Baluken: AKP ile huzur ve barış mümkün değil

HDP'li Baluken, AKP'nin siyasal, bölgesel ve ekonomik kriz yarattığına dikkati çekerek, "Sizin ülkeye getirdiğiniz ortamdan bir çözümün, bir huzurun, bir barışın çıkması mümkün değil" dedi.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Meclis Genel Kurulu'nda konuşma yaptı.

AKP'nin ülkeyi büyük bir bölgesel savaşın içerisine sürüklediğine dikkati çeken Baluken, "AKP de Erdoğan da çok bilinçli bir şekilde bu Meclis’in devreden çıkacağı bir rejim değişikliğini öngördüğü için hem Meclis’teki siyasi partileri hem de toplumu buna alıştırmaya çalışıyor. Savaş kararları, iç politikayla, dış politikayla ilgili temel konular bundan sonra burada tartışılmayacak, burada konuşulmayacak, burada gündemleşmeyecek. Burası adına düşünen bir üst merkez var, burası adına düşünen bir üst vesayet alanı var" dedi.

'SİYASAL, BÖLGESEL VE EKONOMİK KRİZ...'

"Bugün ülkede üç büyük kriz var. Bir: Büyük bir siyasi kriz var. İki: Büyük bir bölgesel kriz var. Üç: Büyük bir ekonomik kriz var. Siyasi kriz ne zamandan itibaren başladı? 7 Haziran seçimlerine, halk iradesine darbe yapıldığı günden bugüne kadar 80 milyon insan bir gün yüzü bile görmedi, bir gün bile rahat bir nefes almadı. 8 Haziran sabahına rahat bir nefes alarak uyanan toplum, Türkiye toplumu, 8 Haziran'dan itibaren adeta bir karabasanın saldırısına maruz kaldı. O günden bugüne Suruç katliamından, Ankara katliamından Sultanahmet'e, Atatürk Havalimanı'ndaki katliamdan, Sur, Cizre, Silopi örneğinde görmüş olduğumuz savaş konseptinin sahaya sürülmesinden, bugün Suriye'ye, Irak'a yönelik savaş tamtamlarıyla her geçen gün kendisini daha fazla hissettiren bölgesel krize kadar, Türkiye toplumu büyük bir kaos, büyük bir çatışma, büyük bir savaş ortamına sürüklendi. Bunun çok bilinçli bir tercih olduğunu bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Darbeden doğru dersler çıkarmak yerine, 15 Temmuz darbesini bir karşı darbeye çevirerek yani yapılmaması gereken ne varsa yaparak, bu ülkeye üç darbe-üç kriz kaosunu maalesef bilinçli bir şekilde getirmiş oldunuz. 7 Haziran darbesi, 15 Temmuz darbesi ve 15 Temmuz'dan sonra devreye giren karşı darbe -sivil darbe- siyasi krizi, bölgesel krizi ve ekonomik krizi beraberinde getirdi. 

'YILDIRIM'IN ÖMRÜ KISA'

