12 Eylül'ün ilk gözaltında kaybı Eren anıldı

12 Eylül'ün ilk gözaltında kaybı Eren anıldı

12 Eylül'ün ilk gözaltında kaybı olan Hayrettin Eren, kaçırıldığı yerde ailesi, Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları tarafından karanfillerle anıldı. Eren'in kardeşi Faruk Eren, "Keşke ağabeyim hayatta olsaydı da, Rojava devrimini, Gezi isyanını görseydi" derken, İkbal Eren, "Kardeşimin mezarı olsaydı da, buraya değil mezarına çiçek bıraksaydık" diye konuştu.

12 Eylül döneminin ilk gözaltında kaybı olan Hayrettin Eren, 33 yıl önce bugün kaçırıldığı yer olan Fatih Haşim İşcan Geçidi'nde anıldı.

Geçidin üstünde bir araya gelen Eren ailesi, Cumartesi Anneleri ve insan hakları savunucuları, Hayrettin Eren'in fotoğraflarını taşıdı, "Kayıplar belli, failler nerede?" pankartını açtı.

Hayrettin Eren'in ablası İkbal Eren, yaptığı açıklamada, kardeşinin 1970'li yıllar boyunca sosyalist hareket içerisinde yer alan biri olduğunu hatırlattı.

'33 YIL ÖNCE BURADAN KAÇIRILDI'

İkbal Eren, kardeşinin kaybedilme sürecini anlattı: "12 Eylül 1980 darbesinden sonra 21 Kasım 1980'de buraya, Haşim İşcan geçidine bir yoldaşıyla buluşmaya gelmişti. Babamıza ait otomobili kullanıyordu. Ancak buluşmayı haber alan resmi faşistler, 33 yıl önce buraya pusu kurdu.

Hayrettin Eren, 33 yıl önce burada gözaltına alındı, buradan Karagümrük Karakolu'na götürüldü. Gözaltı olayını öğrenince Karagümrük Karakolu'na gittik. Buradaki gözaltı defterinde Hayrettin Eren'in adını gördük. Karakol yetkilileri, Hayrettin ve aynı operasyonda yakalanan 8 kişinin Gayrettepe'deki Siyasi Şube'ye götürüldüğünü söyledi.

Annemiz Elmas Eren, Gayrettepe'deki polis binasına gittiğinde kapıdaki polisler ona 'Burada Hayrettin Eren diye biri yok, gözaltına alınmadı' dedi. Ama annemiz siyasi polis karargahının bahçesinde otomobilimizi gördü. 'İşte arabamız burada, oğlum da burada olmalı' diye ısrar edince, oradan tartaklanarak uzaklaştırıldı."

'TANIK VE DELİLLER VAR'

Kardeşi ile birlikte gözaltına alınan 8 kişinin, çıkartıkları mahkemelerde ısrarla "Hayrettin de bizimle birlikteydi" dediğini hatırlatan İkbal Eren, "Bize 33 yıl boyunca hiç gözaltına alınmadığını söyleyen devlet, bu 33 yıl boyunca ya seçmen kağıdı göndererek, ya askerlik celbi yollayarak yaramızı kanatmayı da ihmal etmedi" dedi.

Ömrünün büyük bölümünü oğlunun mezarını arayarak geçiren babalarını 2012 yılının başında kaybettiklerini anımsatan Eren, şöyle konuştu: "Biz Eren ailesi, Cumartesi Anneleri, insan hakları savunucuları ve Hayri'nin dostları, devletten Hayri'nin akıbetinin açıklanmasını istiyoruz. İşkencede öldürüldüyse gömüldüğü yerin bize bildirilmesini istiyoruz.

'İNSANLIK SUÇUNDAN YARGILANSINLAR'

12 Eylül cuntasının en tepedeki generalinden karakoldaki polislerine kadar bütün görevlilerini bu cinayetten ve cinayetlerden sorumlu tutuyoruz. O dönem siyasi şubede görevli isimlerden biri de Mehmet Ağar'dı. Onu, Hayri'yi sorgulayan Dev-Sol timinin ve siyasi şubede insanlara işkence eden tüm görevlilerin insanlık suçu işlemekten yargılanmasını istiyoruz."

'ARTIK YETER'

İkbal Eren'in ardından 12 Eylül döneminde kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl söz aldı. Yedigöl, "33 yıldır kayıplarımızı arıyoruz. Artık yeter! Babalarımız bu acıya dayanamadı. Annelerimiz, çocuklarının kemiklerini bulma umuduyla ölüme direniyor. Kayıplarımızın kemiklerini artık verin, katillerini yargılayın" dedi.

Eren ailesinin avukatı Eren Keskin, gözaltında kaybetmenin bir devlet politikası olduğu için yapılan bütün hukuki girişimlerin sonuçsuz kaldığına dikkat çekti.

Keskin, şöyle konuştu: "Devlet politikası olarak uygulandığı için failler açıklanmıyor. Failler açıklanmadığı sürece gözaltında kaybetme bir devlet politikası olarak devam ediyor, demektir. Hayrettin Eren dosyasında da diğerlerinde olduğu gibi deliller ve tanıklar var. Ancak sonuç alınamadı. Bütün kaybetme dosyaları ya takipsizlikle sonuçlanıyor ya da zaman aşımından kapatılıyor. Oysa, kaybetmelerde suç devam ettiği için zaman aşımının işlememesi gerekiyor. Hükümet, gerçekten bu ülkede faili meçhul cinayetlerin kalmadığına bizi ikna etmek istiyorsa, sorumluları açığa çıkarmalı, mezar yerlerini göstermeli. Aksi halde kendisi de zanlı konumunda olacaktır."

'KARANLIĞA BEDENİ İLE KARŞI KOYDU'

İHD Şube Başkanı Ümit Efe, Hayrettin Eren'in 12 Eylül'ün saldırılarını bedeniyle ilk göğüsleyen bir devrimci olduğunu belirtti, "12 Eylül karanlığına, saldırganlığına kendi bedeniyle karşı koydu” dedi.

Efe, özgürlük ve demokrasi için geçmişle, kayıplarla yüzleşmenin kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.

Hayrettin Eren'in kardeş Faruk Eren, kardeşinin ve tüm kayıpların akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceklerini belirtti, "Keşke Hayrettin hayatta olsaydı da, Rojava devrimini, Gezi isyanını görseydi. Keşke birlikte omuz omuza mücadele etseydik" dedi.

Açıklamanın ardından kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, alt geçide inerek, Hayrettin Eren'in kaçırıldığı yere karanfiller bıraktı.

İkbal Eren, bu sırada, "Keşke kardeşimin bugün bir mezarı olsaydı da, buraya değil, mezarına çiçek bırakabilseydik" dedi.

Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, bir süre bekletildikten sonra dağıldı.