Türkiye Araştırmalar Merkezi (CEFTUS) tarafından Britanya Parlamentosu’nda ‘Türkiye’de barış süreci, güncel gelişmeler ve gelecek beklentileri” başlıklı bir oturum düzenlendi.
Panele konuşmacı olarak DEM Parti Milletvekili ve HİP eski Eşgenel Başkanı Mithat Sancar, bir süre önce cezaevinden serbest bırakılan Dersim eski Belediye Başkanı Nurhayat Altun ve DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen konuşmacı olarak katıldı.
Moderatörlüğünü Lord Matthew Elliott’un gerçekleştirdiği paneli çok sayıda, yazar, akademisyen ve siyasetçi izledi.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrukulu ile AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu ise önceden duyurusu yapıldığı halde farklı gerekçelerle panele katılmadıkları bildirildi.
Çatışma ve çözüm süreçleri konusunda önemli bir isim olan DEM Parti Milletvekili ve HDP eski Eşbşakanı Prof. Dr. Mithat Sancar, 1 Ekim’de Devlet Bahçeli ile başlayan ve 27 Şubat’ta Önder Apo’nun ‘Demokratik Toplum Çağrısı’ ile devam eden sürece ilişkin konuştu.
Bu sürecin dünyada bugüne kadar yaşanmış çatışma çözümü ve barış süreçlerinin hiç birine benzemediğini kaydeden Mithat Sancar, “Bu sürecin adını koymak şimdilik zor ve giderek bu tartışmanın biraz belirginleşebileceği bir durum. Sürecin bundan önce yaşanmış dünyadaki hiçbir örneğe benzememesi tam tersi bir örnek oluşturmasının önemli sonuçları var. Bunların başında da çözümü de barışı da inşa etmeyi siyasal alana toplumsal aktörlere havale etmiş olmasıdır” dedi.
PKK, LİDERİ İLE İLETİŞİM HALİNDE OLMALI
Önder Apo’nun çağrısının ‘barış ve demokratik toplum’ başlığını taşıdığına dikkat çeken Sancar, şunları ifade etti: “Öncelikle PKK silah bırakacak PKK kendini feshedecek. Peki bu barışı ve demokratik toplumu kim kuracak. O zaman asıl muhatap ve aktör başta siyasi güçler olmak üzere toplumun tamamıdır. Böylece şimdiye kadar kendini asli aktör temel sorumlu olarak görmeyen pek çok çevre birden bire bu sorunun merkezinde yer alma mecburiyeti ile karşı karşıya kaldı.”
Bu sürecin başarılı olması durumunda dünya çatışma çözümü ve barış süreçleri tarihine bir ilk örnek olarak kaydolacağını kaydetti. PKK’nin silah bırakma kararı ve kendini feshetme kararı alabilmesi için kongresini toplaması gerektiğini hatırlatan Sancar, PKK’nin kongresini toplaması içinde kurucu lideri ile iletişim halinde olmak istediğine ve bunun bu işin doğasında olduğuna dikkat çekti.
ŞARTLAR UYGUN HALE GETİRİLMELİ
27 Şubat’ta Önder Apo’nun yaptığı çağrının tarihi bir nitelikte olduğunu kaydeden Sancar, “‘Silahların bırakılması ve örgütün kendini feshetmesi’ noktasına ulaşmak için yapılması gerekenler var. Bu kadar önemli bir aşamayı geçtikten sonra bir sonraki aşamanın gerçekleşmesi yada başarıya ulaşmasını sağlamak esasen bugünün şartların da zor değil. Şartların oluşturulması ortamın buna uygun hale getirilmesi doğal bir gerekliliktir. Ve burada da iktidara ve devlete görev ve sorumluluklar düşüyor” dedi.
KÜRT BARIŞI ÖNEMLİDİR
Barışın kalıcı hale getirilmesi için çatışmayı doğuran sebeplerin yani Kürt sorununun çözümü yönünde siyasal süreçlerin işlerliğe devam etmesi gerektiğini kaydeden Sancar, “Demokratik siyasal mücadele aynı zamanda pozitif barışın yani barışın kalıcı hale gelmesinin temel dinamiği olmak durumundadır. Kürt barışı önemli. Zorluklar engeller hiç şüphesiz vardır ve bu süreç aktıkça ortaya çıkacaktır.. Bir ayağı Suriye’de öbür ayağı da Türkiye’nin iç siyasi dengeleri içinde bir süreç yürüyor. Bunun bozulmasını isteyen içeride ve dışarıda çeşitli aktörler ve güçler vardır. Bu engellerin aşılabilmesi için sürecin toplumsallaşması ve demokratik meşruiyetin arttırılması önemli bir ihtiyaçtır” şeklinde konuştu.
Sancar, ayrıca toplumun çeşitli kesimlerinde kuşkulu yaklaşan endişeli davranan kesimlerin de süreç barış yönünde aşamaları katederek ilerledikçe daha yapıcı katkılarla bunun derinleşmesini isteyeceklerine inandığını söyledi.
