Malazgirt: Türk ordusu Zagroslar'da hakimiyet kuramaz

Halk Savunma Merkez Karargah komutanlarından Amed Malazgirt, 24 Temmuz 2015 tarihiyle derinleşen savaş konseptini ve bu süreçte yaşanan gelişmeleri ANF'ye değerlendirdi.

Halk Savunma Merkez Karargah komutanlarından Malazgirt, bir yıllık savaş sürecini değerlendirerek, AKP ve Türk devletinin bir bütün olarak yenildiğine dikkati çekti. Zagroslar'daki savaşa değinen Malazgirt, "Düşmanın saldırıları her gün oluyordu, halen de oluyor. Fakat kesinlikle Türk ordusu ve devleti Zagroslar'da hakimiyet kuramaz" dedi.

Halk Savunma Merkez Karargah komutanlarından Amed Malazgirt, 24 Temmuz 2015 tarihiyle derinleşen savaş konseptini ve bu süreçte yaşanan gelişmeleri ANF'ye değerlendirdi.

Değerlendirmelerine, Şehit Şervan Varto şahsında tüm Kürdistan şehitlerini anarak başlayan Malazgirt, iki yılı aşkın süreçten sonra başlayan savaşla ilgili şöyle konuştu:

"Geçen yıl bugünlerde sömürgeci Türk devleti Medya Savunma Alanları'nda hava saldırılarını başlattı. Bu saldırılarda Komuta Konseyimizden Şervan Varto yoldaşımız şehadete ulaştı. Bugün Şervan yoldaşımızın şehadet yıl dönümü. Şehit Şervan Varto şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Ve bütün şehit ailelerine başsağlığı diliyorum. Türk devleti ve AKP hükümeti bu hava saldırılarıyla iki yıldır süren ateşkesi ortadan kaldırdı. Tabii bu saldırıların amacı hareketimizi tamamıyle tasfiye edip ortadan kaldırmaktı. Önderliğimiz ile müzakere boyutuna gelen süreçte biz de hareket olarak üzerimize düşen her şeyi yerine getiriyorduk. Hareket olarak bu süreçte büyüyüp gelişmemiz AKP hükümeti ve Recep Tayyip Erdoğan’ı rahatsız ediyordu. Sonasında Önderliğimizle olan görşmeleri keserek tecrit koşullarını oluşturarak sürecin bozulacağının mesajını verdi. Aynı zamanda Kürdistan halkı üzerinde de baskılarını arttırdı. Yine iki yıllık eylemsizlik sürecinde gerillanınn eylemsizlik pozisyonunu fırsat bilip her tarafa polis ve jandarma yerleştirdi, birçok kalekol ve barajlar yaptırdı. Aslında biz AKP’nin kötü niyetini biliyorduk. Fakat Öndeliğimiz ile görüşmeler yürütülüyordu, biz de bütün dünya kamuoyu huzurunda bir eylemsizlik ilan etmiştik ve  eylem yapmıyorduk.

Hem AKP hükümeti hem devlet bu gerçekliği biliyordu. Bu yüzden de istedikleri gibi kendilerini konumlandırdılar. Fakat son aşamaya gelindiğinde niyetleri açıkça ortaya çıktı. Ortaya çıkan gerçeklik şuydu: Tüm var olan güçleriyle hareketimiz üzerine saldırı gerçekleştirilicekti. Çünkü toplum üzerine özellikle de Kürt toplumuna yapılan saldırılar ve gerçekleştirilen katliamlar gelişecek saldırıların birer sinyaliydi. Biz de hareket olarak ateşkes bozulmasın diye hem temkinli yaklaşıyorduk, hem de gelişecek saldırılar için güçlerimizi hazırlıyorduk."

Malazgirt, "Süreç  bozulma sinyalleri vermeye başlayınca, Medya Savunma Alanları'ndaki keşif uçağı faaliyetleri de  arttı. Daha önceleri de Oremar, Ş. Rahime gibi alanrımıza taciz saldırıları da gerçekleştiryorlardı. Biz de kısmi de olsa bazı tedbirler aldık" diyerek, şöyle devam etti:

"24 Temmuz gecesi  yüzlerce uçakla Medya Savunma Alanları'na çok büyük saldırıla gerçekleştirdiler. Yaklaşık bir hafta on gün boyunca çok yoğun bir şekide bu saldırılarını gerçekleştirdiler. Hatta bu süreç zarfında herhangi br devlete bu şekilde saldırılmış olsaydı o devlet asla direnemez, düşerdi. Yapılan bu saldırılardan sonra Türk medyası binlerin üzerinde gerilla kaybının olduğunu işlemeye başladı. Aslında yaptıkları hesaba göre, kaldırdıkları uçak sayısı ve  vurdukları hedeflerden sonuç alınmış olunsaydı bu kayıplar doğru olabilirdi. Ancak saldırı yapılan yerleri daha önce kullanmış olmamıza rağmen savaş siyallerini almaya başladığımızda tüm güçlerimizi intişara çıkarmıştık. Bu saldırılar Kandil’de başlayıp Zagros, Zap, Metina , Haftanin ve Gare alanlarımızın tümüne oldu. Bu saldırılar ile birlikte bazı arkadaşlarımız şehit düştüler. Ancak bu sayı binler değildi. 13 yoldaşımız şehit düştü. Binlerle ifade edilen rakamlar ise kesinllikle özel savaş amaçlı propagandalardı. Geçmiş süreçlerde de TC devleti aynı yötemi kullanıyordu. Kendi başarısızlıklarını bizim kayıplarımızı medyada fazla göstererek ve kendi kayıplarını da gizleyerek örtmeye çalışıyordu.

Gelişen bu süreçle birlikte Türk devletininn hesap etmediği bir başka şey de PKK’nin ani cevap verebileceği. Gerilla, gelişen tüm bu yoğun saldırılar karşısında tüm Kuzey Kürdistan’da ve kısmi olarak metropollerde en üst seviyede cevap verdi. Gerillanın bu eylemleriyle gerçekten de Türk ordusu büyük bir şok yaşadı. Kendilerince gelişen bu saldırılara karşı gerilla çaresiz kalacak ve cevap veremeyeceklerini hesaplıyorlardı. Ama hesapları tutmadı. Çünkü Kürdistan’ın hemen her yerinde gerillanın çok görkemlli eylemleri oldu. Bu eylemler sadece bir eyalette yada bir alanda olmadı, bütün Kürdistan alanlarında çok etkili eylemleri oldu. Türk ordusu gerillanın bu eylemleri karşısında zorlandı ve savaş süreç içinde daha da şiddetlendi."

ZAGROSLAR'DA NELER YAŞANDI?

Geçen Yıl Zagroslada Kışa Kadar çok Büyük Bir Savaş Yaşandı

Zagroslarda yürütülen gerilla eylemleri ve bir yıllık gerilla direnişini değerlendiren Malazgirt, şu hususlara dikkati çekti:

"Gelişen savaşla birlikte Zagroslar'da bazı planlamalara gittik. Öncelikle Çele-Colemerg yolunu denetime aldık. Aynı dönemlerde Geliye Doski yolunu tuttuk. Ara-ara Şemzinan-Gever yollarını kontrolümüze aldık. Yaklaşık olarak üç aydan fazla zamanda buralar gerillanın denetiminde kaldı. Tabii düşman bu yollarda kontrolünü sağlamak için çok sayıda zırhlı araçla birlikte birkaç operasyon  girişimde buluduysa da , bu girişimlerin her birine gerillalarımız büyük darbeler vurdu. Hem Çele -Colemerg, hem Şemzinan-Gever yolunda, özellikle de Gever-Oremar yani Geliye Doski’de gerçekleştirmek istedikleri girişimlerine büyük darbeler vurduk. Oremar karakoluyla ilişki kurmak istediler ama arkadaşlarımız buna izin vermediler.  Ardından daha kapsamlı bir operasyon, daha ileri teknolojilerle zırhlı araçlarla koridor açmak için ilk operasyonun kapsamından daha büyük bir operasyon başlattılar. Arkadaşlarımızın hazırlıkları ve tedbirler vardı, amaç Gever’den gelen konvoyun Oremar karakoluna geçirilmesi temelindeydi. Bu temelde planlama yapılmıştı. Bu operasyon olduğunda çok büyük darbeler aldılar, askeri bir yenilgiyi yaşadılar. Bu siyasi olarak da büyük bir kayıptı. Daha açık bir ifadeyle düşmanın birçok  cenazesi arkadaşlarımızın denetiminde kaldı. Her iki gücü birleştirmek için gelen düşman güçlerine arkadaşlarımız yol vermediler ve her iki taraftan da gelen konvoylarda büyük darbeler alıp cenazeleri orada kaldı. Biz bunu daha üst seviyeye taşırabilirdik. Fakat daha önce de değerlendirmiştik, düşman bazı yurtsever ve dost kesimleri devreye koyayarak arkadaşlarımızla görüşüp cenazelerini götürmek istediler. Arkadaşlarımızın kontrolünde bu cenazelerine alıp götürdüler.

Ardından hem hükümette, hem askeriyede Geliye Doski eylemi kırılma noktası oldu, irade kırılmasını yaşadılar. Bu da gündem oluşturdu. Düşman da intikam almak için büyük bir  sayıyla, en modern tekniğiyle ve bütün imkanlarını seferber ederek Zagroslar'a özellikle Geliye Doski ve Çarçella’ya yönelik büyük bir operasyon başlattı. Bu operasyon 44-45 gün gece gündüz devam etti. Yirmi binden fazla asker ve birçok özel kuvvetleriyle birlikte kobra, skorsky ve uçaklarını her gün kullanarak bu operasyonu sürdürmek istediler. Zagroslar'da bu 44-45 günlük süreçte çok görkemli bir gerilla direnişi gelişti. Düşman hiç gündeme getirmedi, oysa orada şiddetli bir savaş yaşanıyordu. Her gün düşmanın kayıpları oluyordu. Yaptıkları hesaplarda başarı sağlayıp medya ile ilan edip gündemleştirmek amaçlanıyordu. Gördü ki kısa sürede sonuç alamıyor, bu sefer de  çok fazla sayıda takviyeyle sonuç alıp kış sürecine girmek istiyorlardı. Yani kış gelmeden Çarçella’yı elimizden çıkarmayı hedefliyorlardı. Bu saldırılara rağmen operasyonu 42-43. günden sonra basına yansıtmaya başladılar. Onu da  elimizde olan iki tepeyi, yoğun teknik gücü ve hava saldırıları gerçekleştirerek elimizden almaya başladıklarında işlemeye başladılar. Halbuki bu iki tepeyi biz kendi inisiyatifimizle tekniğe karşı korunmak için bıraktık. Bunu bile kendileri için büyük bir başarı saydılar. Halbuki kendilerini sürekli olarak NATO’nun önemlii bir ordusu olarak ve dünyanın sayılar orduları aasında gösteren bir ordunun kendi inisiyatifimizle bıraktığımız iki tepeden sonra büyük bir başarı elde etmiş gibi göstermeleri aslında başarısızlıklarının bir göstergesidir. Türk ordusunun Çarçella, Geliye Doski’de herhangi bir başarısı söz konusu değildir. Çünkü operasyonda operasyonu direkt koordine eden iki yarbay, üsteğmen, uzman çavuşları öldürüldü. Bu sadece koordine düzeyinde basınlarında işledikleri ölü askerleriydi. Halbuki orada çok sayıda asker öldürüldü. Ancak işlenmiyodu ya da farklı yansıtılıyordu. Örneğin bazıları şimşek çarpması, operasyona giderken trafik kazası, el bombası kazası gibi nedenlerle askerlerinin öldüğünü medyaya bildiriyorlardı. Asıl olan ise bu askerlerin hepsinin operasyonlarda öldürülmüş olduğu gerçekliğidir. Ayrıca savaş sadece bu alanda değildi. Şemzinan merkezde, Çele merkezde, Gever merkezde de kapsamlı eylemlerimiz gerçekleşiyordu. Kısaca tüm Zagroslar'da çok büyük bir savaş kış aylarına kadar yürütüldü. Ve düşmanın iradesi burada kırıldı. Bunun sonuçları da günümüzde net bir şekilde ortaya çıktı."

'DARBE GİRİŞİMİ SAVAŞIMIZDAN BAĞIMSIZ DEĞİL'

Kürdistan’da gelişen direnişlerle özellikle gerillanın başarılı hamleleri karşısında çaresiz kalan orduyu da değerlendiren Malazgirt, gerillanın başarılı savaş tarzından sonra Türkiye’de darbenin geliştiğini ve yaşanan gelişmelerin gerilla mücadelesinden kopuk ele alınmaması gerektiğini vurguladı.

Malazgirt, devamla şunları belirtti:

"AKP hükümeti ve Erdoğan daima ucuz kahamanlığa dayanan bir yol izlemektedirler. AKP’nin çıkışından şu ana kadarki sürece baktığımızda başarılı tek bir siyasetine rastlayamayız. Sadece savaşta değil siyasi arenada da bu böyledir. Türkiye’nin dış politikasına baktığımızda tek bir dostları bile kalmamıştır. Birçok devlet AKP hükümetine sürekli olarak mesafeli durmayı hedeflemektedir. Daha doğrusu güvenmemektedirler. Bu içte de böyledir. Örneğin Fetullahçı diyorlar. Geçmişe bakalım, Fetullahçılarla en çok alıp veren AKP hükümetiydi. Ayı şekilde Erdoğanı’ı Erdoğan yapan da yine Fetullahçılardı. Arşivlerde vs. her yerde bu belgelere ulaşmak mümkündür. Hatta Kürtler üzerine en çok yönelen orrtak güçler Erdoğan ve Fetullahçılardı. Kürt halkına karşı büyük saldırılar gerçekleştirdiler. Hatta verdikleri fetvalarda Kürdün katlini meşru saydılar. Bu kesimler Kürtleri katlederken Erdoğan da tayin ve terfilerle sürekli olarak bunları ödüllendiriyordu. Benim kanaatime göre, bütün bunlar bir senaryodur. Yani bunlar ne biçim darbecilerdir ki, darbe yapacaklar ama bir an bile mücadele etmeyip teslim olacaklar. İlginç olan bir başka konu da sanki hükümetin hepsi ve Erdoğan darbeden haberdardırlar. Mesela Erdoğan bir gün bile olsun televizyonlara çıkmadan yapamaz. Dikkat edilirse darbeden dört gün önce kayboldu ve bu dört gün boyunca boyunca ortada yoktu. Neredeydi? Bu darbe daha gündemde yokken bazı arkadaşlarla  sohbetimze bile konu oldu. ‘Erdoğan dört gündür çıkıp konuşmamış, nasıl kendisini tutuyor' diye. Üç saat geçtikten sonra  darbe gündeme girdi. Yani haberleri vardi, bazı Fetullahçı kesimler darbenin olabileceğine inanmış olabilir diye öyle bir girişimde olabilirler ama  sanki bir hazırlık yapılmıştı, bunları da oyuna getirdiler.

Dikkat edilirse Erdoğan ve AKP'liler nasıl yaklaşıyorlar... Gören de sanki devlet büyük bir savaşa girmiş, büyük bir başarı elde etmiş gibi propaganda yapıyorlar. Bir haftadır bütün medya bir kahramanlığı servis eder gibi bunu propaganda olarak işliyorlar. Bunların hepsi bilerek, bir tanzim çerçevesinde, planlı bir propanga ile hazırlanmış gibi. Diğer  taraftan gözaltına alınanlar, tutuklananlar kimdir? AKP ile, Erdoğan ile bir olanlardır. 30 yıldır Kürt halkı ile savaşanlar, bizimle savaşanlar komutanlar ve generallerdirler. AKP’ye, Erdoğan'a umut verdiler. AKP de onlara sınırsız inisiyatif verdi. Özellikle de geçen yıl başlayan savaş, kışın gelişen YPS ve Kürt halkının direnişinin başarısı, son olarak da şimdi yürütülen savaş ordunun yenilgisiydi.  Aslında Erdoğan şimdi onlardan hesap soruyor. Dikkat edilirse üst düzeyde görevden alınan komutanların çoğu Kürdistan’da görevli olanlardırlar. Şemzinan’ın,  Gever’in, Çele’nin ve Colemerg'in komutanlarının hepsi görevden alındı; yine Şırnak'ın, Silopi’nin, Sert, Kars’ın komutanları görevden alındı. Bunlar bizim karşımızda yenilen komutanlardırlar. Bunları, bizimle yürütülen savaşta başarılı gösterip ödüllendiriyorlardı, el-ele, kol-kolaydılar. Bizim karşımızdaki yenilgilerinin karşılığında, siyaseten sorumlu AKP’dir, faturasını da askeri olarak bu generallerden aldılar.

