Ümit: Kadın her alanda öncüdür-XX

“Kürt kadını, Kürt varlığını korumadan kendisini var edemez, koruyamaz” diyen PAJK Meclisi Üyesi Helin Ümit, hamle sürecinde mücadelenin her alanında öncü düzeyinde yer alacaklarını söyledi.

Savaşta ele geçirdiği her şeyi ganimet olarak gören, dünyaya bakışı fetihçilik temelinde şekillenmiş mevcut Türk iktidarının, kadın ve kadının yarattığı değerlere saldırmadan duramayacağını belirten PAJK Meclisi Üyesi Helin Ümit, Kürt kadar Türk’ün de bu savaşın bir parçası haline dönüştürüldüğünü; tüm değerlerini, maddi ve manevi bütün birikimlerini, bu savaş makinasında öğüttüğünü söyledi. Kürtlerden daha fazla belki de Türk olgusunun kaybettiğini kaydeden Ümit, şunları ifade etti: “Toplumsallığını, iyi niyetini, dinini-imanını, doğrularını kaybediyor. Bir savaş makinasına dönüştürülen egemen Türklük ile Laz, Gürcü, Ermeni, Pomak, Çerkez halkları kaybediyor. Bu topraklara renk, nefes, ezgi, kültür katan varlıkları siyaha çalan bir faşizmin karanlığında yok oluyor. Maddi değerleri ise talan ve hırsızlık rejimi altında haraç mezat pazarlığa çıkarılmış durumdadır. Yer altı, yer üstü satılmayan hiçbir şey kalmadı. Güzelim coğrafyası, ormanı, ırmakları, tarlası hatta ektiği tohuma kadar savaş rantına dayalı ayakta kalan bir iktidarın varlığı için elden çıkarıldı. Dışımızdaki kadın hareketleri ile tüm kadın birikimlerini harcayan bu faşist, işgalci, erkek egemen AKP-MHP iktidarına karşı demokratik Türkiye, özgür Kürdistan ilkesi temelinde harekete geçebilmeliyiz.”

PAJK Meclisi Üyesi Helin Ümit, ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘Tecride, Faşizme, İşgale Son, Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ hamlesine kadınların öncülüğü ne düzeydir, sonuca götürmede kadının rolü nedir?

Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin kendisi, Kürt varlığını inkar ve imha temelinde yok etmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı en zor koşullarda oluşum gösteren bir varlığın karşı hamlesidir. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin çıkışı da aynı diyalektik ilke üzerinden gelişti. Çıkışından itibaren tepeden tırnağa bir erkek egemen saldırı gücü olan TC gerçekliğine karşı yurtseverlik, özgürlük, güçlenme ve kendi olarak kalmada ısrarın hamlesidir.

Biz mücadele içinde doğan bir kadın hareketiyiz ve radikalliğimiz buradan geliyor. Yeni hamle ise birlikte ve iç içe yürüttüğümüz ‘kadın kırımına karşı özgür kadın ve toplumu savunma zamanı’ hamlesi ile tamamlanıyor. Aslında kadın hareketi olarak başlattığımız hamle ile genel hamlenin örgütlü gücü oluyoruz. Özgür Kadın Hareketi olarak kadınların örgütlenmiş, planlanmış ve eyleme geçen gücüne inanıyoruz, çünkü dünyanın hiçbir yerinde olmayan şekilde Kürt kadınları sistematik ve örgütlü saldırı altındadır. Kürt kadınının bu hamleyi yürütmek ve öncülük etmek için en temel sebebi ‘varlık’ olarak kalma zorunluluğu olduğunu söylemek istiyorum. Kendisi olarak kalmak için ‘Tecride, Faşizme, İşgale Son, Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ hamlesini, ‘Özgür Kadın ve Toplumu Savunma’ temelinde geliştirmekten başka seçeneği yoktur.

Cevabını aradığımız diğer bir soru; kadınların bu hamlenin neresinde yer alınacağına ilişkindi…

Kürt kadınına yönelim; asıl olarak onu var eden kültürel yapıyı, manevi alanı, yani temsil ettiği değerler sistemini dağıtmak için planlı bir şekilde yapılıyor. Bu anlamda kadın olmak zordur fakat Kürt kadını olmak ve öyle kalmak ayrı bir formasyon ve bilinç düzeyini gerekli kılıyor. Kürt toplumu özünde kadın öncülüğünde ilk kimlikleşmesini yaşadı. Bunun içindir ki birçok topluma nazaran Kürt kadınının kültürel gücü sayesinde binlerce yıl boyunca ayakta kalmayı başardı. Bu gerçeklik günümüzde de geçerliliğini koruduğu gibi Önder Apo sayesinde bilince çıkarılarak dünya kadınlarına öncülük eder hale geldi. Özgür kadın gerçekliği ile temas etmiş hiç kimse, etkilenmediğini söyleyemez. Bu tarihsel toplumsal gerçeklik ile çağımızın temel çelişkisinin cins çelişkisi olması birleşti. Erkek egemenliğine ve onun geliştirdiği iktidar yapılarına dayalı olarak uygarlaşan dünya, en fazla da kadın gerçekliği üzerinden yaşamda büyük bir yarılma yaratmış, çelişkiyi büyütmüş ve her alana yaymıştır. Kadın üzerinden toplumda derinleşen sorunlar artık taşınamaz hale gelmiştir. Bu iki nedenden ötürü genelde kadınlar ama özelde de Kürt kadını toplumsal mücadelemizin öncüsü durumundadır.

Hamle de kadınlar açısından kendini savunmanın yolu oluyor. Kürt kadını, Kürt varlığını korumadan kendisini var edemez, koruyamaz. Bunun için ‘kadın kırımına karşı özgür kadını ve toplumu savunma zamanı’ diyoruz.

Peki bu sonuca nasıl ulaşılacak?

Önemli olan soru budur. Amaçta, hedefte netleşmek, kararlaşmak önemlidir. Bir o kadar da bu amaca gidecek olan doğru yolu, yöntemi açığa çıkarmak ve onun için gerekenleri yapmak da gereklidir. Hamlelerimizin belirlediği hedeflere Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde ulaşacağımızı biliyoruz. Önderliğimize yönelik saldırıları boşa çıkaracak bir düşünce ve duygu gücü, onun örgütlenmesi ve eylem çizgisini geliştirmek zorundayız. Tüm kadınların, özelde de Kürt kadınlarının ilk ve öncelikli görevi bu oluyor.

Uluslararası komployu doğru ve yeterli derecede bilince çıkarmak gerekiyor. Kürt kadınları açısından bu çok daha fazla gereklidir. Kürt uluslaşmasını kadına dayalı demokratik özgürlükçü çizgi temelinde oluşturan Önder Apo, tarihte hiçbir kadın topluluğunun yaşamadığı anlam düzeyini Kürt kadınında yaratmıştır. Anlamsızlığa mahkum edilen kadın, Önder Apo’nun felsefesi ve pratik uygulamaları ile anlam kazanmıştır. Kürt kadınlarının yaşamından, bilincinden, varlığından Önder Apo’yu çıkarırsanız geriye öz değil bir tortu kalacaktır. Bu nedenle demokratik ulus olarak Kürt varlığının yıkımı, parçalanması ve pay edilmesi hedeflenirken özünde bu uluslaşmanın çekirdeği olan özgür kadın yok edilmek istenmektedir. Uluslararası komplo her şeyden önce demokratik ulusun kalbi, duygusu, ruhu, düşüncesi olan özgür kadın gerçekleşmesini hedeflemiştir. Bu nedenle Kürt kadınları uluslararası komployu bilince çıkarmadan ve komplonun sürdüğünün en temel göstergesi olan İmralı işkence ve tecrit sistemini yıkmadan var olamayacaklarını çok iyi biliyor.

Açıktır ki halkımız, başta da kadınlar olmak üzere uluslararası komplonun başlangıç tarihi olan 9 Ekim 1998’den günümüze kadar Önder Apo’ya yönelik komploya karşı hep teyakkuz halinde oldu. 22 yıldır tüm mücadele, kadını ve erkeği ile İmralı işkence sisteminin yıkılmasına ve komplonun yenilgisine hasredildi. Kürt halkı, Önderliği ile kendisi arasındaki bağın bilincinde olarak yaşadı, yaşıyor. Bu mücadele ile Kürt halkı çok önemli kazanımlar elde etti. Fakat çok iyi biliyoruz ki İmralı sistemi bir komplo sistemidir ve Kürt demokratik uluslaşmasının zaferi ancak bu sistemin yıkılması ile gerçekleşecektir.

Uluslararası komplo ile mücadelede şimdiye kadar Özgür Kadın Hareketi öncü olmayı başardı. Önderlik konusunda en hassas olanlar, duyarlı kalmayı başaranlar öncelikle kadınlar oldu. Bunun en temel nedeni tarihte ilk kez bir Önderliğin bu düzeyde kadınla eşit ve özgür yaklaşım göstermesi, yarattığı yoldaşlık düzeyi ve verdiği anlam olmuştur. Bu bir cümleye sığdırmaya çalıştığım tanımlamanın büyük bir duygu ve bağlılık boyutunun olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu nedenlerle uluslararası komployu ve İmralı işkence sistemini Kürt Kadın Hareketi olarak hiçbir zaman hazmetmedik. Hele zaman uzadıkça ve bu sistem bir şekilde kendisini sürdürdükçe öfkemiz daha fazla arttı. Şimdiye kadar uluslararası komplo ile mücadelede Kürt kadınlarının direnişçiliği destansı bir düzeyde gelişti. Kadınlar için özgürlüğün ta kendisi olan Önderlikten bu kadar uzun ve acı dolu bir koparılışı kabul etmemizi hiç kimse beklememeli, ummamalıdır. Önder Apo, Şam’daki son günlerinde, 9 Ekim’e günler kala ‘fiziki ayrılıklar da zor’ demişti. Kadınlar olarak bu ayrılığın zorluğunu yaşadık. Özgürlük Hareketimizde olduğu gibi Kadın Hareketimiz de bu ayrılığın verdiği zorluklarla, acıyla, öfkeyle olgunlaştı, yetkinleşti. 23. komplo yılını Özgür Kadın Hareketi olarak Önder Apo ile gerçekleştirmiş olduğumuz özgürlük sözleşmemizi bir kez daha yenileyerek karşılıyoruz.

Bu temelde içinde bulunduğumuz hamle sürecinde mücadelenin her alanında öncü düzeyinde yer alacağımızı, komplo tamamen yenilene ve Önder Apo özgür yaşar ve çalışır hale gelene kadar durmayacağımızı belirtiyoruz. Tekrar sorunuza dönersem, öncelikle kadınlar olarak Kürt varlığını savunacağız. Bulunduğumuz her yerde dağda, şehirde, ovada, mahallede, siyasette, kültür çalışmalarında, yani neredeysek Kürt varlığına yönelen soykırımcı saldırılar karşısında duracağız. Bunun için bilinçlenecek, tartışacak, örgütlenecek ve eyleme geçeceğiz. Bunu yapmak için her yerde kadınları örgütleyeceğiz. Toplumsallaşmanın ilk günlerinde bir tanrıça eylemi olarak görülen toplumunu yaratma işini demokratik ulusu inşa temelinde sürdüreceğiz. Yurt sevgisinin sembolü olan Kürt kadınlarının tarihsel direnişçiliğini her alanda temsil ederek işgalciye, sömürgeciye, soykırımcıya geçit vermeyeceğiz. Kürt kadın hareketi ateşten, kendi küllerinden doğan bir hareket olarak savaşın da sevgiye dayalı yaratılışın da kaynağı olmayı başaracak bu temelde uluslararası komployu yenilgiye uğratarak Önder Apo ile buluşacaktır.

Hamlenin Kürdistan’ın dört parçasına ve yurt dışına biçmiş olduğu misyon var. Parçaların ve yurt dışında kadınların hamle sürecine katılımları nasıl gelişecek?

Kadın kırımına karşı özgür kadını ve toplumu savunma zamanı hamlesinin planlamaları her alanda özgün olarak gerçekleştirilmiş durumdadır. İlan edildiğinden şimdiye kadar da kadınlar tarafından doğru anlaşıldı ve önemli bir düzey kazandı. Tek tek her alanın planlamasını deşifre etmek yerine bazı boyutlara dikkat çekmenin daha yerinde olacağına inanıyorum.

Her şeyden önce ‘Tecride, Faşizme, İşgale Son, Özgürlüğü Sağlama Zamanı’ hamlesi ile ‘Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı’ hamlesinin olağan koşullarda gelişmediğini biliyoruz. Dünya savaşının sürdüğü bir dönemde bu savaşın merkezinde yer alıyoruz. Bu savaş gerçekliğini tüm boyutlarıyla en yakıcı biçimde yaşayan halk konumundayız. Ortadoğu’da siyaset kodlarının savaşla şekillendiğini bilecek kadar mücadele yürüten bir halkız. Bu nedenle hamlemizin en önemli boyutunu savaşan halk gerçekliği olarak kendini örgütlemek oluşturuyor. Özgür Kadın Hareketi olarak dört parça Kürdistan’da buna göre hamleyi geliştirmemiz gerekmektedir. Özgür kadın ve toplumu savunmak demek uluslararası sistemin bölge planlarıyla karşı karşıya gelmek demektir. Kapitalist sistem açısından özgür toplum demek ön gördükleri uygulamaların hayata geçmemesi demektir. Özgür toplumlar sömürüye açık olamazlar, aynı özgür kadınlar gibi. Bu nedenle Kürdistan’dan başlayarak kadın kırımını durdurmak ve özgür kadının hayat bulacağı toplumları açığa çıkarmak önce zihniyet alanı olmak üzere kapitalist sistem ve onun bölgesel güçleriyle askeri ve siyasi, kültürel, ekonomik tüm boyutlarda karşı karşıya gelmek demek oluyor. Bu sadece Bakurê Kurdistan ya da Rojavayê Kurdistan açısından değil Başûr ve Rojhilat, hatta Avrupa’daki kadın potansiyelimiz açısından da geçerlidir.

Savaşa göre yaşamak, çalışmak, örgütlenmek gerekiyor... Hareket, halk ve kadınlar olarak savaşı, savaşın getirdiği acıları, zorunlulukları, yıkıcılığını çok iyi biliyoruz. Önder Apo’nun 9 Ekim’in ilk saatlerinde, henüz Şam’dayken ifade ettiği ‘gerçekçi olacaksınız, iyi niyet sizi cehenneme götürür’ sözlerini de unutmamalıyız. Bu nedenle niyetlerimiz, olmasını istediğimiz şeyler değerli olsa da gerçekçi olmak ve varlığımıza, özgürlüğümüze yönelen savaşa karşı kendi meşru savaşımızı başarıyla yürütmek zorundayız. Bunun için kadınların yürüttüğümüz varlık ve özgürlük savaşına seferberlik düzeyinde katılmasını sağlayabilmeliyiz. Kürt genç kadınları tecavüzcü, katliamcı soykırımcı sömürgeciliğe karşı geleceklerini bu savaşın belirleyeceğini bilerek başta gerilla olmak üzere savaşın bulunduğu her alana öncü düzeyde katılım göstermelidir. Tersi yaşamlar kendini kandıran, anlamsız, harcanan yaşamlar olacaktır. Dün Kobanê’de olduğu gibi bugün Heftanin’de Xakurkê’de bu savaşa öncülük eden genç kadınlardır. Bu fedai kadınlar sayesinde Kürt kadınları siyasi ve toplumsal çalışmaların tüm kademelerinde söz sahibi olabiliyor. Yine evinde, okulunda başı dik, iradeli bir duruşu geliştirebiliyor.

Devrimci halk savaşına tüm kadın kesimleri katılabilmelidir. Kürt halkına karşı yürütülen soykırımcı sömürgeci savaş, sadece dağdaki gerillanın hedeflenmesi şeklinde olmamaktadır. Savaş her yerdedir. O zaman direniş ve buna karşı mücadele de her yerde olmak durumundadır. Hiçbir yurtsever kadın, ana, genç kız, hangi düzeyde olursa olsun bunun dışında değildir. Zaten düşman, kendisini savaşın dışında tutmaya izin vermiyor. Kürtlüğümüzden ve kadınlığımızdan vazgeçemeyeceğimize göre bulunduğumuz her alanda savaşa göre yaşamalı, kadınların bu temelde örgütlenmesine öncülük etmeliyiz. Her parçada örgütlenmemizin özünü bu öz savunma savaşı oluşturabilmelidir.

İçinde bulunduğumuz savaş gerçekliğini tüm kadınlar daha iyi kavramalı ve bu savaşın bir öznesi olduğunun bilinciyle hareket edebilmelidir. Biliyoruz ki, Özgürlük Hareketimize yönelik saldırılar her ne kadar uluslararası sistemin onayı ve planlaması dahilinde yürütülse de bu savaşın karargahı Türk devletidir. AKP-MHP öncülüğünde faşist bir karakter kazanmış olan ve uluslararası komplonun yönetimi olarak çalışan bu güç sadece Bakurê Kurdistan’ı işgal etme ve Kürt soykırımını yürütme politikasını sürdürmüyor, Kürdistan’ın diğer parçalarında, hatta yeryüzünde hiçbir Kürt varlık ve özgürlük kazanmasın diye savaşı her yere yaygınlaştırıyor. Bunun için AKP-MHP faşist iktidarının kesin yenilgiye uğratılması hamlemizin bir diğer önemli ve somut hedefi oluyor. Kürt kadınları bulundukları her alanda bu AKP-MHP faşizmini yenilgiye uğratmak için çalışmalıdır. Bunun için eyleme geçmeli, örgütlenmeli, konuşmalı, propaganda yürütmelidir. Kürt halkına Önder Apo şahsında tecrit ve işkence yapan bu faşist kliktir. Bakurê Kurdistan başta olmak üzere Kürdistan’ı işgal eden esas güç TC’dir. Kadın ve toplum düşmanı olarak faşisttir, erkek egemenliğine dayalı, cinsiyetçi ve tekçidir.

Bu nedenle hamlemizi geliştirirken Bakurê Kurdistan’da yürüteceğimiz mücadele belirleyici olacaktır. Bu noktada önemli olan toplumsal mücadelenin geliştirilmesi oluyor. AKP-MHP faşizmi savaşı, Önderlik ve PKK ile kendini yeniden bir halk haline getirmiş olan demokratik Kürt uluslaşmasına karşı yürütüyor. Halkın yönetimi anlamındaki demokrasiden bahsediyorum. Kürt halkının hiçbir demokratik hakkının olmadığı günümüz Türkiye’sinde binlerce yurtsever bunun için zindanlardadır. Bunun için her gün bir Kürt yurtseveri katlediliyor. Aynı nedenden ötürü Kürtlükle ilgili her konu terörize edilerek yok edilmek isteniyor. Toplumsal örgütlenme ve mücadele gelişmeden siyasetin ve kendini savunmanın olmayacağı bugün daha iyi anlaşılıyor. Yine toplum örgütlenmeden demokratik kurumların oluşmayacağı da aynı şekilde daha iyi bilince çıkmış oluyor. İşte tüm bunlara hamlemiz temelinde yanıt olmalıyız. Kürt kadın militanlığı, siyasetçiliği, propagandacılığı, örgütçülüğü bunun için çalışabilmelidir. Yurtsever devrimci kadınları bu temelde faşizmin kadın kırım politikalarını boşa çıkaracak özgür kadın savunmasına çağırıyorum.

