Gerillalardan Öcalan'a mektuplar

Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun tarihi olan 15 Şubat 1999’da dünyaya gelmemiş olan gerillalar, Kürdistan özgürlük saflarında Öcalan’a özgürlük şiarıyla mücadele yürütüyorlar.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile tutuklanarak Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden 20 yıl geçti. Aradan geçen yıllar içerisinde komplo ile Kürdistan’da ‘bitişi’ öngörülen PKK, Öcalan’ın geliştirmiş olduğu paradigmasal değişim ve dönüşüm sonrası KCK sistemi olarak kendisini örgütleyerek konumlanmaya başladı. Öcalan’ın esir alınması süreci zarfında henüz doğmamış olanlar bugün PKK saflarında mücadele yürütüyorlar. Genç PKK’liler 15 Şubat 1999 komplosu yeni yaşanmışçasına öfke, kin ve nefret duyarken, Öcalan’a karşı duydukları özlemi de günlüklerinde, mektuplarında ifade ediyorlar.

YJA STAR gerillası Zilan Zana Mardin, ‘Yaşam Ateşimiz: Önder Apo’ya’ başlığı altında kaleme aldığı mektubunda şunları ifade ediyor: "Tüm arayışların, anonim kalan mirasların, nice destanların, mitoloji olarak kalan tarihin, bilinmez tanrıların, tüm gerçek yüzlerini, kaybolmaya, unutulmaya yüz tutmuş insanlığın, tüm yaşamı, hayalleri, dünyası oyunu elinden alınan çocuğun nefesi, yaşam suyu, rengi, kokusu, çalınan doğanın tek umut kaynağı Önderliğim.

Tüm varlıkların var olma gerekçesi, bağlılık nedenimiz Zilan’ı Zilanlaştıran, Kemal’i Kemalleştiren, Egit’i Egitleştiren... Bizi biz yapan... yaşamımızı yaşanılır kılan, kadın olduğumuzu hatırlatan yüce Önder Apo. Attığımız her adımı, gördüğümüz her bakışı, kokladığımız her çiçeğin, aldığımız her soluğun hissettiren anlamımızdır. Kadının anne karnında olmayan yerini dünyada mekanını bulandır. Nefretlerimizle, sevdiklerimizle, hastalıklarımızla, mücadelemizle bizi tanıtandır.

TEK ROTAMIZ PKK'DİR, ÖNDERLİKTİR

Sara’nın Kavgası’nın onurunu büyütendir. Fani dünyayı bu kadar gerçek kılmak büyük Önderlik ister. Önderliğimizin ütopyasında buluşmamız çocukluğumuzun kahramanlık hayalleridir. Çocukluk hayallerimizle tüm evrende kendimizi aramamız antolojik sevdamız değildir. Tarihi her taşına, toprağına, kemiğine kadar sorgulamamazı arkeolojik merakımız değildir. Her insanı tek tek incelememiz anatomi ilgimiz değildir. Kadını tanımamız, kadın olduğumuzun farkına varmamız ve onun yaşam deryasında kulaç atmamız jinekolojik mesele değildir. Gerillacılığımızda gece gündüzü, yağmurun, karın, sisin, güneşin takipçisi olmamız meteoroloji bilgimiz değildir.

Tek rotamız PKK’dir, Önderliğimizdir. Tüm bilimlerimizin, sevdalarımızın, hayallerimizin savaşımızın esası Önderliktir. Tarihte olduğu gibi iktidarcı egemen zihniyetli tanrı-krallar kendisinden üstün bir güç hiç bir zaman görmek istememiştir, kendilerininkinden yüce güzellikleri hep yok etmek istemiştir. Hep ‘tek’ olan ‘bir’ olan olmak istemişlerdir. Aynı zihniyetler 1999 yılının 15 Şubat gününde tekrar tarihin kara yüzleri olarak mühürlerini basmışlardır. Evet, tekrar geldi o mahşeri gün, yer göğün inlediği, isyan çığlıklarının bastırdığı o gün.

