İran’la nükleer anlaşması ve AB’nin ekonomik kaygıları

Donald Trump’ın İran’la nükleer anlaşması kapsamındaki yaptırımları donduran düzenlemeyi 3 aylığına daha uzatırken, AB’nin anlaşmada kalınması yolundaki baskıyı arttırmasının arkasında büyük bir ekonomik partnerden olma korkusu yatıyor.  

2015’te İran ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Britanya, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya arasında imzalanan nükleer anlaşması, ABD Başkanı Donald Trump tarafından iptal edilme tehdidiyle karşı karşıya.

Trump’ın ülkesinin anlaşma kapsamında İran’a yönelik yaptırımları askıya alan kararı dün ‘son kez’ uzatmasıyla rahat bir nefes alınsa da, 3 ay sonraya kadar bir çözümün bulunup bulunmayacağı belirsiz.

ABD yönetiminin bu tutumuna karşılık Avrupa Birliği (AB) Perşembe günü, anlaşmadan geri çekilmesine karşı olduğunu vurgulamış ve anlaşmanın ‘önemli bir şans’ olduğunu yinelemişti.

Fransa, Britanya ve Almanya dışişleri bakanlarının çağrısıyla yapılan ve İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in de katıldığı toplantı sonrasındaki açıklamada, 2015 Nükleer Anlaşması’na sahip çıkılmıştı.  Açıklamada, ‘tüm taraflardan anlaşmayı olduğu gibi uygulamalarının’ beklendiğine vurgu yapılmıştı.

‘ANLAŞMANIN ALTERNATİFİ YOK’ ÇIKIŞI

Anlaşmanın taraflarından Fransa’nın Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, anlaşmaya ‘alternatif olmadığına’ dikkat çekerken, Alman mevkidaşı Sigmar Gabriel, ABD’nin aksi bir tavrının Kuzey Kore konusunda da olumsuz etkileri olacağını savunmuştu. Gabriel, Kuzey Kore’nin nükleer silah edinmeye çalıştığını ve İran’la anlaşmanın iptalinin ise tüm dünyaya ‘kötü bir sinyal verilmesi’ anlamına geleceğine işaret etmişti.

SON İKİ YILDAKİ TÜM EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÇABALARI TEHLİKEDE

Fransa ve Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri nükleer konusunda ABD’yi açıkça uyarırken, siyasi gerekçelerin yanı sıra son iki yılda birçok şirketin İran’la anlaşmalar yapmaya çalışması etkili oluyor. Zira ABD’nin yaptırım uygulaması durumunda Avrupalı şirketlerin İran’la anlaşmaları yaptırım endişesiyle tehlikeye girecek, hatta imkansız hale gelebilecek.

Nükleer anlaşmasının en keskin savunucularından Fransa’da enerji ve otomotiv sektöründen birçok şirketin İran’la iş anlaşmaları yaptığı biliniyor. İran’la Total şirketi arasında North Dome doğalgaz yataklarının işletilmesine dair 2016 yılında imzalanan anlaşma da yaptırım tehlikesi nedeniyle ciddi biçimde aksamıştı.

Benzer şekilde AB’nin en büyük ekonomisi Almanya’daki birçok şirketin de İran’da yatırım peşinde koştuğu gözlerden kaçmıyor. Alman-İran Ticaret ve Sanayi Odası adlı kuruluşa üye 2 bin 500’ün üzerinde şirketin beşte birine yakını Almanya’daki şirketlerden oluşuyor. Kuruluşun diğer üyelerinin İran’dan olması Alman şirketleriyle ciddi işbirliği altyapısı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

İRAN’IN PETROL VE DOĞALGAZ İHRACATINI ETKİLEYECEK

İran’ın yaptırımların kaldırılması ardından 2016 yılından itibaren petrol ve gaz ihracatında önemli bir artış yaşanmıştı. Sadece 2016’nın ilk 9 ayında günlük 2,5 milyon varillik satış sayesinde 29 milyar dolar gelir elde edilmişti.

Petrol fiyatlarının varil başına 100 doların üstünde olduğu 2011-2012 yıllarında yıllık 100 milyar doların üzerinde üretim gerçekleştiren İran, hem ABD yaptırımları hem de 2014’den itibaren petrol fiyatlarındaki sert düşüşten etkilenmişti. Son haftalarda tekrardan 60 doların üstünde seyretmeye başlayan petrol, 2010’lara kadar İran ekonomisinin yüzde 30’unu oluştururken, son yıllarda bu oran yüzde 20’nin altına düşmüştü. 

ENERJİ KAYNAKLARININ İŞLENMESİNDE İŞBİRLİĞİ ÖNEMLİ

Yine İran’ın petrol ve gaz üretimine rağmen yeterli düzeyde rafinerisinin olmaması nedeniyle başta benzin olmak üzere birçok enerji ürününü satın alması gerekiyordu. Önceki yıllarda benzin ihtiyacının yüzde 40’ını ithal etmek zorunda kalan İran’da 2017 yılı itibariyle kendi kendine yeterlilik sağlandı. Bu durum, dünyanın üçüncü büyük petrol rezervlerine sahip bir ülke için alışılmışın dışında idi.

Avrupa ülkeleriyle ticaretin korunmasının İran için en önemli sonuçlarından biri de enerji kaynaklarını daha fazla üretmenin yanı sıra işlenmesinde kolaylık sağlanması olacak.

GENÇ NÜFUSUYLA ÖNEMLİ BİR PAZAR OLARAK GÖRÜLÜYOR

Yine 82 milyonluk nüfusun üçte birine yakını 20 yaş altı olan İran’daki tüketim pazarında Avrupalı şirketlerin ciddi pay alması bekleniyor.

İran’la yapılan Nükleer Anlaşması’nın Ortadoğu’da İsrail’den sonra atom bombasına sahip ikinci bir ülkenin olmasını engellemesi nedeniyle ABD kadar AB için de önemli olduğu kesin. Ancak bu ülkeyle yüz milyarlarca doları bulabilecek dış ticaretin sadece gıda ve belli temel ihtiyaçlarla sınırlı kalması AB için büyük kayıp olacak.

İran’ın yaptırımlar nedeniyle enerji ihracatının kısıtlanması ve bundan kaynaklı tüketiminin azalması riski zaten Donald Trump’ın seçilmesiyle kendisini göstermişti. 2016’da yüzde 8,5 olan enflasyon oranları Trump’ın anlaşma karşıtı açıklamalarıyla Avrupalı şirketlerin yatırımlarda kararsız kaldığı 2017’de yükselişe geçmişti. Bu da, ABD’nin 2012’deki yaptırımları ardından 2013’te yüzde 40’lara ulaşan enflasyon oranlarını akıllara getiriyor.