'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
'99 geri çekilme sürecini, yaşayan gerillalar anlatıyor
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’ta milyonların tanıklığında açıkladığı çözüm projesi ardından, ‘geri çekilme’ yani gerilla güçlerinin Türkiye sınırları dışına çıkması tartışmaları ön plana çıktı. KCK, 23 Mart’tan itibaren geçerli olduğunu ilan ettiği ateşkes açıklamasında, Hükümet ve Parlamento’nun sorumluluğunu yerine getirmesi durumunda bu süreci başlatacaklarını bildirdi.
KCK, daha önceki ateşkes ve 1999’daki geri çekilme sürecini örnek veriyor, bunun için yasal çerçevenin zorunluluk olduğunu ortaya koyuyordu.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, 99 yılında yaşananları hatırlatarak Kürt tarafındaki endişeleri şu sözlerle özetliyordu:
“Güçlerimiz 1999 yılında çekildiğinde tuzağa düşürüldüler. Hepsi bir alanda kuşatıldı. İkincisi, kimse sahip çıkmadı. Orta yerde kaldı. 5 yıl tek bir mermi patlamadı, fakat çözüm iradesi gelişmedi. Devlet Kürt sorununun çözümünde daha köklü bir adım atmadan, sadece hukuki bir zemini oluşturacak bir yasayla düzenleme yapacak. Bu şekilde geri çekilmiş olacağız.”
1999’daki geri çekilme süreci, bazı eyaletlerde ayları buldu. Bu zorlu yolculuk boyunca gerilla güçleri sürecin sabote olmaması için ateşkes pozisyonunu korurken, sayısız operasyonla karşılaştı; pusulara düşürüldü. Bu operasyonlarda yüzlerce gerilla yaşamını yitirdi.
ANF, ‘99 geri çekilme sürecini yaşayan gerillalara ulaştı. Bugün Kürt tarafının kaygılarını ve yasal çerçeve talebini daha da anlaşılır kılacak ‘99 geri çekilme sürecini, o süreci yaşayan gerillalar anlattı.
4 AY 5 GÜNLÜK ZORLU YOLCULUK
ÇEKO ŞİMAL: Geri çekilme kararı bize resmi toplantıyla iletildi. Çemişgezek bölüğündeydik. Bizler savaşla bu örgütü tanıyan bir güç, savaşa katılan güçlerdik. Bir taraftan çekilme için hazırlanıyoruz, güç örgütlenmesi yapıyoruz, bir taraftan bu tür tartışmalar var. Yol düzenlenmeleri yapıldı. Bu düzenlemelere göre herkes Amed eyaletine yetişecek denildi. Dersim’den Erzurum’a iki gecelik yoldur, ama bu düzenlemelerle beraber operasyonlar başladı. Ovacık’a yetiştiğimizde Karaoğlan taburu, Ovacık yatılı komutanlığı, Şilyazı komutanlığı, bunlara bağlı güçler, bir de Turnuva Karakolu ve bunlara bağlı güçler harekete geçtiler. Yani bu bilgiyi almışlardı, grubun Doğuya geçmesini engelliyorlardı. Yol hattını kesiyorlardı. Oradaki geçiş hattı çok sınırlıydı. Arazi çok asi bir arazi. Gerillacılığa elverişli bir arazi, ama belli başlı geçiş hatları var, bunlar tutuldu mu, ulaşmak için eyaletin etrafını dolanmak zorundasın. Böylesi bir zorluk, bir de yoğun güçler var, hepsi peşi sıra. Yani peşi sıra olduğundan dolayı, arazi dilimi belli. Bundan dolayı da bir yoğunluk oluşuyor. Düşman da bunu biliyordu, onun için yoğun pusulamalar başladı. Ön hattı kesmeler başladı. Böylelikle grup ovaya yetişti, iki günlük yolu yaklaşık bir haftalık bir süreçte giderek kendimizi doğu karargâhına ulaştırdık. Doğu karargahına ulaştığımızda ise, orda Kemal Zap arkadaşla buluştuk.
Erzurum eyaletini operasyona takılmadan aştık. Amed eyaletine ulaştık. Murat suyunu geçtik. Hemen her gün, her grup ya pusuya düşüyor ya da pusuyu aşıyorduk. Ya noktaya girince operasyon yiyor, ya operasyonu aşıyorduk. Yani kedi, fare oyununa benzer bir durum. Bundan dolayı, Dersim eyaletinden Çemişgezek’ten Güney’e yetişinceye kadar, 4 ay 5 günlük bir süreç yaşadık. Şehit Remzi’ye yetiştiğimizin ikinci günü operasyon yedik. Operasyondan önce uçaklar geldi, sonra kobralar vurdu, sonra skorskylerle indirmeler yaptılar. Biz operasyonu fark eder, etmez, Şehit Remzinin alt taraflarına kaydık. Temasa girmedik.
Bundan sonra Mava’ya geçeceğiz. Ama önce Kozluk geçilecek. Ova geçilecek. Beşiri’yi geçeceğiz. Grup ovada kalmış, temas yaşanmış, karakollar Golav’ı yaklaşık, iki-üç saat geçtikten sonra Batman’ın kaşı tarafındaki karakollara görüntü verdik, tankın termaline görüntü verdik. Cihazda; “görüntülerini aldık, atış talimatı istiyoruz” denildi. Tankın sorumlusu cihazda bunu söyledi. Durum böyle olunca, gruptan bir grup arkadaş çıkarılıp, hemen o tankı taciz atışına almak, grubu o ovadan kurtarmak için plan geliştirildi. Kurye olan Pale arkadaş iki arkadaşı yanına alarak, tank gücünü taciz ateşine tuttu, grup gideceği istikametin tersine dönmek zorunda kaldı. Böylelikle grup yaklaşık 3-4 gün, o ovada kaldı. Hem Kozluk, hem Beşiri hattında.
Kozluk, Beşiri hattı biliniyor, ovadır. Düşman geri çekilme bilgisini almış, bundan dolayı da tüm ağırlığını o geri çekilme hattına vermişti. Tank pususundan kurtulmak için, farklı bir istikamet kullandık, ama gittiğimiz istikamette de zaten pusu vardı. Bundan dolayı da biz tekrardan, Z harfi çizmek zorunda kaldık. Ovada kaldık, ovayı aşamadık. Ova dediğim yer, öyle bir şey ki, köy tarlalarıdır, yer yok, orman yok. 20-30 kişinin kalabileceği bir arazi koşulu yok. Böyle olunca biz tarların kenarındaki, su arıklarında arkadaşları yerleştirdik. Her arkadaşı böyle, sırt üstü uzatmışız o su arıkların içerisine, “akşama kadar kimse hareket etmeyecek” demişiz. Birgün akşama kadar o arıklarda kaldık. Çok ilginç bir tesadüftür ki, tarlanın etrafında yerleştiğimiz o su arıklarına köylü gelip tarlayı sürmeye başladı. Bir taraftan “köylü gördü mü, görmedi mi?” tereddüdü var. Bir taraftan hareket edemiyorsun, zaten karakollar yakın. Böylesi bir zorluk var, akşama kadar sırt üstü, uzanmış halde bekledik su arıkların içerisinde. Arkadaşların üstünü toprak, kuru yapraklarla örtmüşüz. Akşam karanlığı çökünce oradan ayrıldık. Mava tarafına geçeceğiz.
Şafak vaktiyle büyük suya yetiştik. İyi ki biz geç kalmışız. Bir pusuyu aşarken, diğer pusudan kurtulduk. Eğer o pusuyu aşmış olsaydık, bir şekilde geçmiş olsaydık, Dicle’de pusuya düşecektik. Öylelikle o ovada hareketsiz kaldık. Resmen toprak attık, üzerimize. Gerillacılık açısından, o güç için elverişli bir arazi değildi. Ama ona rağmen, çok inceden bir kamuflaj yaptık.
Dersimden Mava’ya yetişinceye kadar iki buçuk aylık bir süreç geçmişti. Normalde yürüsen, en fazla 20 günde ulaşılacak bir yer. Biz iki buçuk ayda ulaştık
Grup, Dersim eyaletinin bir ucundan yola çıkmıştı, hemen hemen bütün kuzey eyaletlerini dolaştı. Kürdistan’ın en meşhur yerlerini, gerillacılığın yapıldığı tüm yerleri gördük. Görmek zorunda kaldık, çünkü düşman operasyonları bunu dayattı. Böylelikle güneye geldik. Ne olursa olsun, önderliğe olan sadakatimiz tekrardan ispatlandı.
