Karayılan: Türk devleti Efrîn’de yenildi

“6 günlük Efrîn direnişinde Türk devleti yenilmiştir” diyen PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan, Efrîn’de insanlık onurunun faşizm ve işgalcilik karşısından kazandığını söyledi.

Ronahi TV’de yayınlanan özel programa konuk olan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Giremeyince şimdi de ‘sınırda güvenlikli bölge oluşturalım’ diyorlar. Ama bu tarihi direnişi gösterenler 10 km değil, sınırdan 1 km dahi içeri girmelerine izin vermeyeceklerdir. Bu onların hakkıdır. Savaş sahasında bu kahramanlığı gösterenlerin gözleri önünde kimse gelip topraklarını işgal edemeyecektir” dedi.

Efrîn direnişi için seferberlik ilan edildiğini de söyleyen Karayılan şunları belirtti: “Onun için tüm Arap, Kürt, Süryan, Ermeni gençleri bu seferberliğe katılmalıdır. Herkes yönünü Efrîn’e dönmeli ve gidip direnişe katılmalıdır. Oraya gidemeyenler oldukları yerde bu direnişi büyütmelidirler. Seferberlik ilanından sonra birçok kesim cephede savaşa katılmak için talepte bulunmuş, başvuru yapmışlar.”

Karayılan ayrıca gündemdeki Soçi toplantısına da değinerek, şöyle konuştu, “Eğer Soçi toplantısına gideceklerse o zaman herkes gitmelidir. TEV-DEM, kantonların yönetimi biz gitmiyoruz deseler sadece ENKS giderse bana göre yanlış olur. Ben taraflara şu çağrıyı yapıyorum. Gideceklerse iki taraf birlikte gitsinler. Gitmeyeceklerse de iki taraf birlikte gitmemelidirler” dedi.

Karayılan’ın Ronahi TV’ye verdiği röportajın detayları şöyle:

Sayın karayılan Türk devleti 6 gündür Efrîn’e yönelik işgal saldırısı başlatmış durumda. Siz 6 gündür süren işgal saldırısı ve Efrîn halkının ortaya koyduğu direnişi nasıl görüyorsunuz?

Şimdi başlangıçlar önemlidir. Bu savaş açısından da geçerli bir durumdur. Şimdi 6 gündür Türk devletinin Efrîn işgal saldırılarına karşı QSD, YPG ve halkın direnişine baktığımızda bu savaşın fotoğrafı net olarak ortaya çıkmış oluyor. Büyük bir direniş var. Çağın en büyük silah teknolojisine karşı bir direniş söz konusudur. Bu, Efrîn halkımızın ve savunma güçlerinin şahsında onur duyulacak bir durumdur. Tüm Kürt halkı açısından da onur duyulacak bir şeydir. 6 gündür Türk işgalciliği tüm kara ve hava teknolojisine rağmen hiçbir sonuç alamadı. Bu çok değerli bir direniştir. Sadece Efrîn hatta sadece Kürt halkı içinde de değil, tüm bölge halkları, demokrasi güçleri için büyük bir şeydir. Bunun çok önemli sonuçları da olacaktır.

Efrîn’de çağın silah teknolojisine karşı insan iradesinin direnişi var. Bu tüm insanlık için gurur ve onur duyulacak bir şeydir. Bu direnişi gerçekleştiren kahramanları hareketimiz adına saygı ile selamlıyorum.

Onlar orada Kürt halkı ve tüm demokratik güçler adına savaşarak direniyorlar. Bu direnişlerini saygıyla selamlıyoruz. Yine kahraman Efrîn halkımız faşist Türk devlet işgalciliğinin saldırılarından korkmadan direniyor. Belki şehit verdi, ama göğsünü gere gere direnişini geliştirdi. Savaş sahasında yürütülen büyük direniş işte halkın bu direnişinin de sonucudur. Dolayısıyla saygıyla selamlıyor mücadelelerinde başarılar diliyorum.

Orada direniş güçlerinin 6 gündür yürüttükleri direniş mücadelesi Efrîn zaferinin zeminini kesin olarak oluşturmuştur. Başta da belirttim. İlk adımlar çok önemlidir. İlk adımda Efrîn direnişi kazanmıştır. Türk işgalciliği kırılmıştır. Planları kaybetmiştir. Onun için toplanıp planlarını yeniden gözden geçiyorlar. Diplomatik girişimler başlattılar. Çünkü kaybettiler. Hatırlayalım, Erdoğan bir haftada her şey hallolur diyordu. İlk günkü mitingde şimdi uçaklarımız vuruyor, onlar da kaçıyor diyordu. Ortalığı velveleye verip, yarattıkları gürültü içinde halkımızı şok ederek, korkutarak sonuca gitmek istediler. Ama tüm dünyanın şahitliğinde halkımız çok sakin, kendine güvenen şekilde yaklaştı ve onların tüm bu tehditlerini boşa çıkardı. Çok değerli bir direniş geliştirdi. Bu şekilde zaferin alt yapısını oluşturdu. Ben inanıyorum ki bu temel üzerinden zaferi de yakalayacaktır.

YPG-YPJ’nin Efrîn’deki direnişine baktığınızda nasıl bir sonuç görüyorsunuz?

Biz Türk devletinin gücünü biliyoruz. Daha önce de bir programda dile getirmiştim. Öyle zafer yaratacak güçleri yoktur. Tekniği çok kullanıyorlar, kendilerini çok övüyorlar. Ama özde o kadar da güçlü değiller. Düşmanımızı çok küçük görmek gibi olmasın. Bu doğru bir şey de olmaz. Ama bu ordu da öyle girdiği her yeri fethedecek bir ordu da değildir.

Bir de tabi bu kendilerine Özgür Suriye Ordusu diyen çeteler var. Bunlar satılık güçlerdir. Satın alınmışlar. Öyle güç falan da değiller. Eğer kendilerini satmış olmasalardı o zaman neden işgalci bir güçle Suriye toprağına saldırırlardı ki? Onun için onların öyle savaşacak gücü de yok. Ama tabi düşmandır. Düşmanımızı çok da küçük görmemeliyiz. Fakat bu 6 günde bizim yorumlarımız gerçek oldu. Türk ordusu elindeki teknolojiye rağmen karadan savaş meydanında bir şey yapamadı. Çünkü gerilla savaşında bu ordu kırılmıştır. 35 yıldır yürüyen savaşta kırılmışlar. Onun için nereye saldırırsa alır biçimindeki bir düşünce de doğru değildir. O güçleri yoktur. Yıllardır yürütülen savaşta kurtarılmış bölgeler oluşturuldu ve halen de giremiyorlar. Onun için hakikat budur, diyorum. Fakat bunun yanında dehşet bir propaganda yapıyorlar. Belki de bazıları bu propagandanın etkisinde kalanlar oluyor. Türk ordusu NATO’nun ikinci büyük ordusudur, her şeyi başarır diyenler yanılıyorlar.

Yani kendilerini olduklarından farklı mı gösteriyorlar?

Kesinlikle öyledir. “Bir Türk dünyaya bedeldir” diyorlar. Bu nasıl oluyor. Haksız konumdalar. Yalan konuşuyorlar. Yalan üzerinden var oldukları, haksız oldukları için sonuç alamayacaklar. Medyaları büyük başarı göstermiş oldukları propagandası yapıyorlar. Nerede başarı elde ettiler. Halen cenazeleri YPG’nin elindedir. YPG’nin yaptığı açıklamalara göre Türk devleti ve çetelerinin yüzlerce ölüsü var. Ama onlar bunu gizliyorlar. İnkar ediyorlar. Zaten bu yalan tarzına da alışmışlar.

Burada bir şey söylemek istiyorum. Türk basını, askeri sürekli olarak ilerlediklerinin propagandasını yapıyor. Hatta bu ilerleyişin de sürdüğünü söylüyorlar. Ama hakikat böyle değildir. Qestele de bir tepe var. Bursele diyorlar. 6 gündür orayı almaya çalışıyorlar. Ama alamıyorlar. Bu propagandaları yalandır. Buna karşı Kürt basını da bir metre dahi ilerlemediklerini söylüyor. Hakikaten de gerçeklik budur. Şimdiye kadar öyle kayda değer bir ilerleme sağlamamışlar. Ama şunu bilmek gerekir. Savaşta ileri gitmek ya da geri gitmek değildir. Hatta bana göre QSD, YPG onları içlerine çekerek ezmelidir. Zaten bazı yerlerde böyle yapıyorlar. Mesela Hemamê köyü ve diğer bazı köylerde onları içeri çekip sonradan vurup hepsini oradan çıkarıyor. Bu da YPG’nin taktik ustalığını gösteriyor. Savaş meydanında düşmanı içine çekip sonra ezmeyi esas alan bir güç karadan başarı sağlar. Bu taktiği geliştirmesi ve yürütmesi için de sınırda mevzi savaşını çok fazla uygulamamalıdır. Bu her zaman öyle olacak değildir. Elbette savunacaklardır. Benim izlediğim kadarıyla iyi bir taktik uygulanıyor.

Efrîn ve diğer halkımız bilmeli ki, bunlar biraz ilerleseler bazı köyleri, nahiyeleri alsalar da bu onların başarısı değildir. Hatta Efrîn kentinin sınırına dahi gelseler bu onların başarısı değildir. Bu 6 günün gösterdiği gibi, bunlar kaçınılmaz olarak kırılacaklar, kaybedecekler. Kobanê’de 290 köy müydü neydi aldılar. O zamanda çetelerin içinde Türk askerleri vardı. Türk ordusunun özel askeri güçleri DAİŞ çetelerinin içinde yer alıyorlardı. Bunu çok iyi biliyoruz. Gelip tüm köyleri ve kentin yüzde 90’nını aldılar. Sonuçta zafer kimin oldu? Tabi ki Kobanê’nin oldu. Onun için sakin olmak gerekir. Bazı kolları gelebilir. Gelsinler de. Ama zaferin Efrîn direnişinin olduğu, olacağı netleşmiştir. Bu savaşçılar bu usta taktikleri ile başarıyı garantileyeceklerdir. Girdikleri hiçbir yerden çıkamayacaklar. Sonuçta kaybeden onların olacağı onların kaybedecekleridir. Onun için öyle ilerleyişlerinden korkmamak gerekir. Taktik gereği önleri açılıp içeri girmelerine izin verilebilir. Bu daha güçlü darbe için de gerekli bir taktiktir. O açıdan öyle bir hattı savunma yerine büyük zafer stratejisini esas almak gerekir. Benim izlediğim kadarıyla Kurmanc Dağı komutanlığı da bunu ön görüyor. Bunu bence daha da geliştirmelidirler. Öyle her türlü koşulda sınırı koruma değil, sona, zafere kilitlenmek gerekir. Halkımız da böyle yaklaşmalı. Yerini terk etmemelidir. Zaten halkımızın soğuk kanlı duruşu zafer yaratır.

Herkeste olduğu gibi ben de izliyorum ve bu zaferin kesinliğine mutlak olarak inanıyorum. 6 günlük kutsal direniş zafere doğru yürüyor. Çünkü bunun sağlam temeli atılmıştır.

Burada önemli olan şudur. Bu zafer onuru sadece Efrîn için değil, tüm Kürt halkı için bir şereftir, onurdur. Tüm bölge halkları ve hatta Türkiye halkı için de bu direniş büyük bir sonuç yaratacaktır. Çünkü bu soykırımı hedefleyen bu faşist ordu yenilgiye uğratılırsa bu halkların özgür iradesinin sembolü olacaktır. Efrîn direnişi tüm insanlık onurunu temsil ediyor, büyük anlam taşıyor. Onun için her şeyden önce Efrîn halkımız ve oradaki savunma güçleri bu gerçeği iyi görmelidirler. Çünkü orada bir tarih yazılıyor. Bu çok değerlidir ve bununla da sonuca gidilecektir.

Bu ayın sonucunda Soçi toplantısının yapılacağı söyleniyor. TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelil de bu koşullarda bu toplantıya katılmayacaklarını söyledi. Şimdi savaşın bu raddeye ulaştığı bir durumda Soçi çözüme ne kadar sonuç alır? Sizce bu toplantıya yaklaşım ne olmalı sizce?

Kuşkusuz çözüme dönük tüm girişimler değerlidir. Suriye sorunlarını çözümü gereklidir de. Suriye halkları bu savaştan çok fazla zarar gördüler. Suriye’nin birçok kenti yıkılıp gitti. O açıdan çözüme dönük tüm çabalar insanidir, değerlidir. Desteklemek gerekir. Suriye topraklarında ve Rojava’da barış ortamı oluşmalı. Rojava’da Suriye’nin bir parçasıdır. Onun için bu çerçevede gelişen çabalar önemlidir.

Rusya’nın öncülüğünde Soçi’de yapılması planlanan toplantı da önemlidir. Çözümde rol sahibi olabilir. Fakat Türk devletinin Soçi toplantısından önce gelişen saldırıları bölgedeki barışı baltalıyor. DAİŞ’e karşı savaşı provoke etti. Ama soğuk kanlı yaklaşmak gerekir. Hemen oyuna, provokasyona gelmemek gerekir. Belki sayın Aldar Xelil öyle demiştir. Ama bana göre protesto edilmemelidir. Gitmemek gibi bir tutuma girilmemeli. Tam bilgi sahibi değiliz. Takip ettiğimiz kadarıyla bazı tartışmalar yürütülüyor. Umarım Soçi toplantısı sonuç alır. İyi de olur. Ne tartışılıyor ne oluyor bilemiyorum. Ama dünyada bir yandan savaşın olduğu bir yanda da toplantıların olduğu görülmüştür. Onun için çok tepkisel yaklaşmamak gerekir. Ama dediğim gibi nasıl yaklaşacaklarını yine onlar kendileri bilirler.

