Özgün: Alevilere yönelik saldırı tehlikesi devam ediyor

Hatay Halk Meclisi Sözcüsü Hasan Özgün, darbeye karşı sokaklara çıkan selefi ve ırkçı sloganlarla Alevilere yönelik saldırı girişimlerine dikkat çekerek, bu saldırıların önlenmemesinin büyük tehlike doğurabileceğini ifade etti.

15 Temmuz günü Türk Ordusu içerisinde darbe girişiminde bulunanlara karşı halkın sokağa çağrılmasının ardından Antakya'da Alevilere yönelik ırkçı saldırı girişimin yankıları devam ediyor. Askeri darbe girişimine dikkat çeken Hatay Halk Meclisi Sözcüsü Hasan Özgün, diğer yandan 7 Haziran’dan bu yana darbe mekaniği ile ülkeyi yöneten AKP Hükümetinin iktidarı uğruna her türlü yöntemlere de başvurabileceği uyarısında da bulundu.

Antakya’da Arap Alevi mahallelerine yönelik saldırı girişiminin olduğunu ve Arap Alevilerin kendilerini korumak amacıyla mahalle ve sokaklarda nöbet tutmak zorunda kaldığını dile getiren Özgün, ANF’nin sorularını yanıtladı.

15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi sonrasında Hatay’da kutuplaşma ve olası bir provokasyonun olabileceği kuşkusu yaşandı. Konu ile ilgili kısaca ne söylemek istersiniz?

Türkiye’de bir darbe girişimine tanık olduk. Şimdi bu darbe girişiminin ardından demokrasi savunuculuğu adı altında sokaklara dökülen bir irade de şekilleniyor. Burada asında bilinçler bunaltılmaya çalışılıyor. Burada bilinçaltı karışıklığını önlemek için 7 Haziran’dan beri, bir darbe mekaniği, bir darbe girişimi yaşanıyordu. Esasen bir seçim darbesi gerçekleştirildi. Yarı askeri darbe girişiminin iktidar kliğine karşı bir darbe bu kez devreye girdiğini görebiliyoruz. AKP’ye bir darbe yapma girişiminde bulundu. Ancak bu darbeyi yapanların da demokrasi gibi bir hedeflerin olmadığı da görünüyor. Demokrasi talebini en gerici bir yöntemle gerçekleştirmeye çalıştılar. Kaldı ki 7 Haziran seçiminden sonra özellikle Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta, Nusaybin’de ve Gever’de daha da somut bir hali alan bu darbe sürecinin ortakları ve uygulayıcılarıdırlar. Dolayısıyla kentleri yok eden, Kürtleri katledenlerin bir demokrasi taleplerinin olduğu da söylenemez. AKP’nin de bu konuda demokrasi derdinin olmadığı da çok basittir. Çünkü AKP Hükümetinin, tüm toplumsal dinamiklerin, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere uyguladığı politikaların aslında bir darbe süreci idi. Ayrıca AKP Hükümetinin baskı politikalarından vazgeçecek küçük dahi bir ip uçu görünmüyor ve kendisi gibi yaşamayanlara da yaşam şansı vermediği de ortadadır. Dolayısıyla bu iki tarafın da hiç birisi (AKP ve darbeciler) demokrasinin tarafları değillerdir, demokrasi ile hiçbir alakaları bulunmamaktadır. Çünkü demokrasi güçleri de bu durumun, bu tartışmanın bir tarafı yapılmak istenmektedir.

Halk Meclisinin sözcülüğünü yaptığınız Hatay’da birçok inanç ve kimlikler bir arada yaşıyor. Ancak son dönemlerde sürekli cihatçı guruplarla anılan kent haline geldi. Darbeye karşı yapılan yürüyüşte yine bir gerginlik yaşandı.

Uzun süreden beri devam eden darbenin başka rauntlarını izliyoruz. Şimdi bunun pratik ayağı olarak ta darbeye karşı sokaklara çıkan insanlardan çok ilginçtir ki darbe ile ilgili tek bir slogan dahi duymuyoruz. Cihadist, mezhepçi ve milliyetçi, faşist sloganlarla, sadece hamaset söylemleri ile cami hoparlörlerinden insanları sokaklara davet ettiği, devlet olanakları ile sürekli insanları sokaklara çekme girişimi var. Ancak birçok şehirde yaşanan meselenin derinliğine ve çağrının büyüklüğüne denk düşecek bir kitlenin oluşmamıştır. Bu önemli bir meseledir. AKP’nin davet ettiği erk, erkek, genç, militan bir kadronun gösterisidir. Mesela birçok yerde tek bir kadın bulunmuyor, kentin esnafı yok, yani AKP’nin kitle tabanın, ona oy veren kitlenin büyük bir kimsenin bu çağrıya riayet etmediğini görmek mümkündür. Ama artık AKP’nin bir sokak gücünün olduğu ortaya çıkmıştır. Ama bunlar paramiliter güçler ve onların çeperidir. Bunların darbeyi falan önlediği yok yani. Bunu sırf fırsata dönüştürme hamleleri var. Demokrasiyi savunma kılıfı adı altında farklı saldırılan zeminini yokluyorlar. Esas tedirginlik yaratıcı bölüm burasıdır.

