3 Ağustos kadın kırımı ve yaşadığımız travma

Êzîdî katliamı 5. yılına giriyor. Hala binlerce kadın ve çocuk köle olarak DAİŞ çetelerinin elinde. Sadece Êzîdîler için değil tüm Ortadoğu halkları ve insanlık için bir yara.

Êzîdî kadınlar özgürleşmeden, Êzîdîler bir daha katliama uğramayacakları bir siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel statüye kavuşmadan bu yara kapanmayacaktır. Kürtler açısından da Êzîdîleri özgür ve özerk yaşama kavuşturmak bir toplumsal namus konusu haline gelmiştir. En başta da Kürtler onurlarını ve namuslarını kurtarmak istiyorsa Êzîdîlerin özgür yaşama kavuşması için ellerinden geleni yapmaları gerekir. Kürtler en küçük parçalarına sahip çıkmadan huzurlu yaşayamazlar, huzurla başlarını yastığa koyamazlar. Êzîdîleri her türlü saldırıya karşı korumak tüm Kürtlerin sorumluluğu haline gelmiş bulunmaktadır. Geleneksel namus anlayışıyla yaklaşılsa bile Êzîdîlerin bir daha katliama uğramamasını engelleyecek bir statü yaratmak tarihi ve toplumsal bir sorumluluktur.

Êzîdî kadınlarının sorunu tüm insanlığın sorunudur. Êzîdî kadınları ilk toplumsallığı yaratan Mezopotamya kadınlarının torunlarıdırlar. Bugün farklı inançları olan tüm Ortadoğu halklarının ataları ya Êzîdî inancındaydılar ya da bu inançtan etkilenen bir inanca sahiptiler. Bugünkü inanca sahip olanların ataları Yahudi, Hristiyan, Müslüman, Alevi olmadan başka bir inanca sahiptiler. Bu açıdan hiçbir inanç Êzîdîleri Yahudi, Hristiyan ya da Müslüman olmamış diye ötekileştiremezler. Hatta bizim atalarımız da böyle bir farklı inanç sahibidir diye saygı duymaları gerekir. Bu açıdan Êzîdî kadınlarının durumu konusunda Hristiyan, Yahudi, Müslüman, Alevi, Dürzi ayrımı yapmadan tüm inanç toplulukları, tüm insanlık duyarlı olmalıdır.

Kadın hareketleri 3 Ağustos’u kadına yönelik, kırım, katliam ve soykırım günü olarak anılmasını istiyor. BM’de 3 Ağustos’un böyle bir gün olarak kabul edilmesini istiyorlar. 3 Ağustos’ta her kıtada milyonlarca kadın bu isteklerini dile getirecek. Çok haklı ve doğru bir talep. 3 Ağustos kadın soykırımını anma günü olmayacak da hangi gün olacak! Böyle bir gün ilan etmek için daha büyük kadın katliamları ve soykırımları mı beklenecek! Bu açıdan BM’nin kadınların bu talebine kulak vermesi gerekir. Böylece insanlığın Êzîdî katliamında vermediği iyi sınavın ve sonrasındaki sessizliğin yarattığı sorumluluk biraz da olsa telafi edilmiş olur. Böylece kadın kırımlarına tutum alındığı gibi Êzîdîlere de sahiplenilmiş olunacaktır. Böyle bir halkın var olduğu dünyanın en uzak köşesinde de görünür olacaktır. Öte yandan farklı inanç ve etnik toplulukların empati yapma duygusu da gelişecektir.

Eğer 21. yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacak deniyorsa; herkes kadın özgürlüğünden söz ediyorsa o zaman en başta da tüm insanlığın kadın kırımı, katliamı ve soykırımına ciddi bir tutum alması gerekir. Ancak o zaman kadınlara karşı samimi yaklaşılmış olur. Yoksa kadın şöyle değerlidir, kadın şöyle özgür olmalıdır söylemi bir demagojiden ibaret kalır. Bu açıdan erkek egemenlikli sistemin bir parçası olarak; herkes kadın katliamlarından kendini de sorumlu görerek 3 Ağustos’un kadın katliamlarına dur deme günü haline gelmesi için tutum ortaya koymalıdır.

Kaçırılan Êzîdî kadınlar hangi duygular içinde, neyi yaşıyorlar bunu derinden hissetmek gerekir. Kuşkusuz kadınlar Êzîdî kadınlarının neler yaşadığını ağır bir yürek acısı ile hissediyorlar. Ancak bunu en az kadınlar kadar erkekler de hissetmelidir. Çünkü Êzîdî kadınlara bu zulmü yaşatan zihniyet erkek egemenlikli zihniyettir. Yani Êzîdî kadınlarının yaşadığı acılar konusunda empati yaparken bizde var olan erkek egemenlikli anlayışla zihniyet benzerliği olanlar bunları yapmaktadırlar diye düşünmeleri gerekir. Bu açıdan Êzîdî kadınlarının kaçırılması konusu en fazla da erkekleri rahatsız etmelidir. Önder APO’nun dediği gibi kendilerinde var olan erkekliği öldürmeye yönelmelidirler.

Kadınlar 3 Ağustos’u kırıma, katliama ve soykırıma karşı mücadele günü haline getirebilirlerse, Êzîdî kadınların yaşadığı acılar biraz da olsa hafifler. En azından bundan sonra kadınların daha az katliama uğrayacağı bir bilincin ortaya çıkması Êzîdî kadınların çektiği acıları hem hafifletir hem de anlamlı kılar. Bizim acımız kadınların az acı çekmesinin etkeni olacak diyerek en azından yüreklerinin ve beyinlerinin derinliklerinde çektiği acılara anlam vermiş olurlar. Bu da yaşadıkları travmatik durumun ağırlaşmasını engeller.

Bırakalım bin Êzîdî kadının, birisinin bile yaşadıkları ve çektiği acılar sarsıcıdır, vicdanları kanatıcıdır. Hiçbir insan yavrusu bunu duyarak rahat edemez. Bu açıdan Êzîdî kadınlarının durumu tüm insanlık için travmatik bir durumdur. 3 Ağustos kadın soykırımına karşı mücadele günü olursa, her birimiz rehabilite olacağız ve ruh halinde iyileşme yaşanacak. Bu açıdan 3 Ağustos katliamlara karşı mücadele günü hepimizi ve tüm insanlığı ilgilendirmektedir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika