AP konferansı: Ortadoğu'da Kürtler olmadan kurulacak oyun kalmadı

Avrupa Parlamentosu’nda 15’incisi düzenlenen Kürt konferansı ikinci gününde Ortadoğu krizi ve Kürt eksenli çözümleri ele alınıyor.

Çarşamba günü başlayan konferansın ilk iki panelinde, Türkiye’deki insan hakları durumu, rejimin karakteri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerinin durumu ile Kürtlerle uluslararası dayanışmanın önemi üzerine sunumlar yapıldı. Konferansa katılan ve aralarında İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan’ın da olduğu insan hakları savunucuları ve hukukçular, Türkiye’nin kanun devleti olma vasfını yitirdiğini, anayasasızlık durumunun hakim olduğunu ve Türkiye’nin yarı açık bir cezaevine dönüştüğünü tespit ettiler.

Kürtlerle dayanışmaya vurgu yapan moderatör sanatçı ve aktivist Sarah Glynn, “Dünya sol hareketleri yollarını kaybetmiş durumdalar. Kürtler yeni bir yol buldular” dedi. Toplumsal Ekoloji İçin Uluslararası Enstitüsü Danışman Kurulu ve İmralı Barış Delegasyonu üyesi Federico Venturini, “Kürtleri terk edemeyiz, ancak onlardan ilham almalıyız” vurgusunu yaparken, Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Thomas Jeffrey Miley Kürtlerin devrimci hayalleri yeniden dirilttiğinin altını çizdi.

Konferansın ikinci günü, ilk panelde “Ortadoğu, bölgesel ve uluslararası çatışmalar ve yankıları” üzerine sunumlar yapıldı.

AP Yeşiller/Özgür Avrupa Grubu milletvekili Jean Lambert ve Almanya milletvekili Gökay Akbulut konferansın moderatörlüğünü yaptı.

YILDIRIM: BATI, ORTADOĞU’DAKİ KRİZİN TARİHSEL SEBEBİDİR

“Ortadoğu Jepolitikasında Kürt Faktörü” başlığı ile ilk sunumu yapan HDP eski milletvekili Ahmet Yıldırım, Ortadoğu’yu sadece enerji kaynakları üzerinden değerlendirmenin çok dar olacağına dikkat çekti. Yıldırım, Ortadoğu’nun neolitikten bu yana bir çok ilklerin yaşandığı yerlerden biri olduğunu kaydetti. İlk yerleşik yaşamdan, ilk hayvanın evcilleştirilmesine kadar bir çok örnek göstere Yıldırım, kültür devrimine ve iklim koşullarının uygunluğuna da işaret etti. Yıldırım, Kürtlerin Orta ve Yukarı Mezopotamya’da binlerce yıldır çok yoğun yaşadığına dikkat çekerken, Batı dünyasının ilgisi üzerine de durdu. Yıldırım, “Batı dünyası Ortadoğu’daki krizin çözüm tarafı değil, tarihsel sebebidir” dedi.

Suriye’deki mevcut krizde de Batı’nın oynadığı role işaret eden Yıldırım, Türkiye ile mülteciler üzerine pazarlık yapmanın “gayrı insani” olduğunu kaydetti. Yıldırım, “İnsan hakları Batı için bir istatistiktir” dedi.

Yıldırım şunları ekledi: “Kürtler Suriye’deki sorunun sebebi hiç değildir (...) Kürt gençlerinin cihadizm ve barbarizme karşı mücadelesi sadece Kürtler için değildir, özellikle kadın devrimi yaşanırken, bu sadece Kürtler için canları toprağa düşen bir kuşağı temsil etmemektedir, insanlığı temsil ediyor. Avrupa da Kürtler için değil, kendi değer yargıları üzerinden müdahil olmalı.”

DEMİRTAŞ ALMAN ZIRHLI ARACINA BİNDİRİLEREK GÖZALTINA ALINDI

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Alman üretimi Akrep tipi zırhlı bir araca bindirilerek gözaltına alındığını da örnek gösteren Yıldırım, Avrupa hükümetlerinin masum olmadığının altını çizdi.

ORTADOĞU’DA KÜRTLER OLMADAN KURULACAK OYUN KALMADI

Yıldırım, “Ortadoğu’da Kürtler olmadan kurulacak bir oyun kalmadı (...) Kürtler sadece dünyanın en büyük devletsiz nüfusu değildir, aynı zamanda dünyanın en büyük devletsiz siyasi gücüdür” vurgusunu yaptı.

ÖCALAN İLE BİR SAATLİK GÖRÜŞME DENGELERİ DEĞİŞTİRİR

Yıldırım, Rojava’daki demokratik model ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi de anlatırken, Öcalan ile bir saatlik görüşmenin bile Ortadoğu’da dengelerin değişeceğinin altını çizdi.

