12 kişilik koğuşlarda 30 kişi kalıyor

CİSST Yönetim Kurulu Üyesi Korkut, 12 kişilik koğuşlarda 30 kişi kaldığını, dönüşümlü yatan tutsaklar olduğunu belirterek, işkenceye varan ihlallerin rutinleştiğini söyledi.

Türkiye’nin 449 cezaevinin toplam kapasitesi 211 bin 274 kişi olmasına rağmen 35 bin 152 tutsak kapasite fazlası tutuluyor. Sürekli artan cezaevleri nüfusu, devletin sistemli ihlallerini daha artırıp beraberinde başka sorunları da getiriyor. Cezaevlerindeki hak ihlallerine dikkat çeken CİSST Yönetim Kurulu Üyesi Berivan Korkut, “Hapishanede yaşanan sorunlar yalnızca tutuklu kişiler ve yakınları, ilgili derneklerin üzerinden çözülebilecek konular değil” dedi. Zindanlarla Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanı Selma Altan da tutsakların insan onuruna yakışan koşullarda yaşamını sürdürmesinin devletin sorumluluğunda olduğunu hatırlatarak, hak ihlalleri ve saldırıların bizzat Adalet Bakanlığı'nın talimatıyla uygulandığını belirtti.

Adalet Bakanlığı’nın Türkiye Meclisi Dilekçe Komisyonu’na gönderdiği bilgiye göre; 15 Eylül 2018 itibariyle 211 bin 274 kapasiteli toplam 449 cezaevinde, 246 bin 426 tutsak bulunuyor. Bakanlığın verdiği bilgiye göre cezaevlerinde toplam kapasitenin üzerinde 35 bin 152 kişi tutuluyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu Üyesi Berivan Korkut, tutuklulardan gelen mektupların şikayetlerini ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini MA’dan Melike Ceyhan’a anlattı.

TUTSAKLAR DÖNÜŞÜMLÜ YATIYOR

Son 10 yılda hapishane nüfusunda ciddi oranda artış yaşandığını belirten Korkut, kapasitenin çok üzerinde olmasının tutukluların yaşam alanlarını önemli ölçüde etkilediğine dikkat çekti. Korkut, “Mahpus kapasite fazla olduğu için sağlığa erişmede ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Hastaneye aylarca ulaşmıyor. 12 kişilik koğuşta 30 kişi kalıyorlar. Yataklar yetmediği için dönüşümlü yatan mahpuslar var. Bazı cezaevlerinde tuvaletin önüne kadar yer yataklarının olduğunu söylüyorlar. Kapasite fazlalığı sosyal aktivitelere çıkışta, psikologla görüşmede, haklarına ulaşma konusunda çok ciddi bir sorun yaşatıyor” dedi.

SÜRGÜNLER SÜREKLİLEŞTİ

OHAL öncesi yaşanan hak ihlallerinin OHAL’den sonra da devam ettiğinin altını çizen Korkut, şöyle devam etti: “Mahpuslar her sevk durumunda yeniden semaver, televizyon gibi şeyler almak durumunda kalıyor. Ailelerin mahpuslara uzak olması, anne babanın yaşlı ya da hasta olması nedeniyle görüşe gelememesi gibi hiçbir etken göz önüne alınmadan sevkler yapılıyor. Böylece hem aile hem de mahpus cezalandırılıyor.”

3.5 YILDIR GÖRÜŞ YASAĞI

Cezaevinde herhangi bir uygulamaya karşı gelen tutukluların disiplin cezalarıyla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Korkut, 3 buçuk yıldır görüş yasağı olan tutsakların olduğunu aktardı. Korkut, avukatın da ziyarete gitmemesi halinde tutuklunun dış dünyayla bağının tamamen koparıldığını ifade etti.

KİTAPLAR VERİLMİYOR

Cezaevlerindeki en temel şikayetler arasında kitap kısıtlamalarının olduğunu Korkut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birçok hapishane aileler ya da kurye yoluyla gönderilen kitapları almıyor. Mahpuslara kantin yoluyla kendi paralarıyla kitap alması dayatılıyor. Mahpusların istediği kitaplar olmuyor ya da çok pahalı oluyor. Bu da pratikte kitap alamama ve okuyamama gibi bir sonuç doğuruyor. Dışarda toplatmama kararı olmamasına rağmen kitaplara el konuluyor. Mahpusların kendi bulunduğu yerde 5-7 kitabın üzerinde kitap bulunduramıyor. Bu durum mahpusun araştırma yapmasını imkansız hale getiriyor.”

’ÇEVİRMEN YOK’ BAHANESİ

Türkçe yazılmayan kitaplar konusunda da sıkıntılar yaşandığını, ‘çevirmen yok’ denilerek başka dilde yazılan kitapların içeriye verilmediğini kaydeden Korkut, bazı tutsakların yıllardır üzerinde çalıştıkları kitap taslaklarına el konulduğu; hatta tutsağın kendi yazıp dışarı gönderdiği taslaklar basılıp kitap olduğunda sakıncalı bulunarak içeri alınmayabildiğini söyledi.

GÜNLÜKLERE BİLE ‘GÖRÜLMÜŞTÜR’

Son yıllarda tek bir radyo kanalı sınırlaması getirildiğini aktaran Korkut, bu durumun Türkçe bilmeyen tutsaklar için kendi ülkelerinden haber almayı imkansız hale getirdiğini belirtti. Korkut, “Televizyon kanallarına da aynı sınırlama getirildi. Bunun dışında iadeli taahhütlü gönderilmeyen birçok mektuba el konuluyor. Mahpuslar tüm mektupları iadeli gönderecek ekonomileri olmadığını belirtiyor. Bir diğer sorun mahpusların günlüklerine el konulması. Kişiye özel olan günlükler gece yarısı yapılan koğuş baskını sırasında el konularak ‘Görülmüştür’ damgası vuruluyor. Yine mahpuslar son zamanlarda yazdıkları dilekçelerin işleme konulmadığını ifade ediyor. Eskiden bu gibi sıkıntılar olduğunda İnfaz Hakimliklerine şikayet edildiği zaman daha fazla mahpusun lehine sonuç alınıyordu. Son dönemde İnfaz Hakimleri hapishane idaresi lehine davaları sonuçlandırmaya başladı” şeklinde konuştu.

YETERİNCE YANSIMIYOR

Yaşanan sorun ve hak ihlallerini önlemek için hiçbir çözüm önerisi sunulmadığını dile getiren Korkut, temel hakların hak olarak görülmediğini dile getirdi. Korkut, zaten sınırlı olan iletişim haklarının engellenmesinin ötelenemeyecek kadar önemli bir konu olduğunun altını çizdi. Cezaevlerinde yaşananların kamuoyuna yeterince yansımadığını aktaran Korkut şöyle konuştu: “Sınırlı sayıda hak ihlalleri haberleri çıkıyor. Hapishanede yaşananlar noktasında ilgisizlik söz konusu. ‘Hapishanedir olur’ diye bakılıyor. Hapishanede yaşanan sorunlar yalnızca tutuklu kişiler ve yakınları, ilgili derneklerin üzerinden çözülebilecek konular değil. Bu konuda bütün çevrelerin biraz daha ilgili olmaları, hapishane sorunlarını çözebilir. On binlerce insandan bahsediyoruz. Bu insanlar bizim toplumumuzun bir parçası. Bu sorunların çözümü konusunda birlikte harekete geçmemiz gerekiyor.”

BAKANLIĞIN TALİMATIYLADIR

Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi, 8 Ekim tarihi itibariyle resmi olarak dernekleşti. Dernek Başkanı Selma Altan, tüm cezaevlerinde uygulanan hak ihlallerine dikkat çekerek, Olağanüstü Hal (OHAL) ile artan baskıların her alana yayıldığını vurguladı. OHAL'in resmi olarak kaldırılmasına rağmen baskıların daha da arttığını dile getiren Altan, tutsakların yaşamını insan onuruna yakışan koşullarda sürdürmesinin devletin sorumluluğunda olduğunu hatırlattı. JinNews’ten Sibel Özalp’a konuşan Selma Altan, şöyle devam etti: "Ama bugün bakıyoruz ki bütün zindanlarda kalan, özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülere uygulanan hak ihlalleri ve saldırılar bizzat Adalet Bakanlığı'nın talimatıyla yaptırılmaktadır.”

Hemen hemen bütün cezaevlerinde gardiyanların ve jandarmanın özellikle siyasi tutsaklara hakaret ederek, aşağılayarak, insan onuruna yakışmayan sözlerle provokasyonu arttırdığını kaydeden Altan, Askeri nizam şeklinde tek sıra yürüme dayatılırken, ziyaretçi görüş saatleri 30-40 dakikaya indirilmiş. Kitap sayısı 5 ile sınırlı tutuluyor. Cezaevi idarelerinin uygulamaları yetmiyormuş gibi Adalet Bakanlığı'nın talimatıyla birçok ceza özellikle de tecrit başlatılmış durumda."

HUKUKİ DAYANAĞI YOK

Hasta tutsakların durumunun da vahim olduğunu kaydeden Altan, şöyle konuştu: “Sevkleri ya yapılmıyor ya da geç yapılıyor. Sevk edilenler kötü şartlarda taşınarak götürülüyor. Hatta bazen muayene olmadan getirilebiliyorlar. Doktor kelepçeli muayene istediğinden tutsak reddedince muayene olamıyor. Jandarma tarafından yola çıkılmadan önce arama bahane edilerek engelleniyorlar. Bütün bu uygulamaların hukuki bir dayanağı olmadığı gibi insan onuruna da yakışmıyor.”

VAN’DA AYLARDIR AYNI YEMEK

ANF Van muhabirinin bildirdiğine göre AKP hükümeti ekonomik krizin faturasını tutsaklardan çıkarmaya başladı. Van’daki cezaevlerinde yatan tutsaklara aylardır kuru ekmek, bulgur ve çorba veriliyor.

Van ve ilçelerinde bulunan 9 cezaevinde de kapasitenin çok üstünde tutsak bulunuyor. Cezaevlerinde yemek ve içme suları sağlıklı olmadığı için, her gün onlarca tutsak hastalanıyor. Cezaevlerinde tutsaklara sadece ekmek, bulgur pilavı ve çorba veriliyor. Ailelerin aracılığıyla tepkilerini dile getiren tutsaklar, AKP’nin ekonomik krizin faturasını kendilerinde çıkarmaya çalıştığını; aylardır aynı yemeği yediklerini dile getirdi. ANF’ye konuşan tutsaklar aileleri, çocuklarının zaten çok kötü şartlarda yaşadıklarını, bir de hep aynı yemeklerin verilmesiyle, sağlıklarının tehlikeye girdiğini belirtti. AKP’nin hak ihlallerinde sınır tanımadığını belirten tutsak aileleri, ekonomik krizin faturasının tutsaklardan çıkarılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.