SİZİNLE VAR OLAN HALKIMIZA BU DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİRMEK BORCUMUZDUR

Hafızalarda canlandı tekrardan. Denizlerin, Şeyh Saitlerin idamı, çarmıha gerilen İsa, Işık Bahçelerinden koparılan Mani ve Kafkas Dağlarına yem edilen Prometheus... Ey güzel insan, bunca yürek seninle çarpıyor, seni bekliyor, belki bir gün, bir gün elbet büyük buluşma devrimini de gerçekleştireceğiz. Sizinle var olan Kürt halkımıza bu devrimi gerçekleştirmek borcumuzdur. Eksik yoldaşlığımızın acısını, zorluğunu, her an yaşıyoruz.

Bize verdiğiniz görevleri layıkıyla yerine getirmede eksik kalıyoruz. Bunca zaman verdiğiniz emeklerin, değerlerin, dirilttiğiniz halkımızın hakkını vermekte yetersiz kalıyoruz. Bunca yaratılmış varlık içinde yokluk yaşıyoruz, yaratılmış imkanlarla kendimizi tüketiyoruz çoğu sefer. Bize vadettiğiniz PKK yaşamını korumakla, yaşamakla eksik yoldaşlığımızın özeleştirisinin sahibi oluruz.

FELSEFENİZDE DERİNLEŞMEYE ÇALIŞIYOR BÜYÜYORUM ÖNDERİM

YJA STAR bünyesindeki Şehit Rozerin Özgün Birliğinde kalan Arin Armanc isimli gerilla ‘Başkan Apo’ya’ başlığıyla kaleme aldığı mektubunda “İmralı zindanından çıkıp dağlarda savaşan ve bugün size mektup yazan genç kadınların yanında olmanızı istiyorum” diyor. Devamı ise şöyle; "Önderim, ben aslen Bitlisliyim. Aydın’da doğup, büyüdüm. Zayıf bir Kürtlük bilincine sahip bir ailede büyümüş olmama rağmen 19 yaşında kuzenim ile birlikte saflara katıldım. Çok kısa sürede Kürdistan gerçekliği, devrimin ihtiyaçları, şehadetler gibi bir çok acı konu ile yüzleştim. İlk zamanlarımda gerçeklikler karşısında anlam verememe yaşıyordum.

Bir şehadet ile karşılaştığımda öfke ve duygusallıklarım daha ön plana çıkıyordu. Fakat bugün dağlarda kutsal mabetlerde daha doğru yol almayı felsefenizde derinleşmeye çalışarak aşıyorum. Büyüyorum Önderim. Zayıf ve yetmeyen yanlarım hala var elbette. Sizden yola çıkarak esas aldığım tek husus sistemin şahsımda oluşturmuş olduğu mevcut kişiliklerle mücadele etmek ve zayıflıkları aşmak olacaktır. Önderim, en çok üzerine yoğunlaştığım konulardan birisi de devrimcinin sorumluluklarını üstlenmeyi sizin omuzlarınıza yük olarak bindirmektir.

Gerillaya yaptığınız bütün eleştirileri kısa gerillacılık hayatımda kendime rota yapacağım ve hepsini de üzerime alıyorum, özeleştirisini pratiğimle vermeye çalışacağım. En kısa zamanda, İmralı zindanından çıkıp dağlarda savaşan ve bugün size mektup yazan genç kadınların yanında olmanızı yeniden özgürlük yürüyüşünü bu sefer dağlı kadınlarla yapmanız-yapmamız dileğiyle umuda kök salıyorum.

KUŞ MİSALİ İMRALI’YA DOĞRU SÜZÜLEREK UÇMAK VE SİZİ DAĞLARA GETİRMEK İSTİYORUM

Azime Delil isimli YJA STAR gerillası, Kürd Halk Önderi Öcalan’a, “Benim bir hayalim var Önderim, bir gün bir kuş misali İmralı’ya doğru süzülerek uçmak ve kanatlarıma sizi de alarak özgür dağlara taşımak” diye hitap ederken, bunun mücadele yürüterek gerçekleşeceğini bildiğini de ekliyor.

