Lübnan’da kim kazandı, kim kaybetti?

Dikilen koca binaların dibindeki tek gözlü evler de yaşayan yoksulluğun hesabı sorulmadıkça ve Lübnan Lübnanların olmadıkça seçimler hiç bir şeyi değiştirmeyecek.

Lübnan seçimleri hakkında yazılanlar, çizilenler oldu. Ülkenin seçim sonrası kısmi düzeyde değişen siyasal haritası açığa çıktı sayılır. Her bölge için ortak listeyle ve bazı bölgelerde ise farklı müttefiklerle seçime giren Hizbullah-Emel ve müttefikleri toplam 36 sandalye kazandı. Hizbullah 13, Emel 16, ortak listedeki diğer müttefikler ise 7 sandalye elde ettiler. Suriye Milliyetçi Toplumcu Parti 3, Marada Partisi 2, Ulusal Özgürlük Hareketi ve müttefikleri ise 27 sandalyeye sahip oldu.

Saad Hariri önderliğindeki El Mustakbel 21, Semir Caca liderliğindek Lübnan Güçleri 15, İlerici Sosyalist Parti 8, El Azm Hareketi 4, Ketaib ise 3 sandalye kazanmış oldu.

Bu sonuçlara göre 2018 seçimlerinin en büyük kazananı 67 sandalye kazanan Hizbullah ve müttefikleri, en büyük kaybedeni ise 21 sandalyede kalan Hariri’nin Müstakbel partisi oldu. Medyanın adından çok az bahsettiği, aldığı oy oranı halen resmi açıklanmayan Sevtül Nas (halkın sesi) bloku ise hiç görünmeyendi. Taifeci, mezhepçi siyasetin dışında halkın sesini ve Lübnan’ın demokratikleşmesini esas alan bu blokun oyları gayri-resmi bir şekilde çok komik rakamlarla ortalığa rastgele saçıldı. Bazı adayların kendilerine verdikleri oy bile ortalıkta görünmüyor. Hannan Eşşahar bunlardan biri… Hatta bu blok içinde bu denli absürd sonuçlara şöylesi şakalar bile yapılmakta. ‘’Ya benim doğum günüme bile iki yüz kişi katılıyor, bana oy verenler nasıl oluyor da yirmiyi bulmuyor’’. Blokun içinde yer alan Safiye Zaza’ – ki Lübnan’ın en varlıklı ve tanınan aşiretlerinden- ya 4 oy çıkmış. Lübnan’ın en eski ve taban sahibi partinin mensubu olan Heni Feyyad’a ise 20 oy çıkmış deniliyor.  Bu komedi silsilesini daha da uzatabiliriz…

Lübnan İçişleri Bakanı Nohad Maşnuk seçim sonuçlarını açıklarken ne Halkın sesi blokundan bahsetti, ne de oy oranını açıkladı. Özcesi bu blok yok hükmünde… Zaten tam seçim günü sabahı bu blokun sandık güvenliğini sağlayacak olan beşyüz kişi bir gün önceden Hariri tarafından tedit edilerek, zorla satın alındı. Blokun içinde yer alan  Kürt adayın dışında sandık görevlileri kalmadı.  

DEĞİRMENİN SUYU OLMASAYDI

Hariri kazandığı bu sandalye sayısını, hiç gizleme gereği bile duymadan satın aldığı toplumun, gözüne sokarcasına hırsızlıkla elde etmiştir. Mühürsüz sonradan doldurulan sandıklar, oy kullanma esnasında dağıtılan yemeğin arasına sıkıştırılmış dolarların görüntü ve resimleri sosyal medyaya çokca yansıdı. Anlaşılan istifa ettikten sonra Suudi tarafından esir alınan, Macron’la tekrar ikna edilerek gönderilen Hariri’ye Batı ve Suudi’nin maddi desteğinin haddi hesabı yok… Değirmenin suyunun kaynağı olmasaydı acaba Hariri seçimde 21 sandalye elde eder miydi… Hariri’nin Suudi’ye yakınlaşması, aşırı mezhepçi politikaları, yine halkın güvenini tamamen kaybetmesi, seçimi kazandıran temel faktörün dağıttığı paralar olduğunu gösteriyor. Mavi boncuk imgesi ve sloganıyla özdeşleşen El Müstakbel Hareketinin mavisinin tamamen kirlendiğini ve toplumun gözünü artık görmediğini itiraf etmek gerek… Ülke genelinde sandığa gitme oranı zaten yüzde 49,2, bu oranın öznelinde en az sandığa giden kesimin de Sünniler olduğu sokakta dillendiriliyor. Zaten katılım oranının bu denli düşük olması analiz konusu. Ne yazık ki bu oran gözü iktidar ve ekonomik çıkarlar da olan yerel ve ulusal güçlerin umurunda olmuyor.  Otuz yıldır iktidar da olan Sünni hareketin ülkenin ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlarına çözümler geliştirmeyişi, son seçimlerde ise içte yaşadığı iktidar kavgaları ve buna rağmen ABD’nin, Fransa’nın ve Körfez ülkelerinin İran’a karşı bu gücü ayakta tutmaları ise dikkat çekici hususlar… 

