MAKALE-Utanmaz Erdoğan!

Türk devleti sadece Suriye'de DAİŞ’in destekçisi olmamıştır; Irak'ta Musul’un DAİŞ tarafından alınmasında da rolü vardır. O dönemde kendisine en büyük düşman olarak gördüğü Maliki iktidarına karşı DAİŞ’i desteklemiştir.

Demagojiyi, yalanı ve gerçekleri tersyüz etmeyi bir siyaset tarzı haline getiren Tayyip Erdoğan, utanmazlıklarına, pişkinliklerine bir yenisini eklemiştir. “DAİŞ’e karşı en etkili mücadeleyi biz verdik, DAİŞ’in balonunu biz söndürdük” deme utanmazlığını göstermiştir. Böylece tüm dünya tarafından bilinen DAİŞ’in hamisi olma algısını değiştirmeye çalışmaktadır. Dünyayı aldatamasa da Türkiye halklarını adatmaya çalışmaktadır. Ancak DAİŞ’in hamisi ve destekçisi olma algısını değiştirmesi zordur. Şu anda en fazla ilişkilendiği, her gün görüştüğü Rusya, Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının DAİŞ’i beslediğini ve halkların başına bela ettiğini çok iyi bilmektedir. Rusya; DAİŞ ve Türkiye'nin desteklediği diğer çeteler tarafından Suriye'nin yıkıma uğratıldığını çok iyi bilmektedir. Türkiye'nin politikaları Suriye'de bu düzeyde yıkım getirmiştir. Rusya ve İran, Türkiye'ye yarattığı pislikleri temizletme politikası izlemektedirler. Bunu yaparken Türkiye'nin Kürt düşmanlığını da kullanmaya çalışmaktadır.

Rusya, ABD ve koalisyon güçleri tarafından terör örgütü olarak görülen El Nusra, ilk önceleri çok açıktan Türkiye tarafından destekleniyordu. Hatta El Nusra Türkiye (Ceylanpınar) üzeri Rojava’nın Serêkanîyê şehrine saldırtılıyordu. Bunların Ceylanpınar üzeri sınırı geçerek Serêkanîyê’ye saldırdığını da tüm dünya alem bilmektedir. Türkiye'nin desteklediği El Nusra’nın önemli bölümü DAİŞ saflarına geçmiştir. AKP iktidarı MİT eliyle El Nusra’nın önemli bölümünün DAİŞ’e geçmesini sağlamıştır. Tel Abyad (Girê Sipî) YPG ve YPJ güçleri tarafından alınana kadar Akçakale DAİŞ’in en önemli lojistik gücü ve cephe gerisi olmuştur. DAİŞ’in elinde olduğu müddetçe rahatsız olmayan AKP iktidarı, Tel Abyad (Girê Sipî) Kürtlerin eline geçince kıyamet koparmıştır.

Türk devleti sadece Suriye'de DAİŞ’in destekçisi olmamıştır; Irak'ta Musul’un DAİŞ tarafından alınmasında da rolü vardır. O dönemde kendisine en büyük düşman olarak gördüğü Maliki iktidarına karşı DAİŞ’i desteklemiştir. Musul’u DAİŞ’e teslim eden Sünni Musul valisinin sonunda Türkiye'nin en iyi dostu olması, Irak El Kaidesi, yani DAİŞ’le ilişkisi nedeniyle Irak'ta idam kararı verilen Tarık Haşimi’nin Türkiye'de ağırlanması, Türkiye'nin DAİŞ’le dolaylı ve direkt ilişkisini ortaya koymaktadır. DAİŞ ele geçirdiği yerlerde esirlerin kafasını keserken, yakarken, Musul’daki Türk konsolosa ve yetkililere misafir olarak yaklaşmış, daha sonra Türkiye'nin elindeki DAİŞ’liler karşılığında konsolos ve çalışanlar serbest bırakılmıştır. DAİŞ Türkiye'yi otoban olarak kullanılırken Türk polisi ve yargısı dünya karşısında DAİŞ’i destekleyen konumda gözükmemek için bazı DAİŞ’lileri yakalamak zorunda kalıyordu. 35 civarında konsolosluk görevlisinin bırakılması karşılığında bunlar da DAİŞ’e teslim edilmiştir. AKP iktidarı DAİŞ’le bu pazarlığı dünyanın gözü önünde yapmış, konsolosluk görevlileri Tel Abyad (Girê Sipî) üzerinden Akçakale’ye, yani Türkiye'ye teslim edilmiştir.

Avrupa’dan, Rusya’dan ve dünyanın birçok yerinden gelen DAİŞ’liler Türkiye üzerinden Suriye'ye aktarılmışlardır. Özellikle Urfa ve Antep DAİŞ’lilerin aktarılma merkezi haline gelmiştir. Türkiye bu geliş gidişlere o kadar göz yummuştur ki, tüm dünya bunu açık biçimde görmüş ve ifade etmiştir. Bu gerçekliğin üstünü örtmek için DAİŞ’lilere karşı planlı operasyonlar yapılmış ve bazıları cezaevine atılmıştır. Bunlar tamamen dünyayı aldatmak için yapılan operasyonlar olmuştur. Türkiye isteseydi sınırdan tek bir DAİŞ’linin geçmesine izin vermeyebilirdi. Ama binlerce DAİŞ’liyi Türkiye sınırlarından Suriye'ye aktarmıştır. Türkiye DAİŞ’in dünyaya açılan tek penceresi olmuştur. Bu nedenle Türkiye ile DAİŞ arasında zımni bir anlaşma, ilişki ve dostluk oluşmuştur. Sınırda Türk askerleriyle DAİŞ’lilerin sıcak ilişkileri defalarca görüntülenmiştir.

