'Diyanet İşleri derin devletin özel savaşını meşrulaştıran bir kuruma dönüştü'

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, son günlerde özel yaşama ve sivil alanlara yönelik gelişen tüm saldırıların Erdoğan’ın iddia ettiğinin aksine sistematik olduğunu ve bunun resmi kurumlar tarafından verilen fetvalarla geliştiğini ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Kürdistan’da devam eden operasyonları, referandum tartışmalarını, Reina saldırısını, Diyanet İşlerinin verdiği hutbeleri, İslami kesimin AKP’ye olan bakış açısını ve OHAL’i, ANF’ye değerlendirdi. Kaya, ormanda bile bir kanun, bir kriter bulunduğunu ancak; Türkiye’de orman kanunlarının bile bulunmadığını ifade etti.

‘ŞU ANDA ORMAN KANUNLARI BİLE GEÇERLİ DEĞİL’

İlk olarak HDP’ye yönelik baskı politikalarını değerlendiren HDP’li Kaya, “Eş başkanlarımız ve belediye eş başkanlarımız cezaevindeler. Bu tutuklamaların hiçbir hukuki, vicdanı, insani boyutu yok. Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin eş başkanları ve milletvekilleri tutuklanıyor. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok. Hukuktan bahsetmemiz için bazı kriterlerin, değerlerin yaşanması gerekiyor. Orman kanunu tabiri kullanılır bu durumlar için. Ama şu anda orman kanunu bile yok. Ormanın bile bir hukuku, kriteri, ilkesi var” dedi.

HDP İstanbul yönetiminin tamamının bir aydır haksız, hukuksuz yere gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına da değinen Kaya, HDP Milletvekili Leyla Birlik’in serbest bırakılmasının diğer özgürlükler için umut yeşerttiğini söyledi. Gözaltı ve tutuklama furyasına dair, “Haksızlıkların mağduriyetlerin giderilmesidir bizim talebimiz, arzumuz. Çalışmalarımız bunun için. Bir tek Leyla Birlik değil bütün eş başkanlarımızın tamamen özgürleşmesi gerekiyor. Önemli olan bu özgürlüklerin hukuki, insani, vicdani bir sürecin gereği olarak yaşanmasıdır” diye konuştu.

Gözaltı ve tutuklamalar karşısında dayanışma içinde olunması gerektiğini kaydeden Kaya, şunları dile getirdi: “Daha ciddiyetle dayanışma içinde, gücümüzü birleştirerek daha ilkeli, daha halkımızla kaynaşarak mücadelemizi pekiştirmemiz gerekiyor. Bu anlamda yapacak çok işimiz var.”

‘AMAÇLANAN TEK KİŞİNİN KANUN YERİNE GEÇTİĞİ BİR SİSTEM’

Önümüzdeki hafta içerisinde Meclis Genel Kurulu’nda oylanacak olan Başkanlık sistemine ilişkin de Kaya’nın açıklamaları şöyle oldu: “Adı Cumhurbaşkanlığı olsun, başkanlık olsun, ne derlerse desinler, yeni bir Türkiye oluşturarak getirecekleri; o başlığın altını dolduran, iskeleti tamamlayan, kurallar, kaideler asıl meselemizdir. Başkanlık, anayasa komisyonunda tartışıldığı gibi tek formülasyonla açıklanabilecek bir yönetim biçimi değildir. Halkımıza yeri geldi mi ‘Amerika’da, Avrupa’da bu sistem var’ diyebiliyorlar ama; biz bunu çok iyi biliyoruz, yerli ve milli başkanlık şeklinde adını belki yarın yine değiştirebilirler. İstedikleri sistemde güç dengeleri nasıl değişecek? Bizim gördüğümüz ve şahit olduğumuz parlamenter sisteminin bir karşılığının, anlamının kalmadığıdır. Olacaksa bile yine tek kişinin kanun yerine geçirildiği bir sistemi hayata geçirmeye çalışıyorlar. Mesele, o tek kişinin, hesap verebilecekleri tüm pratiklerden ömür boyu sorgulanamaz hale gelerek, kendilerini garantiye almak istemeleridir. Yarı kutsanmış tek kişilik bir ülke haline döneceğiz.”