GÜÇLERİN ÇEKİLECEĞİ ALANLARA DA OPERASYON DÜZENLEDİLER
SOZDAR AVESTA: Geri çekilme sürecinde Botan’daydım. Önderliğimizin esareti ile birlikte, 1998 ateşkesi fiili olarak sona ermişti. Başta Botan eyaleti olmak üzere Kürdistan’ın birçok alanında onlarca militan, fedai eylem önerisinde bulunmuştu. Botan’da da militan yapımız fedai eylem için başvuruda bulunmuştu. Botan’da 1999 Mart ayında Şehristan arkadaşımız (Nezahat Boyacı) Batman’da fedai eylemi gerçekleştirmişti. Onlarca arkadaşta bu temelde eylem yapmak için sırada bekliyordu. Baharla birlikte her alanda mücadelenin tırmandırılması gündemdeydi. Botan eyaleti de kapsamlı bir hareket plan içerisindeydi. Bir süre sonra kısa bilgiler sonucu başta Önderliğimizin feda eylemleri durdurduğu bilgisi geldi. 2 Ağustos’ta da geri çekilme süreci tartışmaları başladı. Var olan eylem planlamaları durduruldu. O zaman güçlerimizin durumu, yaklaşımlarında ciddi bir belirsizlik vardı. Ne olacak biçiminde kaygılar vardı. Sınır dışına çekilme ilk kez oluyordu. Bunun ciddi riskleri beraberinde getireceğini, Türk devletinin bunu bir komplo olarak değerlendireceği yönünde bütün güçlerimizde kaygı ve endişe vardı. Fakat diğer yandan da Önderliğimize olan derin bağlılık, inanç, güven nedeniyle bu karara bağlı kalacağını, harfiyen uygulayacağı biçiminde bütün komuta ve savaşçı yapımız yaklaşımlarını belirledi. Bunun için Botan’da ilk defa güçler bir araya getirildi, güçlerin bir kısmı güneye geçecek şekilde belirlendi, bir kısmı ise Dersim, Erzurum, Mardin, Amed gibi eyaletlerden gelen güçleri karşılamak için kaldı. Çünkü önemli oranda bir güç kış koşullarından dolayı Güney’e yetişemeyecek Botan’da kalacaklardı. Buna göre hazırlıklara başlandı. Ve bu temelde Ş. Adil arkadaş bir taburluk güçle Kuzeye en yakın olan Haftanin alanına geçti. Diğer güçlerimiz de kademe, kademe peyder pey geri çekildi. İçeride kalan güçler ise, bahara kadar hiç bir eylem yapmadan bekleyecekti. Fakat bunu hemen belirteyim, bu süreçte düşmanın operasyonları kesinlikle hiç durmadı. 17 ağustos Düzce depremi olmuştu, hatırlıyorum o dönem hareketimiz bir açıklama yapmıştı, ihtiyaç varsa güçlerimizin de destek verebileceğini, yardım edilebileceğini iyi niyet gösterisi olarak ortaya koymuştu. 18 ağustos akşamı Fereşin’in Berê Perik dediğimiz alana çok kapsamlı bir nokta operasyonu gerçekleştirdiler. Orada çıkan çatışmada iki arkadaşımızın şehit düştü, üç dört arkadaşımız yaralanmıştı. O zaman aslında geri çekilmeyi zorlaştırmak için her alanda operasyonlar devam etti. İçinde Ş. Sosin arkadaşın da içinde bulunduğu bir grup arkadaş Metina’da o dönem tank Pususuna düştü. Hem karadan, hem havadan operasyonlar sürüyordu. Yine Metina ve Garê’de de onlarca arkadaşımız şehit düştü. Avaşin hattından başlayarak güçlerimizin geri çekilmesini zorlaştırmak için sınırın ön hatlarında operasyonlar başlatmışlardı. Operasyonun bir kısmı bu hatlarda devam ederken, tabii diğer bir kısmı da iç hatlarda Amed, Dersim, Erzurum ve Garzan’dan yola çıkan güçlerin geçiş güzergahlarında düzenleniyordu. Bildiğim kadarıyla, 300’ün üzerinde bu geri çekilme sürecinde güçlerimizin şehit düştüğüdür. Özellikle de Garzan’dan gelen gücümüz kapsamlı operasyonlardan kaynaklı alanımıza ulaşamadı, yolda şehit düştüler. Ben o dönem Botan’da olduğum için Amed’ten, Dersim’den gelen arkadaşlarla çeşitli toplantıları bizzat yaptım. Bütün güçlerimizin içinde bulunduğu psikoloji ve yaklaşım; Önderliğimizin talimatıdır, onun için gidiyoruz. Fakat kesinlikle Türk Devleti tarafından bu sürece doğru yaklaşılmayacağını gereken adımları atmayacağı kaygısı ve endişesi söz konusuydu.
