Yeryüzü Kadınları'ndan Coşkun, demokratik muhalefeti örgütlemenin bağımsız bir kadın özgürlük mücadelesinden geçtiğini söylüyor. KJA ise yerelin önemine dikkat çekiyor; demokratik özerkliğin taşlarını döşerken, milliyetçilik, dincilik, merkeziyetçilik, rantçılık, cinsiyetçilik, pozitivist bilimcilik, militaristçilik ve oryantalistçilikten kurtulmanın gerektiğini düşünüyor. Halkevleri Genel Başkanı Ersoy da, aktif bir öz savunma ve birliği çözüm olarak işaret ediyor.
Demokratik muhalefetin nasıl örgütleneceği, AKP faşizminin nasıl önleneceğini tartışmaya açan dosyamızın üçüncü yani son bölümünü bugün yayımlıyoruz.
"Ne yapmalı, nasıl yapmalı" sorularını ilk bölümde siyasetçiler, ikinci bölümde akademisyenlere sormuştuk. Son bölümde ise Yeryüzü Kadınları, KJA ve Halkevleri'nin tespit ve önerilerini yansıtmaya çalışacağız.
YERYÜZÜ KADINLARI: KADIN ÖRGÜTLERİ, ERKEK EGEMEN BLOKA KARŞI ORTAK ÖRGÜTLÜLÜĞÜ HEDEFLEMELİ
Yeryüzü Kadınları'ndan, Benazir Coşkun, 'darbeyle hesaplaşacağız' diye yola çıkan AKP iktidarının, son 13 yıllık süreçte kendi sivil darbesini uyguladığını belirtiyor. Coşkun'a göre; 'AKP, 7 Haziran sonrası gerek Orta Doğu özelinde değişen, sürdürülen dünya dengeleri, gerekse de bu denge içerisinde despotizmini savaş ve yıldırma politikaları ile harmanlayarak, DAIŞ'in korku stratejesindeki gibi aynı pratik hatla 1 Kasım sürecine ulaştırdı.'
Coşkun'un değerlendirmeleri şöyle:
"Önümüzde, Türkiye ve Kuzey Kurdistan hattı özelinde, despotizmin boyut atladığı ve erkek egemenliğin olanca biçimiyle katmerlendiği bir süreç var. Umut-umutsuzluk diyalektiği içinde akan bir mücadele hattı...
Kaos'un 'istikrar' ahvalinde okunduğu bu süreçte, muhakkak ki ibreyi umuda doğru çevirecek, direnişi büyütme olanakları da oldukça fazla...
İlk elden hattı, halkları, ezilenleri, işçi sınıfını, kadınları karamsarlığa iten, kimi kesimlerce 'bizim büyük çaresizliğimiz' olarak okunan, bu pasif örgütlen-me-me halinden kurtulmak gerek. Keza direniş tarihi, ezilenlerin ancak her koşulda mücadelesini yükselttiği noktada umut tohumlarının ekilebildiğini göstermiştir.
Bu politik-pratik hatla başlayan süreçte, karşımızda birbirleriyle hegemonya mücadelesinde olan pek çok iktidar odağının birleştiği gördük. Seçim özelinde de ciddi bir faşizan cephe birleşti, örgütlendi. Bunun karşısında ezilenlerinin, direnişçilerin de kendi, halkla buluşan, meclislerini kuran, sokağı korkuya terk etmeyen birleşik/ortak cephelerini kurmaları gerekmektedir. Biz Yeryüzü Kadınları olarak, kendi örgütlenme perspektifimizi tamamen birleşik kadın cephesi/dayanışması fikriyatından doğru kurmaktayız.
Örneğin, Türkiye hattında bulunan bütün kadın örgütlerinin, bütün kadınların, karşımızda duran, yaşamamızın her alanına işleyerek nüfuz eden erkek egemen blokuna karşı ortak örgütlenmeyi kurmayı hedeflemesi gerekmektedir. Bu doğrultuda esasta Türkiye cephesinin de, dönem dönem platformlar aracılığıyla bir araya gelen kadın örgütlemesini, Türkiye Kadın Kurtuluş Hareketi'nin çatı örgütlemesine sıçratması, bunu Kürdistan kadın özgürlük hattıyla birleştirmesi önümüzdeki süreci aşmanın en önemli yoludur.
