Öcalan'ın avukatı: Yaşadığını sadece varsayıyoruz!

Son olarak 22 Eylül 2016’da kardeşinin görüştürüldüğü Kürt Halk Önderi Öcalan’dan bir yıldır haber alınamıyor. Avukatı İbrahim Bilmez, "Yaşadığını sadece varsayıyoruz" dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinden uygulanan tecrit son bir yıldır aralıksız bir şekilde devam ediyor. 27 Temmuz’da Öcalan’ın avukatları tarafından hazırlanan raporun üzerinden yaklaşık olarak 2 ay geçti. Bu süre zarfında İmralı Adası’ndan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la ilgili yeni bir haber alınamadı. Öcalan, son olarak 22 Eylül 2016’da kardeşi ile görüştü. Asrın Hukuk Bürosu’ndan Avukat İbrahim Bilmez, ANF’ye konuştu.

OLUMLU BİR GELİŞME YOK

Avukat Bilmez, 27 Temmuz’da hazırladıkları raporla kamuoyuna bir tecrit fotoğrafı vermek istediklerini dile getirdi ve şu ana kadar olumlu bir gelişme kaydedemediklerini söyledi. Haftalık görüş için her hafta Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına iki kere; aile görüşmesi için de haftada bir kere başvurduklarını belirten Av. Bilmez, bunların hepsinin reddedildiğini kaydetti. 15 Temmuz’dan sonra tamamen hukuka aykırı verilmiş bir infaz hâkimlik kararı olduğunu anımsatan Av. Bilmez, şöyle devam etti: "Bizler raporu açıklarken özellikle şunu da belirtmiştik, adaya gidişimize engel olan savcılık makamları hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) başvuru yaptık aynı şekilde bu süreç de devam ediyor ve henüz bir gelişme yok. Savcılık makamı açıkça suç işliyor, çünkü 27 Temmuz 2011’den bu yana hiçbir avukat o adaya gidemedi. Ne Sayın Öcalan’ın ne de diğer tutsakların. Raporu açıklamamızdan kısa bir süre sonra oradaki savcının yeri değişti ve yerine yeni biri geldi. Fakat değişen bir şey olmadı bu savcı da aynı şekilde başvurularımızı reddediyor. Dolayısıyla onun hakkında da suç duyurusunda bulunmayı düşünüyoruz.”

NORMALDE İZNE GEREK YOK

Avukat Bilmez, normalde bir avukatın müvekkili ile görüşmek için gidip savcılıktan izin almasının gerekmediğini ama İmralı’da tecrit sisteminin başından beri böyle kurgulandığını vurgulayan Avukat Bilmez, çarpıklığı şöyle izah etti: “Bir ada cezaevi olduğu için oraya kendi araçlarımız ya da imkanlarımızla gitmemiz söz konusu değil. Bize muhatap olarak da Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı gösterildi ve adaya gitmek için de başvuru yapmak zorunda kalıyoruz. Normalde müvekkiliyle görüşecek bir avukat gider cezaevinin önünde kimliğini verir ve görüşme sağlar, tutuklu ya da hükümlü fark etmez. Biz zorunlu olduğumuz için yapıyoruz bu başvuruyu ama savcılık sanki biz izin talep ediyormuşuz gibi reddediyor.”

HİÇBİR İLETİŞİM KANALI YOK

Son olarak Kurban Bayramı için yapılan aile başvurusunun da reddedildiğini hatırlatan Av. Bilmez, bunun sadece savunma açısından değil, insani yönden de ağır bir tablo olduğunun altını çizdi. Avukat İbrahim Bilmez, Mehmet Öcalan’ın 22 Eylül 2016’daki görüşmesinden sonra bir temas olmadığını kaydederek, İmralı’dan mektup ya da telgrafın hiçbir şekilde çıkmadığını, oradaki tüm tutsakların telefon haklarının elinden alındığını yineledi.

YAŞADIĞINI SADECE VARSAYIYORUZ

Öcalan’ın sağlık durumu ile ilgili başvurularının da reddedildiğini ifade eden Avukat Bilmez şunları anlattı: “Sağlık durumuyla ilgili olarak da savcıyla görüşmeye çalıştık. Oradaki sağlık dosyalarının birer kopyasını istedik, çünkü Sayın Abdullah Öcalan’ın bildiğimiz rahatsızlıkları var ve kendisini de göremediğimiz için kaygılıyız bu konuda. Ancak bu talebimiz de reddedildi. Bizim gönderdiğimiz mektupların ya da çektiğimiz telgrafların akıbetleri hakkında da bilgimiz yok. Ulaşıp ulaşmadığı hakkında bir bilgimiz yok. Biz sadece müvekkillerimizin orada olduğunu varsayıyoruz.”

SÜREN DAVA OLMADIĞI BİR MANİPÜLASYON

Av. Bilmez, raporda özellikle Abdullah Öcalan’ın devam eden davalarına neden yer verdiklerini de şöyle anlattı: “Açtığımız davalar, yaptığımız suç duyuruları vardı yine raporda. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde. Bunlar özellikle yer aldı, çünkü zaman zaman Adalet Bakanlığı ya da çeşitli hükümet yetkilileri müvekkilimizin hiçbir davasının olmadığını ve avukatlarıyla görüşmesinin gerekmediğini dile getirip manipülasyonlar yapıyor. Fakat bu gerçeği yansıtmıyor, birçok yerde davası var müvekkilimizin. Kaldı ki Türkiye’deki mevzuata göre bir hükümlünün avukatıyla görüşebilmesi için bir davasının olup olmaması gerekmiyor. Çünkü avukatların cezanın infazını da takip etme, inceleme ve kontrol etme hakları var. Çünkü o hükümlü dört duvar arasına konulduktan sonra bir başına bırakılmaz. O cezanın kendisi üzerindeki etkisinin görülmesi gerekiyor. Dolaysıyla bu da avukatın bir sorumluluğu ama bu görevimiz de engelleniyor.”