Amaç bizi güçsüzleştirip tasfiye etmekti, Önderliğimiz esaret altındaydı. Gerillayı da darbeleyerek hareketi zayıf düşürme yaklaşımı devam etmekteydi.
BİZE SÜRECİ ANLATAN KOMUTANIMIZ PUSUDA ŞEHİT DÜŞTÜ
ZİLAN TOLHİLDAN: 1999 yılında Amed eyaletindeydim. Geri çekilme stratejimizin değiştiği bir süreçte gerçekleşti. Yoğun bir savaş ve operasyonların geliştiği bir süreçti.
Başta ne stratejiye, ne de geri çekilmeye anlam veremeyen bir durum vardı bizde. Bulunduğumuz alana bakan arkadaş stratejik değişikliği anlatarak kavratmaya çalıştı. Hevidar arkadaşın yaptığı bu toplantının bize Önderliği ve süreci kavratmada önemli bir yer tuttuğu kesindir. Karara bağlı olarak geri çekilme sürecini başlattık. Amed’de kesintisiz operasyonlar, yönelimler yoldaşlarımızın şehadeti bizde manevi açıdan oldukça zorlayıcı oluyordu. Düşmanın yürüttüğü kirli bir savaştı. Bir kaide kural yoktu. Ama özgürlük hareketinin bir amacı ve hedefi vardı. Bunun için ateşkes süreçlerine, Önder Apo’nun attığı askeri ve siyasi adımlara gerillalar olarak sonuna kadar katılmışızdır. 99’da da böyle oldu.
Geri çekilmede birçok operasyon olmasına rağmen, elimizden geldiğince sürecin sabote edilmemesi için oprasyonlara takılmamaya özen gösteriyorduk. Duyarlı-dikkatli yaklaşımlarımızdan dolayı temas yaşamadan o operasyon ve pusuları atlatabildik. Geçtiğimiz bütün alanlarda gerek teknik ve gerekse de karadan operasyonlarla Türk ordusunun takibindeydik. Biz pusuya takılmadan Güney’e geçebilsekte, bizden önce ve sonraki gruplar pusuya düştüler, kayıp verdiler.
Sürecin sekteye uğramadan devam etmesi için, biz oldukça kendimizden feragat ettik, barış ve çözüm adımlarının gelişip önderliğin başlattığı sürecin olumlu yönden sonuçlanması için, itinayla yaklaştık. Meşru savunma hakkımızı kullanamadık, barışa dönük oluşan havanın gelişmesi için çabalıyorduk.
Geri çekilme sürecinde çok fazla kayıp verdik. Geri çekilmede sürecinde şehit düşen bazı arkadaşların da daha sonra cenazesi bulundu. Net olarak sayısını hatırlamasam da yüzlercesi vardı diyebilirim. Bizden sonra Amed’den çıkan grup Hevidar arkadaşın grubuydu. Bu kadar arkadaşı ikna ederek tartışarak, bu kararı bizlere kavratarak göndermişti. Geri çekilme sürecinde Sason’da Golav’da atılan pusuda şehit düştü. Vurulduktan sonra bir süre yaralı kalıyor, o zaman da sonuna kadar Önderliğin kararına bağlı olduğunu söylüyor. Bugün de şehit düşen yüzlerce ve binlerce şehidimizin ve verilen bütün değerlerimizin, başta da bu hareketin mirasına ve yaratılan değerlere bağlılığın gereği kararlılığımızı ve iddiamızı ortaya koyuyoruz.