Bu nedenle Meclis heyecanını kaybetmiş çünkü işlevsel değil. Burada ne tartışma yaparsanız yapın ülke adına kararlar artık başka yerden alınıyor. Buradan hangi sonuç çıkarsa çıksın, bir KHK'yla buradan çıkan irade hiçe sayılıyor. Bakın, biz defalarca iktidar partisini uyardık. Seçimde yüzde 49,5 oy almış bir Başbakanı haberi olmadan Cumhurbaşkanı görevden aldı, siz bu durumu sineye çektiniz. Birçok bakan görevden alındığını televizyondan öğrenmek durumunda kaldı, siz bu duruma seyirci kaldınız. Bunlara seyirci kaldığınızda mevcut gidişatı değiştirmek mümkün değil. Yeni Başbakanın da siyasi ömrü uzun değil, birlikte göreceğiz. Şimdi çıkıp buradan cevap verebilirsiniz ama Davutoğlu'yla ilgili de "Yakında görevden alınacak" dediğimizde aynı tepkiyi vermiştiniz. Başbakanının kendisi diyor ki 'Ben Başbakanlığı kabul ederek denetimli serbestliğe imza atmış oldum, onu kabul etmiş oldum.' Ya, bir kere böyle cümlenin kullanılması bile kendi siyasi ömrü hakkında bir itiraf niteliği taşıyor. 'Denetimli serbestlik' demek, gidip imza verip, onun karşılığında serbest olmak demektir.
Sayın Başbakan nereye imza veriyor? Her gün gidip o imza verdiği yerde bir gün imzasını aksatırsa kendi siyasi geleceğinin, siyasi ömrünün olmayacağına şimdiden Türkiye toplumunu alıştırmaya çalışıyor. Her gün imza verdiği kişiyi memnun etmediği zaman, bir gün televizyondan haberleri izleyince -ki bu çok uzun bir süre de olmayacak- birdenbire görevden alındığını bizler gibi o da öğrenmiş olacak. Siz ülkeyi bu hâle getirdiniz. Bu hâlde olan bir ülkede istikrar olmaz, çözüm olmaz, huzur olmaz, barış olmaz.

'BU ORTAMDAN ÇÖZÜM ÇIKMAZ'

Bu süre içerisinde, evrensel hukuk normlarını âdeta rafa kaldırarak her türlü hukuksuzluğu topluma kanıksatmaya çalışıyorsunuz. Bütün evrensel hukuk kriterlerinde -bakın, burada avukat arkadaşlar var- suçların şahsiliği diye bir kavram var, ortadan kaldırdınız; savunma hakkı diye bir şey var, ortadan kaldırdınız; can ve mal güvenliği diye bir kavram var, ortadan kaldırdınız; masumiyet karinesi diye bir kavram var, ortadan kaldırdınız; cezaevlerinde işkenceyi neredeyse normal, olması gereken bir prosedür olarak İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleriniz aracılığıyla topluma anlatmaya çalıştınız. Sizin ülkeye getirdiğiniz ortamdan bir çözümün, bir huzurun, bir barışın çıkması mümkün değil. 

'GİTTİĞİNİZ YOL, YOL DEĞİL'

İçeride savaş yetmedi, haydi dışarıda da büyük bir bölgesel savaşın içerisine Neoosmanlıcı hayallerle ülkeyi sürüklemek istiyorsunuz. Enver Paşa'nın o maceracı dış politikası yüz binlerce yoksul Anadolu çocuğunun ölümüne ve koca bir imparatorluğun parçalanmasına neden olmuştu, şimdi AKP'nin yaptığı şey de aynı maceracı ruhla Anadolu çocuklarını ölüme gönderip burada kendi iktidarını tahkim etme anlayışından başka bir şey değildir. Ama buradan kendi iktidarınızı tahkim etmeniz bu ülkenin hayrına herhangi bir sonuç çıkarmanızın mümkün olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Suriye'de de, Musul'da da yapmanız gereken şey bölge halklarının iradesini esas alan barışçıl diplomatik çabalara, çözüm çabalarına öncülük yapmak olmalıydı. Bunun için, içeride iç barışını sağlamış, içeride Kürt meselesini halletmiş, dışarıda da Kürtler başta olmak üzere Suriye ve Irak halkları ile onların iradesini esas alacak bir politika geliştirmiş olmanız gerekirdi. Maalesef siz bunları yapmak yerine El Nusra'yla, Ahrar el-Şam'la IŞİD'le, bilmem, ÖSO'yla, bütün dünyanın farklı bir noktadan değerlendirdiği birtakım çete yapılanmalarıyla ilişkiye girip şimdi de büyük bir bölgesel krizin içerisine ülkeyi hızla sürüklüyorsunuz. Gittiğiniz yolun yol olmadığını ifade etmek istiyoruz."