Şu hakikati unutmamak gerekir. Herkes kendi çıkarlarını esas alır. Her devlet çıkarlarına göre hareket eder. Bu büyük devletler de kimsenin kara kaşına aşık değiller. Kendi çıkarlarına aşıktırlar. Çıkarları neyi gerektiriyorsa öyle davranıyorlar. Kuzey Suriye yöneticileri de kendi çıkarları gerektiriyorsa bence katılmalıdırlar. Tabi prensip esas alınmalı ama çıkarları da gözetmek gerekir.

Şimdi burada bir başka hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Şimdi böylesi tarihi dönemlerde Kürtler birlik olmalıdırlar. Mesela şimdi Rojava bu kadar gündemdedir. Eğer Soçi toplantısına gideceklerse o zaman herkes gitmelidir. TEV-DEM kantonların yönetimi biz gitmiyoruz deseler sadece ENKS giderse bana göre yanlış olur. Ben taraflara şu çağrıyı yapıyorum. Gideceklerse iki taraf birlikte gitsinler. Gitmeyeceklerse de iki taraf birlikte gitmemelidirler. Eğer ENKS böyle bir tutum içine girerse o zaman aralarındaki soğukluk da kısmen geçmiş olur. Belki de ilerde bir araya gelip sorunlarını çözüp birlikte de hareket edebilirler. Ama eğer ENKS kanton yönetimleri, savaş cephesinde olanlar gitmezlerse de biz gideriz deseler o zaman aralarındaki uçurum derinleşir. Artık bir daha bir araya gelemezler. Peki bunu kim istiyor. Bunu Erdoğan istiyor. Kimdir bu Erdoğan? Günümüzün Saddam’ıdır. Kürt düşmanı bir faşisttir. Ona göre gitmemek gerekir. Ama eğer ENKS gidecek olursa, bu Erdoğan’ın talimatını dinliyorlar anlamına gelir. O zaman da bazı şeyler söylenecektir. Onlar için Erdoğan’ın taraftarı, adamı denilecektir. Biz böyle bir aşamaya varılmasını istemiyoruz. Böylesi hassas süreçlerde sorumlu davranmak gerekir. TEV-DEM, Kantonlar ve ENKS adına karar sahibi olanlar bu gerçeğe göre yaklaşım geliştirmelidirler. Herkes bu süreçte birlik halinde olmalıyız diyor. Bakın Türkiye’de AKP-MHP-CHP hepsi birlik olmuş durumdalar. Peki biz neden parçalı duralım? Biri savaşta olsun diğeri de bu geçeğe rağmen Kürtler adına toplantıya gitsin? Bu nasıl olur. Böyle olmamalı. Dilerim taraflar bu konuda daha duyarlı ve uyanık yaklaşırlar. Ortak tutum sahibi olurlar.

Biz gitmesinler demiyoruz. Kendi aralarında tartışsınlar. İmkan varsa, gitseler iyi olur. Ama gidilmeyecekse de birlikte gitmesinler.

Kürt örgütleri biz Kürt toplumunun çıkarlarını savunuyoruz diyorlarsa o zamanda çıkarların gerektirdiği tutuma sahip olmalıdırlar.

Türk devletinin yöneticileri her dakika açıklamalar yapıyorlar. Ama bu açıklamalar da kendi içinde çelişkili. Özellikle Efrîn saldırısında bu çok daha fazla ortaya çıktı. Şimdi Türk devleti Efrîn saldırısı için özellikle ‘biz Kürt halkına karşı bir operasyon yapmıyoruz, sadece YPG’ye karşı operasyon yapıyoruz’ diyorlar. Bu ne anlama geliyor? Ne için böyle bir ayrıştırmaya gidiyorlar?

Türk devleti faşist siyasetini, Kürt karşıtı siyasetini gizlemeye çalışıyor. Onun için de çok fazla yalan konuşuyorlar. Tüm yöneticileri, başbakan, cumhurbaşkanları açık bir şekilde yalan konuşuyorlar. Dikkat edin, Efrîn Suriye içinde savaşın olmadığı, güvenlik ve huzurun olduğu bir bölgedir. Bir milyona yakın insan orada yaşıyor. Orada Kürt halkı var. Savaştan kaçıp gelen Arap, Türkmen ve diğer halkların gelip sığındığı bir huzur ortamı var. Türk devleti benim güvenliğim tehlikede diyor. Bana dönük tehlike var diyor. Bir yıl içerisinde bize dönük 300 küsur saldırı olmuş diyorlar. Bu külliyen yalandır. Oraya gidip araştırmak isteyenler bunu daha net şekilde yerinde görebilirler. Oranın yönetimi bu konuyu daha iyi bilir. Tek bir mermi dahi Türk devletine sıkılmış değildir. Tamamen sükunetin olduğu bir yer. Ama onlar bunun aksini söylüyorlar. Bize dönük tehlike var diyorlar. Onun için saldırmak zorundayız diyorlar.