‘MESELE ARTIK TÜRKİYE’NİN KADERİ MESELESİDİR’

Türkiye’de HDP’li olsun, olmasın demokratik mücadele modelinden hiçbir şekilde vazgeçmeyecek olan ciddi bir kesimin varlığına değinerek, “Bizim toplumsal mutabakatımız, insani değerlerdir. Tüm inançların, renklerin; eşit, bir arada, huzur ve güven içinde, özgürlük ve barışla yaşanabilir bir toplumu arzu eden tüm farklı çevreler bununla bunun tersini kıyas etmeliler. Mesele artık Türkiye’nin kaderi meselesidir. Mesele HDP’nin meselesi değil artık, CHP’nin tutumu ya da MHP’nin iş birliği konusu değil. Çünkü inançlı, çok dilli yapısıyla bir ülke olabiliriz. İnancıyla pratiğiyle geleceğimizi yeniden şekillendireceğiz. Ya barış diyeceğiz ya da tek reis, tek dil olacak” dedi.

‘GİDİŞATA KARŞI DURAN TEK PARTİ HDP OLDUĞU İÇİN SALDIRIYORLAR’

Kaya, başkanlık sistemi süreci içerisinde HDP’nin parti olarak tek başına ağır bedel ödemesini, gidişata tek başına dur demesine bağladı. “Bunun için bu duruşu, bu bilinci, bu bilinçli tabanı, bu yüzden yok etmeye çalışıyorlar. Düşünün, İstanbul gibi bir metropolde HDP’nin il eş başkanları dahil tüm yöneticileri tutuklanıyor. HDP tabelası olan tüm il ve ilçelerde hala gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Bunlar, referandum sürecinde kendilerinin karşısında etkili muhalefet yapacak, tavrını ortaya koyacak, halka anlatacak, ikna edecek tüm yönetim ve şahsiyetleri özgür bırakmamanın derdindeler” diyen Kaya, referandum sürecinde kendilerini ancak böyle garantiye alacaklarını düşündüklerini de belirtti.

‘AKP İÇİNDE DE MEVCUT GİDİŞATA İTİRAZLAR VAR’

MHP, CHP ve AKP içinde başkanlık sistemine ilişkin çatlakların, çelişkilerin yaşandığını kaydeden Kaya, bunların dışarı yansıtılmaması için kol kırılır yen içinde kalır mantığının işletildiğini söyledi. Kaya “En son MHP içinde istifalar oldu. Tabanda MHP yönetiminin kurduğu ittifakı sindirememe durumu var. CHP ve MHP’de derin ve ulusalcı güçlü kadrolar dışında herkes bu gidişattan rahatsız” şeklinde konuştu.

‘İSTEDİKLERİ SONUCU ALACAKLARINA DAİR KUŞKULARI VAR’

AKP’nin referandumda istediği sonucu alacağına dair ciddi kuşkular olduğunu belirten şunları söyledi: “Kaya, başkanlık konusundaki araştırmalarda, anketlerde değil yüzde 50, yüzde 40 oranında bile başkanlık taraftarlığının olmadığını görüyoruz. Bunu garantiye almak için korkarım ki 1 Kasım öncesi yaptıkları gibi, ‘ya başkanlık ya kaos’ dayatmasıyla, kendilerini fazla riske atmadan, garantili bir sonuç elde etmenin peşindeler.”

Siyaset yapan on binlerin hapiste olmadığı, daha konuşulabilir, daha özgür muhalefetin yapılabildiği bir atmosfer olması gerektiğini de kaydeden Kaya, “Ama muhalefet yapmanız bile cumhurbaşkanına hakaret sayılıyor. Hain ilan ediliyorsunuz, suçlu ilan ediliyorsunuz. Savaşa karşı barışı istemek hainlik olmuş. İşçiye, emekçiye sahip çıkıyorsunuz bunlar da hainlik olmuş. Sadece barış için imza verenler dahi hain olabiliyor. Bir de kitlesel linç, nefret yaygın hastalık gibi topluma sirayet etmiş durumda” dedi.