Mektubun devamında şunlar yer alıyor: "Önderim, ben Bingöllüyüm. 18 yaşında örgüte katıldım. Yaşamım boyunca köyümden hiç dışarı çıkmadan büyüdüm. Gerilla arkadaşları da ilk olarak köyde görmüştüm, duruşları, konuşmalarından etkilenerek katıldım ve köyde kadınlara karşı gelişen yaklaşımlara karşı duyduğum öfkemde vardı. Şimdi düşünüyorum, tek tek gerillalara bakıp mı etkilendim? Hayır. Çünkü benim etkilendiğim sizin yarattığınız gerilla duruşundan etkilenmekti. Sizin ideolojik öncülüğünüz sayesinde kimlik taşıyan bir halkın evladıyım.

Önderim, sakın merak etmeyin, gün geçtikçe kendimi bilinçlendiriyor, sizin savunmalarınızı okuyor, çözümlemelerinizi izliyorum. Çok şey öğreniyorum ve öğrenmeye de devam ediyorum. Benim bir hayalim var Önderim, bir gün bir kuş misali İmralı’ya doğru süzülerek uçmak ve kanatlarıma sizi de alarak özgür dağlara taşımak. Yazılması gereken çok şey olduğunu biliyorum, hayalimin de çocukça olduğunu biliyorum fakat gerçekleştirmek için kendini geliştireceğim, donatacağım, kanımın son damlasına kadar savaşacağım.

'EVRENİN HAZİNESİ: ÖNDER APO'YA'

Öcalan, Güneş, bilge, Prometeus, filozof gibi çok farklı isimlendirme ile anılırken YJA STAR gerillası Deniz Sipan ise ‘Evrenin hazinesi’ olarak nitelendirdiği mektubunda şu ifadelerle devam ediyor;

"Yazmak istiyorum yazamıyorum. Yazamadıklarımın bir hazinede gizli olduğunu biliyorum. O hazine nirvanada seyreden Önderliktir. Önderlikle buluşmak, nirvanaya ulaşmak demektir. Seni her zaman yakından hissetmek ve senin mücadelenin bir parçası olmak istiyorum, hayal dünyam ütopyasında sen varken özgürlük kokusu tütüyor bende. Çünkü sen bana kim olduğumu yaşama nasıl seyredeceğimi öğreten her gün yenilediğin fikirlerinle yaşamda kendime yön vermek istiyorum. Özgürlüğün alfabesinde yönlendiriyorsun beni. Özüme dönüşü sağlamak istiyorsun. Kadının gücünü gerçek kıymetini bilinçlendiriyorum.

Güneşimizi Karartamazsınız şiarıyla 15 Şubat’ın karanlığını lanetliyor, kendimi tarihe ve o güne borçlu hissediyorum. Kirli politikalar geliştirip uluslararası komplo ile Önderliğimize ve Kürt halkına darbe vurulmak istenmiştir. Biz Önderliksiz bırakılmaya, onsuz yaşamaya bırakılmaya çalışıldık. Buna tahammül etmek de her gerilla gibi, Önder Apo’ya yoldaş olmak isteyen her yurdunu seven insan gibi büyük bir vicdani zorlanma yaşıyorum.

PKK kadrolarının Güneşimizi Karartamazsınız büyük çıkışı bugün boyut değiştirmiş bir şekilde sürmektedir. Emperyalist güçler bunu görüyor ve büyük bir şok yaşıyorlar fakat lafazanlıklar ve ayak oyunları ile atlatmaya çalıştıkları bir kaotik süreci yaşıyorlar. Komplonun derinleştirilmeye çalışıldığını görüyor ve buna karşı kendimizi geliştiriyor, bilinçlendiriyoruz. Dağlarda, zindanlarda bedenlerini ateş topuna çevirenlerin tutuşturduğu ateşin dumanı İmralı’ya ulaşmıştır. Aşk ve özgürlük alevi büyük yakılır, yakılan ateşler Önder Apo’yu ısıtır."

