Önder Apo ile İmralı'da ziyaretlerin gerçekleştirilmesi için Avrupa Özgürlük ve Barış Platformu (EFFP) Öncülüğü'nde 'Abdullah Öcalan'ı ziyaret etmek istiyorum' kampanyası başlatıldı. Kampanya kapsamında Türkiye Adalet Bakanlığı'na görüşme başvurusunda bulunulacak. Bunun yanı sıra sanal medyada paylaşılmak üzere video mesajlar gönderilecek.
Kampanya çerçevesinde, akademisyenler, sanatçılar, siyasetçiler, gazeteciler, hukukçular, kanaat önderleri, insan hakları savunucuları ve aktivistler olmak üzere uluslararası kamuoyunun çeşitli kesimlerinden kişiler, Türkiye Adalet Bakanlığı’na resmi başvuruda bulunacak.
Kampanyaya ilişkin EFFP Koordinasyon Üyesi Prof. Neşe Özgen ANF'nin sorularını yanıtladı.
AVRUPA ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ PLATFORMU
Avrupa Özgürlük ve Barış Forumu'nun 6 yıldır çalışmakta olduğunu, yurt dışında yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı sürgünler ile göçmenlerin oluşturduğunu belirten Neşe Özgen, 300'e yakın bileşenlerinin olduğunu söyledi. Yeni bir diaspora politikası geliştirdiklerini kaydeden Özgen, "Yeni bir diaspora politikası geliştiriyoruz. Sadece Türkiye ve Kürdistan'da yaşananlarla ilgili değil, Avrupa'daki sürgün hakları ve aynı zamanda buradaki demokrat politikalarla ilgiliyiz. Yani Türkiye ve Kürdistan'daki politikalarla buradaki politikaları da birleştirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.
'BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ'
'Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum' kampanyasına öncülük ettiklerini bildiren Özgen, kampanyaya Avrupa'daki European Leftve The Left of the European Parliament gruplarının destek verdiğini ve ilerleyen süreçlerde başka kesimlerin de kampanyayı destekleyeceğini ekledi. Barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirmek istediklerinin altını çizen Özgen, "Bu kavramların altını doldurmak istiyoruz. Ne demektir barış? Özgürlük nedir? Nereye demokrasi? Ne tür bir demokrasi istiyoruz?" şeklinde konuştu.
'KAMPANYANIN ANA AMACI ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ'
"Kampanyanın ana amacı elbette Öcalan'ın özgürlüğüyle ilgili" diyen Özgen, sadece bilinen isimlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin de Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvuru yapmalarını hedeflediklerini söyledi. Kampanyanın doğuş sebebini "İmralı'da 26 yıldır ağır bir tecritten söz ediyoruz" ifadeleriyle açıklayan Özgen'e göre Türkiye'de devam eden çözüm süreci tartışmalarının öznesi halk ve halk bu sürecin içinde olmalı.
'SÜREÇTE SADECE DEVLET VE İKTİDARIN SESİNİ DUYUYORUZ'
Barış görüşmelerinin iki taraf arasında sürdüğünü hatırlatan Özgen, "Sürecin iki tarafından sadece bir tarafın sesini duyuyoruz. İktidarın, devletin sesini duyuyoruz. Bu da manipüle edilmiş, sürekli satır aralarında mesaj aramamız gereken, son derece zalimce düzenlenmiş bir haber alma biçimi. Oysa Öcalan'ın ve Kürt özgürlük hareketinin seslerini kendi ağızlarından duyurma hakkı ellerinden alınıyor" dedi. 27 Şubat çağrısının sadece ateşkes ve silahların bırakılması olmadığının altını çizen Özgen, bu çağrıyı aynı zamanda bir demokrasi meselesi olarak görüyor.