Reyhanlı’ya top atışları yapıldı. YPG ile Reyhanlı arası 17 km’dir. Ama havan topları 12 km gidiyor. Peki nasıl ulaştı. Bildiğim kadarıyla CHP’li biri de bunu deşifre etmişti. Diğer tarafta Kilis’e de tam da cemaatin namazda olduğu bir anda top atıp bazı kişileri yaraladılar. Bir ya da iki kişi de yaşamlarını yitirdiler. Yine bir eve top attılar. Dünyayı bunlarla kandırmaya çalışıyorlar. Bununla saldırılarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Buna karşı YPG-QSD yetkilileri de biz kesinlikle Türkiye tarafına, sivillere atmıyoruz, diyorlar. İspatı da YPG toplarının Reyhanlı’ya ulaşamıyor olmasıdır. Bu durumda insanın aklına ne geliyor? Bundan bir süre önce Türk genel kurmaylığı ile MİT müsteşarlığı arasında bir toplantı yapılmıştı. MİT müsteşarı orada ne demişti, 4 kişiyi Suriye tarafına gönderip oradan bizim tarafa birkaç füze attırıp, bunu da bize saldırı var deyip saldırı gerçekleştirebiliriz, diyordu. O zaman Suriye üzerine konuşuyorlardı. Yani bunlar senaryo oluşturuyorlar.

Türkiye’ye dönük saldırı olduğu tamamen yalandır. Efrîn barışın ve huzurun olduğu bir yerdi. PKK orada diyorlar. PKK orada yok. Oranın halkıdır orada olan. Büyük bir yalandır bu söyledikleri. Bazı güçler, taraflar da kaygılarımız var diye açıklama yapıyorlar. Nedir kaygıları, Türkiye’ye dönük ne gibi bir tehlike oluşturuyor Rojava. Türkiye’nin tehlike, tehdit olarak gördüğü Kürtlerin Rojava’da statü kazanması ihtimalidir. Bu neden tehlikelidir. Türk devletinin kaygılarının temelinde yatan faşizmdir. Kürt düşmanlığı var. Ama o devletlerin temsilcileri, biz Türk devletinin kaygılarına anlam veriyoruz, diye açıklama yapıyorlar. Bu baştan yanlış bir yaklaşımdır. Tüm dünya devletleri, halkları bilmeli ki, Türk devleti bir tas suda fırtına koparıyor. Ortalıkta olmayan bir şeyi var gibi gösteriyor. Bu büyük bir yalandır. Türkiye’ye yönelik hiçbir tehdit yoktur. Böyle bir şey yoktur. Yalana dayalı senaryolar oluşturup dünyaya yayıyorlar. Şimdi bazı devlet yetkilileri de biz kaygılarına anlam veriyoruz, diye açıklama yapıyorlar. Burada anlam verilecek bir durum dahi yoktur. Açık bir şekilde Rojava Kürtlerinin hiçbir hak sahibi olmamalarını ve köle olmalarını istiyorlar. Sonra da işte bu kaç gündür biz Kürt karşıtı değiliz, diyorlar.

Erdoğan daha önce kendisi çıkıp, biz hiçbir zaman bir Kürt koridorunun oluşmasına izin vermeyeceğiz, diye açıklama yaptı. Şimdi de Binali Yıldırım çıkıp, kim böyle derse alçaktır, diyor. Ama senin başkanın kendisi bunu söyledi. Farkında olmadan kendi başkanına alçak diyor. Bir de sizin TV’leriniz var. Yorumcularınız var. Hepinizin açıklamaları var. Tüm konuşmalarınızın başında ve sonunda Kürtlerin statü sahibi olmasına izin vermeyeceğiz, bir Kürt koridoru olmayacak diyorsunuz. Açık şekilde Kürt karşıtlığı yapıyorsunuz.

Erdoğan ve Türk devleti Efrîn’de “teröristler” var deyip saldırı geliştirdi. Bunun için neler söylemek istersiniz?

Tırnak içinde söylüyorum. Efrîn’de terör falan yok. Orada barış ve huzur vardı. Türk devleti kendisi oraya şiddet ve terör götürüyor. Eğer terörden söz edilecekse AKP’nin teröründen söz edilebilir. Neymiş üzerlerinde tehlike varmış. Katiyen yalandır. Bu saldırı Efrîn halkına, tüm Kürt halkına dönük bir saldırıdır.