Önlem alınmadığı takdirde Alevilere yönelik bir saldırı gelişebileceği kaygı veya bir emare bulunuyor mu?

AKP, başlattığı savaş konseptini daha da derinleştirerek, geliştirmek için bunu bir fırsata dönüştürecek mi? Şimdi dönüştürecek gibi görünüyor. Çünkü Antakya’da bazı girişimler de oldu. Ama aynı anda eş zamanlı olarak İstanbul’da, Gazi’de, Nurtepe’de, İkitelli’de, Sarı Gazi’de, Okmeydanı’nda, Ankara Tuzluçayır’da, Malatya Paşaköşkü’nde, Maraş Pazarcık’ta, Antakya’da bütün buralarda, Alevi mahallelerine dönük bir kışkırtma yönelimlerin olması elbette bunun merkezi bir yerde yöneltildiğini gösteriyor. Belki burada gerçek manada Türkiye’nin demokrasiye daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Burada halkların, demokrasiye ihtiyacı var. Eğer demokrasiyi koruyamazsak bu tepede bulunanlar en vahşi, en barbar yöntemleri ile hakları boğazlamaya devam edeceklerdir. Bu demokrasiyi getirebilecek olanlar Kürtlerdir, Alevilerdir, işçilerdir, çeşitli azınlıklardır, kadınlardır. İşte bu girişimlere dönük aslında aba altında sopa gösterme, bazı provokasyon denemeli yapma anlamı taşıyor.

Antakya’da ne oldu? Böylesi kritik bir süreçte neden tekrar Antakya gündeme geldi bunu biraz açabilir misiniz?

Antakya Armutlu’da, darbe girişiminin ertesi günü konvoy ile demokrasi kutlamaları adı altında bütün şehri gezecek şeklinde araçlar gezdi. Bu konvoyların bir kısmı Gezi Direnişinin sembolü olan Armutlu Mahallesine geçmeye çalıştılar. Şimdi mahalleden geçme hakları da vardır. Ama o mahallenin inancına, hassasiyetlerine saldırı mahiyetinde hakaret ve küfürler edildi. Cihatçı tekbir solanları ve işaretlerle geçmeye çalışınca mahalle halkı buna müdahale etti. Yaşanan gerilim sonrasında mahalle barikatlar kurarak sabaha kadar nöbet tuttu. Ertesi gün tekrardan mahalleden geçmeye çalışan bu cihatçı gruplara karşı bu kez mahallenin tamamı sokaklara indi. O gün Arap Alevi mahallerin tamamında insanlar tedirginlikle teyakkuzdaydı. Antakya ve İlçelerinde yaşayan tüm Arap Aleviler sabaha kadar olası bir saldırıya karşı mahallelerde kendilerini korumak için nöbet tutular. Durumun vahametini gördükten sonra dün tekrar Alevilerin yaşadığı bölge ve mahallelere konvoy şeklinde girmeye çalışanlar bu kez polislerce engellendi. Bozkurt işaretleri ile geliyorlar, aralarında Arapça slogan atan Suriyeliler var. Hatta bu Suriye uyruklu olan sünni Arapların cihatçı sloganları atarak, Suriye’deki akrabalarımızı topluca katleden bu cihatçı çetelerin çektiği videoya yansıyan katliamın sesini burada Antakya’da halkımıza araç hoparlörlerinde dinletiyorlar. Şimdi bunlar hem Kürtlere dönük, hem Alevilere ve diğer toplumsal dinamiklere dönük ‘bir güç, bir trend yakaladık, bunları da ezeriz, yok ederiz’ diyerek yaklaşırlarsa bu Türkiye tarihinin işte en büyük hatası olur. Türkiye’yi gerçekten Suriye’ye çevirir. Bu durumun kesinlikle kazananı da olmaz. Bu bakış açıya sahip duruşla hareket ettiğini şuana kadar maalesef bir emare yok. Karşımızda birbirinden daha gerici, birbirinden daha dikta özentili, birbirinden daha faşizan yönelim ve söylemleri üreten güçlerin çatışması var. Ne halkların, ne ezilenlerin bu durumda taraf olabilecek hiçbir çıkarı yok. Bunu halklara yöneltmek çalışıyorlar. Şu an gözlemim budur.

Tüm kentlerde hatta köylerde bile camilerden anons edilerek halkın darbeye karşı tepki göstermesi istendi. Peki Antakya’da halk nasıl sokaklara indirildi?

Antakya’daki özellikle Türk Sünni, yani AKP’ye oy veren önemli bir kesiminde çağrılara teveccüh etmedi. En azından şuana kadar bu olmamıştır. Bunu özel olarak altını çizmek istiyorum. Ancak AKP’nin militan değimiz bir grubun daha önce örgütlediği saldırılardan ibarettir. 

 

...