AKP’nin yarattığı iç ve dış krizler umudu arttırmaktadır

Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği müddetçe dış politika da iç politika da dengesiz olacaktır. İçeride de dışarıda da büyük hatalar yapacak, sıkışacaktır.

Türkiye ile ABD arasında her geçen gün sorunlar artıyor. Bu gerilim AKP iktidarının ABD emperyalizmine ve kapitalizmine karşı çıkışı nedeniyle değil; neden bizi bölge politikalarının parçası yapmıyorsunuz, neden bizi alt bir emperyalist-sömürgeci güç olarak bölgenin jandarması yapmıyorsunuz üzerine oluyor. Yoksa sorun Fethullahçılar değil. Eğer bölge politikalarında Türkiye’ye aktif rol verilseydi AKP iktidarı Fethullahçılar konusuna göz yumardı. Çünkü zaten darbeciler ve darbeciler içinde yer alan Fethullahçılar kontrol altına alınmıştır. 

Türkiye’nin Avrupa, ABD, Arap dünyası ya da başka güçlerle bu düzeyde karşı karşıya gelmesini sağlayan, 20. yüzyılda hala Kürt soykırımına dayalı politika yürütmesidir. Tüm dünyanın da bu soykırım politikasına destek vermesi isteniyor. 20. yüzyılda bu desteği görmeye alıştığı için bu desteği sanki kazanılmış bir hak, kendisine ait bir müktesebat gibi görüyor. Bu olmayınca da herkesle kriz yaşıyor.

Krizi yaratan Kürt soykırım politikası nedeniyle izlediği despot uygulamalar yanında, beş-altı yıldır IŞİD ve El Nusra’yla kurduğu ilişkiler de Türkiye’yi dış politikada bir çıkmazla karşı karşıya getirmiştir. İnsanlık dışı çetelerle yıllarca ilişki kurmasının bedeli şimdi ödetiliyor. Öyle ki, dış politikada yalnız kalınca Kürt düşmanlığı üzerinden İran, Irak ve Suriye ile ilişki kurmaya yöneldi. İran ve Suriye ile ilişki içinde olan Rusya ile ilişkisini düzeltmek zorunda kaldı. Ancak onlar da şimdi AKP iktidarının zayıflığından yararlanıyorlar. Tayyip Erdoğan iktidarda kalmak için öyle çırpınıyor ki, şu anda Rusya ve İran’ın elinde bir oyuncak haline gelmiş. Tayyip Erdoğan iktidarını kurtarmak için bunlarla ilişkisini sürdürüyor. Şu anda Erdoğan’ın durumu denize düşen yılana sarılır misali gibi. Sadece dışarıda değil, AKP iktidarı içeride de bu durumu yaşıyor. İçerideki destekçilerinin karakteri bunun kanıtıdır. 

Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği müddetçe dış politika da iç politika da dengesiz olacaktır. İçeride de dışarıda da büyük hatalar yapacak, sıkışacaktır. Kuşkusuz özgürlük mücadelesi olmasaydı ne içeride ne de dışarıda bu düzeyde sorunlar yaşardı; şu anda karşılaştığı hiçbir sorunla karşılaşmazdı. AKP iktidarını içeride ve dışarıda çöküntü haline getiren Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçlerinin mücadelesidir. Çünkü her türlü faşist saldırı ve zulme rağmen halkın da gerillanın da direnişi sürüyor. Tayyip Erdoğan 12 Eylül askeri faşizmi gibi bir suskunluk yaratmak istiyor, ama boşuna. Çünkü bugün Kürdistan ve Türkiye’de sadece siyasi hareket ve örgütler yok, onlarca yıllık mücadele deneyimine dayalı bilinçli bir halk gerçekliği var. 

AKP iktidarı ABD’nin icazetiyle iktidar olmuştu. ABD Irak ve Ortadoğu’ya müdahale öncesi İslamcı bir partinin Türkiye’de iktidar olmasını istiyordu. Öte yandan on yıllardır ılımlı işbirlikçi İslam’a dayalı iktidarlarla Ortadoğu’yu kontrol etmeyi hedefliyordu. Bu amaçlar için Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının önü açıldı. Tayyip Erdoğan ABD ve Avrupa desteğiyle klasik iktidar bloklarını etkisizleştirdi. Askerin bir düğmesine bile dokunamayacak olan Tayyip Erdoğan ABD ve Avrupa desteğiyle birçok generali cezaevine attı. Bunları saf dışı etti, kendisi devlet içine yerleşti. Devlet içine yerleşince o güne kadar destek aldığı liberalleri ve aldattığı demokratları saf dışı etti. Çünkü devlet içine yerleştiğinden ittifaklarını devlet savunucularından seçmesi gerekiyordu. Bu nedenle MHP ve şovenist milliyetçilerle ittifak kurdu. Öte yandan ılımlı İslam maskesini de bir tarafa bıraktı. Ortadoğu’da siyasi İslam’ın öncülüğüne soyunmaya başladı. Bunun için de radikal İslamcılarla ilişki geliştirdi. Tayyip Erdoğan bu ittifaklarla Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununu şiddetle ezecek, böylece Türkiye’yi yeni Osmanlı haline getirecekti! İşte bu politikalarla Türkiye’yi bugün iç ve dış çıkmazla karşı karşıya getirmiştir. 

Halbuki Osmanlı bile Kürtlerle uzlaşma içinde büyük imparatorluk olmuştu. Zaten dünya tarihinde farklı kimlik ve inançlarla uzlaşma yaşamadan kalıcı bir imparatorluk kurulduğu görülmemiştir. Türkiye ise Kürtleri yok ederek Ortadoğu’da etkili olacağını sanıyor. Tarihten, sosyolojiden, siyaset biliminden uzak, milliyetçilik ve mezhepçilikle kör olmuş AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği nokta budur. Aslında AKP iktidarı politikalarıyla Türkiye’nin tüm iç ve dış sorunlarını Pandora’nın kutusunun açılması gibi ortalığa saçmıştır. Bir yönüyle de hayırlı olmuştur. Her işte hayır var deyimi, AKP iktidarının yarattığı bu gerçekler için söylenebilir. Kriz ve kaoslar aynı zamanda eskinin yıkılması ve yenin yaratılması zemini ve zamanıdırlar. Şimdi Ortadoğu ve Türkiye’de böyle bir yaradılış anından geçilmektedir. Ortaya saçılan gerçeklikler karşısında çözüm etkenleri de ortaya çıkacak, Ortadoğu ve Türkiye çözüm etkenleri ve dengelerine dayalı olarak istikrar ve barışa kavuşacaktır. 

Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadele gerçeği ve Önder Apo’nun çözüm projeleri çerçevesinde çözüm aktörü ortaya çıkmıştır. Kürtler, Kürt Özgürlük Hareketi ve demokratik ulus anlayışına dayalı tüm ilişki ve ittifakları ortaya çıkarmıştır. Mücadele araç ve yöntemleri netleşmiştir. Bu açıdan AKP iktidarının Ortadoğu ve Türkiye’de yarattığı iç ve dış kriz bir fırsat olarak görülmeli ve demokratik Türkiye, demokratik Ortadoğu mücadelesi yükseltilmelidir. Kriz ve kaosun bu düzeyde derinleşmesi umutsuzluğun değil, umudun yükselmesi ve zirveye çıkması olarak görülmeli, bu coşku ve moralle mücadeleye sarılmalıdır. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA