DAİŞ zihniyetine karşı tüm insanlık birleşmeli

Tüm savaşlarda olduğu gibi Şengal’deki savaş da en çok kadınları vurdu. Yurtlarından, evlerinden kopartılan Êzîdî kadınlar, çocuklarını ve yakınlarını kaybetti, tecavüz edilip, pazarlarda satıldı.

Şengal katliamının birinci yıldönümünde Êzîdî kadınlar yaralarını sarmaya çalışıyor. Topraklarını çok özleseler de DAİŞ vahşetinden dolayı dönemeyen kadınlar, Amed’deki Yenişehir Êzîdî kampında kendilerine yeni bir yaşam inşa etmek için çabalıyor. ANF’ye konuşan kadınlar, mezhep çatışmalarının, savaşlarının yaşanmadığı, kimliklerinden dolayı kimsenin hor görülmediği bir hayat düşlüyor. Geleceğe dönük umutlarını yitirmeyen kadınlar, DAİŞ zihniyetine karşı tüm insanlığın birleşmesi gerektiğini vurguluyor.

Tüm savaşlarda olduğu gibi Şengal’deki savaş da en çok kadınları vurdu. Yurtlarından, evlerinden kopartılan Êzîdî kadınlar, çocuklarını ve yakınlarını kaybetti, tecavüz edilip, pazarlarda satıldı. Çoğu hala DAİŞ’in elindeyken, kurtulabilen kadınlar ise Amed Yenişehir kapımda, yaşamlarını tekrar inşa etmeye çalışıyor. Katliamdan üzerinden bir sene geçmesine karşın yaşadıkları travmayı üzerlerinden atamayan kadınların aklı arkada bıraktıkları ve bir türlü haber alamadıkları yine kadınlarda.

Waetha Xalîl, DAİŞ saldırısı sonrası doğup, büyüdüğü ve evlendiği Şengal’den kaçmak zorunda kalan binlerce kadından biri. DAİŞ teröründen 6 çocuğu ile birlikte Xanesor köyünden Şengal dağında sığınan Xalîl, bugün HPG-YPG gerillaların sayesinde hayata olduklarını vurguluyor. DAİŞ’in köylerini şafakta bastığında can havliyle yan ayak kaçmak zorunda kaldıklarını anlatan Xalîl, “DAİŞ yaşlı, kadın, çocuk demeden katletti, katletmediklerini de götürdü. Ölen öldü, kaçan dağa sığındı. Biz de Şengal Dağı’na sığınanların arasındaydık. Günlerce aç, susuz kaldık. Çoğu çocuklar bu zor koşullar nedeniyle yaşamını yitirdi. Sonra PKK gerillaları gelip bizi kurtardı. Allah onlardan razı olsun. İşimiz peşmergeye kalsaydı bugün burada olamazdık” dedi.

‘BEDENİM BURADA OLSA DA KALBİM ŞENGAL’DE’

Çocukları ve eşiyle birlikte bir senedir Amed Yenişehir kampında yaşayan Xalîl, kamptan çok memnun. Bu kapta özgür olduklarını, rahat nefes alabildiklerini ancak hiçbir yerin insanın kendi toprağı gibi olamayacağını ifade eden Xalîl, “Bedenim burada olsa da, kalbim hala Şengal’de atıyor” dedi. Sık sık geride bıraktığı köyünü, haber alamadığı kadın arkadaşlarını düşündüğünü söyleyen Xalîl, ancak Ortadoğu’ya bir karabasan gibi çöken DAİŞ topraklarından defedilmeden Şengal’e geri dönmelerinin mümkün olmadığını vurguladı. Xalîl, “Bizim çocuklarımız orada köle gibi tutuluyor. 15 yaşındaki kızlarımız 70 yaşındaki yaşlılarla evlendirildi. Orada şehitlerimiz var, yaşamını yitiren insanlarımız orada” diye konuştu.

‘ANNELERE ÇOCUKLARINI YEDİRMEK HANGİ İNSANLIĞA SIĞAR’

DAİŞ’in bütün insanlık için büyük bir tehdit ve tehlikeyle olduğunu hatırlatan Xalîl, oradan kaçan yakınlarının anlatımlarına değinerek DAİŞ’in korkunç uygulamayı şöyle aktardı: “DAİŞ çocuklarını isteyen kadınları çağırıp, verecekleri yemeği yemeleri karşılığında ancak çocuklarını görebileceklerini söylediğinde, anneler oturup kendilerine verilen etli yemeği zorunda kalmış. Yemekten sonra başlarında duran DAİŞ mensupları, eti beğenip beğenmediklerini sormuşlar. Kadınlar bir şey demeyince, yedikleri etlerin çocukların etleri olduğunu söyleyip kahkaha atmışlar. İşte bunlar öyle barbarlar. Annelere kendi çocuklarını yedirmek hangi insanlığa sığar. Böyle bir vahşet hiçbir dine, inanca, mezhebe yoktur. Biz artık mezhep çatışmaların, hor görmelerin, katliamlarının uzak olduğu bir diyarda büyümesini istiyoruz.” Xalîl, tüm insanlığın DAİŞ zihniyetine karşı tüm insanlığın birleşmesi gerektiğini altını çizdi.

ÜZERLERİNE BEZİN DÖKÜP YAKMAK İSTEDİLER

Şengal katliamından son anda kurtulan Xenesorlu Nure Bişar, eniştesini katleden DAİŞ’in kaçamayan kız kardeşini ve üç çocuğunu rehin alarak yakmaya çalıştığını söyledi. Bişar, “Onları bir odaya kapatıp, üzerlerine benzin döktüler. Tam yakacakken telefon gelmiş ve onları öylece bırakıp gitmişler” diye anlattı. İnsan hakları savunucularının kız kardeşinin ve üç çocuğunu Almanya götürdüğünü belirten Bişar, “Bu savaş hepimizi bir yerlere sürükledi. Birbirimizden koptuk. Bilmediğimiz diyara geldik ve yarınımızın ne olacağını bilmeden yaşıyoruz” diye konuştu.

DAİŞ’in özürlü olan çocukları dahi katlettiğine dikkat çeken Bişar, savaş hep yoksul hakları vurduğunu hatırlattı. Bişar, “DAİŞ özürlü çocukları dahi katletti. Savaş bizi darmadağın etti. Arkadaşlarımızın, komşularımızın akıbeti bile belli değil. Satıldılar mı? Katledildiler mi? Yoksa kurtulabildiler mi? Her gün bu sorularla boğuşuyorum. Sırf bu yüzden kimi zaman kurtulduğuma bile sevinemiyorum. Çünkü savaştan canlı çıkmak da bir mesele. Her şeye sıfırdan başlıyorsun, göç ve belirsizlik hep yanı başında. Bu vahşet durmalı artık. Herkes buna dur demeli” diye konuştu.

‘SAVAŞ NE ÇOCUK, NE KADIN NE DE YAŞLI TANIYOR’

Gewaz Hassan, 9 çocuk annesi. DAİŞ kuşatmasına karşı oturduğu Şengal Gevara Şehîda köyünden Kuzey Kürdistan’a kaçmak zorunda kalan Hassan, yaşananları şöyle anlattı: “Savaş patlak verince önce umursamadık. Bize bir şey olmaz dedik. Ancak işin ciddiyetini görünce, köyü terk etmeye çalıştıysak da, DAİŞ önümüzü keserek gitmemizi engellemek için üzerimize ateş açtılar. Onlara teslim olmamak için var gücümüzle kaçtık. Çoluk çocuk iki gün Solak hattında kaldık. Sonra 8 gün yürüdükten sonra Şengal dağına geldik. Qasim Şeşo’de oradaydı ve bize Şengal dağına çıkana kadar yardım etti. Biz Şengal dağına çıktığımızda PKK yardımımıza geldi ve bize güvenlik yolu açarak kurtardı.”

Henüz 7 yaşındaki kızını gösteren Hasan, “Şu gördüğün küçük kız var ya, bizimle birlikte tam 30 saat yürüdü. Savaş bu işte. Gerçeği ne çocuğa, ne kadına ne de yaşlıya tanıyor. Buraya gelene kadar 30 saat yürüdük” diyen Hassan, Suriye’den Zaxo’ya geldiklerini, PKK gerillaların yardımıyla da Kuzey Kürdistan’a vardıklarını anlatıyor. Kendilerine sadece DAİŞ’in değil, Sünni, Arap olan kapı komşularının dahi saldırdığına dikkat çeken Hassan, “DAİŞ bize saldırırken, onlara katılan komşularımız eşyalarımızı yağmaladı.

‘BU SAVAŞLA BİRDEN OLGUNLAŞTIM’

Gewaz Hassan’ın kızı 18 yaşındaki Leyla’nın ise yaşıtları hem kaçırıldı hem satıldı hem de katledildi. Bugün DAİŞ ‘in eline düşmemekten dolayı kendini şanlı saysa da, arkasında bıraktığı arkadaşlarının düşünmeden edemiyor. Şengal’deyken lise son sınıfa giden Leyla, savaşın bıraktığı izi, “Bu savaşla birden olgunlaştım” diyerek özetliyor. Akrabalarının çoğunun DAİŞ tarafından katledildiğini anlatan Leyla, “14 kişilik bir aileden sadece bir kişinin kurtulabildi. Benim yaşımdaki kızları, daha küçük olanları hep alıp götürdüler” dedi. Tek umudunun DAİŞ ‘in elindeki tutsakların sağ salim kurtulması ve kalanlara özgür bir yaşam sağlanmasını istediğini vurgulayan Leyla, “ Yeter artık yeter dünya bize sahip çıksın” diye feryat etti.