Özsoy: Tecridi yasal zeminle kalıcılaştırmaya çalışıyorlar

Kürt Halk Önderi Öcalan'a uygulanan tecride tepki gösteren HDP vekili Hişyar Özsoy, "Tecridi yasal olarak kalıcılaştırmaya çalışıyorlar. Çok tehlikeli bir durum ile karşı karşıyayız" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin boyutları her geçen gün artıyor. Öcalan'ın avukatları tarafından 2008 yılında işkence ve kötü muameleyi içeren başvuru, geçtiğimiz hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) reddedildi. Öcalan'ın avukatları ve demokratik kitle örgütleri bu kararın AİHM'in tarafsızlığına aykırı bir karar olduğuna dair eleştiriler yaparken, bir karar da Öcalan'ın bulunduğu İmralı Adası'nın bağlı olduğu Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan geldi.

Öcalan'ın avukatlarının ve ailesinin yaptığı haftalık görüşme taleplerini her zaman klasik cevaplarla reddeden başsavcılık, bu kez de yıllar önce yaşanan durumlardan dolayı 'disiplin cezası var' diyerek görüşme talebini reddetti. Hem AİHM'in kararı hem de 'disiplin cezası'nın aynı tarihlere denk gelmesinin ve bu tarihlerin 9 Ekim Uluslararası Komplonun yıldönümüne yakın olması, Avrupa egemenlerinin ve Türk devletinin Öcalan konusunda ortak fikre sahip olduklarına dair yorumları beraberinde getirdi.

AİHM VERDİĞİ SON KARARLARLA BİRÇOK SKANDALA İMZA ATTI

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Milletvekili Hişyar Özsoy, AİHM'e yapılan başvurunun 2008 yılında işkence ve kötü muameleyi içeren bir başvuru olduğuna dikkat çekerek, mahkemenin bu başvuruyu esastan değil, teknik bir sorundan reddettiğini söylediğini ancak bunun taraflı olunan bir mantığı teşhir ettiğini vurguladı.

Özsoy, AİHM'in Roboski kararının de yine böyle bir gerekçeyle reddedildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti: "Bir kağıt geç ya da eksik gitti diye 34 insanın hunharca hayatını kaybettiği bir olayın başvurusunu teknik bir gerekçeyle reddettiler. Tabi sayın Öcalan'ın durumu biraz daha farklılık arz ediyor. En nihayetinde İmralı sistemi, bir uluslararası komplo sistemidir. NATO sistemidir. AİHM, son 2-3 yılda Türkiye ile ilgili verdiği birçok kararda gerçekten skandallara imza atmış durumda. Bu da onlardan bir tanesidir. Bu kararın takipçisiyiz fakat hukuki bir süreç var ve biz de siyasi bir parti olduğumuz için direkt müdahale etme şansımız yok. Ama AİHM'in aldığı bu kararları Avrupa Konseyi'nde sürekli olarak gündeme getiriyoruz."

YASAL ZEMİN İLE TECRİDİ KALICILAŞTIRMA

Çok yakın zamanda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin oturumlarının olacağını ve bu vesileyle de Öcalan'ın durumu ile ilgili 9 Ekim'de HDP olarak bu Meclis'te bir etkinlik organize edeceklerinin bilgisini de veren Özsoy, "Bu etkinliğimize eş başkanımız Pervin Buldan, İmralı'daki hükümlülerin yakınları ve hukukçular katılacaklar. Devam eden bu uluslararası komployu tüm platformlarda dile getirmeye çalışacağız. Çünkü bakınız, 10 küsur yıl önce olan birtakım durumlardan dolayı şimdi disiplin cezası kararı veriyorlar.

Bu çok ilginç bir meseledir. Zaten 2011'den beri avukatları, 2016'dan beri de ailesiyle en ufak bir temas söz konusu değil. Bunları da akıl almaz, utanılması gereken 'Koster bozuk' gerekçeleriyle reddediyorlardı. Şimdi de disiplin cezasını çıkardılar. Yani bu ceza 11-12 yıl sonra mı aklınıza geldi? Hukuken tecride bir zemin bulmaya ve yasal olarak kalıcılaştırmaya çalışıyorlar. Çok tehlikeli bir durum ile karşı karşıyayız" diye konuştu.

'SİYASAL VİZYONDAN KORKULUYOR'

Öcalan'ın durumunun basitçe bir insanın bir adada tecrit edilme meselesi olmadığının altını çizen Özsoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu ülkenin en kritik dönemlerinde, sayın Öcalan pozitif olarak katkılarda bulunmuş biridir. Çözüm sürecini cezaevinden geliştirebilmiş ve konuda yoğun bir çaba sarf etmiş birisidir.

Orada tecrit altına alınan sadece bir insan değil, o insanın siyasetten müdahale edebileceği bütün imkanlara bir tecrit uygulanmaktadır. Çünkü Kürt meselesinde çözüm ve barışa dair toplumda beklenti ve umutlar var. Sayın Öcalan'ın bu konudaki tavrı hep belirleyici olmuştur. Dolayısıyla tecridi etik, hukuki ve ahlaki boyutlarla sorgulamak yetmiyor. Bütün bunların ötesinde belli bir misyona ve güce sahip olan bir insanın siyasal vizyonundan korkulduğunu için yoğunlaştırılmış bir tecrit durumunu yaşıyoruz."

TOPLUMUN TECRİDE TEPKİSİ

Son zamanlarda tecride ilişkin kararların peş peşe gelmesinin kamuoyunun tecride karşı sesini yükseltmesinden kaynaklandığını belirten Özsoy, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Toplumun tepkilerini gördükleri için bu kez hukuki olarak görüşlerin mümkün olmadığını anlatmaya çalışacaklar. Disiplin suçu varmış gibi gerekçelerle bunu somut olarak görüyoruz. Bunlar Devlet-i Ali Osman, kaba tabiriyle bunlar da film ve fırıldak bitmez. Ama en fazla kendilerini kandırırlar. Çünkü bu tecrit siyasi açıdan çok fazla sürdürülemez bir durumdur."