Daha önce askeri güçlerini Güney Kürdistan sınırına getirip ‘referandumu mutlaka önlemeliyiz’ dedi, ‘Güney Kürdistan federasyon yönetimi geri adım atmalı’ dediler. Erdoğan kendisi, eğer geri adım atmazlarsa bir gece ansızın gelirim, dedi. Erdoğan bunu söyledi ve Kürtlere hakaret ettiler. Irak devletini Kerkük’e saldırı gerçekleştirip almaya zorladılar. Şimdi de Kerkük’ü Güney’den aldık, Güney halkının moralini düşürdük, Efrîn’i de alalım Kürtlerin aklını başlarına toplamasını sağlayalım ki ne Güney’de ne Rojava ne Kuzey ne de Rojhılat’ta hiçbir şekilde hak sahibi olmasınlar. Tek amaçları budur. Efrîn’i alacağız, işgal edeceğiz, kimse orada statüden söz etmesin, diyorlar. Tüm mesele budur.

Burada şunu söyleyeyim, dünya Erdoğan’ın bu gerçekliğini görmelidir. Bu saldırganlığını görmeli tutum sahibi olmalıdır. Bu barbarlığını görmelidirler. Bunu göreceklerine, biz Türk devletinin kaygılarına anlam veriyoruz, diye açıklama yapıyorlar.

Herkes kendi çıkarına göre siyaset yürütüyor. Ama bence biraz da ahlaki tutum almak, gerçekleri olduğu gibi masaya koymak gerekir. Bunlar senaryo hazırlıyorlar. Ama bu savaş Kürt halkına karşı yürütülen bir savaştır. Sadece Efrîn değil, tüm Kürt halkına karşıdır. Efrîn’i alıp Kürt halkının moralini bozmak istiyorlar. Kürt halkının bu tarihi dönemde hiçbir gelişme sağlamaması, adım atmaması için Kürt halkının iradesini kırmak istiyorlar. Tüm mesele budur. Onun için insanın zoruna gidiyor. Aslında tüm Kürt halkının zoruna gitmelidir. Elbette hepimiz bu direnişin yanında yer alacağız. Bu hepimizin görevidir. Kürtlerin elinden ne geliyorsa onu yapmalıdır. Çünkü bu tüm Kürt halkının iradesine, onuruna yönelik gelişen bir saldırıdır. Sadece Kürtler de değil, demokrasiden yana tüm Suriyeliler, Türkiye’deki demokratik tüm kesimler bilmeli ki, onların da geleceğine dönük bir saldırı yapılıyor. Eğer Türk devleti Efrîn’i alırsa, o zaman diyecek ki, rejim gitsin. Rejimin yerine de örgütlediği çeteleri yönetim yapacak. Onun için rejim mevcut durumdan rahatsızdır. Eğer Türk devleti Efrîn’i alırsa Halep C harfi şeklinde sarılmış olur. Artık Türk devleti oradan çıkmaz. Rejim düşsün, her şey benim istediğim gibi olsun diyecek ya da ben çıkmam diyecek.

Zaten Erdoğan, ‘biz oraya girersek ne zaman çıkacağımıza da biz karar vereceğiz’ diyordu.

Evet, doğru.

Ama işte şimdi giremiyor. Bütün mesele budur. Böyle olunca tartışmalara girmişler. Efendim 10 km, 30 km gireceğiz diyorlar. Bu 30 km meselesi de Efrîn üzerinden bir kelime oyundur. Kuzeyden 30 km, güneyden 30 km, doğudan Azez tarafından da 30 km gelirse zaten Efrîn kalmaz. 30 km demek tüm Efrîn’i almak demektir. Bahçeli Erdoğan’la ortak niyetlerini dillendiriyor. ‘Efrîn tümden yıkılmalı, oradaki tüm savaşçılar yakılmalı’ diyor. ‘Efrîn bizim için şeker, Minbic de bunun üzerin yudumladığımız çay gibidir’ diyor. Bunların niyeti budur. Fakat giremeyince şimdi de sınırda güvenlikli bölge oluşturalım diyorlar. Ama bu tarihi direnişi gösterenler 10 km değil, sınırdan 1 km dahi içeri girmelerine izin vermeyeceklerdir. Bu onların hakkıdır. Savaş sahasında bu kahramanlığı gösterenlerin gözleri önünde kimse gelip topraklarını işgal edemeyecektir.

