Axîn Êzîdxan: Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez

Tarih mirasını hep kendisin de gizlemez bazen tüm evrenle paylaşır, çünkü yaşamak paylaşmaktır. Tüm yaşam öyküleri ise tarihin bizimle paylaştığı mirasın birer parçasıdır. Şengal’in gülen gözlü Axîn Êzîdxan’ın hikayesi de bunlardan sadece bir tanesi.

Tarih mirasını hep kendisin de gizlemez bazen tüm evrenle paylaşır, çünkü yaşamak paylaşmaktır. Tüm yaşam öyküleri ise tarihin bizimle paylaştığı mirasın birer parçasıdır. Şengal’in gülen gözlü Axîn Êzîdxan’ın hikayesi de bunlardan sadece bir tanesi.

Şu anda YPJ Şengal savaşçısı olan ve Şengal mevzilerinde DAİŞ çetelerine karşı savaşan Axîn Ezîdxan, Şengal’in yıkık dökük evleri arasında yapılmış olan mevzilerde yaşamından bahsediyor. Soruyorum, “ferman öncesi yaşamın nasıldı?” O anne ve babasının kendisini çok sevdiğini söylüyor ve ekliyor: “Ben ve kız kardeşim küçük olduğumuzdan aile bizi daha çok severdi.

‘FERMANDAN ÖNCE TÜM YAŞAMIM EV İÇERİSİNDE GEÇİYORDU’

Fermandan önceki yaşamım daha çok ev içerisinde geçiyordu, okula gidiyordum. Ben okul konusunda şanslıydım, ailem beni okula gönderiyordu, ama benden büyük ablarım okula gitmiyorlardı. Babam, onlara ‘siz büyüdünüz, okula gitmeniz ayıptır’ derdi. Ben ve kız kardeşim evin en küçükleriydik. Annem ve babam ben ve küçük kız kardeşimi daha çok severdi, ben biraz büyüdükten sonra bu defa babam ‘seni okuldan alacağız’ dedi. Ben babamın bu söylemlerine karşı çıktım, çıkmasına ama okula devam edemedim, çünkü DAİŞ saldırıları oldu.”

Bunları söylerken, Axîn’in yüzünde; ‘olamadı işte ama yine yaşam her şeye rağmen güzeldi’ ifadesi beliriyor sanki. Doğru yaşam hala güzeldi, çünkü yaşanan vahşetler Axîn’in gülen gözlerini söndürememişti. Axîn ümitsizliğe boğdurulmak istenen kadın olmak istemiyordu. Bunu da yaşamını anlatırken ki kendinden eminliği ile ifade ediyordu.

Sorularımı sormaya devam ediyorum. Kadının toplumda karşılaştığı zorlukları anlatmasını istiyorum. O da anlatıyor: “Kadın olmak ayıptı. Kadını yaşamda daima namus olarak gördükleri için tüm yaşamım evin etrafında geçti. Genel de Êzîdî kadınları okula gitmiyordu, aileler buna izin vermiyordu. Ferman öncesinde yaşadığımız yaşam daha çok kadınların ayıp oluşu anlayışı üzerindendi. Okula ya da bir yere gittiğimiz de komşularımızın bile bizlere ‘neden okula gidiyorsunuz, neden sokakta yürüyorsunuz’ gibisinden sorularıyla karşı karşıya kalıyorduk. Tabi bu da bizde hep kadının günahkâr olduğu düşüncesini oluşturdu. Bu nedenle birçok aile kızlarını okula gitmesine ya da dışarı çıkmasına izin vermezdi. Hiçbir zaman erkeklerle arkadaşlık yapamazdık, okuldaki erkek arkadaşlarımızla asla konuşmazdık. Çünkü daima etraf farklı bir şey söyler korkusu ile yaşardık. Yani kadının mesleği evdeki kadın olarak görülürdü. Kadın dışarı da farklı bir meslekle uğraşsa bile bu toplum içinde farklı ahlaki sorgulamalara gidilirdi.”

Şimdi Axîn Êzîdxan, bu yaşadıklarını arkasında bırakmış, erkeğin kendi işi olarak gördüğü savaşta kadının da yer alabileceğini Şengal’de en ön mevzilerde savaşarak gözler önüne sarıyor.

‘ETRAFIMIZI ÇETELER SARMIŞTI’

73’üncü fermana kadar yaşamının bu şekilde devam ettiğini söyleyen Axîn Êzîdxan, sadece kendisinin değil, tüm Êzîdî kadınların yaşamlarının aynı olduğunu ekliyor.