Yıldırım, “Kürtler bütün bunlarla birlikte, kendi zamanlarını yaratabilen bir halk oldular. Yüzyıl öncenin Kürt halkı yok” derken, Avrupa’nın da kendi ruhunu finans kapitale teslim ettiğini ve Ortadoğu’ya da sadece bu şekilde müdahil olduğu eleştirisinde bulundu.

SURİYE ÇATIŞMASINDA BÖLGESEK İKTİDARLARIN ROLÜ

“Çatışmada bölgesel iktidarların rolü” başlıklı bir sunum yapan Londra Kings College savunma araştırmaları departmanı konferans hocası Bill Park, bu çerçevede Suriye ve Türkiye’nin rolünden bahsetti. “Suriye bir rekabetler ve küresel bölgesel güçlerin çekiştiği bir oyun sahası haline geldi” diyen Park, Suriye çatışmasında ittifakların da kalıcı olmadığına dikkat çekti.

Park, Türkiye açısından Esad’ın gidişinin öncelik olmaktan çıktığı ve Rojava’nın bastırılmasının esas alındığını belirtirken, “Rojava yükselişe geçtiğinde Türkiye’nin zihnini meşgul eden konu değişti” dedi.

Türkiye’nin Rojava’ya hasmane tutumu ardından, DAİŞ konusunda gevşediğini ve saldırıda bulunmadığını, tam aksine Rojava’ya saldırdığını belirten Park, “Türkiye başlangıçta cihatçı gruplara destek verdi. Batı, cihatçı gruplardan şüphelendiği zaman bile Türkiye mesafe koymuş değildi. Şam ve Moskova da cihatçı gruplar konusunda endişeliydi” dedi.

SURİYE TOPRAKLARINDA KİMSE TÜRKİYE’Yİ İSTEMİYOR

Türk devletinin “Fırat Kalkanı” saldırısının Rojava’nın birleşmesini engellemek için yapıldığını söyleyen Park, daha sonra “cihatçı gruplarla birlikte” Efrîn’in işgal edildiğini hatırlattı. Park, Türkiye’nin önünde YPG ile ittifak içinde olan bir ABD sorununun bulunduğunu belirtirken, ikinci sorunun İdlib olduğuna dikkat çekti.

Park, Türkiye’nin Suriye’deki işgali için “bataklık” derken, Şam ve Ankara arasında Rojava üzerinden zımni bir anlaşma olsa bile Suriye’nin geleceğinin belirsiz olduğunu kaydetti. Park, “Suriye topraklarında kimse Türkiye’yi istemiyor” diye tamamladı.

GUNTER: RUSYA’NIN SURİYE’DE BÜYÜK HEDEFLERİ VAR

“Ortadoğu krizi ve NATO”yu konu alan Avrupa Birliği Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) Genel Sekreteri ABD’li Michael Gunter, Rusya’nın Suriye’deki amaçlarına dikkat çekerek, NATO’ya zarar verecek, ABD’yi zayıflatacak şekilde büyük hedeflerinin olduğunu belirtti. Bu nedenle Rusya’nın Türkiye’nin varlığına fazla karşı olmadığını ve Kürtleri de Şam ile anlaşmaya zorladığını belirten Gunter, Erdoğan rejiminin politikalarını da değerlendirdi.

Erdoğan’ın ABD’nin Kürtlere desteğini kesmeye çalıştığını söyleyen Gunter, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın alma girişiminin de NATO ile soruna neden olduğunu belirtti. Gunter, ABD ile Türkiye arasındaki Minbic anlaşmasını “geçici” olarak değerlendirdi.

AKİNOBU: JAPON İNSANI TÜRKİYE’YE TEPKİYLE BAKIYOR

“Küreselleşen bir dünyada Kürtlere karşı Türkiye’nin dış politikası” başlığı altında sunumunu yapan Japonya-Kürt Dostluk Grubu üyesi Kinoshita Akinobu, “Japonya’nın tüm etnik gruplara karşı dostane bir yaklaşımı var. Hiçbir zaman her hangi bir ayrımcılıktan yana olmadık” dedi. Japonya’nın ırksal ayrımcılığa karşı mücadelede öncü bir rol oynadığını söyleyen Akinobu, ama maalesef dünyada bu tip çatışmaların halen devam ettiğinin altını çizdi. Atatürk’ün ise Japonya’daki bazı dönemler gibi tek bir ulus yaratmaya çalıştığına dikkat çeken Akinobu, Erdoğan’ın da Osmanlı’ya geri götürmek istediğini anlattı. Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilerine değinerek Kürt sorununun Japonya’da pek bilinmediğini söyleyen Akinobu, Ankara rejiminin etnik gerilimi Japonya’ya taşımaya çalıştığına işaret etti. Akinobu, “Ancak Kürt insanları Japon insanının yaşam biçimini gayet iyi anladılar” dedi. Türkiye’nin Suriye’de Kürtlere karşı işgal saldırılarına da dikkat çekerek, Kürtlerin imhasını hedef aldığını ve Avrupa’nın desteği olmadan mümkün olmadığını belirtti. Akinobu, “Avrupa devletleri artık kendi sorumluluklarını kabul etmeli” dedi. Akinobu, ayrıca Japonya insanın bugün Türkiye’ye tepkiyle baktığını, DAİŞ unsurlarının serbest dolaştığı bir ülke olarak gördüğünü belirtti. Japonya’da Kürtlerle birlikte ortak çalışmalarını da anlatan Akinobu, özellikle Dünya Kürt Öğrenci Derneği’ni kurduklarına dikkat çekti.

AYDAR: KÜRTLERİN ÇÖZÜMDE ANAHTAR ROLÜ VAR

Kürdistan Ulusal Kongresi KNK’den Zübeyir Aydar ise “Ortadoğu’da istikrarsızlık faktörü ve istikrarın aktörü” başlıklı sunumunu yazılı olarak sundu. Mesajı parlamentoda okunan Aydar, Kürt sorununun ortaya çıkış koşullarının tarihsel olarak değerlendirdikten sonra, “Kürtler artık eski Kürtler değildir” dedi.

Aydar, “Ayrıca bölgede sorunlar o kadar büyüdü ki, artık dünyayı zorluyor (...) Sorunlar büyüdükçe, çözüm ihtiyacı da o kadar aciliyet kesp ediyor” diyerek, çözümsüzlük ve savaş üreten politikalarla, Kürtlerin çözüm çabalarına dikkat çekti.

Aydar, “Kürdistan da gelişen dinamik, 2000’li yıllarla birlikte hem güçlendi hem de alternatifini ortaya koydu. Kürdistan Özgürlük Hareketi, ortaya koyduğu yeni paradigmasıyla, bölgenin sorunlarının çözümünde anahtar rol oynamaya adaydır” vurgusunda bulundu.

Kürt hareketinin Rojava ve Kuzey Suriye pratiğinin öğretici olduğunu belirten Aydar, bölgedeki tüm halkların barış içinde yaşadıkları bir pratik olduğunu kaydetti.

Aydar, “Kürtler yalnızca Suriye de göz önünde bulundurulması gereken bir alternatif değiller. Kürtler, ortaya koydukları çözüm modelleriyle, örgütlülükleriyle, nüfus ve ekonomik potansiyelleriyle hem Türkiye hem İran hem Irak hem Suriye de, demokratik değişimin öncü ve motor gücüdürler” diye konuştu.

AB’YE ÇAĞRI: PKK’Yİ LİSTEDEN ÇIKARIN

Avrupa Birliği’nin terör listesine de değinen Aydar, Avrupa Adalet Divanının 15 Kasım tarihli kararının sözkonusu listenin ne kadar haksız ve hukuksuz olduğunu ortaya koyduğunu belirtti. Aydar, “Bu vesile ile AB yöneticilerine çağrım, bir an önce bu karar doğrultusunda listeyi gözden geçirip PKK’nin sözü edilen listeden çıkarılmasıdır” ifadelerini kullandı.

ABD’YE ÇAĞRI: KARARI BİR AN ÖNCE GERİ ALIN

ABD yönetiminin, 6 Kasım’da Kürt Özgürlük Hareketinin üç önde gelen isminin başına ödül koyma kararını da hatırlatan Aydar, “Biz bu kararı, hukuksuz, ahlaksız, iki yüzlü ve düşmanca bir davranış olarak değerlendiriyoruz (...) ABD hükümetinin bu kararını bir an önce geri almasını bekliyoruz” dedi.

“BU KARARLARLA KÜRTLER VE TÜRKLERİ DENGELEYEMEZSİNİZ!”

Aydar şunları ekledi: “Gerek terör listesi gerek bu tür haksız uygulamalar, Türkiye devletini memnun etmek ve dengelemek için alınan kararlardır. Bu tür kararlarla, Kürtlerle Türkleri dengeleyemezsiniz. Bu tür kararlarla hem Türkiye’yi yeterince memnun edemezsiniz hem de Kürtleri itersiniz. Türkiye’nin talepleri bitmez, Erdoğan Kürt halkının tüm kazanımlarının yok edilmesi için daha fazlasını ister. Bu da bölge için savaş ve istikrarsızlık demektir. (...) Bu güçlerin yapacakları en doğru ve hayırlı iş, Kürtlerle Türkleri barış ve müzakere masası etrafında bir araya getirmektir. Böyle bir durum, büyük çoğunluğu memnun edecek ve herkesin hayrına olacaktır. Ortadoğu da Kürtlerin de, adalete ve hakkaniyete uygun bir statüye sahip olmaları, herkesin çıkarına olduğu gibi, bölge barışına ve istikrarına büyük bir katkı sağlayacaktır. Bu konuda Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak, sizlerle çalışmaya, görüş ve önerilerinizi dinlemeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum.”

Aydar'ın açıklaması ayakta alkışlandı.