11 Eylül’de başlayan “Aurora 17” olarak adlandırılan askeri tatbikata 19 bin İsveç askerinin yanı sıra ABD, Fransa, Norveç, Danimarka, Estonya, Litvanya ve Finlandiya ordusundan 2 bin asker katılıyor.
Tatbikatta Baltık Denizi’nde iki ABD savaş gemisi, Göteborg’de Patriot füzeleri, zırhlı savaş araçları, Gotland Adası’nda Chinook ve Apache helikopterleri kullanılıyor.
Soğuk Savaş’tan sonra İsveç’te gerçekleşen en büyük askeri tatbikat olma özelliği taşıyan ve 29 Eylül günü sona erecek ‘Aurora 17’ barış örgütlerinin yanı sıra hükümetin büyük ortağı Sosyal Demokrat İşçi Partilieski bakan ve yöneticilerin tepkilerine yol açtı.
Stockholm ve Göteborg başta olmak üzere İsveç’in pek çok yerleşim biriminde savaş karşıtı eylem ve etkinlikler düzenlendi.
İSVEÇLİ SANATÇILAR BARIŞ İÇİN BİR ARADA
Barış örgütleri, başkent Stockholm’de Aurora 17 tatbikatı ve dünyanın pek çok ülkesinde süren savaşlara dikkat çekmek için gün boyu süren ve büyük bir galayla sonlandırılan bir seminer ve konferans düzenledi.
Barış İçin Sanatçılar, Barış ve Özgürlük için Uluslararası Kadın Federasyonu, Nato’ya Hayır, Barış için Kadınlar tarafından düzenenen ‘Sınırsız Barış Galası’na ünlü Tiyatro Sanatçısı Sven Volter, İsveç Barış Konseyi Başkanı Agneta Norberg, Finlandiya Barış için Kadınlar Başkanı Meri Kukka Pand, Barış ve Özgürlük için Uluslararası Kadın Federasyonu Liss Schanke ve Norveçli Yazar ve aktivist Annika Spalde konuşmacı olarak katıldı.
38 kişiden oluşan Skeppholmen Barış Korosu, RAA Müzik Grupu, Splitter Cazz Grubu’nun yanı sıra sanatçılar Birgitta Söderström, Elin Lyth, Eva Lagerheim, Ingela Karlsson, Jan Hammarlund, Johanna Fossum, Jimi T Saint, Kaya Alander, Kemal Görgü, Ingmar Svensson, Olof Buckard, Stina Bengs, Sylvia Rönn, barış şarkı ve türküleri okudular, silahlanmaya karşı skeç ve oyunlar sergilediler.
SİLAH İHRACAATI SON BULMALI
Ünlü Tiyatro Sanatçısı Sven Volter, galayı açış konuşmasında Suriye ve Irak başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde savaş ve silahlı çatışmaların sürdüğüne dikkat çekti. Silahlanma ve askeri tatbikatların barışa değil anlaşmazlık ve çatışmaların artmasına yol açtığını belirten Volter, silahlanmaya değil eğitim ve sağlığa kaynak aktarılması gerektiğini söyledi.
İsveç Hükümeti’nin silah ihracatını da eleştiren Volter, İsveç halkına askeri tatbikatlara karşı çıkmaları ve barış için sürdürülen mücadeleye katılmaları çağrısı yaptı.
Seminer ve galaya katılan barış örgütü yöneticileri ve bazı sanatçılara Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeleri nasıl değerlendirdikleri sorusunu yönelttik.
GELİŞMELER ÜRKÜTÜCÜ
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki gelişmeleri çok ürkütücü bulduğunu söyleyen Sven Volter, “Ağır ifade özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Ama bu yeni bir şey değil. 1950’li yıllarda dostum Yaşar Kemal, 1980-90’lı yıllarda pek çok gazeteci, yazar ve politikacı cezaevlerine atıldı. Ama Erdoğan aydınlara ve gazetecililere yönelik baskıları eşine rastlanmamış bir biçimde arttırdı” dedi.
Kürt sorununun silah ve savaşla bastırılamayacağına ve emperyalist savaş ile ulusal kurtuluş savaşları arasında farklılık olduğuna dikkat çeken Volter “Biz, bugün savaşların gündemden düşmesi için bu galayı düzenledik. Ama Kuba, Vietnam eğer bağımsızlığı için savaşmasaydı, Nazilere karşı direniş örgütlenmeseydi ne olurdu? İnsanlık değerlerini korumak için bazı durumlarda direnmek gerekir” şeklinde konuştu.
MİLLİYETÇLİĞE KARŞI ÇIKMAK ÖNCELİKLE TÜRK AYDINLARININ GÖREVİ
Volter, Türkiye’de Türklerin Kürtlerin haklı mücadelesine karşı olumsuz bir tutum takındıklarını gözlemlediğini yaşadığı somut olaylardan örnekler vererek anlattıktan sonra şunları kaydetti:
“Türkiye’de sorun sadece rejim değil aynı zamanda Türk halkının milliyetçilikten ciddi bir biçimde etkilenmesidir. İnsanlık değerleri ve Kürt Halkının durumunu gündeme getirmek öncelikle Türk aydınlarının görevidir. Ben, bir sanatçı olarak İsveç’te üzerime düşen görevleri yerine getirdiğimi düşünüyorum. Ama bu esas olarak sorun Türklerin sorunu ve bu sorunu esas olarak Türkler çözmek için çaba göstermeli.”
Volter, Erdoğan ve AKP Hükümeti’ne öncelikle cezaevlerinde tutulan gazeteci ve politikacıları serbest bırakması ve sonra da ülkeyi içine soktuğu durumdan dolayı da istifa etmesi çağrısı yaptı.
GELİŞMELER TAMAMEN DEMOKRASİYE TERS
Şair, Sanatçı ve Barış için Sanatçılar Eski Başkanı Olof Buckard, Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeleri “ciddi” ve ‘gerçekten korkunç’ olarak gördüğünü belirterek “Gelişmeler tamamen demokrasiye ters. Pek çok insan neyle suçlandığını bilmeden cezaevlerinde yatıyor. Bu hiç bir biçimde kabul edilemez ve bunlar yapılarak bir toplumda gelişme sağlanamaz. Ülkenin gelişmesinde sanatçı ve aydınlar yapıcı işlevler görür. Devlet yöneticileri, onları hapsederek ülkenin ve toplumun gelişimini engelliyor” dedi.
KÜRTLERİN KÜLTÜREL VE SİYASİ HAKLARI VERİLMELİ
Erdoğan rejiminin Kürtlere karşı sürdürdüğü savaşın korkunç olduğunu ve kabul edilemeyeceğini söyleyen Buckard, “Kürtler ülkenin demokratik yönde gelişmesine katkıda bulundu. Kürtlere layık oldukları kültürel ve siyasi haklar verilmeli. Eğer istiyorlarsa bağımsız olma hakları da var. Kürtler ile Türk devleti arasındaki savaşın uzun yıllar sürmesi anlaşılır gibi değil. Ben Güney Kürdistan’da yapılacak referandumdan sonra Kürtlere olan bakışın değişmesini ve radikal iyileştirmeler yapılmasını umuyorum” şeklinde konuştu.
Erdoğan’a da “Yeniden düşün, Kürtlerin haklarına saygı göster. Onları devletin önemli bir unsuru olarak gör” mesajını gönderen Buckard, Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünüp düşünmediği sorusunu “Hayır, bu demecimden sonra Türkiye’ye gitmeyi düşünmüyorum” diyerek yanıtladı.
TÜRKİYE’DEKİ DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞTİ
İsveç Barış Konseyi Başkanı Agneta Norberg, pek çok kez Türkiye’ye gittiğini ve ülkede gerçekleşen hak ihlallerine tanıklık ettiğini hatırlattıktan sonra “Eskiden de Türkiye’deki durum kötüydü, şimdi daha da kötüleşti. Pek çok gazeteci ve politikacı cezaevlerinde. Birçoğu da ülkelerini terk ederek sürgünde yaşamak zorunda kaldı. Biz örgüt olarak Türkiye’deki hak ihlallerini ve Kürtlere yönelik katliamları pek çok kez protesto ettik ve etmeyi sürdüreceğiz” dedi.
Hıristiyan Barış Örgütü yöneticisi Yazar Annika Spalde, Türk Hükümeti’nin muhaliflere baskı uygulamasını, sırf rejime karşı çıktıkları için gazeteci ve politikacıları tutuklamasını çok ciddi insan hakları ihlalleri olarak gördüklerini söyledikten sonra “İsveç ve Avrupa Birliği’nin daha aktif bir tutum almasını ve Türk Hükümeti’ne baskı yapmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
İSVEÇ VE AB’NİN TUTUMU UTANÇ VERİCİ
Barış İçin Sanatçılar Başkanı Stina Bengs, İsveç ve Avrupa Birliği’nin Türk rejiminin Kürtler ve rejim muhaliflerine yönelik saldırılarına karşı güçlü bir tepki göstermemesini utanç verici bulduğunu söyledikten sonra “Barış için, düşüncelerini yüksek sesle dile getirdikleri için insanların hapsetmelerini, susturulmaya çalışmalarını ve hatta öldürülmeleri korkunç bir şey. AKP Hükümeti’ne çağrım barış ve demokrasi için mücadele ettikleri için tutuklanan insanları serbest bırakmasıdır. Hiç kimsenin ve hiçbir hükümetin barış isteyen insanlara baskı yapma hakkı yoktur” dedi.