‘GÜNEŞ’İN BAKIŞINI SEYRETMEK’

2000 yılında dünyaya gelen Evrim Hakan isimli YJA STAR gerillasının Öcalan’a ithaffen yazdığı satırlar; "Hani derler ya, her güzelliğin kendisine has bir anlamı, anlam dünyası vardır diye. Elbette bunu anlayana, anlam verme gücüne ve onunla yürekten yaşayana anlatılabilir bu duygu. Güneş’in bakışını seyretmek isterim... Ve bu duygumu ancak Güneşe anlatabilirim. Bunu yaşayabilmek için ona doğru koşmak, tüm getirdiği güzellikleri kucaklamak istediğim kadar önüme koyduğu her zorlu görevin de sonuna kadar pratik yürütücüsü olacağımı bilmesini isterim.

‘YARATIMLARINIZIN BUGÜN GELDİĞİ AŞAMAYI GÖRMENİZİ ÇOK İSTİYORUM’

Devletlerarası komplo gerçekleştiği sırada henüz dünyaya gelmemiş olduğunu ve bugün ise gerilla saflarında bir yılını doldurduğunu belirten, genç bir gerillanın kaleminden okuduklarımız; “Devletlerarası komplo gerçekleştiğinde ben henüz anne karnındaymışım ama dünyaya daha önce gelerek Önder Apo’yu tanımak, sahasında kalmış olmak isterdim.”

Önder Apo’yu anlatabilmek ya da buna cesaret edebilmek bile başlı başına bir devrim niteliği taşıyor. Ulaşmak için her adımımı ona göre atarım, kimi zaman büyük, kimi zaman da küçük küçük ama istikrarlı adımlarla yetişmeye çalışırım. Amaç tökezlemeden yürümeyi becermek ve koşmaktır artık. Ve bu yolda hiç ama hiç acılara mahkum olmamalıyım. Çünkü Önder Apo bizden acılara mahkumiyeti değil karşısında dik bir duruşu bekliyor, bunun bilincindeyim. Şu anda Önder Apo ile bu kara kışa, kara güne inat güneşli bir günde karşımda onu halay ediyor, izlemek istiyor ve sıcak yüreğine konuk olmak istiyorum. Yanımızda olması, özgür dağlarda koca yüreğini, koca düşüncelerine dalmak istiyorum.

Önderliği yazmak, benim için çok zor. Anlatılacak kelimeler, harfler henüz herhangi bir dil lugatına girmiş değildir. Sadece onun ilk arkadaşlarından tanıdığım ve hiç görmemiş olmama rağmen güçlenip özüm ile buluşmamı sağlayandır Önder Komplo gerçekleştiğinde ben henüz anne karnındaymışım. Halbuki daha önce tanımak isterdim bu dünyayı sırf Önder Apo’nun sahasında kalmak, onu daha erken ve tam anlamıyla tanımak için... Bir gerilla olarak henüz bir yaşındayım. Yani henüz bir yılımı saflarda tamamlamak üzereyim. Kendimi tam olarak da Önderim yaratımlarınız olan bu dağlarda bulmak, sizin yaratımlarınız sayesinde gerilla bir kadın olmak bana gurur verdiği kadar sizin de bu yaratımlarınızın bugün geldiği aşamayı görmenizi çok istiyor ve bunun için mücadele edeceğime dair size söz veriyorum.

