Amed, Suruç ve son olarak 102 barış severin katledildiği Ankara katliamında AKP-MİT-DAİŞ ortaklığı gözler önündeyken, DAİŞ’in Adıyaman merkezli ‘canlı bomba’ ağının da ortalarda ‘firari’ dolaştığı AKP’nin resmi ağzından da açıkça belirtiliyor. Kürdistan’da özellikle de Adıyaman bölgesi, AKP’nin kirli savaş politikaların hedefi haline getirilmek isteniyor. Konuya ilişkin bölgeyi ve kültürünü tanıyan gerilla Şiyar Adıyaman’ın görüşlerini aldık.
DAİŞ’in Amed, Suruç ve Ankara katliamlarının faillerinde, canlı bomba listelerinde Adıyaman bölgesinin ismi çok sıklıkla geçiyor. Adeta DAİŞ’in bir karargahı görünümünde. Siz bölgeyi tanıyan bir isim olarak AKP-DAİŞ ve Adıyaman bağlantısı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Evet, ben de o bölgenin insanıyım ve özgürlük mücadelesi saflarına da o bölgenin bir insanı olarak katıldım. Adıyaman’ı anlamak için biraz Adıyaman’ı tanımak gerekir. Bölge hem bizler yani Kürtler açısından hem de devletçi-iktidarcı sistem açısından önemli bir yerdir. Bir tarafı Harran, bir tarafı Diyarbakır, bir tarafı Malatya-Maraş-Antep-Urfa olan stratejik bir yerdir. Adıyaman üzerinde uluslararası projeler de var. Dünyada bazı işadamları oradan farklı isimlerle toprak satın alıyorlar. Bilindiği gibi 90’lı yıllarda, Tekno-kent isimli bir proje vardı. O projeyle Kürdistan’ı denetleyecek, sömürecek bir kent düşünülüyordu. Kürdistan özgürlük hareketinin yürüttüğü mücadele sayesinde bu proje alt üst oldu. Kürdistan’da özel savaş 200 yıldır sürdürülmekte. Bugünkü DAİŞ bağlantılarını da bu geçmişi göz ardı etmeden kurmak gerekir. Adıyaman’da bir özel savaş yürütülmekte. 12 Eylül’den sonra bu özel savaşı ‘yeşil Gladyo’nun eline verdiler. Bu herkes tarafından biliniyor. Tarikat biçiminde örgütlenmeler daha çok esas alındı. Daha önce Malatya, Maraş, Elazığ ve Çorum’da katliam yapan bir Gladyo vardı. jitemci Gladyo, uluslararası bir Gladyodur. Şu anda ‘yeşil Gladyo’ bu Gladyo’nun yerini almıştır. Bugün çok acımasızca bir örgütlenme ve faaliyet bu yapı üzerinden yürütülmektedir.
YEŞİL GLADYO HAREKETE GEÇİRİLDİ
Özellikle 12 Eylül’den sonra devlet bilinçli olarak ekonomik alanda krizler yaratarak halkı Mersin, İstanbul gibi metropollere göçe mecbur hale getirmiştir. Bir insan kendi toprağından koptuğu zaman kendi düşünce ve kültüründen de kopmaya başlıyor. İrade ve inanç kırılması yaşanıyor. Adıyaman’da çok ciddi oyunlar var. Göç etmeyip kalanları ise; mescitlerde, kuran kurslarında, sohbet evlerinde, iş yerlerinde, çay ocaklarında, camilerde, gerçek İslam olmayan, İslam karşıtı tarikatlarla insanları kendi özüne karşı örgütlüyorlar. Bunun adı da Yeşil Gladyodur. Adı Hüdapar, Hizbullah olur, DAİŞ olur. Adı ne olursa olsun bu tarz yapılanmaların iktidarlaşmasının adı AKP’dir. ABD, Londra İsrail kaynaklı uluslararası bir projedir aynı zamanda. Bu projeyi Kürtlerin başına bela ettiler. Amed, Suruç ve Ankara’daki katliamların bombacıları Adıyamanlıdır. Neden bu son süreçte bu tarikatları harekete geçirdiler? Çünkü Adıyaman’da çok ciddi ulusal bir uyanış var. Ve özgürlük mücadelesine katılımlar çoğaldı. Aslında Adıyaman’da çok zengin bir toplumsal mozaik vardır. Toplumsal bilinç ve uyanış gelişmeye devam ederse Adıyaman’da devlet-DAİŞ diye bir yapı da kalmaz.
AKP bu yüzden mi Adıyaman’a bu kadar yöneliyor? Bölgenin, DAİŞ tarzı örgütlenmelere zemin sunma gerçekliği var mı sizce?
Adıyaman’da Ermeni, Süryani, Türk, Türkmen, Kürt (Dımılki-Kırmanc lehçeleri de dahil)mezhepsel olarak da Sunni, Alevi kesimler var. Doğal bir demokrasi anlayışı onları bir arada tutmuş bu zamana kadar. AKP-devlet, Adıyaman tamamen düşerse, bölgeyi tamamen kontrolü altına alacağını bildiği için buraya yöneliyor.
DAİŞ’İN SORUMLUSU ERDOĞAN’DIR
DAİŞ, Osmanlı devleti dönemindeki yeniçeri ocağındaki devşirme sistemine benzemektedir. O dönemde Hristiyan çocukları devşirilip gerçek Hristiyanlara karşı çok acımasız katliamlar gerçekleştiriyorlardı. AKP de şu anda kaleyi bu tarzda içten fethetmeye çalışıyor. Kürdü kürde vurdurtmaya çalışıyor. Adıyaman bu yüzden hedeftir. Sadece Adıyaman isminin öne çıkartılması da aslında diğer alanlardaki DAİŞ örgüt ağlarını gizlemek içindir. Malatya, Konya, Kayseri, İstanbul’da vb. DAİŞ örgütlenmektedir. Bu AKP’nin bir politikasıdır ve DAİŞ örgütlenmelerini perdelemek içindir. Bu DAİŞ’in sorumlusu da Erdoğan ve Davutoğlu’dur. Dönemin Dış işleri Bakanıyken bu örgütlenmeleri başlatmıştır. Yeşil Ergenekon ve bu örgüt ve tarikatların başıdır. Bunların İslamla bir alakası yoktur. Tek millet tek devletin İslamiyet’te yeri yoktur. Bunların Allah ve Peygamberle alakaları yoktur. İşsizlik geliştirildi, gençler sokakta bırakıldı. Gençler sistemin ya da Gladyonun kurbanı haline getirildi.
Çocukları DAİŞ’e katılmış olan aileler özellikle son bombalı saldırılarla birlikte adeta isyan halindeler. Çocuklarını ihbar edenler var. Anne ve babaların bu trajik çağrıları için neler söyleyebilirsiniz?
ERDOĞAN ANTİ-İSLAM VE ANTİ KÜRTTÜR
Ben bölgedeki aileleri tanıyorum. Kürt’ü, Türk’ü, Süryani’si hepsi aslında özlü insanlardır. Mert ve temiz insanlardır. Barış ve kardeşliği bir arada yaşamayı isteyen insanlardır. Adıyaman halkı barışa karşı bomba olacak insanlar değildir. Patlayan bombalar Erdoğan ve Davutoğlu’nun projeleridir. Kandırılan gençler, kendi halk gerçekliğine karşı harekete geçirilen çok kirli bir planın parçası olmuşlardır. Halkın, o anne ve babaların bir suçu yoktur. Bu bir sistem sorunudur. Uluslararası bir oyun var Türkiye’de. Tayyip Erdoğan anti-İslamdır, anti-Kürtçüdür, anti-Türkçüdür. Kendi geleceğinin bittiğini fark ettiği için halkların geleceğini de bitirmek istiyor. Nasıl olsa ben gideceğim arkamda fırtınalar kopsun diyor. Ortadoğu da bir kaos var. Bu kaosun en büyük yürütücüsü de Erdoğan’ın kendisidir. Arapların da düşmanıdır. Çelişkileri çatıştırmaya çalışıyor. Bu Adıyaman içinde geçerlidir. Var olan mozaik, halkların kardeşliğine mi evrilecek yoksa daha büyük çatışmalara mı yol açacak? Son bombalı saldırıların da iki kardeş tarafından yapılmış olması yönelimin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bu yüzden bütün Adıyamanlıların duyarlı olması lazım. İstanbul, Adana, Mersin vb. yaşayan bütün o bölge halkının özellikle bu süreçte kendi söz ve tutumlarını net ortaya koymaları lazım. Dinin özünü bilenler, demokrasi ve barış isteyenleri hedef haline getirmez. Farklılıkları kabul eder.
Toplumda çok büyük bir tepki var, katliamlara öfke var. Önümüzdeki 1 Kasım seçimleri de bu anlamda vicdani bir tavır ve tutum koyma seçimi olarak da görülebilir mi? 1 Kasım seçimleri için neler söyleyebilirsiniz, çağrınız ne olur?
AKP, 7 Haziran’da kaybettikten sonra savaş başlattı. Dağları bombaladı. Kadın, çocuk demeden köyleri bombaladı, insanları katletti. Parti binalarını, Kürtlerin işyerlerini yaktı. Bu topyekün saldırıya her kesimi alet etmek istedi. Halkların kardeşliği sloganını atanlar katledildi. Erdoğan ve onun savaş kliği kendi kontrasını yaratmıştır. Buna karşı da HDP’nin halkları ve tüm toplumu kucaklayan projesi vardır. Demokrasiyi getirecek tek partidir.
Adıyaman’da Osmanlı zulmüne karşı savaşan Baba İshaklar çıkmıştır. Alevi kesiminin de her zaman direnişçi bir duruşu olmuştur tarih boyunca. Bütün bu direniş geleneği ortadayken, devletçi-katliamcı partilerden yana olunursa daha büyük saldırı ve vahşetlerin yaşanma ihtimali yüksektir. Yaşananlar Kürtlerden ve İslam’dan alınan bir intikamdır. Adil ve eşitlikçi bir kültürel-İslam esas alınmalıdır. Türkiye DAİŞ’e teslim edilmek isteniyor. Kendileri de kaçmanın peşindedirler.
AKP ADIYAMAN’DAN SİLİNİP SÜPÜRÜLMELİDİR
Eşitlik ve demokrasi, HDP çatısı altında bir araya gelinerek sağlanabilir. 1 Kasım seçimlerine verilecek en iyi cevap AKP’yi Adıyaman’dan silip süpürmek, temizlemektir. Türk, Kürt, Alevi, Sunni, Ermeni herkes seçimlerde yeşil Gladyoya cevabı vermelidir. Köle gibi yaşama karşı tavır konulmalıdır. Gençlerde tutum ve tepkilerini özgürlük saflarında yer alarak vermelidir. Sabri Büyükgöz, Mehmet Emin Taşden, Hüseyin Vurulmaz, Rahime arkadaş, Aziz arkadaş, Ahmet Subaşı, Suna Özdemir özgürlük mücadelesi saflarında en önde canlarını siper etmiş değerlerimizdir. Adıyaman’ı daha ismini sayamadığım bu değerler temsil edebilir ancak. Bu değerlerimize sahip çıkalım. Özellikle gençler ve kadınlar bu mücadele değerlerimize sonuna kadar sahip çıkmalıdır. Bütün farklılıklarımızla bir arada yaşama kararlılığı HDP’ye verilecek destekle gösterilmelidir. HDP halkların partisidir.
Bütün devrimci, yurtsever, demokratik, ilerici kesimlere çağrım halkların üzerinde oynan kirli savaş politikalarını boşa çıkarmak için 1 Kasım seçimlerine güçlü katılmalarıdır. Değerlerimize ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anılarına sahip çıkmak için HDP denmelidir.