‘7 HAZİRAN TRAVMASI YAŞIYORLAR’

Siyasi iktidarın 7 Haziran’da HDP’nin gücünü tahmin edebildiğini söyleyen Kaya, 7 Haziran’ın bir kırılma noktasını olduğunu belirtti. HDP’nin alacağı oyu iktidarın tahmin edebildiğini ve bunu engelleyeceklerini düşündüklerini söyleyen Kaya şöyle devam etti: “Tüm tedbirlere rağmen bu sonucu alınca Cumhurbaşkanı, ‘1 Kasım 7 Haziran gibi olmayacak. A’dan z’ye bir planımız var’ demişti. İşte bugün yaşananlar o planın bir sonucudur. Bugün kapatılması gereken en önemli konu HDP’dir. HDP’lilerin ve umut eden çevrelerin umutsuzluğa kapılmaları için, ‘işte sizin umut ettiğiniz gibi çıkmadı; HDP eşittir terörizm’ algısı oluşturuyorlar. Çünkü 7 Haziran travması yaşıyorlar.”

‘BAŞKANLIĞI GARANTİLEYENE KADAR OHALİ UZATACAKLAR’

OHAL’in 3’üncü kez uzatılmasına ilişkin olarak Kaya, Numan Kurtulmuş’un daha önce söylediği “45 günü geçmeyecek” sözlerini hatırlatarak; “Ama daha dün genel kurulda OHAL’in devam edeceğini, hesaplaşmanın bitmediğini, gözümüzün içine baka baka söyledi. Kiminle hesaplaşıyorlar, halkla hesaplaşıyorlar. Kendi halkını düşman olarak görüyorlar. Bu devlet refleksi halkı ile asla barışmadı. Bugün devletleşen kurum ve kişilerle aynı refleks devam ediyor. Onların en büyük düşmanı halk ve soru soranlar. Yakılan asker görüntülerini izledik, bunu soran gazeteciye bile ‘Ayağını denk al’ diyerek tehdit edebiliyorlar. En Makul insan olarak bilinen Numan Kurtulmuş bile bunu diyebiliyor. Daha neyle hesaplaşacaksınız, size hiç soru soran kalmasın mı, tamamen koyunlaşmış bir toplum yaratmaya çalışıyorlar ama başarılı olamayacaklar. Onların isteği halkları uyandıracak kadroların ortalıkta kalmaması. Ancak bindikleri dalı kesiyorlar. Tarih boyunca Nemrut, Hitler gibilerinin mazlumlara neler yaptıklarını, nasıl binlerce insanı gözden çıkarıp kan revan bir tarih yazdıkları için sonlarını iyi biliyoruz. OHAL referandumu garantiye almak içindirler, ama hala çıkacak sonuçtan emin değiller. Dolayısıyla referandumda kendi istedikleri sonuca dair bir aritmetik yok ve bundan rahatsızdırlar bunu şansa bırakmadan, ellerinde namlu, OHAL içinde bir referanduma götürerek Evren gibi bir sonucu ortaya çıkarmak, kendilerine meşruiyet kazandırmak istiyorlar” dedi. 

‘DİYANET DEVLETİN ÖZEL SAVAŞINI MEŞRULAŞTIRAN BİR KURUM HALİNE GELDİ’

İstanbul Ortaköy’de bir gece kulübüne yönelik yapılan saldırının zeminin yıllardır hazırlandığını dile getiren HDP’li Kaya, Ümraniye’de bir camii imamının ve eski Refah Partili Şevki Yılmaz’ın yaptığı, ‘HDP’lilerin kellesini almalıyız’ şeklindeki açıklamalarının münferit olmadığını belirtti.

“Onların bu konularla ilgili bir öngörüleri, bilgi kaynağı olmadan kendi şahsi kanaatleriyle bunu söyleyeceklerini düşünmüyorum. Diyanet İşleri derin devletin özel savaşını meşrulaştıran bir kurum haline geldi. Şevki Yılmaz ise; geçmişten gelen İslami ismiyle, AKP’nin idam ederiz politikalarına karşı ‘o taban için kanuna gerek yok, kenarda bekleyen kahramanlarımız var, infazla hallederiz’ diyorsa bu şahsi bir şey değildir. Bu malum, o çevrelerle yapılan görüşme ve tartışmaların dışa yansımasıdır” diyen Kaya, kamuoyunun tepkilerini ölçtüklerini, bu konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını da dile getirdi.