15 ŞUBAT: SOKAKLAR KARAYA BÜRÜNDÜ

15 Şubat’ı gösterdiğinde takvimler, her yer, anneler, babalar, genç, çoluk-çocuk, yediden yetmiş yediye sokaklar karaya büründü. Kışın en soğuk günlerinde Önder Apo için özgürlük nöbetleri sokaklarda başlatıldı. Çocuktum anlam veremiyordum, dilden dile 15 Şubat, ‘Komplo’, ‘Başkan Türkiye’ye getirildi’ gibi kin, öfke, nefret, yas ifade eden bir çok sözcük geçiyordu. Ortamın duygusal atmosferi çocuk hallerimizle bizi de etkiliyordu. Televizyonlarda görüyorduk sarı-kırmızı-yeşil ve siyah renkli yürüyüşleri... Ateş topu bedenleri naklen... Küçüktü yüreğimiz lakın olan gerçeklikler karşısında arayışa giriyorduk. Küçük yüreklerimizle Önder Apo’ya cevap olmaya çalışıyorduk. O güne kadar etrafımda ağlayan hiç kimseyi görmemiştim. Sonra bizde ağladık, taş da attık tabi, yürüyüşlere de katıldık, sesimizi Önder Apo’ya duyurmaya çalıştık ki yalnız olmadığını bilsin diye o duvarların arkasında. Tabi çocukken böyle düşünüyorduk.

Şimdi bu satırları yazarken bile Başkanım duygularım donup kalıyor işte o zaman diyorum ki hep çocuk kalsaydım. Her ne kadar büyüsem de komplo denildiğinde duygularımı anlatabilecek olgunluğa hala erişemedim, yüreğim hep çocuk kaldı. Önderliğim, halen size cevap olamamanın cüceliğini yaşıyorum. Çetin bir kıştayız yine. Çetin bir Şubat ayındayız. Ağır bir yük bıraktınız omzumuza. Bu yükü yine sizden aldığımız güç ile kaldıracağız. Bu yıl her birimizin iddiası birer Zilan olmaktır. Size nasıl yazma konusunda sancılar çektiğimi bir bilseniz... Genç bir kadın olarak sizlere cevap olmak için her zaman arayışlarımı derinleştireceğimin sözünü veriyorum.

‘ÖZGÜRLÜK ÇOK YAKIN’

Mektubunda "özgürlük çok yakın" diyen Jiyan Beritan isimli gerilla devamla şunları vurguluyor: "Öyle bir gündeyim ki bir tarihçe lanetli. Öyle bir gündeyim ki yüreğimin doğasının dinmek bilmiyor göz yaşları. Doğanın koca sisli gözlerinden yeryüzüne dökülen tozlu damlacıklar acının, hüznün yitirmişliğin tarifi değil sadece. Doğam lanete döküyor gözyaşlarını. Arınmak istiyor tüm kir paslardan.

Öyle bir gün ki insanlık umudunun tecride alındığı, ihanetin dünyalaştığı direnişin evrenselleştiği, Kürt halkına Kara Gün! Bu gün hiç bir Kürdistanlı tarafından unutulmayacağı gibi, özgürlük çağrısı tarafından halklara direniş saflarına davet günüdür. Özgürlük çok çok yakındır.

'SAVAŞACAK, YAŞAMA BAĞLANACAĞIZ TECRİDİ KIRACAĞIZ'

YJA STAR gerillası Zin Amed, ‘Önderlik olmadan yaşamaya tahammülümüz kalmadı. Dünya bunun farkında olmalı artık. Artık Önder Apo’yu Amed’den tüm halkımıza seslenirken izlemek istiyoruz. Doğa sussa, sadece siz konuşsanız başkanım’ diyerek hitap ediyor

"Tarih 15 Şubat 1999, Türk devleti ve işbirlikçi ulus devletler kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası bir komplo hazırlığı içine girişme cüretinde bulunmuşlardır. Bu, PKK hareketinin dağılması ve Kürt halkının Önderliksiz bırakılarak, mücadelesinin bastırılması esası üzerinden gerçekleştirilmiştir. İktidar ve şovenist güçler, güç gösterisi yapacak ve ezilen bir halk gerçekliğini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışacaklardı. Bu yönelimi Kürt Halk Lideri Önder Apo’ya yönelik tutuklanma ile gerçekleştirecek, harekete ve tüm halka en içten darbe indirilecekti. Hedef buydu!

Aslında Önder Apo, komplonun olacağını görmüştü ve dağlara da çekilebilirdi fakat yapmadı, yurt dışını tercih etti. Önderlik olmadan yaşamaya tahammülümüz kalmadı. Dünya bunun farkında olmalı artık. Artık Önder Apo’yu Amed’den tüm halkımıza seslenirken izlemek istiyoruz. Doğa sussa, sadece siz konuşsanız başkanım. Bazen çocuk olsaydım ve öyle kalsaydım diyorum. Ya da bazen keşke yaşım sizi görebilecek kadar büyük olmuş olsaydı diyorum. Bir gün sizi görme umuduyla yaşıyorum. ‘Umut zaferden daha değerli’ kadın hareketi üyesi olarak bu lanetli günü kınıyorum. Öyle savaşacağım ki öyle yaşama bağlanacağım ki bu tecridi sağlam ve mücadele ruhuyla kıracağımıza inancım çok büyük.

'GÜNEŞ KOKAN DAĞLARIMDA'

Şehit Çekdar Birliği’nden Sarina Agir isimli gerilla, kaleme aldığı mektubunda, ‘Güneş kokan dağlarımda’ yazısını ‘Güneşimin doğuşu’ isimli bir şiir ile noktalıyor.

"Mavi gökyüzünün gizemini aramaya ve yaşamaya çıktım, karanlık gecelerden aydınlığa. Seyrederken kötülüksüz bir dünyaya bakarsın. Evrende birleşen denge gibi. Yoktan bir yaşam, bir serüven, sevda bir amaç hepsini bir araya getirmeyi bilen ben değil biz olarak başlamak. Doğmaktaydın dünyaya, binlerce umut yoldaşlarını gördüm bu kutsal yolda, onlar seni yazmak istediler ihanetin pençesine kırarcasına, yaşama tutkuları onları düşler. Sizle yücelmek istediler. Bin çember olmak istediler küllerinden yeniden yaratmak istercesine. Zilanca, Viyanca, Zinarca, an an militanca koşarcasına.

Eylem güzeliydiler. Ateşle dans edercesine her dilde, her renkte, kara gece, kara gün 15 Şubat karanlık gecelere boğmak istediler. 15 Şubat karanlık gecelere boğmak istediler, karanlık yüzler kirli düşünceler, varlığını yok etmek bizleri sensiz tarihsizliğe gömmek istediler. Tarih yine 15 Şubat’a doğru geliyor. Güneş kokan dağlarımda yaşam coşmaya, akmaya, sevmeye, paylaşmaya devam ediyor. Çünkü artık 15 Şubat kara gün olarak değerlendirmek istemiyoruz bütün kötülüklerin, ikiyüzlülüklerin yok olacağı gün doğacaktır. 15 Şubat, Güneş kokan dağlarımda ülkemde bütün umut yüzlü çocukların sevgisinde, sevincinde yaşama özgürlük yarınlarına koşarcasına güneş kokan dağlarım haykırıyor Güneşimizi Karartamazsınız."

GÜNEŞİMİN DOĞUŞU

Uçuşuyordu yapraklar seni evrene

Anlatmak gibi

Coşuyordu kuşlar seni bahara

Anlamak gibi

Çiziliyordu yağmurlar

Son damlaya kadar seni özgürlüğe

Anlatmak gibi

Karanlıklar, kayboluyordu bugün

Doğuşun ufuk açıyordu

Özgür yarınlar açılıyordu

Yaramın kabuk yerleri hiç bu kadar

İyileşmemişti sevdana bağlanmamak

Mümkün mü her mevsimin doğusu gibi

Umut dolu yarınlar yaşam dolu sevgiler

Senin doğuşunda buldum

Zirvenin başında bakardı gözlerim

Anının tutkusunu yakalamak için

Doğuşunda buluşmalıydı bedenim

Her nefeste adım atarcasına

Ülkem cennet kokuyor sen doğarken

Hep kalacak çünkü bugün Güneş’imin doğuşudur

Gülüşümün doğuşudur.