Gazeteci Fuat Ateş: Tecrit insanlık suçudur

Tecridin ‘insanlık suçu’ olduğunun altını çizen Alevilerin Sesi dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fuat Ateş, demokratik yolların tıkanması nedeniyle başlayan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin can kaybı yaşanmadan karşılanmasını istediklerini söyledi.

Türkiye’de farklı kesimlerin ortak demokratik mücadelesinin önemine vurgu yapan Fuat Ateş, sistem partileri dışında alternatif olarak 2015 seçimlerinde barajı aşan HDP’nin başarısının Erdoğan kadar ‘derin devlet’ denilen yapıları da rahatsız ettiğine dikkati çekti.

Kürt Halk Önderi’ne yönelik tecride karşı Fransa’nın Strasbourg şehrindeki süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemcilerini ziyaret eden Alevi gazeteciler Fuat Ateş, Hasan Subaşı, Metin Kaçmaz ve Muzaffer Engeldi, eylemin amaçları ve eylemcilerin durumu hakkında bilgi aldılar. Alevilerin Sesi dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fuat Ateş, halkların ve inançların demokratik zemindeki ortak mücadelesi ve tecride ilişkin görüşlerini ANF ile paylaştı.

'BASKILARDAN ALEVİLER DE ‘PAYINA DÜŞENİ’ ALIYOR'

AKP’nin uzun süredir Türkiye’de tüm muhalif kesimlere yönelik bir baskısının olduğunu söyleyen Fuat Ateş, “Bunlardan Alevi toplumu olarak biz de payımıza düşeni alıyoruz. O yüzden özellikle Gezi’den bu yana bu zalim düzene karşı direnen tüm kesimlerle bizim dayanışmamız söz konusu. 2015 yılındaki 7 Haziran seçimlerinde HDP ile bir ortaklık yaptık. Ve bu ortaklık sonucunda en azından baskı düzenini kırabilecek bir umut ışığı yarattığımızı gördük” diye konuştu.

DEMOKRATİK YOLLARIN TIKANMASI AÇLIK GREVLERİNİ GÜNDEME GETİRİYOR

Aleviler olarak Türkiye’nin sorunlarının demokratik yollarla çözümünden yana olduklarını kaydeden Ateş, bunda edinilen başarılara rağmen Erdoğan rejiminin bunun önünü kestiğine dikkati çekti. Tecride karşı açlık grevlerinin ise demokratik yolların tıkanması nedeniyle gündeme geldiğini dile getiren Ateş, şöyle devam etti: “Keza 1 Kasım seçimlerinde ve son 24 Haziran seçimlerinde de yine aynı yolu (HDP ile ortaklık) izledik. Biz bunun demokratik yolla gitmesi yönünde çabalarımızı sürdürdük fakat görünen o ki, artık Türkiye’de demokratik yolla hallletme kısmını geçmiş durumdayız. O yüzden açlık grevleri-ki aslında çok tasvip ettiğimiz bir yöntem değil; insan yaşamını kutsal olarak görüyoruz biz- ama artık tıkanan yollardan sonra bu tür pasif direnişler maalesef gündeme gelebiliyor.”

‘TECRİT KİME UYGULANIRSA UYGULANSIN İNSANLIK SUÇUDUR’

Tecridin ciddi bir insanlık suçu olduğunu vurgulayan Ateş, tecride karşı açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin ‘kimsenin hayatına mal olmadan’ karşılanmasını umduklarını söyledi. Ateş, konuya ilişkin şunları söyledi: “Tecrit bir insanlık suçu, işkence gibi tecrit de bir insanlık suçudur. Kime yapılırsa yapılsın, biz karşıyız. Şu anda Sayın Öcalan dışında biliyorsunuz birçok gazeteci de hapiste. Onların da özgürlükleri elinden alınıyor. Bu da bir tecrittir. Sadece akrabalarıyla, eşleriyle, dostlarıyla görüşebiliyor olmaları birşey ifade etmiyor. Bu süreçle ilgili beklentimiz, umarız kimsenin hayatına mal olmadan sorun çözüme kavuşur, talepler de karşılanır. Beklentimiz bu yönde.”

‘ADALET ORTADAN KALKTI; AMA BU SİSTEM DE ÇOK UZUN GİDEMEZ’

Türkiye’deki adaletsiz sistemin ‘tecrit de dahil’ artık yürümeyeceğinin altını çizen Fuat Ateş, Erdoğan rejiminin dayattığı sistemin de uzun vadeli olamayacağının altını çizdi. Geçtiğimiz gün Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’e verilen hapis cezalarına dikkati çeken Ateş, şöyle devam etti: “Geçtiğimiz günlerde HDP’nin önde gelen isimlerine (Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel) çeşitli hapis cezaları verildi. Gültan Kışanak’a 14 yıl gibi korkunç hapis cezası verildi. Ve bu konuyla ilgili herhangi bir fezleke de yok, iddianame de yok; elle tutulur bir delil de yok ve bu insanlara 18 yıl ceza veriliyor.

Bu şunu gösteriyor ki; Türkiye’de adalet denilen sistem ortadan kalktı. Özellikle Başkanlık sisteminden sonra (Erdoğan’ın) istediği gibi iki kelimeyle tüm hukuku alt üst edebildiğini görebiliyoruz. Biz bu sistemin çok da uzun gideceğini düşünmüyoruz. Bu sistem mutlaka yıkılacak, dünyanın hiçbir yerinde bu şekilde adaletsiz bir sistem kalmadı. Ama temennimiz insanların hayatına mal olmadan çözülmesidir.”

HDP’DEN ERDOĞAN VE DERİN DEVLET RAHATSIZ OLDU

HDP’nin Türkiye’nin farklı kesimleri nezdinde ‘sistem partileri dışında da bir alternatifin olduğu’ gerçeğini ortaya koyduğunu vurgulayan gazeteci Fuat Ateş, bunun ise hem Erdoğan’ı hem de bir zamanlar kavgalı olduğu savunulan ‘derin devlet’ denilen yapıları rahatsız ettiğinin altını çizdi.

HDP’nin ‘bölge partisi’ imajından farklı kesimlere umut olan Türkiye partisi konumuna gelmesinin 12 Eylül’ün getirdiği barajı ‘darma duman’ ettiğini söyleyen Ateş, şu değerlendirmeyi yaptı: “2015 seçimleri öncesine kadar bir ‘bölge partisi’ gibi bir yapısı vardı. Fakat 2015’ten sonra Türkiye partisi olarak seçildikten sonra gerçekten de sadece Kürt toplumunu değil, Türkiye’de bu baskılardan rahatsız olan Alevileri, sol grupları, aklınıza gelebilecek diğer grupları da temsil edebilecek bir yapıya kavuştu. Sayın Demirtaş’ın da, Sayın Yüksekdağ’ın da bu konuda inanılmaz katkıları var siyasetçi olarak. Tabii ilk başlarda yüzde 10’luk seçim barajı Kürtler, Kızılbaşlar ve komünistler girmesin’ diye konulmuştu. 12 Eylül 1980 darbesiyle böyle bir mantıkla konulmuştu. HDP ile bu baraj darma duman oldu. Yüzde 10 niye konulsun ki? Almanya’da yüzde 5’tir örneğin; bazı yerlerde yüzde 3’e kadar inebiliyor. Demokrasinin en önemli özelliği olan temsiliyeti baz alıyorsanız, yüzde 10 haksızlıktır.

Yine Kürt Hareketi bağımsız vekillerle girmek zorunda kalmıştı. 20 kadar sandalye almış ve 70 kadarını da o bölgelerde hiç oy almayan diğer partilere bırakmak zorunda kalmıştı. O yüzden biraz da HDP hem Kürt illerindeki bu adaletsizliği kaldırmış oldu hem de Batı’da sistem partileri dışında başka alternatifin olduğunu da ortaya koydu. Tabii bu süreçten sadece AKP ve Erdoğan rahatsız olmadı; derin devlet denilen yapılar da rahatsız oldular. Artık ‘Ergenekon sürecinde birbirine dalan’ bu iki grup şu anda bir olmuş durumda, birlikte hareket ediyorlar.”