Türk işgalciliği ve Kürt vizyonu AP’de tartışılıyor

Türk devletinin Ortadoğu’daki işgalciliği ve Kürtlerin demokratik çözüm vizyonuna ilişkin Avrupa Parlamentosunda bir konferans düzenlendi.

Konferansa, Avrupa Birliği Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC), Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) ve Brüksel Kürt Enstitüsü, KURD-AKAD konferansa öncülük etti. Avrupa Parlamentosu’ndaki Avrupa Birleşik Solu/Kuzey Yeşiller (GUE/NGL), Yeşiller ve Sosyalist-Demokrat İlerici İttifak (S&D) de konferansın destekleyicileri arasında yer aldı.

Türk devletinin başta Efrîn’e yönelik olmak üzere yürüttüğü işgal operasyonları, sömürgeci hevesleri ve Kürtlerin çözüm perspektifleri konferansın gündemin olarak belirlendi. Konferansta özellikle “Türkiye’nin Efrîn işgali” ve “Kürt akademilerinin Ortadoğu krizine demokratik çözüm için kendi vizyonları” şeklindeki başlıklar öne çıktı.

Siyasetçiler, akademisyenler, hukukçular ve Kuzey Suriye Federasyonu temsilcileri konuşmacılar arasında yer aldı. Günün ilk oturumunda açılış konuşmalarını Norveçli EUTCC Başkanı Karieane Westrheim, Almanya’dan GUE/NGL Grubu Başkanı Gabi Zimmer, Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı’ndan İsveçli Bodil Valero ve Kıbrıs’tan S&D grubu üyesi Costas Mavrides yaptı.

WESTRHEIM: EFRÎN’DE ETNİK TEMİZLİK VAR, SÖMÜRGECİLİK VAR

Westrheim, Efrîn’deki Türk işgaline dikkat çekerek, evlerinden göç etmek zorunda bırakılan onbinlerce kişinin durumuna işaret etti. NATO’nun ikinci büyük ordusunun aylarca bölgede saldırıda bulunduğunu söyleyen Westrheim, “Burada etnik temizlik görüyoruz, sömürgecilik görüyoruz, zorla göçertme görüyoruz. Ama Kürtler asla boyun eğmeyecek ve cesur direnişleri devam edecek” dedi.

DÜNYANIN KENDİLERİNİ İFADE ETMEKTEN KORKMAYANLARA İHTİYACI VAR

Akademisyenlerin görevlerinden de bahseden Westrheim, tanınmış entelektüel Noam Chomsky’nin akademisyenlere ilişkin sözlerini hatırlattı. Westrheim, Chomsky’nin sözlerini şöyle aktardı: “En büyük güçlere tek başına karşı koymaktan korkmaz. Entelektüellerin görevi, gerçekleri söylemek, yalanları ortaya çıkarmak, bazen gerçek korku verecek derecede basittir. Entelektüeller olarak, bizim siyasi görevimiz şudur: siyasi özgürlüklerinde, medya ve ifade özgürlüğünden gelen gücü kullanmalıyız. Batı’da farklı yalanların arkasında bulunan gerçekleri ortaya çıkarma gücüne ve bilgisine sahibiz.”

“Entelektüeller bu sorunu nasıl gerine getirecekler?” diye soran Westrheim, Chomsky’nin sözkonusu yazıyı 50 yıl önce yazdığını hatırlatarak, “Günümüzde bu soruyu sormaya devam ediyoruz. Dünyanın akademisyenlere, entelektüellere, kendilerini ifade etmekten korkmayan insanlara ihtiyacı var” şeklinde konuştu.

Artık Türkiye dışındaki ve Türkiye içindeki güçlerin bir araya gelerek demokrasiye sahip çıkması gerektiğinin altını çizen Westrheim, “Beyin gücümüzü kullanmalıyız ve bunu kullanarak, faşizmin bütün biçimlerine karşı koymalı, Ortadoğu’daki demokratik krize bir çözüm bulmalıyız” dedi.

VALERO: BÖLGEDEKİ TEK DEMOKRATİK YAPI, ROJAVA

Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı’ndan İsveçli Bodil Valero, Suriye savaşının nasıl başladığına ilişkin kısa bir değerlendirmede bulunduktan sonra Türk devletinin Kürtlere yönelik saldırıları ve yardımları nasıl engellediğini anlattı. Buna rağmen Kürtlerin barışçıl, demokratik bir özerkliği kurduğunu söyleyen Valero, “Bölgedeki tek demokratik yapı onlarınkisiydi. Onların bu modelini örnek olarak göstermeye çalıştık. Tabi tüm yeni demokrasilerin bazı sorunları vardır. Ama bu üzerinde çalışabileceğimiz bir modeldi. Bölgenin geri kalanında uygulanabilecek bir modeldi. En önemlisi seküler bir modeldi” ifadelerini kullandı.

AB EFRÎN İŞGALİNE SESSİZ KALDI, NEDENİ TÜRKİYE

Başta Batılı güçlerin de bu durumu görmek istemediğini hatırlatan Valero, Kabanê direnişi ve zaferi ardından Rojava’nın gündeme girdiğini anlattı. Valero şunları ekledi: “Dünyanın Kürtlere teşekkür edebileceğine inanabilirdik. Çünkü bizim için mücadele ettiler. Herkes bir süreliğine gayet mutluydu. Ama Efrîn saldırıya uğradığında kimse buna karşı çıkmadı. Diğer ülkeler sesini çıkarmadı. Biz burada parlamentoda sesimizi çıkardık ama Avrupa birliği sustu. Nedeni Türkiye. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ve AB’ye aday ülke. Tabi ki biz Türkiye’nin üyelikten son derece uzak olduğunu biliyoruz. Ama AB ile Türkiye arsındaki ilişkiler son derece güçlü.”

“Sadece Kürdistan’da değil, bütün bölgedeki durumun iyileşmesi için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuşan Valero, “Bu konuda oynamamız gereken rol çok önemli. Demokrasi ve insani yardım konularında büyük bir rol oynamamız gerek” şeklinde konuştu.

Almanya’dan GUE/NGL Grubu Başkanı Gabi Zimmer, Türkiye’deki 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin başarısından bahsetti. Zimmer, HDP’nin Türkiye’deki tüm diğer kesimlerden de destek aldığını hatırlatarak, “Biz de Kürt halkının yanındayız. Mücadelelerinde kendilerine destek oluyoruz” dedi.

TÜRK DEVLETİ KONFERANSI ENGELLEMEYE ÇALIŞTI

Zimmer, konferanstan iki gün önce Türk elçisinin kendisine bir mektup gönderdiğine dikkat çekerek, elçinin bu konferansı “terörist bir organizasyon” olarak gösterdiği ve destek olunmamasını istediğini söyledi.

Zimmer, “Türk devletinin suçlarını, Kürtlere karşı suçlarını ortaya koyan etkinliklere, Kürt vizyonuna ve barışçıl etkinliklerine karşı çok fazla baskı yapılıyor” diyerek, bunu gündeme almak gerektiğini söyledi.

AB TÜRKİYE’YE SİLAH SATIŞINA SON VERMELİ

Türkiye’nin Efrîn’de barış için kullanılması gereken “zeytin dalı”nı savaş için kullandığını belirten Zimmer, Türk devletinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini kaydetti. Zimmer, bu işgalin NATO hukukuna da aykırı olduğunun altını çizerken, buna rağmen AB, NATO ve BM bünyesinde buna karşı yeterli bir direnç olmadığını ifade etti. Kürtler tarafından gelen herhangi bir provokasyon olmadığını söyleyen Zimmer, artık zor kullanmaya son verilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’ye silah satışına da dikkat çeken Zimmer, “Biz AP sol grup üyeleri olarak AB’de genel olarak Türkiye’ye olan silah ihracatını sonlandırmak istiyoruz. Türkiye’nin bütün askeri faaliyetlerini durdurması, tüm siyasi tutukları serbest bırakmasını istiyoruz. Barış sürecini daha aktif bir şekilde yeniden gündeme getirmek istiyoruz.”

MAVRIDES: HER GEÇEN GÜN DAHA DA GÜÇLENİYORUZ

S&D grubu üyesi Costas Mavrides, Türkiye’ye ilişkin bir ümit ışığı olduğunu söyleyerek, bunun Avrupa Parlamentosu’ndan kaynaklı olduğunu söyledi. Geçmişte sadece bir kaç AP üyesinin Kürt davasını açık bir şekilde savunabildiğini hatırlatan Mavrides, “Şimdi bakıldığında, her geçen gün daha da güçleniyoruz” dedi.

“EFRÎN İŞGALİ İLE KIBRIS İŞGALİNİ HATIRLADIM”

Efrîn’deki işgal ile Kıbrıs işgali arasında benzerlik kuran Mavrides, “Türk askerinin Efrîn’e girdiğini gördüğümde, kendi geçmişim gözlerimin önüne geldi. Türk askeri Kıbrıs’a girdiğinde ben de mülteci oldum. Adı Zeytin Dalı operasyondu, Kıbrıs’a yapılan operasyon da Barış Operasyonuydu. Buradaki suçlar insanlığa karşı suçlardır” şeklinde konuştu.

KÜRDİSTAN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇTIĞI SÜRECE...

Mavrides, “Türkiye’ye bir silah ambargosu uygulamaya çalışıyoruz. Kolay değil, ama şimdilik bir müzakere aşamasına getirdik, Avrupa gündemine koyduk, ilerletmeye çalışıyoruz. Avrupa Birliği milyarlarca destek gönderiyor Türkiye’ye. Böylece göçmenlere yardım adı altında Erdoğan rejimine destek oluyor” ifadelerini kullandı.

Ümitli olduğunda sözlerine ekleyen Mavrides,“Kürdistan dağlarında çiçekler açtığı sürece biz de insanlık namına mücadelemizi sürdüreceğiz” diye noktaladı.

Açılış konuşmaları, Efrîn’deki Türk işgaline ilişkin bir sinevizyon gösterimi ile son buldu.

Konferansın ilk oturumunda Türk devletinin “sömürgeci hevesleri”, ikinci oturumda, “Türkiye’nin saldırıları karşısında uluslararası toplumun sessizliği ile AB’nin Türkiye ve Ortadoğu’daki çift taraflı ilişkileri” ve üçüncü oturumda “demokratikleşme için yeni koşullar, sorunlar ve tehlikeler” başlıkları altında değerlendirmeler yapılacak.