Gerçeğe bakılırsa savaş kararını siyasi irade veriyor, hesabının da AKP’den sorulması gerekiyordu.  Zaten Davutoğlu 'savaşın kararını beraber verdik, talimatını da ben verdim, savaş sürecini böyle başlattık' diyordu. Bu hesaplaşma bir iç hesaplaşmadır. Son süreçte Kuzey Kürdistan’da savaş yoğunlaşınca gerilla eylemleri karşısında başarısız olan ordunun başarısızlığının basına yansımaması için farklı bir gündem yaratılıyor. 'PKK büyük kayıplar veriyor, komutanlarının çoğunu öldürdük, birbirlerine girmişler, iç hesaplaşmaları var, çelişkilerii derinleşiyor, birbirlerinden hesap soruyorlar’ diyerek günlerce bunun propagandasını yaptılar. Hemen hemen bütün medya kanalları bunları manşetlerinde  gösterdiler. Çok ilginçtirr; aradan bir hafta geçmedi, Türkiye’de kriz çıktı, iç hesaplaşmalar başladı. Bu da gösteriyorki  bizimle yürütülen savaşta ne ordu ne de AKP başarılı değildir. İkisi de yenilmiştir. Bu süreçte başarılı olan PKK hareketidir, gerilladır. Her yönüyle güçlerimiz ayakta ve her yerde de eylem yapıyorlar. Yapılan birçok etkili eylem var ve şu ana kadar da devam ediyor. Farklı bir gündem oluştu ve bütün kamuoyuun dikkati oraya gitti. Gelişen bi çok gerilla eylemi de yansıtılmıyor. Birçok eylem oldu. Zagroslar’da da oldu. Örneğin Xapuşke eylemi; 10-11 ayrı noktadan eş zamanlı  aynı anda eylemler düzenledi. Fazla gündemleştirilmedi, nasıl gündeme koyuldu? ‘İşte eylem hazırlğındayken  biz fark edip uçaklarla onları vurduk' diyorlar. Bu yalandır . Onların yansıttıığı kadar kaybımız yoku.  Gece 3 arkadaşımız şehit düştü, gündüz de hava saldırılarında bir arkadaşımız şehit düştü. Burada toplamda 4 arkadaşımız şehadete ulaştı. Fakat Xapuşke'de düşmana çok büyük darbeler vuruldu. Xakurke’de geniş tepe eyleminde arkadaşlar tepeye saldırıyor, tepeyi de alıyorlar, 3 melez silahı, iki bombaatar kaldırıyorlar. 19 düşaman cenazesinin üzerine gidiyorlar. Fakat sadece 2 kayıplarını verdiler. Arkadaşlar 5 silah getirmişler, demek ki 5 cenazenin üzerine gitmişler. Onu bile vermiyorlar. Zaten kayıplarını vermiyorlar. Araçlarla karakollar tümden imha ediliyor, taş taş üzerinde kalmıyor bir kilometre uzakta yoldan geçen bir sivil yaralanıyor yada farklı bir şey oluyor ama aracın patlatıldığı karakol yerle bir oluyor sadece bir ölülerini veriyorlar, bir de bu sivili gündemleştirmeye çalışıyorlar. Bu karakolda sadece bir asker mi var? Bütün kayıplarını da böyle gösteriyorlar.

Zaten bu yaşanan savaş Türkiye’de son gelişen iç sorun ve çelişkilerden kopuk değildir. Şimdi o generallere diyorlar, ’ne istediniz de vermedik, bütün teknik imkanla, dokunulmazlık vs. her şeyi size seferber ettik’ diyorlar. İşte bütün bunlara rağmen başarısız oldular. Erdoğan çok onurlu bir insan değil. Eğer onurlu olsaydı bütün bu yaşananlardan sonra istifa ederdi. Ama yapmadı. Hatta kendisini çok başarılı gösterip kahraman ilan ediyor. Yani bu gelişen son olaylar bizimle yürütülen savaştan kopuk değil. Önderliğimiz daha önce de uuyarmıştı; 'Eğer savaşta ısrar edip başarısız olursanız darbe mekaniği işler' diyordu. Şimdi olanlar da bundan ibarettir. Bugünden sonra da savaş en üst düzeyde devam edecek. Alanlarımızda da Zagroslar'da bu savaş sürecektir. 'Kahraman' Mehmetçiğin geldiği durum ortadadır. Darbeci diyorlar, öyle  değildir. Daha düne kadar da bunlar kahramandı, bugün çırıl çıplak soyup teşhir ediyorlar. Kendini bu aşamaya getiren bir devlet bitmiştir. Bugünden sonra da bu askerler de bazı değerlendirmeler yapıyordur. Bu darbeci dedikleri güçleri Kürt halkıyla yıllarca savaştırdılar. Birçok askerini de bu savaşta öldürttü. Siyasi yenilgilerini gizlemek için askerlerinin geldiği durum ortadadır. Ellerinde bıçak olan DAİŞ elemanları sokağa çıkıyor, sözde AKP'lidirler. Bunlar askerlerin kafasını kesiyor. Bu nasıl oluyor? Demek ki bu hükümet ya tasfiye aşamasına gelmiştir, yada bu düzeyde bir iç sorunu gündeme koyup  algı oluşturup yenilgilerinin üzerini örtüp  Türkiye elden gidiyor, bütünlük gerek, diyerek kendisini başarılı gösterecektir."

'TÜRK ORDUSU HAKİMİYET KURAMAZ'

Malazgirt, "Geçen yıldan şimdiye kadar Zagroslar'da büyük bir savaş yürütüldü, her gün eylemler vardı. Düşmanın saldırıları her gün oluyordu, halen de oluyor. Fakat kesinlikle Türk ordusu ve devleti Zagroslar'da hakimiyet kuramaz" diyerek, şunları ifade etti:

"Çok yönlü nedenleri var bunun, otuz yıldır  mücadelemiz bu alanlarda en üst seviyede yürütüldü, buna bağlı olarak da düşman bütün imkanlarını seferber ederek ne kadar yöntem varsa denedi, yine de başarılı olamadı. Onun için de Zagros dediğimiz alanlarda sivillerin üç katı kadar asker var buralarda, buna rağmen de her yerde ordunun otoritesi yoktur, hakimiyetini kuramıyor.  En modern teknolojilerle bile ancak etraflarını ve karakollarını koruyabiliyorlar. Küçük veya büyük gerilla da her gün eylem yapıyor. Kırsalda yapılan eylemleri düşman fazla gündemine koymadığı için de fazla basına yansımıyor.  Zaten buralardaki güçlerinin çoğu özel kuvvettir, paralıdırlar zaten anlaşmalıdırlar, ölülerini gerektiğinde veriyor, gektiğinde ise vermiyorlar.  Düşman Zagroslar'da her gün kayıp veriyor. Tabii bu düzey bizim için de yeterli değil,  biz de  gelişebilecek olan yönelimleri değerlendiriyoruz, ileride Zagroslar'da savaş şiddetlenecektir, bunun için de hazırlıklarımız var, düşmanın da hazırlıkları var. Zagroslar'da düşmanın otoritesini kıracağız. Türk ordusu PKK'yi Zagroslar'da tasfiye edip kendini yerleştiremez."

'ZAGROSLAR'DAKİ YOLDAŞLAR ÖNCÜLERİNİ TANIYORLAR!'

Halk Savunma Merkez Karargah komutanlarından Amed Malazgirt, uzun yıllardır Zagroslar'ın gerillanın en büyük direniş alanlarından biri olduğunu dile getirerek, değerlendirmelerini şöyle tamamladı:

"Buralarda kahramanca  savaşıp, tarihe damga vuan değerli komutanlarımız, yoldaşlarımız var. Şehit  Harun arkadaş , Dırej Ali, Rüstem arkadaş, Medeni arkadaş, Kıvırcık Hasan arkadaşlar Zagroslar'ın öncü komutanlarındandılar.  İsimlerini sayamadığımız yüzlerce öyle komutan Zagros alanında, en zor alanda, en zor anda öncülük yaptılar. Son olarak 2011-2012 savaşında hamleye pratik öncülük yapan Şehit Reşit yoldaşımızdı. Büyük bir fedakarlıkla, her yönüyle öncülük yapıyordu. Zagroslar'da da büyük gelişmeleri ortaya çıkardı. 2012'de Xapuşke’deki şiddetli bir çatışmada kahramanca savaşarak şehit düştü. Dikkat edilirse, geçen yıl Zagroslar'da başlatılan hamleye de  Şehit Reşit Devrimci Hamlesi  adı verildi. En son da Ş. Rahime, Ş. Gaffur savaşlarından arkadaşlarımız bu tepeleri savunmak için birçok fedai değerli yoladaşlarımız bu süreçte de öncülük rollerini en üst düzeyde oynayıp şehit düştüler. Arnos yoldaş saldırıya girip, düşmanın tepeyi almaması için fedaice düşmanın üzerine gitti ve şehit düştü. Yine Ş. Gaffur Tepesi'nde hava saldırılarının  en üst seviyede olmasına rağmen, Siyabend arkadaş  tepenin sorumlusu, komutanıydı, tepeyi bırakmamak için düşmanın en gelişmiş tekniğine karşı direndi, düşmanın saldırısına karşı saldırı ile cevap vererek şehit düştü. Fedai bir ruh ile düşmana büyük darbe vurdu. Bu arkadaşlar öncülerini tanıyorlar, Şehit Reşit gibi, Harun Yoldaş, Ali Dırej yoldaşları öncüleri olarak gördüler, onlara layık olmak için de mücadele ettiler.

Yine Gever’de İslam arkadaş, Rojvan arkadaş, Beritan arkadaş, kışın ortasında büyük bir direniş sergilediler.  Gever’in kışını yaşayanlar bilirler, soğuktan 2 saat dışarıda durmak bile mümkün değilken, bu yoldaşlarımızın öncülüğünde en zor koşullarda büyük bir direniş gelişti.  Bu yoldaşlarımız büyük bir öncülük yaptılar, aylarca oralarda sömürgeciliğe karşı fedai ruhla mücadele ettiler. Toplumun canını, malını, mülkünü korumak için canlarını feda ettiler. Düşman en üst seviyede tankıyla, topuyla saldırdı; ev, ev yıkıp geçti, bu yoldaşlarımız bir adım bile geriye atmadılar. İslam arkadaş ile cihazda konuştuk, 34 günden beri  bir direniş sürdürülüyordu, büyük bir savaş yürütülüyordu. Biz bir karar verdik, eğer ihtiyaç varsa çekilin, dedik. Talimat verdik. Ama İslam arkadaş bize ‘bir tek insan Gever’de kalana kadar  biz Gever’i  korumak için ne bedel gerekiyorsa bu bedeli vereceğiz, şehadet bile olsa göze alacağız' dedi ve Gever’i sömürgeciliğe karşı savunmak içn şehit düştüler. Biz burada İslam arkadaş, Beritan ve Rojvan arkadaşların ismini sayıyoruz ama Gever’de bu arkadaşların sorumluluğunda Gever halkı için onlarca arkadaş kendilerini feda ettiler. Geri çekilme talimatı vermemize rağmen, Devran arkadaş halkın evleri yıkılmasın diye düşmanı üzerine çekerek fedai eylem yaptı. Düşmanın üzerine gidip büyük darbe vurdu. Gever’in savunulması için üst düzeyde direniş sergilendi. Doğrudur, bedel verildi ama sonuna kadar da savundular. Gerçek buydu. İslam arkadaş komutasında Gever’de en üst düzeyde, en kısıtlı imkanlar ile büyük bir fedakarlık ile direnişi en üst seviye getirdiler. Bu arkadaşlarımız Gever halkı için kendilerini feda ettiler, biz de halkımız için eğer kendimizi feda etmemiz gerekiyorsa tereddütsüz bir şekilde  eğer ölüm gerekiyorsa bir kere değil on kere ölümü göze alırız. Kürt halkı her şeye layıktır. Her gerillada bu bilinçle hareket içerisinde yer alıp çalışmalarını yürütüyor. Bunun için de yenilgi hiçbir zaman kabul edilmez.