Gabriel ve Schulz darbe mi yapacak?

Almanya federal hükümetin ortağı SPD cephesinde eski dışişleri bakanı Gabriel’in ve eski genel başkanı Schulz’un darbe yapıp partinin başına yeniden geçecekleri iddia ediliyor. Gözler ise AP seçimlerine çevrildi.

Son birkaç gün içinde dikkat çekici şekilde Eylül 2017’deki seçimlerde sosyal demokratların büyük oy kaybı ardından olaylı şekilde SPD’deki görevlerinden ayrılan Martin Schul ve Sigmar Gabriel isimleri yeniden Alman kamuoyunun gündeminde. İlk olarak önceki gün Sosyal Demokratlar Partisi (SPD) üyesi federal parlamenter Florian Post, Gabriel’in parti içinde görev almaya hazır olduğunu söylemişti.

“Passauer Neuen Presse” gazetesine konuşan Post “Gabriel hem meclisteki parti grubunda hem federal hükümette sorumluluk verilmeli” diye konuşmuştu. Bir başka SPD’li vekil Johannes Kahrs de benzer bir çıkış yaparak partinin liderliğini yürüten Andrea Nahles ve Olaf Scholz’un Gabriel’e vermelerini istemişti. Yine SDP’din federal parlamenteri Karl-Heinz Brunner de Gabriel’in Avrupa Parlamentosu için yapılacak seçim çalışmalarında önemli bir rol oynayacağını iddia etmişti.

SPD’li vekillerin verdiği bütün bu mesajların arkasında ise bir planın yattığı iddia ediliyor. Ülkenin önde gelen günlük gazetelerinden Bild Gabriel ve Schulz’un SPD’nin başına geri dönmek için bir plan hazırladıklarını yazdı. Gazetenin iddiası şu; Hali hazırda Federal Meclis üyeliği dışında hiçbir fonksiyonları olmayan her iki ismin 26 Mayıs’ta yapılacak AP seçimlerinde partilerinin büyük oy kaybetmelerinin ardından partide darbe yapıp yönetimi ele geçirecek.

BARLEY OYLARI YÜKSELTİRSE PLAN ÇÖKER

Plana göre Schulz Federal Meclis’teki grubun başına geçecek, Gabriel ise parti yönetimine yeniden girecek. Bu plan için de her iki ismin son dönemlerde sık sık bir araya gelip, görüş alış-verişinde bulunduğu belirtiliyor. Alman basınında yer alan bazı yorumlara göre şu anda partinin genel başkanlık görevini yürüten Andrea Nahles, Schulz ve Gabriel’in önüne geçmek için yeni kuşaktan bazı isimleri koltuğu için hazırlıyor.

Adı geçenler ise Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ı, Adalet Bakanı Katarina Barley ve Mecklenburg-Vorpommern Eyaleti Başbakanı Manuela Schwesig. Özellikle de sosyal demokratların Avrupa Parlamentosu seçimlerinde liste başı adı olan Barley’in partisinin oyunu yükseltmesi halinde Gabriel ve Schulz’un darbe planının da çökeceği ifade ediliyor.

Geçtiğimiz yılın Mart ayında Angela Merkel’in başbakanlığında kurulan Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) “büyük koalisyon” hükümetinde Sigmar Gabriel’e yer verilmemişti. Dönemin SPD lideri Martin Schulz önce kendisinin dışişlerine talip olduğunu belirtmiş, ardından Gabriel basın yoluyla partisini topa tutmuştu. Bunun üzerine Schulz parti liderliğini bırakmış, sosyal demokratlar cephesinde yönetim krizi patlak vermişti.

GABRİEL, ERDOĞAN REJİMİNİN ÇAYCISIYDI

Schulz ile polemiğine rağmen Gabriel’in dışişleri bakanlığını sürdürmesi için SPD’nin sağ kanadı olarak bilinen “Seeheimer Kreis” grubu girişimlerini sürdürmüştü. Başta siah lobisi olmak üzere Volkswagen ve Daimler gibi dev Alman tekeller Gabriel için SPD’de lobi faaliyetleri yaptı. Ancak bu girişimler ve lobiler Gabriel’i kurtarmaya yetmedi.

Çünkü SPD’nin yönetiminde 18 yıldır bulunan Gabriel’in imajı iyi çizilmişti. Ankara- Berlin hattındaki kirli pazarlıklar için Ocak 2017’de Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yu evinde ağırlayıp çayını doldurduğu için adı “Erdoğan rejiminin çaycısı” olarak değiştirildi. Ayrıca Gabriel Erdoğan iktidarıyla yaşanan kriz ve gerginliklerde ülkesinin en tutarsız isim olarak kayıtlara geçti.

Kürdistan'da yaşanan hak ihlalleri için tek kelime etmeyen Gabriel, Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttüğü son yıllarda Kürt özgürlük mücadelesine düşmanlık yaparak Ankara'ya yaranmaya çalıştı. Gabriel, Temmuz 2017’de Ankara'ya yönelik yaptırımları açıkladı. Ancak Gabriel'in yaptırımları hiçbir zaman hayata geçmedi ve Eylül ayındaki seçimler için bir hazırlıktan başka bir şey değildi. Hükümet partileri CDU ve SPD’nin niyeti Erdoğan karşıtlığı yaparak seçmenin oyunu kazanmaktı.

Zaten seçim bitince her iki partinin yeniden kurduğu koalisyon hükümetinin Ankara rejimiyle sıcak ve dedir ilişkileri kaldığı yerden devam etti. Geçtiğimiz yılın Ocak ayında Türk ordusunun Efrîn’e yönelik işgal girişimi ve katliamları karşısında ise Avrupalı politikacılar içerisinde en çok zorlanan isim Gabriel oldu.