“Daha sonra DAİŞ çetelerinin saldırıları oldu, saldırı olduğunda ben Dahula köyündeydim. O gün herkes bir yere kaçıyordu, ama kimse nereye gideceğini bilmiyordu. Bizim köyde sadece Êzîdîler yoktu; Müslümanlar da vardı. Bazıları çetelerle birlik olup köyden kaçanları yakalayıp teröristlerin eline verdiler. Bazı Müslümanlar da çetelerle bir olamadığından, karşı durduklarından dolayı kafaları kesildi” diyen Axîn yıllardır bir arada yaşadıkları bir halkın bunları yaptığını da belirtiyor.

“Aynı gün biz kaçtık ve zaten insanlar karınca gibi etrafa kaçışıyorlardı” diyerek 3 Ağustos gününü anlatan Axîn, ailece yola çıktıklarını ekliyor. Şengal Dağı’nın yamacına kadar koştuklarını söyleyen Axîn “Sonra dediler ki çeteler dağa da çıkacak; bizlerde en zirvesine çıktık bir ağacın altında oturduk, çünkü artık kaçacak bir yerimiz kalmamıştı. Etrafımızı çeteler sarmıştı” diye devam etti.

‘KADINLAR BAŞÖRTÜLERİ İLE KENDİLERİNİ ÖLDÜRDÜ’

Savunması olmayan kadın, çocuk ve yaşlıların çetelerin eline geçtiğini söyleyen Axîn Êzîdxan o günü anlamayı şöyle sürdürdü: “Çocukların ve yaşlıların kafalarını kestiler, kızları bir yerde topladılar ve bazılarını hemen öldürdüler. Bazıları da kendi kendilerini öldürdü. Kendilerini savunamıyorlardı. O an düşündükleri tek şey kendilerini yok etmekti. Onu da nasıl yapıyorlardı, kendi başlarına örttükleri yazmalarla, bazıları ise kendilerini yüksek yerlerden atarak yaşamlarına son veriyorlardı.”

Neden böyle bir katliamda en çok kadınların ezildiğini anlamaya çalıştığını da sözlerine ekleyen Axîn, “Kendini savunmayı bilmeyen bir canlı ancak kendini bu şekilde imha eder. Bizler savunmasız bırakılmıştık, çünkü sürekli evde tutulduk, bundan dolayı dışarıyı tanıyamadık bilmiyorduk; çeteler geldiğinde bile babam ya da abim olmasaydı kaçamazdık, çünkü hiçbir yeri bilmiyorduk. Zaten birçok genç kız bundan dolayı esir düştü” dedi.

‘FERMANDAN ÖNCE YPJ-ŞENGAL OLSAYDI…’

Kadınların kendilerini dahi savunamayacak duruma getiren zihniyete dikkat çeken Axîn, şunları söyledi: “Bugün ise kendimi nasıl savunacağımı biliyorum. YPJ Şengal’e katılmamın nedeni bu. Esir olan kadınların intikamını almak ve toprağını korumak, sadece erkeğe mahsus bir şey değil bunu biliyorum, eğer fermandan önce kendimizi korumasını bilseydik asla çetelerin eline düşmezdik. Ezidi kadınlar pazarlarda satılmazdı. Şengal, çetelerin elinde olmazdı. Onlarca çocuğun başı kesilmezdi. Bugünkü duruşumuz olsaydı tüm bu yaşananlara engel olabilirdik. Bugün kendimi savunmasını biliyorum sadece kendimi değil yakınlarımı, toprağımı koruyabilirim. Bizler bilinçsiz bırakılmıştık; artık bu bilincimiz var, erkeğin zihniyetine karşı savaşa bilirim artık. Biliyorum ki hangi zihniyet bizleri bu duruma koydu. DAİŞ bu zihniyetin en somut örneğidir. Bizleri bastıran, bilinçlenmeden uzak tutan, savunmasız bırakan zihniyetle DAİŞ zihniyeti aynıdır.”

‘YPJ-ŞENGAL ÜYESİ BİRİ OLARAK ÖZÜMÜ TANIMAYA BAŞLADIM’

YPJ Şengal saflarına katıldığından bu yana büyük değişimler yaşadığını da sözlerine ekleyen Axîn, “Her şeyden önce kendime olan güvenim arttı ve kendimi tanıdım. Öncenden özgürlükten haberimiz yoktu. Şimdi ise bunun savaşımını veriyoruz. Kadını tanıdık, bir kadın olarak kendimi tanıdım, kadının asılında yaşamın başlangıç noktasında yer aldığını anladım. Toplumda söylendiği gibi kadın haram ve utanılacak bir şey değil. Tüm bunların kadını bir meta olarak görmesinden zemin aldığını anladım. Bu nedenle YPJ-Şengal olarak mücadelemizi devam ettireceğiz. Önder Apo’nun da dediği gibi ‘Kadın özgür olmadan, toplum özgür olamaz’.” 

...
...