HBDH: Kadınlar eşit ve özgür yaşamı mutlaka kazanacak!

25 Kasım vesilesiyle açıklama yapan HBDH Birleşik Direnişçi Kadınlar, ortak bir ruhla mücadele etme ve öz savunmayı derinleştirme çağrılarında bulundu.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Birleşik Direnişçi Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.

"Egemen erkek zihniyetine ve bu iktidarcı ve tahakkümcü sistemin her türden soykırımına karşı ülkemiz, bölgemiz ve dünyanın her yerinde amansızca direnen, özgürlük mücadelesi veren tüm kadınları büyük coşku ve heyecanla selamlıyoruz" diye başlayan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

'TARİHİ SORUMLULUĞUMUZ'

"Beş bin yıldır erkek egemen zihniyetin kadına dayattığı katliam, sömürü ve baskı hiçbir zaman eksik olmadığı gibi buna karşı kahramanca direnen, karşı koyan, özgürlükçü kadınlar da eksilmemiştir. Bu özgürlükçü kadın direnişini ortaya koyan, bunun için ruhunu, beynini ve bedenini siper edip bu mücadeleye ışık tutan tüm direnişçi kadınları bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.

Kadına dayatılan her türden gericiliği, katliamı ve baskıyı, bunlara sebep olan erkek egemenlikli zihniyeti lanetle kınıyor ve buna karşı mücadelemizi daha fazla yükselteceğimizi belirtiyoruz.

Geçmişten günümüze kadar tarihin her kesitinde özgürlük temelinde verilen hiçbir bedel boşa gitmemiştir. Amansızca geliştirilen bu özgürlük direnişi her zaman olduğu gibi gelecek kuşaklara da en büyük güç kaynağı olacaktır. Bu anlamda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'nde tüm kadınların direnişine sahip çıkmak ve özgür kadın kimliğini yükseltmek tarihi sorumluluğumuzdur.

25 Kasım kadınlar için cinsiyetçi, sömürgeci erkek egemenlikli sisteme geçit vermeyeceğimizin anlamını ifade etmektedir. 25 Kasım her ne kadar sembol olma niteliğini taşısa da tüm günleri kadına yönelik şiddete karşı koyma günü yapmak, kadın özgürlük mücadelesinin gerekliliğidir. Bilindiği üzere kadının tarihten bugüne ne acıları, ne direnişleri, ne de isyanları yazılmıştır. Egemen erkek zihniyet bu tarihin yazılmaması için tüm gücünü seferber etmiştir. Kadın özgürlük mücadelesinin, erkek egemenlikli tarihin gölgesinde kalması için her türden katliama, sömürgeciliğe ve emperyal baskıya başvurmuştur.

'ŞİDDET VAHŞET DÜZEYİNE ULAŞTI'

Özellikle kapitalizmin en kof halinin yaşandığı bu dönemde, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, ölüm hat safhaya ulaşmıştır. Kadına yönelik şiddet adeta vahşet düzeyine ulaştırılmıştır. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kadın insanlık dışı yaklaşımlara maruz bırakılmakta, tecavüze, işsizliğe, ucuz iş gücü temelinde sömürüye, eğitimsizliğe, göçlere maruz kalmakta, başlık parası altında pazarlarda köle gibi satılığa çıkarılmaktadır. Savaşın yarattığı mağduriyet ilk önce kadını ve çocukları etkilemektedir. Savaşın olduğu bölgelerde zorunlu göç sonucu kadınlara fuhuş, uyuşturucu ticareti, ucuz iş gücünde çalışmalar dayatılarak yaşam alanları yok edilmektedir. Daha da ötesi kadınlar savaş ganimeti olarak insanlık dışı muamelelere tabi tutulmakmaktadır.

Suriye’ de, Irak’ ta, İran’ da, Türkiye’ de, Afganistan’ da, Hindistan’da, dünyanın farklı yerlerinde kadına karşı yürütülen sistematik şiddetin dozajı ve biçimi her ne kadar farklı olsa da özü aynı eril zihniyete dayanmaktadır. Nihayetinde DAİŞ ve Boko Haram gibi çetelerin kadına dayattıkları da işte bu erkek egemen zihniyettir. Kadına yönelik taciz ve tecavüz saldırılarından tutalım kadın sünnetine, küçük yaşta evlendirmelerden namus adına işlenen cinayetlere, kürtaj sorunundan tutalım devlet terörüne varana kadar tüm uygulamalar bunun ifadesidir. Türkiye’de günlük işlenen kadın cinayetleri örtülü bir savaş düzeyine varmıştır. Akp faşizmi mağdur kadınları tecavüzcüsü ile evlendirme kanunları çıkarmaya çalışmakta ve Kürdistan’da hala kadınları diri diri yakmaktadır.

'KENDİMİZİ BÜYÜTÜYORUZ!'

Oysa bugün özgürlük, emek ve sosyalizm mücadelesinin biz kadınlarda yarattığı zihniyet aydınlanmasıyla biliyoruz ki, özgürlük tarihi, tanrıça ananın, analarımızın yaşamı var eden emektar, sevgiyle yoğrulmuş, sarsılmaz adaletinin, vicdanın ve ahlakın tarihidir. Bugün kadın olarak bu inançtan aldığımız güç ve iradeyle kendimizi büyütüyoruz. Çünkü yaşamın erkek aklıyla değil, egemen erkek zihniyetiyle değil, aksine kadın eşitlikçi, adaletli ahlaki ve vicdani bakış açısıyla yeniden inşa edileceğine tüm yüreğimizle inanıyoruz. Ötekileştirmeden, dışlamadan, insan emeğini yok saymadan, tüm toplumsal değerlerin hakkını teslim ederek ve de en önemlisi kadının hakkını yeniden kadına teslim etme mücadelesini yürütüyoruz.

25 Kasım günü özgürlüğü ve onuru için direnen kadınların Dominik Cumhuriyeti'nde yaşadığı bir olayla sembolleşmiştir. Mirabel kız kardeşler erkek egemenlikli zihniyete boyun eğmeyip karşı koydukları için katledilmişlerdir. Yine sömürgeci erkek egemen zihniyet, tarihin devamı olan bu özgürlükçü direnişin önünü almak için tarihi tekerrür ederek 2012 yılında Paris’ te, 2015 yılında Ankara’da kadın devrimcileri katletmiştir. Ulus devletçi hegomonik güçlerin kendi çıkarları için dünyanın başına bela ettiği DAİŞ çeteleri 2014 yılında insanlık dışı Şengal kadın katliamlarıyla, kadın iradesini ve gücünü yok etmeyi amaçlamıştır. Buda gösteriyor ki emperyalistler, sömürgeciler ve her türlü işbirlikçileri, sistemlerinin devam etmesi önünde en büyük engel olarak kadını görmektedir. Dolayısıyla sistem en çok da kadın direnişinden ürküp korkmaktadır. Bunun en somut örneğini Rojava ve özellikle Kobani direnişinde kadınların sergilediği mücadelede gördük. Kürt kadınının, sosyalist, devrimci enternasyonalist kadınların bu direniş ruhu tüm ezilen ve sömürülen dünya kadınlarına büyük bir umut kaynağı olmayı başarmıştır.

'KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ TEMELİNDE TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK...'

İşte bu anlamda 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı özgürlük mücadelesine yanıt olmak kadının bu direniş ruhuna sahip çıkmakla mümkündür. Kadın özgürlüğü ekseninde toplumsal özgürlüğü inşa etmekle mümkündür. Ve dahası kadın üzerindeki baskı ve şiddete karşı çıkmak ancak kadının örgütlülüğüyle mümkündür. Binlerce yıldır kadına dayatılan bu katliamlarla ancak be ancak kadının özgürlük mücadelesi etrafında kenetlenerek, daha da örgütlü, bilinçli ve iddialı bir öz savunma anlayışıyla karşı durabiliriz. Bu cinsiyetçi, devletçi, tahakkümcü sisteme karşı kadının örgütlülüğünü daha fazla geliştirmekle mücadele edebiliriz."

Açıklamada, kadınlara şu çağrılar da yapıldı:

"Dünyanın her yerinde kadınların şiddete karşı durmaları için tüm kadın örgütleri, partileri, hareketleri kapsamlı örgütlenmeler temelinde bir araya gelip siyasal, ekonomik, hukuksal, kültürel, öz savunma temelinde örgütlü bir mücadele zemini yaratmalıdır. Demokratik bileşenlerin, çevrelerin, hareketlerin, kadınların ortak dayanışması, mücadelesi, örgütlülüğü olmalıdır. Yeryüzündeki tüm kadınları örgütlü kılana kadar bu kolektif mücadele sürekli canlı tutularak sürmelidir.

Bu temelde başta Türkiyeli,  Kürdistanlı ve Ortadoğulu kadınlar olmak üzere tüm dünya kadınlarını 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı ortak bir ruhla dayanışmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz. DAİŞ’in, diktatör Erdoğan’ın erkek egemenlikli faşizmine karşı topyekûn direnişi radikal bir biçimde yükselterek karşı koyabiliriz. Nasıl ki dünyanın neresinde olursa olsun, insanlığa karşı her hareketin, faşizmin, ırkçılığın, emek sömürüsünün, ulusal baskının karşısında gelişen her mücadelede kadınlar yer almışlarsa, kadının özgürlük mücadelesinde yer almak da insan olmanın, ahlak ve vicdanın sorumluluğudur. Naziler tarafından idam edilen Sovyet partizanları, Amerikan emperyalizmine karşı savaşarak ölen Vietnamlı kadınlar, Sandino’nun kızları, Pinoşet diktasına karşı direnen Şilili kadınlar, Arjantin’in Mayo Meydan anaları, Güney Afrika’da ırkçılığa karşı meydan okuyan siyah kadınlar son olarak da Rojava ve Şengal'de yer alan özgürlük savaşçıları bu özgürlük mücadelesinin kilometre taşları olmuştur.

'ÖZ SAVUNMAYI DERİNLEŞTİRELİM'

Şu bir gerçek ki, tüm kadınlara etnik kimliği, dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun şiddet, baskı katliam ve cinsiyetçilik her geçen gün daha fazla derinleşerek dayatılıyorsa, kadınlar olarak bu sömürüye karşı çıkmanın tek yolu birleşerek kendi öz savunma örgütlülüğümüzü yaratmaktır. Kendi tarihimizi doğru okuyarak, cins bilincimizi derinleştirerek, direniş mirasımıza sahip çıkarak kadın özgürlüğümüzü demokratik sistemiyle inşa edebiliriz. Şehitlerimize, tüm dünya devrim şehitlerine layık olabilir ve onların izinde yaşamın her alanında mücadeleyi yükselterek tüm günleri 25 Kasım direniş ruhuyla karşılayabiliriz. Eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaşamı ‘mutlaka kazanacağız’ direnişiyle kadınları özgürlük mücadelesini topyekûn sahiplenmeye, birlikte örgütlenmeye ve eyleme geçmeye çağırıyoruz. "