Türk devleti alttan alta böyle bir gayrete girmişlerdir. Belli ki üzerlerinde uluslararası alanda bir baskı oluşuyor. Onun için bir yandan ‘biz Kürtlere değil, teröre karşıyız’ diyorlar, bilmem ‘orayı işgal değil güvenlik istiyoruz, koridor da olabilir’ diyorlar. Bu da yaşadıkları yenilgiyi kendilerinin de gördüğünü ortaya koyuyor. Yenilgileri artık gizlenemeyecek durumdadır. Bu şekilde görüntüyü kurtarmaya çalışıyorlar. Ama artık hakikati gizleyemezler. Onun için biz Kürtler ve bölgedeki tüm demokratik güçler Türk devletinin bu işgalciliğinin bölgenin geleceğine dönük büyük bir tehlike olduğunu görmeliyiz. Bu saldırı tüm Kürtlere yöneliktir. Saldırı yapıyor ki karşıdan cevap gelsin ki, sonra da buna dayanarak bakın bana saldırı var diyebilsin. Qamişlo’da, Serêkanîyê’de evlere böylesi saldırılar yaptılar. Bu Türk devleti beladır. Kürt halkına karşı açıktan bir terör yürütüyor. Bunu da bizler kabul etmeyeceğiz. Onun için biz Kurmanc Dağı’nda yürütülen kahramanca savaşı çok anlamlı buluyoruz. Çok değerlidir. Onlar hepsi Efrîn evlatlarıdır. Bu halkın hepsi direniyor. Kimisi elde silahla kimisi farklı şekillerde. Hepsi fedaidir. Bugün Efrîn’de fedai bir halk faşizme karşı direniyor. Şerefiyle, onuruyla direniyor. Dünya bu hakikati görmek zorundadır. Türk devletinin barbarlığını onaylama ya da üzerini örtme çabası içinde olmamalıdır. Aksine herkes bu barbarlığa karşı durmalıdır. Nasıl ki Kürt halkının bu barbarlığa karşı direnmesi gerekiyorsa, tüm dünya halkları, demokrasiden yana herkes bu barbarlığa karşı durmalıdır.

Efrîn için seferberlik çağrısı yapıldı. Halkın bu seferberliğe katılışını, geliştirilen direnişi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Efrîn halkının duruşu, mücadelesi kahramancadır, şerefli bir duruştur. Bu tanımlama bile yetersiz kalıyor. Eğer halkımız Efrîn’de bu direnişini sürdürürse zafer kesindir. Saldırılar nasıl olursa olsun bu böyledir. Sorun sadece Efrîn halkı ya da Türk devleti değildir. Dünyanın hepsi şimdi orayı izliyor. Dünyanın tüm güçleri devrededir ve herkesi ilgilendiren bir durumdur. Suriye’de yaşanan savaş 3. Dünya Savaşıdır. Dolayısıyla Efrîn’de yaşanan da küresel bir şeydir. Onun için Efrîn halkımız korkmamalıdır. Türk devleti öyle gelişi güzel halkı bombalayamaz. Halkı korkutmak istiyorlar. Onun için halkın olduğu yerlere yakın yerlere vuruyorlar. Bazı yerlerde de direkt halkı hedef alıyorlar. Bundan dolayı halktan şehit düşenler de oldu. Bunlar basına da yansıdı. Fakat Türk devleti Efrîn’de tüm dünyanın gözü önünde daha fazla toplu katliamlar gerçekleştiremez. Zaten şimdi bu katliamlarının üzerini örtmeye çalışıyor. Kürt basınında çıkanların doğru olmadığını söylüyor. Vurulanlar YPG savaşçılarıdır deyip, kendisini bu yalanlarıyla savunmak istiyor.

Türk devleti haksız durumdadır. Tüm dünya artık onları eleştiriyor. Herkes izliyor. Onun için Efrîn’in her tarafında sivil insanları hedef alıp vuramaz. Bunun için halkın korkmaması gerekir. Herkes yerinde, köyünde kalarak direnmelidir. Tabi tedbirini almalıdır. Örgütlenmelidir. Soğuk kanlı davranıp yerlerini terk etmemelidir. Bilmelidirler ki eğer bu direniş olmasaydı Türk devleti daha fazla şey yapıp üzerini de örtebilirdi. Çünkü Türk devleti katliamcı bir devlettir. Fırsatını bulursa affetmez. Efrîn’i yıkacaklarını söylüyorlardı. Ama bunu yapamazlar artık. Halk tedbirini alarak, örgütlü mücadelesini sürdürmelidir.