Türkiye yıllarca DAİŞ’e destek oldu. DAİŞ’i bir politik enstrüman olarak kullandı. Ancak DAİŞ Kobanê’de bozguna uğrayınca, Tel Abyad’tan çıkarılınca, Tıl Hemis, Hesekê, Şedadê, Hol, Abdul Aziz dağı ve birçok yer DAİŞ’in elinden alınınca Türkiye bu defa beslediği DAİŞ’i bir pazarlık konusu yapmaya başladı. Beslediğini pazarlayarak satmaya yöneldi. DAİŞ’in baş aşağı gittiğini gördü. DAİŞ’in Kürtler tarafından yenilgiye uğratılmasının Kürtlerin pozisyonunu güçlendireceğini görünce, kendisinin de DAİŞ’e karşı olduğunu göstermek istedi. Bunu da Cerablus üzeri yapmak istedi. Çünkü Cerablus’un Kürtler tarafından alınmasını istemiyordu. Cerablus’a girerek QSD güçlerinin orada hakim olmasını engellemeyi hedefledi. Bu nedenle Halep’te beslediği güçleri pazarlama karşılığında Cerablus’a girdi. DAİŞ Türkiye ile ilişkili olduğu için Cerablus’ta direnmeden geri çekildi. DAİŞ de Cerablus’a Kürtlerin değil, Türkiye'nin girmesini tercih ederek direnmeden geri çekildi. Türkiye QSD güçlerinin Minbic’i DAİŞ’ten temizlemesi ve Bab’a doğru yönelmesini görünce Bab’ı ele geçirme harekatı başlattı. DAİŞ Türkiye'nin anlaşmayı bozduğunu düşünerek Bab’ta 50-60 askerin ölümüyle sonuçlanan bir direnme gösterdi. Ancak DAİŞ’liler buradaki binlerce gücünü QSD’ye karşı direnmek için Reqa ve Tabqa’ya çekti.

Türkiye Cerablus ve Bab’a DAİŞ’e karşı olduğu için değil, Kobanê ve Efrîn’in birleşmesini engellemek için girmiştir. Ne zamanki DAİŞ’in yenilgiye uğratılacağı anlaşılıp Kürtlerin güçlendiği görülünce, o zaman DAİŞ’e karşı olduğunu söylemeye başlamıştır. Ancak sürekli Kürtlerin ve QSD güçlerinin DAİŞ karşısında yenilmesini beklemiştir. Ahmet Davutoğlu DAİŞ için ‘öfkeli gençler’ demişti. Tayyip Erdoğan, Kobanê’nin DAİŞ’in eline geçmesi için DAİŞ’e her türlü desteği sunmuş, Kobanê Kürt değil, Arap’tır, orası da düştü düşecek, demişti. Kobanê düşmeyince Kürtlerin DAİŞ’e karşı mücadelesi her yerde Kürtleri güçlendirince Amed, Suruç ve Ankara’da DAİŞ’i Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin üzerine sürmüştür. Kürtleri ve demokrasi güçlerini DAİŞ aracılığıyla sindirme politikasına yönelmiştir. Sadece bu eylemler bile DAİŞ’le Türkiye arasındaki ortaklığı gözler önüne sermiştir.

DAİŞ Şengal’e saldırınca sesini çıkarmayan AKP iktidarı, Şengal YBŞ güçlerinin eline geçince Şengal’i hedef yapmıştır. DAİŞ Şengal’deyken rahatsız olmayan ve Şengal’e yönelik bir saldırı yapmayan AKP iktidarı, Şengal’de YBŞ güçlerine saldırmıştır. Ancak Şengal’in yakınındaki DAİŞ alanlarına tek bir bomba atmamıştır.

DAİŞ’e karşı mücadeleyi esas olarak Kürtler vermiştir. Kürtler DAİŞ’e karşı savaşırken, DAİŞ’in en iyi müttefiki, destekçisi ve koruyucusu AKP iktidarı olmuştur. Kürtler binlerce Kürt gencini DAİŞ’e karşı savaşta şehit vermiştir. Sadece Kobanê’de binden fazla şehit vermiştir. DAİŞ Kobanê’de yenildikten sonra Reqa üzeri Kobanê’ye sızarak 300 civarında sivili katletmişti. Özcesi Kürtler büyük bedel ödeyerek DAİŞ’i yenilgiye uğratmışlardır. DAİŞ’i kimin desteklediğini, kimin yenilgiye uğrattığını tüm dünya bilmektedir. Tayyip Erdoğan ne kadar utanmazlık ve pişkinlik yaparsa yapsın, bu gerçeği değiştiremeyecektir.

AKP iktidarının DAİŞ’le işbirliğinin birçok belgesi vardır. Bundan sonra daha fazla bulgular ve belgeler ortaya çıkacaktır. Ne kadar gerçekleri çarpıtmaya çalışırsa çalışsın Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı DAİŞ’e verdiği destekten dolayı mutlaka yargılanacaktır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika