Aydın ve yazarlar: İlerici insanlık Rojava'yı sahiplenmeli

Farklı uluslardan çok sayıda bilim insanı, yazar ve insan hakları savunucusu, "Rojava'ya sahip çıkalım; bu deneyimi yayalım" dedi.

ANF’ye konuşan çok sayıda bilim insanı, yazar ve insan hakları savunucusu, Türk devletinin Rojava’daki işgalinin uluslararası hukukun ihlali olduğuna vurgu yaparken, soykırım tehlikesine dikkat çekti.
Türk devletinin gerici güçlerle iş birliği içinde başlattığı işgale karşı herkesin Rojava deneyimini sahiplenmesi gerektiğini söyleyen, farklı uluslardan isimler, devrimin tüm dünya için umut olduğuna işaret etti. ABD ve batılı ülkelerin rolüne de değinen bilim insanı, yazar ve insan hakları savunucuları, ilerici insanlığın Kürtleri yalnız bırakmamasını istedi.

AN: KIBRIS'IN İŞGALİNE BENZİYOR

Çeşitli ülkelerden isimlerin ANF'ye yaptıkları açıklamalar şöyle:

Dr. med. Ahmet Djavit An, Kıbrıs:
"Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’deki işgali, benim kendi ülkemin, yani Kıbrıs’ın 1974’teki işgaline çok benziyor. O tarihten bu yana adamızın kuzeyi Kıbrıslı Rumlardan etnik olarak temizlenirken, demografik yapı değiştiriliyor; Anadolu’dan getirilen göçmenlere bu işgal edilmiş topraklarda ilan edilen ‘illegal devletin’ (KKTC) vatandaşlığı veriliyor. Tüm bunlar 1949 Cenevre Konvansiyonu’nun ihlalidir ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen birçok karar tasarısına da karşıdır.
9 Ekim 2019’dan bu yana ise, aynı ülke, yani NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, çoğunluğu Kürtlerden oluşan ama aynı zamanda Asuri, Hıristiyan, Êzidî ve Arap popülasyonların da yaşadığı Rojava’ya ve halklarına karşı bir işgal savaşı sürdürüyor. Türkiye bu bölgeyi etnik olarak temizlemek ve uluslararası hukuku ihlal ederek burayı Neo-Osmanlı projesine katarak, ilhak etmek istiyor. Ben, ABD’nin ve batı ülkelerinin bu kriminal ve gerici planların arkasında olduğundan eminim.
Son 6 yılda etnik ve dini çoğulcu birlikte yaşama dayanan farklı bir toplumun inşa edildiği Rojava ile dayanışma içerisinde olduğumu ifade etmek isterim. Türkiye’nin işgalini ve Türk ordusu ile cihatçı yandaşlarının savaş suçlarını en ağır bir şekilde mahkûm ediyorum. Bölgemizde halklar arasında barışın ve dostluğun kazanmasını diliyorum."

GRUBACIC: ROJAVA'YI SAVUNMALIYIZ ÇÜNKÜ...

Prof. Andrej Grubacic, Profesör-ABD San Francisco CIIS okulunda Antropoloji ve Sosyal Değişim Departmanı Başkanı:
"Neden Rojava’yı savunmalıyız? Çünkü demokratik Rojava Devrimi kadınların ve diğer herkesin özgürlüğüne dayanan eşitlikçi, ekolojik bir topluma örnek oldu. Demokratik Konfederasyon bugün Ortadoğu’nun şu anda demokratik olan tek parçasıdır. Ben bölgeye gittim ve Rojava Üniversitesi’nde ders verdim. Orada konsey toplantılarını gözlemledim; eğitim komitelerini, yargı dönüşüm süreçlerini ve bana göre dünyada benzeri bulunmayan demokratik doğrudan yönetim sistemini izleme olanağı buldum. Rojava, kelime manasıyla ‘güneşin battığı yer’ anlamına geliyor ve ben bunun gerçekte de böyle olduğunu düşünüyorum. Ya ulus-devletlerin güneşi ya da insanlığın özgürlüğünün güneşi Ortadoğu’da batmak üzere. Nasıl bir dünya istediğimize karar vermemiz gerekiyor: Devletlerin dünyası, Trump ve Erdoğan’ın dünyası ya da demokratik ulusun, Rojava’nın dünyası."

