12 EYLÜL – öncesi ve sonrası - Engin Erkiner

12 EYLÜL – öncesi ve sonrası - Engin Erkiner

Yarın 12 Eylül askeri faşist darbesinin 32. yıldönümü…

Darbenin sayılarla dökümü yeniden yapılacak:

Kaç kişi gözaltına alındı, işkence gördü, idam edildi, gözaltında kaybedildi…

Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde uygulanan vahşet ve bunların sorumlularından hesap sorulması için nelerin yapılması gerektiði yeniden konuşulacak…

Utanç Müzesi’ni yeni insanlar ziyaret edecek…

Darbenin başı Kenan Evren’in yargılanması gerektiði yeniden konuşulacak…

Ve yıllardır açıkça sorulamayan, sorulsa bile duyulmak istenmeyen bir soru yeniden sorulacak…

12 Eylül öncesini biliyoruz…

Devrimci hareket tarihinde görülmemiş bir kitleselliðe ulaşmıştı.

Hatalar, kuşkusuz vardı, ama büyük bir coşku ve yıðınsal örgütlenme de vardı.

Soru şudur:

12 Eylül 1980 öncesi içinde eksikler de barındırmakla birlikte genel olarak olumlu deðerlendiriyorsa, 12 Eylül sonrası neden bu kadar kötü oldu?

Devrimci hareket 12 Eylül sonrasında savaşıp da yenilmedi.

Faşist diktatörlüðe karşı savaşırsınız ve yenilebilirsiniz.

Arjantin’de, Uruguay’da, Şili’de ve sayılabilecek başka ülkelerde böyle oldu.

Bizde ise savaşılamadı, bozguna uðranıldı.

Yaşanan yenilgi deðil, bozgundu.

Ülkenin deðişik yerlerinde direnme çabaları oldu, ama bu direniş devrimci hareketin 12 Eylül öncesindeki örgütlülüðüne göre oldukça zayıftı.

Silahı alıp daða çıkanlar bile oldu.

Ne var ki, lojistik destek ve saðlam kitle ilişkisi olmadan daða çıkmak fazla anlam taşımaz.

1980 yılının sonlarında Devrimci Yol’dan Mustafa Özenç’i hatırlarım…

Daðlık ve ormanlık bir arazide yakalanır. Getirildiði karakolda dört güvenlik görevlisini vurur ve kaçar.

Kısa sürede cuntaya karşı silahlı direnişin sembolü haline geldi.

Onu yakalamak ve idam etmek cunta için prestij meselesiydi.

O bölgede hangi devrimci örgüt olursa olsun herkesin düşüncesi aynıydı:

Ne yap et, bizlere ulaş… Kendi insanlarımızı bırakırız, seni hemen ülke dışına çıkarırız.

Mustafa Özenç ne yazık ki gidebileceði başka yer bulamadıðı için kardeşinin evinde yakalandı.

Tahmin edilebileceði gibi kısa sürede idam edildi.

Her devrimcinin idamına üzülürdük ama bu idam herkesi özellikle üzdü.

Soruyu tekrar sorarsak:

12 Eylül öncesi iyi ise, sonrası neden bu kadar kötüdür?

12 Eylül öncesinde devrimci hareketin ciddi zaafları vardı.

Kitle örgütlenmesinden sol içi çatışmaya, aşırı bölünmeden politik gelişmeler karşısındaki büyük aymazlıða kadar devrimci örgütlerin önemli zaafları vardı.

Bu büyük zaaflar nedeniyle 12 Eylül sonrası bu kadar kötü oldu.

Türkiye devrimci hareketi bir türlü toparlanamadı.

Büyük çaba harcandı ama ulaşılan sonuç halen iyi deðildir.

Neden diye sorulabilir.

Önemli bir neden, çok sayıda insanımızın halen 30-35 yıl öncesinde yaşamasıdır.

Ýnsanlar geçmişin anılarıyla yaşadıkları zaman bugünü ve geleceði ikinci planda deðerlendirirler.

Üstelik o içinde yaşanılan geçmiş de gerçek deðil, düzeltilmiş geçmiştir.

12 Eylül öncesi sürekli abartılır ve akla da o soru gelmez:

Öncesi iyiyse sonrası neden bu kadar kötüdür?

Devrimci hareket 12 Eylül öncesini gerçekçi olarak deðerlendirip, ondan kurtulmak zorundadır.

Ýnsanların ne olduklarını belirleyen bugündür ya da diyelim son 10 yıldır.

30-35 yıl önce şöyle veya böyle olmak kimse için kıstas deðildir.

PKK bu konuda dikkate alınması gereken bir örnektir.

1984 atılımı için diriliş denilir.

Dirilebilmek için önce aðır darbe yemiş olmak gereklidir.

Dirildikten sonra da diriliş öncesi artık geride kalır.

Hele PKK kurulmadan önce 1978 öncesindeki Ulusal Kurtuluş Ordusu dönemi çok daha az konuşulur.

Dirilişten sonra yapılmış bir sürü iş var…

Bu durumda insanlar neden geçmişte yaşamayı tercih etsinler?

Kimse 30-35 yıl öncesindeki geçmişte yaşamak istemiyorsa, bu durum geçmişin gerçekten aşıldıðını gösterir.

Geçmişi aşamamış iseniz orada yaşamaya devam edersiniz.

Nedeni basit: devrimci hayatınızda daha iyi bir dönem yok ise, kaçınılmaz olarak iyi sandıðınız o dönemle sınırlı kalırsınız.

12 Eylül öncesi ve sonrası bir bütündür.

Önce bunun gerçekten kabul edilmesi gerekir.

12 Eylül öncesinde ne kadar iyi olunduðunu anlatıp, 12 Eylül sonrası için susmak olmaz.

Türkiye toplumu geçmişiyle hesaplaşma konusunda sorunlu bir toplumdur.

Ermeni soykırımı, vahşice bastırılan Kürt isyanları, azınlıklara reva görülen zulüm, faili meçhul cinayetler ve daha niceleri…

Hiçbir konuda geçmişle açık bir hesaplaşma yoktur.

Bu özellik bu toplumun içinden çıkan devrimci harekete de geçmiştir.

Bu konuyla daha çok uðraşacaðız, öyle anlaşılıyor