Bakurê Kurdistan’da serhildan koşulları her zaman vardır. Bakurê Kurdistan’da bunun önündeki en önemli engelin özel savaş politikaları olduğunu biliyoruz. Özel savaş politikaları özellikle toplumu içten parçalayan kişi ve kurumları geliştirerek etkili olmaya çalışıyor. Kürt toplumunu ele geçirmek için sistematik olarak geliştirilen yoksullaştırma bunun en önemli ayağını oluşturuyor. Bir dilim ekmeğe muhtaç kılarak kimliğini ve onurunu satan bireyler yaratarak Kürt toplumunun dayanışmacı özünü zehirliyorlar. Profesyonel katil olarak yetiştirilen paralı asker ve polislerin işgali altındaki ülkemizde cinsiyetçi-tecavüzcü uygulamalarla Kürt kadınlarına saldırılması daha aşağılık ve insan olmaktan çıkartmayı öngörüyor. Kürt kadınları bu saldırılara Kürt toplumunu bilinçlendirebilmeli ve örgütlü hale getirebilmelidir. Bunun için mahalle mahalle, sokak sokak çalışmalı, yaratıcı fikir ve çalışmalarla gerekli kurumları açabilmelidir. Ajanlaştırma, soysuzlaştırma gibi faaliyet yürüten kişi ve kurumlara karşı da aktif mücadele etmeli, genç kadınlar öncülüğünde bu kesimlere Kürdistan’da yaşam alanı bırakılmamalıdır. İki-üç genç kadın yan yana geldiğinde yurtseverlik görevlerini ve karşılarındaki düşman gerçekliğini düşünmeli, buna göre duygu ve eylem geliştirebilmelidir.

AKP-MHP faşist iktidarı Kürt halkına bu soykırım savaşını dayatırken Ortadoğu’daki diğer halklar da bu gerçeklikten payını alıyor. Kürt kadınları olarak her yerde diğer halklardan kadınlarla ilişki ve ittifak geliştirmeyi önemsiyoruz. Bize karşı savaş yürüten AKP-MHP faşizmi Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu da yaşayan diğer halklara bu savaş gerçekliğini unutturmuyor, uzak olmasına izin vermiyor. Kesin bir taraflaşmayı dayatıyor.

Kürt kadar Türk de bu savaşın bir parçası haline dönüştürülüyor ve tüm değerlerini, maddi ve manevi bütün birikimlerini, bu savaş makinasında öğütüyor. Kürtlerden daha fazla belki de Türk olgusu kaybediyor. Toplumsallığını, iyi niyetini, dinini-imanını, doğrularını kaybediyor. Bir savaş makinasına dönüştürülen egemen Türklük ile Laz, Gürcü, Ermeni, Pomak, Çerkez halkları kaybediyor. Bu topraklara renk, nefes, ezgi, kültür katan varlıkları siyaha çalan bir faşizmin karanlığında yok oluyor. Maddi değerleri ise talan ve hırsızlık rejimi altında haraç mezat pazarlığa çıkarılmış durumdadır. Yer altı, yer üstü satılmayan hiçbir şey kalmadı. Güzelim coğrafyası, ormanı, ırmakları, tarlası hatta ektiği tohuma kadar savaş rantına dayalı ayakta kalan bir iktidarın varlığı için elden çıkarıldı. Bu anlamda AKP-MHP faşizmi Türkiye halklarına ihanet etmektedir. Gerçek toplum haini, vatan haini bunlar oluyor. Dışımızdaki kadın hareketleri ile tüm kadın birikimlerini harcayan bu faşist, işgalci, erkek egemen AKP-MHP iktidarına karşı demokratik Türkiye, özgür Kürdistan ilkesi temelinde harekete geçebilmeliyiz.

