Berlin yönetimi, Çavuşoğlu'nun iade-i ziyaret kapsamında Gabriel'i memleketi olan Goslar'a gideceğini bildirirken, her iki bakanın görüşmesinde yeni pazarlıkların yapılması bekleniyor.

Erdoğan rejiminin rehinlerinden insan hakları aktivisti Peter Steudtner'in 25 Ekim günü tahliye edilmesi ardından Berlin-Ankara arasında başlayan sıcak ilişkilerde çıta yükseltiliyor. Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun son günlerde Almanya'ya yaptığı övgüler ve Alman medyasında verdiği mesajların nedeni ortaya çıktı.

Son olarak Alman haber ajansı DPA'ya verdiği uzun söyleşide "2018 yılında Ankara-Berlin ilişkilerinde çok daha iyi bir yıl olacağı beklentisi içindeyim. Hem Türkiye hem de Almanya ilişkileri normalleştirmeye hazır" diyen Çavuşoğlu'nun Almanya ziyareti netleşti.

Alman Dışişleri Bakanlığı Çavuşoğlu'nun Almanya'da mevkidaşı Sigmar Gabriel ile 6 Ocak günü bir araya geleceğini bildirdi. Çavuşoğlu'nun "iade-i ziyaret" çerçevesinde Gabriel'i memleketi Goslar şehrini ziyaret edeceği belirtildi. 4 Kasım günü de Gabriel, Çavuşoğlu'nu memleketi Antalya'da ziyaret etmiş, basına birlikte pozlar vermişti.

HANGİ TAKASLAR GÜNDEMDE?

Alman basınında yer alan bilgilere Erdoğan, Steudtner'in serbest bırakılmasına neden olan eski başbakanlardan Gerhard Schröder ile yaptığı görüşmede Berlin'e takas önerisinde bulunmuştu. Almanya Erdoğan'ın sözüne ettiği kişileri Türkiye'ye iade etmezken, Steudtner'in neyin karşılığında serbest bırakıldığı "devlet sırrı" denilerek kamuoyuna açıklanmamıştı?

Schröder'in Türk devletiyle diyalogun kapısını aralamasından hemen sonra, Eylül'ün ayının son günlerinde başbakan Merkel'in müsteşarı Peter Altmaier de Ankara'ya gitmişti. Merkel'in özel işlerinden sorumlu Altmaier "gizli görevle" Erdoğan ile bir araya gelirken, Alman basınına sızan bilgilere göre görüşmede Almanya, Türk devletine Steudtner'in serbest bırakılması için büyük bir ödül verdi.

Geçtiğimiz hafta ise Almanya'nın önde gelen gazetelerinden "Süddeutsche Zeitung"da yer alan bir yorumda, Erdoğan rejiminin bazı Alman rehineleri serbest bırakmasının ardından Berlin-Ankara arasında yaşanan yumuşama süreci ve Gabriel'in olası davetine dikkat çekilerek şu görüş dile getirilmişti:

"Gabriel'in Türk mevkidaşını Almanya'ya davet etmesi ve onunla bir araya gelmesi halinde bunun her iki ülke arasındaki gerginliklerde havayı yumuşatacak büyük bir adım olacaktı. Almanya Gülen Hareketi'ne daha eleştirisel yaklaşabilir ve PKK'nin ülkesindeki yapılarına karşı daha ciddi bir mücadele yürütme garantisi verebilir."

Gazetenin yorumu ve Çavuşoğlu'nun davetinin teyit edilmesine denk gelecek şekilde Alman devletinin Kürt özgürlük hareketine sert bir tutum alırken, Alman polisinin Kürt gösterilerine ve sembollerine tahammülsüzlüğü de son dönemlerde arttı. Bu saldırı dalgasının startı ise 4 Kasım günü Düsseldorf'ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yapılan kitlesel yürüyüşe polisin saldırmasıyla verilmişti. O gün dışişleri bakan Gabriel de Antalya'da Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelmişti.

BRİTSCH VE BAKANLIK ARASINDAKİ POLEMİK SÜRÜYOR

Bu arada Hıristiyanların hac yürüyüşünü gerçekleştirmek isterken tutuklanan ve 8 ay sonra serbest bırakılan Alman hacı David Britsch ve Alman dışişleri bakanlığı arasındaki polemik de yeni bir boyut kazandı. Bakanlık, "Bu kadar uzun süre tutulmamın sorumlusu federal hükümet ve dışişleri bakanlığı" diyen Britsch'e yanıt verdi.

Noel tatili öncesinde serbest bırakılan ve ülkesine dönen Britsch, uluslararası yasaların yabancı bir ülkenin vatandaşının sınır dışı cezaevlerinde en fazla 6 ay tutulabileceğine dikkat çekmişti. Son olarak "Kölner Stadt Anzeiger" gazetesine verdiği demeçte de Gabriel'i eleştiren Britsch'e cevap veren dışişleri bakanlığı yetkilileri "Britsch'i sözlerine anlamak vermek mümkün değil, serbest bırakılması için başından beri Türkiye'ye baskı yapıldı" açıklamasını yaptılar.

Stern gazetesinin dışişleri bakanlığını çevrelerinden aldığı bilgilere göre Almanya birçok kez Britsch'in durumunu üst düzeydeki Türk yetkilileriyle de görüştü. Ancak Britsch ise Türk devletinin uluslararası yasaların tanıdığı konsolosluk haklarının tanımamasından dolayı dışişleri bakanlığının daha fazla baskı yapması gerektiği görüşünde ısrar ediyor.