Tabii bu örgütlemenin ana hattı da, kadın meclisleri üzerinden şantiyede, plazada, sokakta, okulda, evde yaşamın her alanını kendi öz-örgütlülüğü, özsavunmasıyla donatan perspektif olmalıdır. Ancak ve ancak karşımızda yükselen faşizan cepheyi durduracak güç buradan doğacaktır. Ki özsavunmanın kurulduğu noktalarda, kadınların konumunun daha güçlendiği ve devletin tankına topuna rağmen saldırılarının gerilediği somut gerçekliktir. Örneğin Cizre'de kadın özsavunması ailesi tarafından zorla evlendirilmek istenen genç bir kadını, bu şiddet döngüsü ve dayatmadan kurtarma iradesini göstermiştir.
Ha keza, yine kadın cephesinden devam edecek olursak, kadınların örgütlü davrandığı, takip ettiği davalar da yine aynı şekilde kazanımla sonuçlanmıştır."
'BAĞIMSIZ KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ GEREKİYOR'
Egemenler tarafından dağıtılan, birbirine düşmanlaştırılan, şovenist, cinsiyetçi politikalarla birlikteliği dağıtılan bütün ezilenler ve ezilen kadınların arasında bağ ve ortak hat kurulmasını öneren Coşkun, şöyle diyor:
"Bu sebepten, Kürdistan'da yükselen katliamlara ve aynı zamanda direnişe için Cizre hattındaki kadınların zılgıtlarıyla, Soma'da sömürü politikalarına karşı direnen işçi sınıfından, tarım işçisi, madenci eşi kadınlardan, Hopa'da HES'lere doğa talanına karşı 'Devlet Kimdur, Devlet Halktur' diye isyan eden kadınların çığlığını birleştirmeliyiz.
Kısacası tarih nasıl ki, faşizme karşı zamanında anti-faşist cepheyi örgütlemiş; kadınlar da bu süreçte Sovyetler'den İspanya'ya bu cephenin önemli bir öznesi haline gelip, mücadeleyi yükselttilerse; bugün de temelde Orta Doğu'da, Soma'dan, Hopa'dan, Silvan'a ve Rojava'ya direniş hattını sistemli ortak bir cephe etrafında birleştirmek umudu büyütecektir.
Demokratik muhalefeti örgütlemek, kadın bakış açısıyla egemen bloğu hedef aldığı kadar her türlü ezen iktidarını hedef alan bir hattan, rekabetten uzak, birlikten beslenen, cinsiyetçiliği iyi kavrayan, toplumu ve kadınları meclisleriyle politik özne ortak bir cepheden ve bağımsız kadın özgürlük mücadelesinden geçmektedir."
KJA: DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİN TAŞLARI DÖŞENMELİ; SORUMLULUK YERELE DEVREDİLMELİ
Özgür Kadın Kongresi-Kongreya Jinen Azad'dan (KJA) kadınlar ise tespit ve önerilerini şöyle açıklıyor:
"İktidar, ana muhalefet, muhalefet üçlüsü algıları kapatan hiyerarşik bir yapıyı dayatmaktadır. Bu üçlü ne söylediği değil, kimin söylediğini anlamlı kılan bir eğilimi açığa çıkarıyor. Bu nedenle iktidarların söylediğini herkes duyar, arkasından ana muhalefet, sonra muhalefetin söylediği üçüncü kırılmadan sonra duyulur. Kadınların sesi de dördüncü kırılmadan sonra iyice cılızlaştırarak duyurulur. Hatta demokratik muhalefet içinde de aynı eğilimi görmek mümkündür. Demokratik dinamiklerin bu algıları değiştirmesi çok ciddi bir bedel ve örgütlenmeyi gerektirir. Argümanları egemenlerin ezilenlere yaklaşımlarını deşifre ederek tüm toplumsal kesimlerle bağı kurularak, istikrarlı zaafsız bir duruş gerektirir. Karşıtlarına benzeyen en ufak eğilimleri ciddi çelişkilere ve güvensizliklere neden olabilir. Etkileyici bir dinamiğe dönüşün demokratik mücadele örgütlerinden bir süre sonra erkek egemen ulus devlet aklıyla ezilenlerden fedakarlık bekleyen egemenler, tıpkı erkek egemenliği için kadınlardan sürekli fedakarlık ve özveri beklemekle eş anlamdadır.
Demokratik dinamiğin sesini kırılmalara uğratan araçlara bakmaksızın yüz yüze iletişimle stratejisini adım adım yaşama geçirerek, toplumda teorisini anlatmadan önce pratiğini inşa ederek yaşamda karşılığını yaratarak, 'başka bir yaşam mümkündür'ü tespit ederek örgütlenmeliyiz. Bugün gelinen aşamada demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü stratejilerle demokratik özerkliğe giden taşları döşerken sorumlulukların yerele devri demokratik ulusu kapsayarak pratikleşmelidir. Faşizm bu pratiklerle önlenir. Merkez değil, yerel (demokratik özerklik)+ulus devlet değil, demokratik ulus+kapital finans değil, kolektif üretim, yerel gelirler (ekonomi)+erkek egemenliği değil, kadının bağımsız örgütlendiği özgür eş yaşam+ideolojik (devlet) bilim değil, toplumsal bilim (ve jineoloji)+militarizm değil, öz savunma+dinin-mezhebin devletleşmesi değil, özgür inanç ile mümkündür. Bunun olabilmesi için kişinin; milliyetçilik, dincilik, merkeziyetçilik, rantçılık, cinsiyetçilik, pozitivist bilimcilik, militaristçilik oryantalistçilik zaaflarıyla mücadelesinde çok sağlam bir bünye yaratarak kurtulmuş olmayı gerektirir. Aksi halde ulus devletin iflasına giden yolda iflas etmiş oluruz."
HALKEVLERİ: FAŞİZMİ TIRMANDIRMADAN ÜLKEYİ YÖNETEMEZ
Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, 1 Kasım'ın ardından faşizme karşı mücadelenin yeniden solun en geniş yelpazesinde tartışıldığını söylüyor. "Gerekçelerimiz arasında nüanslar olabilir ancak bugün tırmanan faşist saldırıların ve tehdidin asıl nedeni AKP'nin yüzde 49,4 oy almış olması değildir" diyen Ersoy, şu görüşte:
"AKP'nin ülkenin temel sorun alanlarında şiddetlenen bir krizle karşı karşıya olması ve faşizmi tırmandırmadan ülkeyi yönetme şansına sahip olmamasıdır. Yani sorun AKP'nin gücü kadar güçsüzlüğüdür. Bu konumdaki bir iktidarı bu kadar güçlü bir tehdit haline getiren ise, toplumsal muhalefet dinamiklerinin toplamda güçlü bir potansiyel taşımalarına karşın, parçalı ve dönemin mücadele gereklerini yerine getirmekten uzak, yer yer pasifist bir tutum içinde olmasıdır."
'ÇÖZÜM; AKTİF BİR ÖZ SAVUNMA ÇİZGİSİ, HAK MÜCADELESİ VE BİRLİK'
Faşizme karşı mücadelenin baş gereği olarak, 'aktif bir öz savunma çizgisini' işaret eden Ersoy, şöyle devam ediyor:
"Abluka karşısında Cizre'nin, sivil faşist saldırılar karşısında Tuzluçayır'ın yaptığını yapmak, saldırılara aktif direnişle yanıt vermektir.
İkinci gerek, hak mücadelelerinin elden bırakılmaması, halkın sağ politikanın etkisi altındakiler dahil geniş kesimlerinin sınıf çıkarları ekseninde birleşmesi ve bu eksende şovenizme ve gericiliğe karşı sahici toplumsal barikatlar kurulmasıdır.
Bu saydığım iki müdahale ile sağa oy veren ama faşist saldırılara birebir katılmayan geniş kitlelerin tarafsız kılınması sağlanacaktır.
Üçüncü gerek ise birliktir. Ancak bu yukarıdan- örgütlerin şekli olarak biraraya getirilmesi değil mücadelenin birliği şeklinde olmalıdır. Yani ihtiyaç duyduğumuz şey, devrimci eylemin birliğidir. Aksi takdirde iyi niyetli girişimlerimizin de, Barış Bloku'nda olduğu gibi gerekli etkiyi yapmayacağı görülmelidir."