HİZBULLAH’IN GÜCÜ

Hizbullah’ın Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın seçim öncesi ve sonrası açıklamaları da görülmeye değer… Öncesinde ‘’sandığa gidin’’ çağrısı, sonrasında ise hiç kimsenin bir diğerini dışlamayacağı ve ülke sorunlarının çözülmesi için çatışmadan uzak durulup işbirliği yapılması söylemleri Hizbulah’ın Lübnan siyasetinde ne denli dominant bir hal alacağını gösteriyor. Zaten seçimden zaferle çıkan hareket silahlarıyla Lübnan sokaklarına döküldü, hatta taraftarlar bayraklarını Beyrut’ta Hariri’nin 2005’de öldürülen babası eski başbakan Refik Hariri’nin heykeline kadar dikti. Mezhepçilikle mayalanan bu hareketin örgütlülüğü taktidere şayan… Para ve inancın çarpışması inançtan yana ağırlık kazanıyor. Batı, İsrail, Körfez ittifakının Hizbullah’ı zayıflatma stratejilerinin bu seçim sonuçlarına göre pek başarılı olmadığı ortada…  Ordu-halk- direniş üçlemesiyle Lübnan’da güç kazanan Hizbullah’ın siyasal dengelerin belirlenmesinde de temel aktörlerden olduğu artık tartışma götürmez bir gerçek… Nasrallah’ın sokaklara asılan resminin altındaki ‘’sen gülünce dünyanın hepsi güler ve mutlu olur’’ söylemi bu liderin ruhani gücünü çıplak bir biçimde gösteriyor.   

SEÇİMLER VE KÜRTLER

Sivil toplum hareketleri ve partilerden oluşan Sevtül Nas blokunun içinde Lübnan Kürtlerinin adayı olarak seçime giren Hannan Osman da seçimi kaybetti. 9 adayla seçime katılan bu bloktan hiç kimse kazanamadı. Fakat bu seçimlerin özellikle Kürtler açısından kazanımları oldu.  İlk defa dünyaya, bölgeye buradaki Kürtler seslerini duyurdu. İmkansızlıklar içinde seçim çalışmaları yürütülmesine rağmen özellikle Hariri’nin partisi El Müstakbel hareketini çok korkuttu. Çünkü Lübnanlı Kürtler geçmişte ağırlıklı bu hareketi desteklemişler. Burada bazılarının vatandaşlığa kabul edilmeleri baba Hariri döneminde gerçekleşmiş… Bu ve benzeri gerekçelerden dolayı kısmı bir bağlılık var. Bu taban üzerinde çalışma yürüten Hannan’ın o bölgelerdeki sokaklara resimlerinin asılmasına bile tahammül yoktu. Hannan’ın bölgesindeki seçmen tabanı tehdit edildi. O kadar gözleri korktu ki Rula El Tabiş (Haririn’in liderlik ettiği partinin meclisteki tek kadın vekil), ve iç işleri bakanı Nihat Maşnuk  Kürtlerin oy vermeleri karşılığında iş aş sahibi olacaklarını, hatta diğer halklar gibi Kürtlerin de artık kimlik sahibi olmaları gerektiği telavuz edilmiş. Ve hiç kuşkusuz El müstakbel hareketinin tek seçim argümanı olan para bolca dağıtılmış… Tüm engellemelere rağmen Kürtler adaylarına sevdiler, oylarını verdiler. Hatta ‘’iktidarın nezdinde kaybedebilirsin ama hepimizin gönlünü kazandın’’ diyerek bu başlangıcın gelişmesinin, yeşermesinin umutlarını ektiler. Bu zemin üzerinden güçlenmenin, Kürtleri ve kadınları görünür kılmanın iddasını taşıyan Hannan Osman’ın büyük işler başaracağı bu umuda sarılmasıyla mümkün…

Zaten blok olarak da seçim sonuçlarına itirazları gelişti. Yapılan tüm yolsuzluklar dosyalandırılarak kamuoyuna sunuldu. Hukuki mücadelenin yanında bu denli açık bir şekilde yapılan sahtekarlıklardan hesap sorulması için mücadelenin sokağa dökülmesi ve İç işleri bakanın istifasını içeren eylem haritası belirlendi.

KADINLAR

Bu seçimlerle kadınlar içinde değişen bir şey olmadı. Mecliste sadece 6 kadın yer alıyor. Hatta Süryanilerin temsilcisi olarak katılan Jumana Haddad seçimi kazandığı halde kaybettirildi. Farklılıkların üzeri bir kez daha çizildi.

LÜBNAN, LÜBNANLILARIN OLMADIKÇA

Lübnan’da taifeci ve mezhebe dayalı siyaset değişmediği müddetçe değişim olmayacak. Bu siyaset yüzünden güzelim ülkenin denizi, sokakları kirden geçilmiyor. Dikilen koca binaların dibindeki tek gözlü evler de yaşayan yoksulluğun hesabı sorulmadıkça ve Lübnan Lübnanların olmadıkça seçimler hiç bir şeyi değiştirmeyecek.