DEVA PARTİSİ: SÜRECİ DESTEKLİYORUZ
Panele katılan DEVA Partisi Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ise, ‘Çatışma Çözümü İçin Yasal ve Politik Çerçeve’ başlıklı bir sunum yapan Ekmen, DEVA Partisi silahlı mücadelelerin sonlandırılmasında çatışma çözümü imkanlarının kullanılmasını doğru bulduklarını ve Türkiye’nin farklı tarihlerde uyguladığı 13 ayrı girişim gibi bu süreci de desteklediklerini söyledi. Yeni sürecin devletin denediği 13 süreçten herhangi birine de benzemeyecek kadar kendine mahsus, özgün bir yönteme sahip olduğunu ifade eden Ekmen, bu son sürecin Bahçeli’nin oynadığı rol ve bölgesel gelişmeler nedeniyle önceki girişimlere göre sonuç almaya daha elverişli olduğunu düşündüklerini kaydetti.
Ekmen, şiddetin kök sebeplerinin ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyerek, “Kök sebepler ortada durdukça, bir örgütün tasfiye edildiği hallerde bile yerine yenilerinin çıkacağı endişesini taşımaktayız” dedi. Yasal ve politik çerçevenin önemine vurgu yapan Ekmen, Devlet Bahçeli’nin süreci görünür kılmasının kıymetli olduğunu belirtti.
PARLAMENTOYA ROL DÜŞÜYOR
Ekmen, Parlamentonun bir siyasi parti hariç diğer partilerin değişik seviyelerde sürece destek vermesinin bu sürecin en önemli ayırt edici özelliği olduğunu ifade etti. Bahçeli gibi oldukça zıt bir figürle kamusallık kazanan sürece dair güven ve meşruiyetin, Erdoğan üzerinden değil, Bahçeli üzerinden geliştiğini kaydeden Ekmen, DEM Parti’nin sürecinin görünür olduğu 1 Ekim’den bu yana kendisine biçilen köprü rolünü önemli ölçüde başarıyla yürüttüğünü belirtti.
Ekmen, sürecin yasal çerçevesinin önemine vurgu yaparak, Parlamento’nun rolüne değindi. Böyle bir süreçte, Parlamentoya farklı roller düşeceğini kaydeden Ekmen, şu önerilerde bulundu: “Birincisi, sürecin yönetimine dair bir çerçeve yasa ve uygulayıcılar için bazı yasal garantiler sağlanması. İkincisi, Eve Dönüş Yasası gibi örgüt kadrolarının tasfiyesine dair yasal çerçevenin oluşturulması. Üçüncüsü de yasal ve anayasal düzlemde siyasal ve demokratik alanları genişletecek hak ve özgürlükleri artıracak düzenlemelerin yapılması.”
NURHAYAT ALTUN: YENİ BİR SİSTEM ÖRDÜK
Dersim eski Belediye Başkanı Nurhayat Altun, çatışma ve çözüm sürecinde yerel yönetimler üzerine bir konuşma yaptı. Silahlı çatışmaların yalnızca can ve mal kaybına neden olduğu kadar toplumsal değerlerin erozyona uğrattığını kaydeden Nurhayat Altun, Kürt siyasal hareketinin yerel yönetim anlayışını anlattı. Yerel yönetimler olarak erozyona uğrayan toplumsal değerlerin yerine ahlaki ve politik toplum bir toplum yaratma gibi bir sorumlulukları olduğunu kaydeden Nurhayat Altun, “Biz yerel yönetim politikalarımızı çatışma süreçlerinde yasaklardan tutalım da inkara kadar olan kısımları aşan ve toplumun demokratikleştirmesi için yapılacak çalışmaların öncülüğünü üstlenmiş durumda idik” dedi.
Yerel yönetim paradigmalarının demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir çizgi olduğunu ifade eden Nurhayat Altun, bu paradigma kapsamında, yerel yönetimler de, eşbaşkanlık sistemini, kadın daire başkanlıkları, kadın kurumları, çok dillilk, farlılıkların kendini temsil hakkı, insan hakları gibi birçok konuda yeni bir sistemi ördüklerini ifade etti.
DÜŞMAN GİBİ YAKLAŞILDI
Nurhayat Altun, bu paradigmayı yaşamsallaştırmaya çalışırken, ülkedeki merkezi sistemden kaynaklı yaşanan baskılar ve son olarak kayyum politikalarına değindi. Yaptıkları çalışmaların merkezi idareyi rahatsız ettiği için halkın iradesinin kayyumlar yoluyla gasp edildiğini söyleyen Nurhayat Altun, merkezi idarenin bununla da kalmayarak kendilerini asılsız iddialar ile tutuklayarak cezaevine koyduğunu belirtti.
Nurhayat Altun, yerel yönetimler barışçıl sürecin inşasındaki rolüne de vurgu yaparken, “Orda talan edilen sadece bir partinin yapmış olduğu üretimler değil onlar tüm halkın temel değerleridir. Bu halka yaklaşımın kendisidir. O açıdan bizlerin tutuklanması ‘sen benden değilsin’ demekti. Adeta bir ‘düşman’ gibi yaklaşıldı ve bu hukuk uygulandı. Çünkü 7 buçuk yıl yattım ve burada belediye ile ilgili hiç bir iddia yoktu. Yargılanma biçimimiz de hukuksuzdu” diye kaydetti.