nakarat sözleri gibi "çiçeği burnunda" bir özgürlük hareketi dağlara ve ovalarda yayılacak, bir ülkenin bütün çiçekleri yeşerecek, bülbülleri susmayacaktı.
17'isinde bir delikanlıyken "Apocular" ile tanışan, 1981 yılında tutuklanan Ali Temel, Diyarbakır zindanın karanlık günlerinde Kürtçeye en fazla kafa yoranlardandı. Ferhat Kurtay ile birlikte meşhur 33 nolu koğuşta kalıyordu. 18 Mayıs 1982 gecesi Kurtay ve üç arkadaşı bedenlerini ateşe verdiklerinde o da oradaydı. O gecenin ardından bir yerlere şiir dizilerini not etti, şiirin adı 'Amed'di:
"Tu nabê kanî / Ferhat ê devlikan / Eşref ê dilbirîn / Mahmûd ê çavreş / Ù Necmiyê dilgeş / Ewana jî / Di heyştê û duduyan / Li sih û sisiyan / Di nav êgirda / Qerejdax bûne hembêz / Hestiyên wan / Canê wan / Fikrê serê wan / Ji ber evina te / Pev keliyan / Çima tu napirsî / Li Kemalê çavreş / Xeyriyê dil zelal / Akîfê bêmal / Ù Eliyê dilmertal / Amed!"
"PKK ortamını evi gibi görüyordu, bu evin çocuğu gibiydi. Her işe koşturuyordu, disipliniydi. Oldukça uyumluydu, huysuz değildi. Olduğu gibiydi, genç olduğu kadar bilinçliydi. Seviliyordu. İçtendi. Kazaran aramıza katılmış gibi durmuyordu. PKK onun için bir tercihti. Hep Kürtçeyle uğraşırdı, şiirler yazar, besteler yapardı." (Muzaffer Ayata)
"9 Şubat 1988 direnişinden sonra ilk defa cezaevine saz gönderilmişti ve o sazı cezaevine girmeden önce görmüştüm. Tutuklanıp Diyarbakır'da 15. Koğuş'a gittiğimde sazı duvarda asılı görünce Ali arkadaşla aramızdaki ortak müzik sevgisi doğal olarak bizi daha fazla yakınlaştırdı. Dışarıdaki gelişmeleri sanki içindeymiş gibi eserlere dönüştürüyordu." (Celal Ekin)
'ŞİTLA AZADİYÊ' GÜNLERİ
Ali Temel, 1990 yılında cezaevinden bir dolu şiir ve besteyle çıktı; "Xûşka Zozan", "Deşta Bismilê", "Şitla Azadî", "Rozerin", "Buka Kurda" ve "Keçika Dersimê". Kürdistan tarihinde "90'lar" başlamıştır artık, özgürlüğün sarhoş ettiği ateşli yıllardır. Yıllar önce yazdığı gibi ülkesinin bütün çiçekleri açılmak üzere, bülbüllerinin ötme vakti zamanı gelip çatmıştır. Ali Temel, müziği ve besteleriyle 90'lara tutunurken, şüphesiz o yıllara ait Kürt müziğinde bir "kilometre taşı" olacağının farkında değildi:
"Ali Temel ile 1991'in başlarında İstanbul'da karşılaştım, İHD'nin bir etkinliği vardı. Aslında o etkinlik Kürt siyasal yapısının ilk örgütlü yapısının etkinliğiydi. Ali arkadaş orada Amed şiirini okudu ve çok etkilendim. Biz de grup olarak yeni çalışmalarımıza başlamıştık, o etkinlikte tanışıp çalışmalarımızı paylaşmak istediğimizi söyledik ve randevulaştık. Onu çalışmalarımızı yürüttüğümüz Malatyalıların yöre derneği olan Nermikanlılara davet etik, ertesi gün buluştuk ve uzunca bir sohbet ettik.
O dönem İstanbul'da Kürt kültür-sanat alanındaki çalışmalar örgütlü yapıya bürünüyordu. Biz de bu çalışmaların içindeydik, beraber ortak çalışma yürütmemiz gerektiğine karar verdik. Kolektif çalışmaların daha verimli olduğu ve toplumsal olarak daha güçlü etkide bulunacağını düşünerek çalışmalarımız ortaklaştırdık ve Koma Çiya olarak çalışma kararı aldık. Mezopotamya Kültür Merkezi'nin açılmasıyla beraber çalışmalarımızı buraya taşıdık." (Koma Çiya üyesi sanatçı Genim)
Ali Temel'in besteleriyle süslenen 1991 yılında Koma Çiya'nın ilk albümü "Rozerin" serhildanların, barikatların, Newrozların, adeta direnişin arka fon müziğidir. Bir özgürlük öyküsünün ilk dizeleri gibidir albüm, bu arada Kürtçe de yasaklı yılların birikmiş tozlarını üstünden atmış; meydanlarla, milyonlarla zamanı gelmiştir. Albümün içinde biraz Amed direnişi, biraz gerillanın yeni başlayan Botan yürüyüşü, biraz Dersim'in direnişçi kadınları ve "Şitla Azadiyê" (Özgürlük fidanı) vardır.
Sözleri ve bestesi ona aittir: "Şitla Azadiyê, wê her bijî, di nav dilê Kurdan de bijî" (Özgürlük fidanı hep yaşacak, Kürtlerin yüreğinde hep yaşacak). "Dörtlerin" ateşiyle gürleşen Mazlum Doğan'ın Newroz ateşinin Diyarbakır sularında Zeki Alkan'ın yaktığı Newroz ateşiyle sürdüğünü anlatır.
"Ali Temel ülkede yaşanan gerçekliği duygularında damıtarak ezgileştirdi. Ezgilerini cezaevinde, o vahşet ortamında yazdı ve yoldaşlarıyla paylaştı, bütün olanaksızlıklara rağmen halka taşıdı, etkinliklerde, yurtseverlerin düğünlerinde ve organizasyonlarda seslendirdi. Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM)'nin kuruluşunda yer aldı ve bir dönem Özgür Ülke gazetesinde çalıştı. Onunla kısa da olsa hayatı ve sahneyi aynı duygularla, bir mücadeleyi ezgilerle yorumladığım için kendimi şanslı hissediyorum." (Koma Çiya üyesi sanatçı Genim)
'GİRÊ SERGO' TEPESİ...
1992'da gerilla olmak için yola çıktığında kalemi ve sazını da yanına almıştı. Mahsum Korkmaz Akademisi'nde yapılan aynı yılın "15 Ağustos kutlamaları"nda sazıyla genç gerilla adaylarının karşısında, kampın bir köşesine sıkıştırılmış daracık sahneye çıktığında ondan mutlusu artık yoktur. "Keçika Dersimê"yi de bir de o sesiyle seslendirir.
Askeri eğitimden sonra doğdu topraklara, Mardin'e gerilla olarak giden Ali Temel, orada da kalemini ve sazını yanından ayırmadı. Gerillayı o akıcı Kürtçesiyle şiirlere döktü, skeçleriyle güldürdü. 13 Temmuz 1994 günü ise Mazıdağı kırsalında ihbar sonucu yapılan operasyonda kaldığı mağarada yaralandı. Türk ordusunun eline geçmemek için bombanın pimini çekerek yaşamına son veren Temel, askerler tarafından yakıldıktan sonra Gübre Tepesi'nde (Girê Sergo) gömüldü.
30 YIL SONRA FERHAT'LA BULUŞACAK!
Ailesi cenazesine ulaşmak için yıllarca hukuk mücadelesi verdi, çalmadık kapı, başvurulmadık yetkili kalmadı, nihayet yıllar sonra Girê Sergo'da kazı için izin çıktı ve 19 yıl sonra, 2 Ekim 2013 günü kemiklere ulaşıldı. Ali Temel ve aynı çatışmada yaşamını yitiren Ali Kevci'ye ait olduğu belirtilen kemikler DNA testi için İstanbul Adlı Kurum'unda inceleniyor.
Ailesi ise Temel’in cenazesini Kızıltepe'de Ferhat Kurtay’ın yanına gömmek için hazırlıklara başladı. Belki de iki eski yoldaşın, hemşerinin, Diyarbakır zindanının Kürtçe öğretmeni ve genç öğrencinin 30 yıl sonra buluştuğu gün, yan yana yattığı an; "Şitla Azadiyê"nin de bir boy attığı gün olacak...
Kaynaklar:
1- Koma Çiya üyesi sanatçı Genim ve siyasetçi-yazar Muzaffer Ayata'nın ANF'ye anlatımları.
2- Ali Temel’i anlamak, Celal Ekin, 13 Temmuz 2013, Yeni Özgür Politika
3- Mehmet İsa Kızıl ile söyleşi, DİHA, 15 Ağustos 2012.
3- Serxwebûn gazetesi, Aralık 1995