Şimdi savaşçılar da eksiklerini görerek, daha büyük direnişler gerçekleştirmelidir. Gerçi biz buradan bakarak eksiklerinin ne olduğunu bilemeyiz. Ama biz de savaşta kaldığımız için, bir yerde bir savaş yürütülüyorsa orada mutlaka eksikliklerin de olduğunu biliyoruz. Oradaki komutanlar eksikliklerini görerek, biraz daha güçlü direniş geliştirirlerse bu iradeyi kimsenin kıramaz. Dediğim gibi Raco’nun Cindires’in hepsini hedefleyemezler ki. Türkler böyle yaparsa tüm dünya ayağa kalkacak. O açıdan Cindires’te, Raco’da her bir Kürt kadını, genç kızı, ihtiyarı, çocuğu birer aslan gibi olmalıdır. Bilmelidirler ki bu direnişleri ile tüm dünyanın onurunu temsil ettiklerini bilmelidirler. Çünkü oradaki duruşları insanlık zaferinin ilanıdır. Direniş savaşçılarıyla birlikte hareket etmelidirler. Savaş ilçenin içine de girebilir. Ama yine de halkın duruşu öyle olmalı. Eğer öyle olursa Efrîn gerçekten de işgalci Türk devleti için bataklık durumuna gelecektir. Türk devleti orada boğulacaktır. Bunun planını kurmalıdırlar. Bu da işte sözünü ettiğimiz toplumun direnişine bağlıdır.

Efrîn halkının bugüne kadar ki direnişi son derece önemlidir, tarihidir. Şimdiye kadar geliştirilen direniş, bundan sonra da böyle olacağının kanıtıdır. Buna inancım sonsuzdur. Halkımız 6 günlük direnişten büyük bir güç alarak daha büyük bir mücadele geliştirecektir. Bu işgal ve saldırılar tüm insanlığa dönüktür. Suriye halklarının iradesine yöneliktir. Onun için Suriye’de özgürlük isteyen, özgürce yaşamak isteyen herkes Efrîn direnişine destek vermelidir.

Efrîn direnişi için seferberlik ilan edilmiştir. Onun için tüm Arap, Kürt, Süryan, Ermeni gençleri bu seferberliğe katılmalıdır. Herkes yönünü Efrîn’ dönmeli ve gidip direnişe katılmalıdır. Oraya gidemeyenler oldukları yerde bu direnişi büyütmelidirler. Seferberlik ilanından sonra birçok kesim cephede savaşa katılmak için talepte bulunmuş, başvuru yapmışlar. Güney Kürdistan da, Rojava da bu böyledir. Kuzey Kürdistan’da da bunun için yoğun bir istek var. Ancak Kuzey Kürdistan’da düşman baskısı çok fazladır. Facebook sayfasında bir kelime yazanı Türk devleti hemen gidip tutukluyor. HDP yöneticileri, Kürt siyasetçileri konuştuklarında yüzlerce polis etraflarını sarıyor, göz altına alıyor. Büyük bir faşizm var. Ama bu faşizm kuzeyi ne zamana kadar engelleyecek tabi o da belli değildir. Görünen o ki toplum içten içe kaynıyor. Ben inanıyorum ki tüm bu baskılara rağmen gençler bir yolunu bulup Efrîn direnişine katılacaklardır. Kobanê direnişine nasıl katıldılarsa şimdi de aynısı olacaktır. Seferberlik yoğun bir şekilde gündeme girmiştir. Özellikle yurt dışındaki Kürtler önemli bir rol oynuyorlar. Hepsi yurt dışında Efrîn halkının temsilcileridirler. Efrîn halkımız bu uçak, tank, top saldırısı altında direnişini sürdürüyorken hiçbir Kürt gidip evinde oturmamalıdır. Avrupa’da da Kürdistan’da da bu böyle olmalı. İnanıyorum ki bu böyle de olacaktır. Ama tabi sonucu belirleyecek olan Efrîn halkımızın direnişi olacaktır. Diğer yerler de sahipleniyor, seslerini dünyaya duyuruyor.

Bugün umut her zamankinden daha büyüktür. İlk bir iki gün ne olacak diye soruluyordu. Ama şimdi durum nettir. Dünyanın da tutumu giderek netleşiyor. İşin özü herkes halen olması gerektiği gibi bu Türk devlet faşizminin karşısında durmuyor. Ama anlaşılan artık herkes durumu anlamış. Belki bazı büyük devletler kendi çıkarları temelinde yaklaşım sergiliyor. Ama halk Efrîn direnişinin yanındadır. Bu sahiplenme giderek büyüyecektir. Çünkü duyduğumuz kadarıyla İngiltere’den, Avrupa’nın değişik ülkelerinden Efrîn direnişine katılmak isteyen değişik halklardan insanlar varmış. Bu da Efrîn direnişinin sesinin daha fazla duyulmasını sağlayacaktır. Bir kez daha Kurmanc Dağı’ndaki direnişçileri, Efrîn halkını bu direnişinden dolayı saygı ile selamlıyorum. İnanıyorum ki zafer onlarındır, halkımızındır, insanlığındır.