ZERE: TÜRK HÜKÜMETİNE BASKI YAPMALIYIZ

Abraham T. Zere, Sürgünde PEN Eritre Direktörü:
"Aşırı sağcı ve popülist liderlerin toplumu bölen retorikleriyle hiçbir zaman olmadığı kadar güçlendikleri bir dönemde azınlıkların sesleri giderek daha fazla susturuluyor. Maalesef Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimi altında her türlü eleştirel düşünceye, ifade özgürlüğüne ve azınlıkların haklarına karşı devlet saldırılarının en yüksek olduğu döneminde. Türkiye’nin Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’deki temel haklara düşmanca saldırdığı bir dönemde vicdanı olan herkesin yapması gereken şey, Rojava halkıyla dayanışma içinde olmak ve Türk hükümetinin konumunu yeniden gözden geçirmesi için baskı yapmaya devam etmektir."

ELHANAN: KÜRTLER, KÜRT OLDUKLARI İÇİN KATLEDİLİYOR

Nurit Peled-Elhanan, Filolojist, Kudüs İbrani Üniversitesi’nde dil ve eğitim profesörü, 2001 Sakharov Ödülü sahibi insan hakları savunucusu:
"Yahudi bir kadın olarak dünyanın Yahudi Soykırımı’ndan ne öğrendiğini hep düşünmüşümdür. Ancak çıkardığım acı sonuç şudur: Dünya, azınlıkları elimine edebileceğini, ulusları soykırımdan geçirebileceğini, halklara etnik temizlik uygulayabileceğini ve buna karşılık hiçbir bedel ödemeyeceğini öğrendi.
Almanların Yahudileri, Romanları ve diğer azınlık grup ve halklara soykırım uygulamasından bu yana bu pratik aslında hiç değişmedi. ‘Bir daha asla’ sloganı süper güçler tarafından ‘Bir daha asla kimseye karşı’ şeklinde değil de ‘Bir daha asla bize değil’ şeklinde yorumlandı. İnsanlık dışı fotoğraf ve belgelere şahit olanlar ne kendi ülkelerinde ne de genel olarak dünyada azınlık gruplara karşı daha merhametli olmadılar.
‘Aydınlanmış’ dünya Almanların yanında durarak kendi yollarında gitmelerine izin verdi; ‘aydınlanmış’ dünya, güçlü ulusların yanında durarak sadece kökenleri, dinleri ve etnisiteleri yüzünden daha zayıf olanların elimine edilmesine izin verdi. Sadece birkaç talihsiz milletin adını saymak gerekirse, bugün Keşmir’de, Kongo’da, Sudan’da ve Filistin’de soykırım, etnik temizlik ve işkenceye şahitlik ediyoruz.
Komşuları ve yöneticilerinden sürekli acı çeken Kürtler, sadece Kürt oldukları için Türkler tarafından katlediliyorlar. Rojava’da başarıya ulaştıkları demokrasi bugün kırılmak üzere ve hiçbir demokratik hükümet onlara yardım etmiyor. Tam tersine, ‘Dünyanın en büyük demokrasisi’ onları dar ve bencil çıkarları için yalnız bıraktılar ve bunun ‘özgürlük, eşitlik ve kendi kaderini tayin hakkı gibi sürekli övündükleri değerlerle hiç alakası yok. Bunun ve Kürtlere karşı vahşet konusunda sadece Holocaust üzerine yazan büyük yazar Ka-Tzetnik’ten bir alıntı yapabilirim: Auschwitz, 20’nci yüzyıl ve 21’inci yüzyıla dair hafızamızda olanların sadece genel bir provasıydı."

VAJNAI: İNSANLARIN GÖZLERİNİ AÇMALIYIZ!

Attila Vajnai, Macaristan İşçi Partisi 2006 Genel Başkanı:
"Macaristan’daki farklı sol grup ve hareketlerin üyeleri, Erdoğan’ın Budapeşte ziyaretine karşı protestolarda Kürt halkıyla dayanışmasını dile getirmişti. Konuşmalar dinlenmiş ama katılımcıların en fazla yaptığı bayraklarla kitlesel olarak yürümekti. Genç ve genç olmayan aktivistlerle yürüyor olmaktan oldukça mutluydum. Orada çok iyi bilinen bir sloganı hatırladım: En iyi kelimeler, eylemlerdir.
Baskıya uğrayan Kürt halkıyla dayanışmak. Rojava halkının mücadelesi ve yaşamıyla ilgili tüm bilgileri paylaşabilirsek çok daha güçlü bir dayanışma olur. Ülkelerimizde medya organları sessizlik içindeler ve iyi örgütlenmiş eylemler halka karşı yürütülen savaşı görmek için iyi bir imkân sunuyor. İnsanların gözlerini açmak gerekiyor ama iyi eğitilmiş ve bilgilendirilmiş aktivist gruplarını örgütlemek mümkün. Konferanslar ve forumlar düzenlemeli; Kürt toplumundan kişilerle buluşma imkânı yaratmalıyız.  
Macaristan İşçi Partisi 2006’nın tüm üyeleri bu dayanışma eylemlerine destek veriyor."

KIRN: ROJAVA DENEYİMİ YAYILMALI

Gal Kirn, Almanya Dresden Teknik Üniversitesi siyaset teorisyeni:
“Günümüzde bizzat dünya emekçileri ve gezegenimiz askeri otoriter, neo liberalizmin ağır saldırısı altındalar. Durum oldukça ciddi ve bu korku ile umutsuzluk kültürüne katkı sunuyor. Ancak tarihin en karanlık dönemlerinde dahi direniş ve ayaklanmalar vardı, var ve var olacak. Esin ve umut da olacak. Eğer savunulması ve yayılması gereken bir şey veya birileri varsa, bu yaşamsal deneyim olan siyasi, sosyal ve ekolojik Rojava komünü ve direnen topluluktur. Büyük güçlerin neo emperyal ve bölgesel çıkarlarına karşı savunmaktır. Rojava, özellikle kadınları ve yine genel olarak da Kürtler ile Suriye’nin kuzeyindeki diğer halkları güçlendiren ve işleyen bir demokratik sosyalizmin sembolüdür.
Yugoslavya’da büyüyen biri için Rojava ve Kürt halkının özerklik, konfederalizm, sosyalizm, kardeşlik ve doğrudan özgürlükçü partizan mücadelesi doğrudan şunu hatırlatır: Dün Yugoslav partizanları, bugün Kürt partizanları, her yerde daha başka partizanlar. Sol melankoli son on yıllarda öylesine yaygın ki, Rojava’nın solun bir başka yenilgi alanı olmasına izin vermeyelim. Aksine, ezilmişlerin zafer alanı yapalım."

ANGUS: KÜRTLER ESİN KAYNAĞI

Ian Angus, Kanada Simon Fraser Üniversitesi Emeritus Profesörü:
"Türk ordusunun Kuzey Suriye’deki işgali hem demokratik örgütlenmesi ve cins eşitliği hem de DAİŞ’e karşı etkili direniş kapasitesiyle bölgede esin kaynağı olan Kürt güçleri geriletti. Kürt demokratik hareketinin ihtiyacı olduğu anda Batı tarafından yalnız bırakılması utanç vericidir. Kürt Hareketi önemli bir ilerici güç olarak bölgede ön plana çıkıyor ve tüm dünyadaki ilerici seslerin dayanışmasını hak ediyor."