ON BİR OPERASYON ATLATTIK ON İKİNCİSİNDE…
ZAFER RUHA: 98-99 yıllarında Dersim’deydim. Ateşkesin ilan edildiği gün, Ovacık ’a bağlı Karadere diye bir alanda bir yer var, oradaydık. Toplantılar yapıldı. Sayımız 350 civarıydı, 70 civarında arkadaş kalacaktı. Düzenlemeler, planlamalar yapıldı. Tartışıyorduk, soruyorduk, niye geri çekiliyoruz diye. Ben şunu düşünüyordum; biz gideceğiz eğitim alarak daha iyi örgütlenerek geri geleceğiz! Kademeli olarak geri çekilme planlandı. Karadeniz’den Koçgiri’ye, Dersim, Amed ve diğer eyaletler kademeli olarak çekilme olacaktı. Koçgiri’deki arkadaşlar, -Alişer Koçgiri arkadaş da o zaman oradaydı- gelinceye kadar defalarca operasyon atlatmışlardı. Dumanlı dağlarda, Karasu üzerinde, Erzincan sınırında pusuya düşmüşlerdi. Biz ateşkes ilan etmişiz, karşı taraf bunu güçsüzlük olarak algılıyor, ‘fırsat bu fırsat, ne kadar öldürsek kardır’ diyordu.
Dersim’de Ali Boğazı bilinen bir yer, arazisi görkemli. Türk ordusunun kolay kolay giremediği bir alandır. 98 öncesinde çok ender vadinin içine inebiliyordu. Geri çekilme sürecinde Ali Boğazı ağzında Amidka Karakolu var. O karakoldan bir bölük asker, vadinin içindeki patikadan geliyor. Biz süreç gereği çatışmaya girmeyeceğiz diyoruz. O zaman meşru savunma nasıl olur tam öyle bir anlayışımız yok. Normal bir süreçte bir manga arkadaş o bir bölük askeri darmadağın ederdi. Ama yapılamazdı. Bir tuzaktı aslında. Bizim üzerimize gelinecek, süreç sabote ediliyor. Arkadaşlara rastlasalar bile çatışmaya girilecek, imha edecekler. Kısacası her iki durumda da kazanacaklar kendilerine göre. Ciddi bir ruhsal savaş yürütüyorlardı. Her yerde pusular var, geri çekilme sağlıklı yapılamıyordu. Planlamalar aksıyor, şehadetler yaşanıyordu. Kuryeler var randevu veriyorsun bekliyor, pusu olunca gecikiyorsun plan erteleniyor. Bu sefer başka operasyonlarla karşılaşıyorsun.
Geri çekilme Eylül’de başladı, ancak biz Kasım’da ancak çekilebildik. Dersim’den Kurtalan’a 72 günde geldik. 11 operasyon ve çatışma atlattık, 12’ncisinde yakalandık. O operasyonda 10 arkadaş şehit düştü. 6 arkadaş da sağ olarak ele geçti. Ben de yaralı olarak yakalananlar arasındaydım. 4 yıl Siirt’te, 8 yıl da Amed’de cezaevinde kaldım. 2011’de çıkıp yeniden dağlara geldim.
Birçok arkadaşımızı, komutanlarımızı şehit verdik; Şehit İsa, Şehit İbrahim, Botan, Şevger arkadaş. Onlar savaşımızın gerçek anlamda kahramanlarıydılar.
HASTANEYE 60-70 YARALI GETİRİLDİ
MEDYA ALMAN: 1999'da Süleymaniye Hastanesindeydim, o zaman Önderlik iyi niyetini ispatlamak için büyük bir adım atmıştı ve Kuzey sahasındaki gerillaların geri çekilmesini istemişti. Geri çekilmeden sonra, yol sürecindeki operasyonlarda yaralananlar hastaneye getirilmişti onları gördüm. Sadece bizim hastaneye 60-70 yaralı getirildi, ki başka hastanelere götürülenler de vardı. Yol boyunca neler yaşamışlar dinledik. Her şeye rağmen gerilla tarafında vicdanı rahattır. Bugün de yanlış görmüyorum. Tabi ki keşke karşı tarafta o dönem olumlu karşılık verseydi, iki taraflı bir şeye dönüşseydi. Süreç şimdi daha farklı olabilirdi.
DEVAM EDECEK...