Reina saldırısının sistematik olduğunu, saldırı zeminlerinin oluşmasında medyanın sorumluluğunun altını çizen Kaya, “Kusura bakmasınlar, devlet resmi hutbeleriyle nefret gündemi oluşturuyorlar. Tüm medyalarında Noel’i aşağıladılar, nefret atmosferini oluşturdular. Yeni yılı kutlayanı bile Noel kutlayanla karıştırıyorlar. Bunu inanç adına yapsalar bile bu başka bir inanca saldırıdır. Bu biraz da cahilane muhafazakar hassasiyeti olan çevreler üzerinde daha etkili olmak içindir. Hz. Muhammed bizim ne kadar önemli bir peygamberimiz ise Hz. İsa da ondan bir gram aşağı değildir. Hz. Muhammed’in doğum gününü kutluyorsan, Hz. İsa’nın doğum gününü kutlayana laf edemezsin. Her ikisini de kutlamayanlar var. Kimse kimseyi kınama hakkına sahip değildir. Bu saldırılar sistematiktir” şeklinde konuştu.

İSLAMİ ÇEVRELERE ‘ZULME KARŞI DUR DEYİN’ ÇAĞRISI

İslami kesimlerin yaşanan gelişmeler karşısındaki duruşunu da değerlendiren Kaya, çok fazla sesin çıkmadığını gördüklerini, Türkiye’de demokratik çevrelerin büyük bir zulüm silindiriyle öğütüldüğünü dile getirdi.

Özellikle İslami, dindar, Kuran-i Kerim hassasiyeti olan çevreler için çağrıda bulunan Kaya, şunları söyledi: “ ‘Kendi aleyhinize bile olsa adalete şahitler olun’ der Allah. ‘Adaleti ayakta tutanlardan olun’ diyor Allah. Zulmün karşısında dilsiz şeytanlar olmamamızı bize öğütlüyor dinimiz. Tüm şartlara rağmen adalete şahit olmak zorundayız. Bir haksızlık, bir zulüm var ise burada bir zulüm var deme noktasında yerimizi tayin etmeliyiz. AKP’li olan olmayan, inancında zerre kadar İslami hassasiyet olan herkese bu çağrıda bulunuyorum. Ayetlerle yapıyorum çağrıyı. Ayet der ki: ‘Zalime asla yaklaşmayın, sonra size ateş dokunur ve zulmün karşısında sizi bir savunucu bulamazsınız’. Bunun mazereti olamaz. ‘Ya zalimin yanındasın ya ezilenin yanındasın. Baban bile olsa, oğlun bile olsa adaletin yanında olacaksınız’ der Allah.”

“İMRALI İLE GÖRÜŞMELERİN KESİLMESİ BUGÜNLERİN HESABIDIR”

Türkiye’nin içinde bulunduğu politik sürecin, bölgesel gelişmelerden bağımsız olmadığını kaydeden Kaya, yaklaşık iki yıldır İmralı ile görüşmelerin kesilmesinin tam da bu günlerin hesap edilmesinden dolayı olduğunu söyledi.

Her şeye rağmen zulmün olduğu yerde mücadelenin de olduğunu kaydeden Hüda Kaya, “Neresinden bakarsanız bakın yaşadıklarımız, 3 ay daha baskıları arttırarak, halkı aydınlatan, organize eden muhalif şahsiyeti bırakmayacaklarının işaretidir. Kendi geleceklerini garantiye almak isteyenler, planlarını yaşatmaya çalışacaklardır. Biz bu gerçekliğin farkında olarak kendi geleceğimizi, duruşumuzu iyi hesap etmeliyiz. Umutsuz değiliz, umutsuzluk mücadelenin tükenişidir. Bunu düşünmek mümkün değil. Zulüm varsa mücadele olacaktır. Yanlışa yanlış demeye devam edeceğiz" dedi.