Başlatmış olduğumuz hamlenin merkezinde Bakurê Kurdistan olsa da Başûr, Rojava ve Rojhilat’ta yürüteceğimiz özgür kadın mücadelesinin, toplumumuzun demokratik uluslaşmasına yönelik saldırıları boşa çıkaracağı kesindir. Kürdistan’ı sömürgeleştirme temelinde geliştirilen işgale karşı mücadeleye öncülük etmek her Kürt kadınının yurtseverlik görevi, kadın özgürlüğünün ilkesi ve onuru olmaktadır. Yine işgale karşı durmak için işbirlikçi ihanetçi yapılarla başta zihniyet düzeyinde şimdiye kadar yürüttüğümüz mücadeleyi geliştirerek bunu ulusal birlik politikasına dönüştürmeyi hedefliyoruz.

Son zamanlarda AKP-MHP faşizmi öncülüğünde Bakur’da, Türkiye’de ve Ortadoğu’da kadına dönük katliamlar ve tecavüzler yaşanıyor. Hamlenin buna cevabı nasıl olacak?

Hamlenin kendisi zaten kadına yönelik katliam, tecavüz ve saldırılara karşı bir cevap olarak geliştiriliyor. Hamlenin kendisi kadın şahsında toplum kırım politikalarının ortadan kaldırılması içindir. Kadın kırımı kavramı geniş ve dar anlamda değerlendirebileceğimiz bir ifade oluyor. Devletli iktidara dayalı uygarlık çıkışından itibaren kadını hedeflemiştir. Bu anlamda kadına yönelik saldırıları ontolojik bir karakter taşır. Uygarlığın yayıldığı her alanda kadına yönelik tecavüz başta olmak üzere her türlü şiddet ve zor uygulanmıştır. Bu anlamda en evrensel toplumsal mücadele kadının özgürleşme mücadelesidir. Kapitalist sistem şahsında yapısal krizini dışa vuran uygarlık geleneği, tüm kurumlarında sürdürülemezlik konumundadır. Buna devlet de aile de dahildir. Kadın-erkek ilişkileri en anlamdan yoksun zamanını yaşıyor gibidir. Tüm bunlarla birlikte gelişen iletişim teknolojisi ile kadınlar ilk kez bu düzeyde birbirinden bilgi alabiliyor, güç sunabiliyor, tecrübelerini paylaşabiliyor. Bunun getirdiği genel bir cins bilinci, arayışı vardır. Bu anlamda da evrensel bir mücadele gerçekliği vardır. Erkek egemenlikli devletçi iktidar ve uygarlık gerçekliğinin çözülme sürecini yaşadığı düşünülürse bunun yerine geçecek olan alternatif sistemin kadına dayalı demokratik toplum paradigması olduğu daha iyi anlaşılabilir. Günümüze kadar adı konulmasa ve parça parça ifade edilse de bu iki gerçeklik çelişki ve çatışmayı yaşamıştır.

Önder Apo’nun sistem kazandırarak görünür kıldığı bu çelişki ve çatışmalar Ortadoğu’da gerçekleşen III. Dünya Savaşı’nda çok daha iyi gözlemlenebilir. Asıl olarak karşı karşıya gelen kadına dayalı demokratik Ortadoğu kültürü ile erkek egemenliğine dayalı gelişme göstermiş olan Batı modernitesidir. Bu savaşta da Ortadoğu kültürüne yönelik saldırılarda tecavüz, el koyma, kadını nesneleştirme, cariyeleştirme, mülkleştirme yaşanmaktadır. Günümüzde AKP-MHP faşizmi şahsında fetihçiliğin bu kadar meşruluk propagandasının yapılması bu nedenledir. Fetihçilik, zor gücüne dayalı bir el koyma biçimi olarak tecavüzle aynı anlama gelmektedir. Savaşta ele geçirdiği her şeyi ganimet olarak gören, dünyaya bakışı fetihçilik temelinde şekillenmiş bir iktidar, kadın ve kadının yarattığı değerlere saldırmadan duramaz.

Söz konusu Kürt kadını olduğunda Türkiye’de ve özelde Bakurê Kurdistan’da gelişen tecavüz ve katliamların diğer ülkelerden farklı olduğunu belirtmek gerekiyor. Kadınlar tüm dünyada erkek egemenlikçi politikaların hedefindedir, kapitalist sömürü düzeni mülkiyete dayalı olduğu için kadın üzerinde baskı, zor mekanizmaları vardır. Uzatmadan belirteyim ki; kölecilik bitmemiştir, kapitalist modernitenin kölesi kadın kılınmıştır. Bu birçok yönüyle kadınlara da içerildiği ve uzun zamana yayılı bir cinsiyetçiliğe dayandığı için anlaşılması da aşılması da belli bir süreyi gerektirmektedir. Bu nedenle toplumsal cinsiyetçilikle mücadele evrensel çapta, radikal düzeyde yürütülmeyi gerektiriyor. Fakat AKP-MHP faşizminin yürüttüğü saldırılar, topluma binlerce yıl içerilmiş alışkanlıklardan kaynaklanmıyor. Bunlara dayanıyor, gücünü buradan alıyor ama AKP-MHP faşizmi tecavüzü ve katliamı asker ve polis eliyle yürütüyor. Kürt kızlarını çeşitli vaatlerle kandırıyor ve zorla düşürüyor. Bunu bir soykırım politikası olarak yürütüyor. Bu şekilde Kürt genç kadınlarını intihara sürüklüyor, aile içi cinayetlerin kurbanı kılıyor, bu olmadı kendi öz toplumsallığından kopararak daha uzun soluklu bir ölümü gerçekleştiriyor. Tüm bunlara yönelik ilk yapılması gereken kadınların birbirine sahip çıkması, sömürgeciliğe izin vermemesi, kendi içinde onun işbirlikçilerini yaşatmamasıdır. Örgütlü kadın toplumunun yapamayacağı hiçbir şey yoktur.

Buna karşı hamlemiz çok zengin yöntemlerle çalışma yürütecektir. Bir yerde demokrasi yoksa bir toplum kendi kararlarını alamıyor, kendini yönetemiyorsa, sömürgeci yönetimler altındaysa orada kadınlar hep mülkleştirilecek bir nesneye dönüştürülür. Bunun bilinciyle faşizmi yıkacak, demokratik toplumu bir model olarak geliştireceğiz. Kararlaşmamız bu temeldedir, saflarımızda şehit düşen binlerce genç kadının en büyük hayali özgür bir toplumda, eşitçe yaşamak ve yaşatmaktır.

Son olarak tüm kadınları Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde mücadele etmeye çağırıyorum. Biliyorum ki; Önder Apo için yapılacak her çalışma kadınları kendi özüne ve toplumuna yakın kılacak, birleştirecek ve değerli kılacaktır. Karşı karşıya kaldığımız saldırılarla da bu mücadele temelinde güçlenerek yanıt oluşturabileceğiz. Bu nedenle kendimize hiçbir gerekçe yaratmadan, cesaret ve fedakarlıkla, yarını yarattığımızın inancıyla hamleye katılalım, zafere taşıyalım.

Yarın: İmralı'da Barış girişimi