39. Yılında Maraş Soykırım saldırısına karşı; Daha fazla direniş
Sömürgeci- faşist TC devleti Alevilere, Kürtlere, devrimci ve demokratlara, sosyalistlere karşı soykırımcı saldırılarına devam etmektedir.
Sömürgeci- faşist TC devleti Alevilere, Kürtlere, devrimci ve demokratlara, sosyalistlere karşı soykırımcı saldırılarına devam etmektedir.
Alevi, Kürt, Devrimci-Demokrat ve Sosyalist olmak TC devleti için her zaman kırmızı çizgileri arasında yer almıştır. Özellikle de bu kimliklerden birine sahip olmak TC devleti tarafından yok edilmek için en temel gerekçelerden biri olarak kabul edilmiştir. Bu kimliklerin hepsine birden sahip olmak ise, hiç tartışmasız tereddütsüz bir şekilde TC devleti için yok etmenin gerekçesi haline getirilmiştir. TC devletinin tarihi bunun sayısız örnekleri ile doludur. Hatta bunun TC devleti tarafından, Türk egemen ve iktidar güçlerinin öncesi tarihinden devraldığı bir miras olarak yaşatıldığını da burada belirtmekte yarar vardır. Bundan 39 yıl önce TC devleti tarafından Maraş’ta gerçekleştirilmiş olan katliam da bu katliamlardan biri olarak tarihe geçmiştir. Aradan geçen bu 39 yıla rağmen de hiçbir şekilde unutulmayarak, hafızalardaki canlılığı korumaktadır.
Maraş’ta 39 yıl önce bir katliamın gerçekleşmiştir. Ancak Maraş’ta sadece bir katliamın gerçekleşmediği de bir o kadar doğrudur. Çünkü Maraş’ta gerçekleştirilen katliam, ondan da öte soykırım olma gibi bir özellik taşımaktadır. Her hangi toplu bir şekilde işlenmiş olan cinayetler için de çok rahat bir şekilde katliam tanımında bulunulabilir. O nedenledir ki, Maraş’ta 39 yıl önce yaşanmış olanlara bir katliam demek, gerçekleştirilmeye çalışılan bu vahşetle asıl yapılmak istenenin anlamını hafifletmek anlamına gelir.
Oysa Maraş’ta bir halk sahip olduğu; Alevi, Kürt, Devrimci-Demokrat kimliği nedeniyle yok edilmek, yaşadığı topraklardan sökülüp atılmak istenilmişti. Bunun da her yönüyle bir katliam olmaktan öte bir anlam ifade ettiği açıktır. Uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ölçüler de bu tür saldırıları bir soykırım olarak kabul etmektedir. Maraş’ta gerçekleştirilen katliamın ardından yaşanan ve günümüze kadar izlenen politikalarda bu gerçekliği doğrulamaktadır.
Maraş katliamında sonra da bu saldırılar durmamıştır. TC devleti çok bilinçli bir şekilde bu politikayı, daha farklı yöntemleri de devreye koyarak uygulanmaya devam etmiştir. Öyle ki, Maraş Alevi, Kürt Devrimci-Demokrat, Sosyalist kimliğe sahip olan insanların yaşamadığı/yaşamasına müsaade edilmediği bir yerleşim merkezi haline getirilmeye çalışılmıştır. Maraş katliamının hemen ardından ilan edilen sıkıyönetim ve bunun tamamlayıcı bir öğesi olarak gerçekleştirilen 12 Eylül sömürgeci askeri faşist darbesi sürecinde de bundan hiçbir şekilde geri adım atılmamış, hakim bir politika biçimine getirilmiştir.
Bu süreçle birlikte, çok sistemli bir şekilde Maraş’ın asıl yerlileri olan Alevileri, Kürt ve Devrimci ve Demokrat kimliği ile bilinen halk yaşadığı coğrafyayı terk etmek zorunda bırakılmıştır. TC devleti böyle bir göçün yaşanması için ne gerekiyorsa, onu yapmıştır. Sıkıyönetimin, 12 Eylül’ün; azgın sömürgeci faşist saldırılar ile birlikte oluşturduğu uluslararası insan kaçakçısı suç şebekelerini devreye koymuştur. Oluşturulan bu suç şebekeleri ise, hiçbir engele takılmadan, çok rahat bir şekilde Maraşlıları yaşadıkları coğrafyadan koparıp başta Avrupa devletleri olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağıtmıştır.
Bu politikanın bir sonucu olarak da, Maraş’ta, asıl Maraşlılar neredeyse yaşamıyor hale getirilmiştir. Maraş’ın demografik yapısı değiştirilmiştir. Farklı ülkelerden getirilen göçmenlerle, yine diğer illerden getirilen farklı kültür ve inanç yapısına sahip olan insanlarla doldurulmuştur. Çıkarılan sömürgeci faşist “yasalarla” halkın malına-mülküne el konularak, bir daha yurtlarına dönmelerinin önü alınmaya çalışılmıştır. Bugün Terolar’da görüldüğü gibi de bu politika ısrarlı bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir.
Maraş’tan göçertilen halk, TC devletinin Maraş katliamı ile uygulamaya koyduğu bu politikanın farkına varmıştır. Bunu sağlayan ise Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Hareketinin 12 Eylül faşizmine karşı başlattığı direniş mücadelesi olmuştur. Başlatılan bu mücadelede Maraş’ı terk etmek zorunda bırakılanların çocukları ve gençlerinin yer alarak, ülkeye dönüş harekatını başlatmaları ve bu toprakları kanları, terleri ile özgürleştirilmiş vatan topraklarının bir parçası haline getirmeye çalışmaları da bunun bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bu anlam da kendilerine soykırımı dayatan TC devletine karşı; Alevleri, Kürtler, devrimci ve demokratlar, sosyalistler cevapsız kalmamışlar, tercihlerini direnişten yana yapmışlardır.
Bugünde tek doğru yol olarak geçerli olan da bundan başkası değildir. Sömürgeci- faşist TC devleti Alevilere, Kürtlere, devrimci ve demokratlara, sosyalistlere karşı soykırımcı saldırılarına devam etmektedir. Kürdistan ve Türkiye coğrafyasını bu kimliklere sahip olanlardan tamamen boşaltmak istemektedir. Bu doğrultu başta Malatya vb. olmak üzere planlar yapmakta ve provokasyonlar düzenlemektedir.
Bundan 39 yıl önce o günkü çok kıt olanaklar içerisinde ve elverişsiz koşullar içerisinde de olsa, Maraş’ta Aleviler, Kürtler, devrimci ve demokratlara, sosyalistler kendilerine karşı başlatılan bu soykırımcı saldırılara karşı, büyük bedeller ödeme pahasına da olsa direnmişlerdi. Şimdi bu direnişi daha da büyütme koşulları ve imkanları, o günkünden çok daha fazla oluşmuş bulunmaktadır. O nedenle de sömürgeci soykırım saldırılarına karşı her zamankinden daha çok, daha görkemli ve sonuç alıcı bir direnişi geliştirmenin olanaklarına kavuşulmuştur.
Maraş katliamının yeni bir yıl dönümüne girerken gerekli olanda bundan başkası değildir.
39 yıl önce sömürgeci TC devleti tarafından başlatılan ve bugün daha da yoğunlaştırılarak sürdürülen bu soykırım saldırılarına gerçek anlamda verilecek olan cevapta böyle bir direniş içerisinde olmayı her zamankinden daha çok zorunlu bir hale getirmiş bulunuyor.
Kaynak: Yeni Özgür Politika