'BİRİMİZ HAPİSTEYSE HEPİMİZ HAPİSTEYİZ DEMEKTİR'
"Peki bu demokrasi meselesinde halk gerçeği nereden öğrenecek" diye soran Özgen, toplumun ilk ağızdan Abdullah Öcalan ile iletişime geçmesinin önemine değindi ve şöyle yorumladı: "Aramızdan bir kişi siyasi tutsak ise, okuma, görüşlerini yazma, konuşma haklarından mahrumsa ki bunun illa Öcalan olması da gerekmiyor. İnsan varlıkları arasında bir kişi haksız bir şekilde hapiste tutuluyorsa, bu hepimizin hapiste olduğu anlamına gelir. Hepimizin sözsüz kaldığı, siyasetten çekildiği, siyasi bir yapı kuramadığı anlamına gelir."
Kampanyanın nasıl ilerleyeceğini sorduğumuz Özgen, 'VisitOcalan' hashtagini açtıklarını fakat bunun sadece bir hashtag kampanyası olmadığını, uzun vadede yürütecekleri bir kampanya olduğunu ve bu konunun gündemden düşmemesini sağlamayı hedeflediklerini duyurdu.
'EYLÜL AYINDA EŞ ZAMANLI BÜYÜK KONFERANSLAR'
Kampanyanın kendi grupları ile başladığını ve 300'e yakın bileşenin de zamanla bu kampanyaya katılacağını ifade eden Özgen, önümüzdeki süreçte yapacaklarına ilişkin şu bilgileri paylaştı: "5 Temmuz'da yeniden büyük bir telekonferans yapacağız. Türkiye'deki çeşitli barış girişimleri, barış için toplumsal girişim gibi kesimler bir barış meclisi kurulması için harekete geçtiler. Bunun da kampanyamızla ilgisi var. Sadece mecliste grubu olan siyasi partiler değil, başka kesimlerde bu sürece ilişkin olumlu görüş bildiriyor. Türkiye'de 15 Haziran'da büyük bir konferans düzenlenecek. Benzer bir şekilde Eylül ayında da demokrasi hareketinin önemi açısından sembol bir Avrupa kentinde- Weimar olabilir, Strasbourg olabilir, Brüksel olabilir- büyük bir konferans düzenleyeceğiz. Türkiye'de de eş zamanlı olarak birkaç merkezde konferanslar toplanacak ve tüm bu konferanslar birbirlerine Zoom aracılığı ile bağlanacak. Bu konferanslar ile hem yurt içindeki hem yurt dışındaki bu mesele ile alakalı tüm aktörleri konuşturmuş olacağız."
'TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ DAHİL OLACAK'
Kampanyanın ilk aşamasına bilinen isimlerin katılacağını söyleyen Özgen, yaz ayları boyunca kampanyaya toplumun tüm kesimlerinin dahil olacağını beklediklerini ifade etti. "Kampanyanın ikinci aşamasında doğrudan Adalet Bakanlığı'na başvurmak ve sadece siyasi figürler, akademisyenler veya gazeteciler değil barış ve demokrasiye özne olmak isteyen tüm insanların başvurusunu sağlamak istiyoruz" diye konuşan Özgen'e göre doğrudan diyalog sonuz kapıları açabilir.
'İMRALI'YA ZİYARET İÇİN BAŞVURU YAPMAYA ÇAĞIRIYORUZ'
Neşe Özgen kampanyaya ilişkin son olarak şu mesajı verdi: "Herhangi bir siyasi tutsakla doğrudan görüşme temel bir haktır. Buna izin verecek olan Adalet Bakanlığı'nın çeşitli mazeretleri sunmaktan vazgeçip, mümkün olduğunca müzakereyi gerçek sahiplerine de taşıması yerinde olacak. Yumuşak bir dil kullanıyoruz ancak bu demokrasi talebimiz azaltmıyor. Türkiye toplumu için hakiki bir siyasi yapı kurmaya çalışıyoruz. Yeniden toplum olabilme şansını yaratabilmek için Türkiye, Kürdistan ve Avrupa'daki kendisini yaşama hazırlayıcı bir özne addeden herkesi bu kampanyaya destek vermeye ve Adalet Bakanlığı'na başvuru yapmaya çağırıyoruz."