19 Aralık unutulmayacak

19 Aralık görüntüleri hala hafızalardadır. Cezaevleri yıkılmış ve yakılmıştır. Eski yüzyıllarda orduların bir kaleye saldırması gibi cezaevine saldırılmıştır. Cezaevinin her tarafı insan cesetleri ve yanan insanlarla dolmuştur.

Türk devleti tarihin en suçlu devletlerinden biridir. Özellikle cezaevlerindeki uygulamalarıyla tam bir işkence ve zulüm devletidir. Osmanlı’da da zindanlar işkence merkezleriymiş; Türkiye Cumhuriyeti bunu sistematik hale getirerek dünyaya ün salmıştır. Türkiye’de zindanları anlatan filmler gişe rekorları kırmıştır. Türkiye’nin işkenceci bir devlet olduğu kafalara öyle kazınmıştır ki, bunun yüzyıl daha hafızalardan silinmesi mümkün değildir.

Diyarbakır zindanındaki işkenceler tüm dünya tarafından öğrenilmiştir. Türk devletinin Kürtlere yönelik işkenceci bir devlet olduğunu Diyarbakır zindanı şahsında tüm dünya öğrenmiştir. Diyarbakır zindanında sadece 1980’li yıllarda 12 Eylül faşizmi tarafından değil, 1990’lı yılların kirli savaşı döneminde de çok ağır işkenceler yapılmıştır. 24 Eylül 1996’da Diyarbakır zindan koridorlarında ucu çivili kalaslarla 10 tutsağın katledildiğini iyi biliyoruz. Kürt tutsaklara yönelik zulüm ve işkence Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış, cezaevlerinde sürmektedir. Eskiden bir iki cezaevinde yapılan işkenceler onlarca cezaevine yayılmıştır. İşkenceci Türk devleti şimdi özellikle Kürt kadın tutsakları hedef almıştır. Kürt kadınlarının özgürlük tutkusuna o kadar öfkelidir ki, bu öfkesini zindanlardaki kadın tutsaklardan almaktadır. Bu devlet işte bu düzeyde işkenceci ve alçaktır. Kadın tutsaklara işkence yapmaktan, zulüm yapmaktan zevk alan bir Türk devleti vardır. AKP iktidarının kadın düşmanı yüzü şimdi en açık biçimde zindanlarda kendini ortaya koymaktadır.

Türk devletinin zindan vahşetlerinin en büyüklerinden biri de 19 Aralık’ta 2000’de yapılan saldırılardır. Onlarca insanın yanarak şehit düştüğü, onlarcasının yaralanarak sakat kaldığı bir vahşi saldırı yapılmıştır. Sanki bir savaşa gider gibi cezaevine saldırılmış, tutsaklar ateşli silahlarla vurulduğu gibi, onlarcası da diri diri yakılmıştır. Bilerek ve tasarlayarak bu katliam yapılmıştır. Hem de kendine demokratik sol diyen bir parti tarafından. Bu devlet, bu katliamını sol maskeli bir iktidara yaptırmıştır. Şimdi de İslam maskeli faşist bir iktidar tutsaklar üzerinde zulüm ve işkence yapmaktadır.

2000 yılında DSP iktidarına bu katliam yaptırılmıştır. Bülent Ecevit, Kürt Halk Önderi Amerika’nın başını çektiği uluslararası komployla Kenya’dan getirtip İmralı zindanına atılınca şovenizmin şahlandırıldığı Türkiye’de bir kahraman haline getirilmiştir. İşte Ecevit, Kürt Halk Önderi esaret altına alındığında başbakan olduğundan, yapılan seçimde açık ara birinci parti olmuştur. Kürt Halk Önderinin esaret altına alınması Bülent Ecevit Hükümetinin ve Türkiye’nin bir başarısı değildi. Bülent Ecevit “bize niye teslim ettiler anlayamadık” diyerek bu gerçeği itiraf etmiştir. İşte bu sahte kahraman Bülent Ecevit, Kürt Halk Önderinin esaret altına alınması sonrası kendisine güç vehmederek zindanlara saldırmıştır. Onlarca tutsağı katletmiştir. Bülent Ecevit nasıl ki Kıbrıs işgaline ‘Barış Harekatı’ demişse, onlarca insanın ölümüne ve sakat kalmasına yol açan cezaevi katliamına da ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ adını vermiştir. Türkiye siyasetinin en mülayim adamının bu yaptıkları dikkate alındığında, diğerlerinin neler yaptığını ve yapacağını siz tahayyül edin.

Türkiye bir demagoji ülkesidir; gerçekleri saptırma ülkesidir. Bu da Kürtlere karşı özel savaş devleti olarak şekillenmesinden ileri gelmektedir. Çünkü Kürtler üzerinde uyguladığı soykırım politikasını ancak demagoji ve gerçekleri çarpıtarak örtebilir. Kürtlere karşı yürütülen savaşın büyük bölümü özel savaş ve psikolojik savaştır. Gerçekleri tersyüz etme savaşıdır. Kürtlere 19. yüzyılda hep soykırım amaçlı katliamlar yapılmıştır. Tüm bu saldırılar ve katliamlar ‘ilkel Kürtlere uygarlık götürmek’ olarak lanse edilmiştir. 19 Aralık katliamının ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ olarak yansıtılması da Türk devletinin bu özel savaş karakterinden dolayıdır.

19 Aralık katliamı da Türkiye’de Kürt düşmanlığına dayalı şovenizmden kaynaklı bir katliamdır. Ecevit’e böyle bir katliam yapma cesareti veren, Kürt Halk Önderinin esaret altına alınmasıdır. Eğer Kürt Halk Önderi Ecevit hükümeti zamanında Türkiye’ye teslim edilmeseydi böyle bir katliam yapma cesareti gösteremezlerdi. Öte yandan sol maskeli bir hükümete böyle bir katliamı yaptırarak tepkileri azaltmak istemişlerdir. Türkiye’de özel savaşın ve derin devletin bir kolu da cezaevleriyle ilgili müdürlükler ya da müsteşarlıklardır. Soykırımcı Türk devletinin kirli bir alanı da cezaevi alanıdır. Aslında Yüksek Seçim Kurulu da derin devletin üslendiği yerlerdendir. Nitekim şimdi Tayyip Erdoğan da kendi derin devletinin adamlarını buralara yerleştirmektedir.

19 Aralık’ın hesabı sorulmadı, ama bu katliam hiçbir zaman unutulmayacak ve hesabı sorulacaktır. 19 Aralık katliamı, Kürt Halk Önderinin esaretinden sonra Türkiye’deki tüm muhalif güçleri ezme operasyonunun bir parçası olarak gerçekleştirilmiştir. Ecevit’i kullanan derin devlete göre Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmiştir; bu ortamdan yararlanarak tüm muhalifler de tasfiye edilmeli; Türkiye hiçbir direnme odağının kalmadığı oligarşik kurumsal bir faşist ülke haline getirilmelidir. 19 Aralık’ta zindandaki tutsaklar böyle bir amacın kurbanı olmuşlardır. Zindanda devrimcilerin iradesi kırılarak Türkiye halklarının da iradesi kırılmak istenmiştir. 19 Aralık 2000’de başta Sağmalcılar Cezaevi olmak üzere cezaevlerine saldırı bu amaçla yapılmıştır.

19 Aralık görüntüleri hala hafızalardadır. Cezaevleri yıkılmış ve yakılmıştır. Eski yüzyıllarda orduların bir kaleye saldırması gibi cezaevine saldırılmıştır. Cezaevinin her tarafı insan cesetleri ve yanan insanlarla dolmuştur. Bir kadın devrimcinin yanmış haliyle kendi acılarını bir taraf bırakarak ‘insanları diri diri yakıyorlar’ çığlığı hala kulaklarımızdadır. Bu çığlığı ne biz unutabiliriz ne de Türkiye halkları. 19 Aralık’ta katledilen şehit devrimcileri saygı ve minnetle anıyoruz. Onlar, Türkiye halklarının faşizme karşı mücadelesinin temel moral güçlerindendirler. Faşizme teslim olmayan her direnişçilik faşizmi yenilgiye uğratacak temel moral değerlerdir; devrimci demokratların güç kaynağıdır. 19 Aralık, tarihi bir zindan direnişi olarak tarihe geçecektir. Türkiye ve Kürdistan’daki zindan tarihinin en büyük halkalarındandır. Şu anda AKP iktidarı Kürt düşmanlığını zirveye çıkarmıştır. Zindanlarda tutsaklara saldırılar Kürt düşmanlığının yansımasıdır. Tayyip Erdoğan Kürt düşmanlığı yaptıkça zindan zebanileri de başta kadın tutsaklar olmak üzere tüm tutsaklara saldırmaktadırlar. Tayyip Erdoğan’ın ağzından akan her salya zindan zebanilerine emir olmaktadır. Bu açıdan zindandaki her saldırının sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır.

Türkiye’deki Kürt düşmanlığı şimdi yüzünü tam açığa vurmuştur. AKP iktidarı artık özel savaş söylemlerini de bir tarafa bırakmış, Kürt düşmanlığını açıkça ortaya koymuştur. Mecliste Osman Baydemir’in Kürdistan sözcüğünü kullanmasına yapılan saldırı ve Osman Baydemir’in oturumdan atılması açık bir Kürt düşmanlığıdır. Bu Kürt düşmanlığını görmeyenler Kürt inkarcısı ve Kürt düşmanı olanlardır. AKP iktidarı Kürt düşmanıdır, demokrasi düşmandır. Kim kendini Kürt ya da demokrat görüyorsa AKP iktidarına karşı tutum alması gerekir.

Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak diyen bu iktidar soykırımcıdır. Tek devlet denilerek halkların ve toplulukların demokrasi talebine faşizmle karşılık verilmektedir. Tek devlet, yerel demokrasi ve özgürlüğü reddederek merkeziyetçi despotik devlet anlayışının ifadesi olmaktadır. Zaten bu tek devlet çığırtkanlığı esas olarak Kürt halkının özgürlük ve demokrasi talebine verilmiş bir cevap olmaktadır. Kürtler ve diğer halklar devlet değil, kendi kimliği, kültürü ve diliyle yaşadıkları bir demokrasi istemektedirler. Yaşadıkları alanda kendilerini yönettikleri Demokratik Özerklik istemektedirler. Bu, soykırımcı sömürgeci devletin aşılması olduğu için, soykırımcı sömürgeciliği savunmayı ifade eden tek devlet nakaratı söylenmektedir.

Türk devlet gerçeği her konuda demagoji yapıp gerçekleri çarpıttığı gibi, bu konuda da gerçekleri çarpıtmaktadır.

Yeni Özgür Politika