Dünya, ‘kararı alındı alınacak’ Suriye müdahalesine odaklandı

Suriye’ye müdahale gerginliği devam ederken, olası müdahalenin günlerdir sürekli erteleniyor olması arka planda Rusya ile pazarlıklar yapıldığı şüphesini doğuruyor.

ABD ve müttefiklerinin sürekli gergin bir ortamın canlı tutulmasını sağlayan sert açıklamalarının askeri nedenlerle zaman kazanmaya yönelik olabileceği de gözlerden kaçmıyor.

7 Nisan’da Duma’da düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırı ardından tüm dünya oldukça gergin bir hafta geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa ve Britanya’nın müdahale yönündeki beyanları devam etse de, müdahale için alınacak karar günlerdir erteleniyor.

ABD REJİMİN YAPTIĞINDAN EMİN!

Suriye'deki kimyasal saldırı iddiasının ilk gününden bu yana rejimi suçlayan ABD'den yapılan son açıklamada ise, rejimin saldırıyı düzenlediğine dair kanıtların olduğu duyuruldu. ABD Dışişleri Bakanlığı adına açıklama yapan sözcü Heather Nauert, saldırının rejim güçleri tarafından yapıldığı konusunda kanıtlara ulaşıldığı bildirilirken, araştırmaların daha çok hangi kimyasal maddelerin kullanıldığna dair olduğu kaydedildi.

Benzeri bir iddia zaten Perşembe günü MSNBC kanalına konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey yetkililer, Duma’daki saldırının rejim tarafından gerçekleştirildiğine dair kanıtlara sahip olduğunu söylemişlerdi.

Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders, Suriye'de yaşanan kimyasal saldırıyı Beşar Esad rejiminin düzenlendiği konusunda ‘emin olduklarını’ duyururken, araştırmalarının daha çok ‘Rusya’nın sorumluluğu’ üzerine yoğunlaştığını vurguladı.

KARAR EN GEÇ ÇARŞAMBA VERİLECEKTİ

Ellerindeki kanıtların rejimi işaret ettiğini yineleyen Sanders, şu anda ‘Rusya’nın saldırıya ne derece dahil olduğu’ konusu olduğunu belirtti. Sanders, bu konuda soru işaretleri olduğunu söylerken, Suriye’ye ilişkin nihai kararın verilmesi için müttefikleriyle görüşmelerinin sürdüğünü ifade etti.

Bu açıklamayla, normalde en geç Çarşamba gününe kadar alınacağı duyurulan olası bir müdahale kararından vazgeçilmediği gösterilmek isteniyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump, kararını önce Çarşamba’ya kadar alacağını söylemiş, Çarşamba günü ise Rusya’ya yönelik sert sözlerle kararı ertelemişti.

KUZEY KORE’YE YÖNELİK BASKI POLİTİKASININ BENZERİ

Donald Trump’ın en sonunda müzakere etme kararı aldığı Kuzey Kore’ye yönelik sert sözlerini anımsatan bu tavrının bir taktik mi yoksa günlerdir askeri yetkililerle yaptığı istişareler için zaman kazanma amaçlı mı olduğu kestirilemiyor. En son dün sabah Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada bir yandan nihai kararın alınmadığı duyurulurken, diğer yandan da Pentagon’dan askeri hazırlıkların devam ettiğine dair açıklamalar yapılmıştı.

İÇERDE DE BASKI VAR

ABD’nin bu baskılar sayesinde Rusya’dan daha farklı tavizler koparmak ve özellikle 4 Nisan’da Türkiye ve İran liderleriyle Putin’in vermeye çalıştığı psikolojik üstünlük imajını dağıtmak istediği anlaşılıyor. Zira başta Efrin işgaline sessiz kalınması ve Rusya’nın Türkiye gibi ülkelerle ABD ve batılı ülkeleri etkisiz hale getirme çabaları nedeniyle içerde de büyük bir baskı söz konusu.

En son Demokrat Senatör Robert Menendez, 4 Nisan’da Ankara’da yapılan zirvede Putin, Erdoğan ve Ruhani’nin resimlerini göstererek, “ABD bu fotoğrafta neden yok?” diyerek sert eleştirilerde bulunmuştu. Menendez, ülkesinin DAİŞ’le mücadele eden Kürtlere saldıran Türkiye’ye karşı sessiz tutumunu da eleştirmişti.

Ayrıca Trump’ın 2013 yılında yine Doğu Guta’da yapılan kimyasal saldırı nedeniyle Suriye’ye müdahale etmeyen selefi Barack Obama’yı eleştirdiği bir dönemde büyük bir taviz koparmadan geri adım atması zor.

RUSYA’YA GÖRE ‘MİZANSEN’ VE ARKASINDA BRİTANYA VAR

Suriye rejimini savunmaya çalışan Rusya’nın krizin başından bu yana dile getirdiği ‘provokasyon’ ve ‘mizansen’ suçlamalarının ardından dün doğrudan Britanya’nın hedef alınması dikkat çekti.

Öyleki, Rus ordusundan Duma’daki kimyasal saldırının ‘Britanya’nın sahneye koyduğu bir oyun’ olduğu iddiası geldi.

Rusya ordu sözcüsü İgor Konaşenkov, “Elimizde Doğu Guta’daki bu provokasyonun organizesinde Büyük Britanya’nın doğrudan katılımının olduğunu gösteren kanıtlar var” demişti.

Sözcü, Büyük Britanya’nın Doğu Guta’da düşen son şehir olan Duma’daki saldırıyı duyuran ‘Beyaz Kasklılar’ adlı oluşuma bu tür bir ‘mizanseni’ hayata geçirmesi için baskı yaptığını da iddia etti. Rusya’nın en son çifte ajan Sergey Skripal’in zehirlenmesinde olduğu gibi Duma saldırısında da Britanya’yı suçluyor. Ancak Rusya’yı son bir aydır batılı ülkelerle karşı karşıya getiren Skripal ve Duma olaylarının ikisinde de Britanya’nın izinin olması dikkat çekici. Duma saldırısına ilişkin görüntüleri paylaşan Beyaz Kasklılar’ın 2013 yılında İngiliz bir eski subay olan James Le Mesurier tarafından kurulmuş olması, Rusya’nın iddiasına argüman sunuyor.

RUSYA’YA GÖRE ESAD’I DEVİRMEK İÇİN BAHANE

Rusya'ya göre, tüm bu yaşananların esas amacı Esad’ı devirmek. Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Suriye'ye olası askeri müdahaleye ilişkin, ''Uluslararası hukuku ihlal edecek şekilde egemen bir devlete karşı tehlikeli askeri hazırlıklar yapıldığını gözlemlemeye devam ediyoruz ve bu ülkelerin liderlerine durumu derhal gözden geçirmeleri çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.

Nebenzia’ya göre, üç ülkenin tek hedefi Esad rejimini devirmek. Son olarak Fransa Cumhurbaşkanı tarafından geçtiğimiz yıl yapılan açıklamada, Esad’ın gitmesinin ‘öncelik olmadığı’ vurgulanmıştı.

FRANSA DİYALOĞU DEVAM ETTİRECEK

Rusya’nın iddiası doğru ise, Fransa’nın bu konuda ABD ve Britanya çizgisine yaklaştığını gösteriyor. Suriye konusunda son aylarda giderek daha fazla ABD ile işbirliğini artırma söylemini yineleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, henüz ipleri tümüyle koparmak istemediğini duyurdu. Dün Rusya lideri Vladimir Putin’le bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Macron, Suriye rejiminin en büyük destekçisi Moskova ile diyaloğun devam edeceğini vurguladı.

Görüşme sonrasında Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Fransa’nın öncelikleri arasında DAİŞ çetelerinin yeniden canlanmasını önlemek ve diğer terörist gruplarla mücadelenin olduğu öne çıkarıldı.

Macron’un görüşmede, Duma’daki saldırı ardından BM Güvenlik Konseyi’nde kimyasal silah kullanımına ilişkin karar tasarısını Rusya’nın veto etmesine tepki gösterdiği de verilen bilgiler arasında. Ancak Macron, Suriye’de istikrarın sağlanması için henüz istişarelerin devamından yana olduğunu vurguladı.

Fransa da ABD gibi, Duma’daki saldırının rejim tarafından düzenlendiğine dair ellerinde kanıt olduğunu savunuyor. Geçtiğimiz gün açıklama yapan Emmanuel Macron, ellerindeki bilgilerin incelenmesi ardından ardından askeri müdahaleye karar vereceklerini söylemiş, ancak saldırının ülkedeki ‘kimyasal kapasiteyi’ hedefleyeceğini belirtmişti.

KİMYASAL KAPASİTE NASIL HEDEF ALINACAK?

ABD ve Fransa’nın Britanya’nın da katılımıyla yapacakları olası bir askeri saldırının Suriye rejiminin kimyasal kapasitesini hedefleme amacının ne kadar gerçekçi olduğu ise tartışma konusu. Zira rejimin elindeki kimyasal silahlar olsa bile nerede ve nasıl imha edilecekleri konusu muamma.

Ayrıca kimyasal saldırının yapıldığı 7 Nisan’dan bu yana yapılan olası saldırı açıklamaları ardından birçok üsteki Suriye birliklerinin korunmaya alındığı, kimi yerlerde ise önemli teçizatların Rus askerlerinin olduğu üslere taşındığı iddia ediliyor.

HER EVDE KLOR VAR

Öte yandan geçtiğimiz gün Suriye rejimince dile getirilen bir başka sorun da, kimyasal kapasiteyi vurma hedefinin ne kadar başarılı olabileceği sorusunu gündeme getiriyor.

Fransız medyasında da tartışılan açıklamaya göre, rejim, ‘Suriye’de her evde tüm batı ülkelerinde olduğundan az miktarda klor var’ şeklinde bir yorum yapılmıştı. Yani, geçtiğimiz yıl İdlib’te, şimdi de Guta’da kullanıldığı savunulan klor zaten başta evlerde ve diğer alanlarda mikrop öldürücü birçok üründe kullanılan gazların başında geliyor.

Fransız yorumculara göre, kimyasal kapasiteyi yok etme argümanı Suriye’ye saldırma açısından çokta iyi seçilmiş değil. Zira rejimin zaten birçok yaşamsal alanda kullanılan bu tür gazları bulması zor olmaz. Yorumlarda, özellikle Irak’a 2003’te yapılan müdahaleye benzer gerekçeler öne sürülmesinin yanlışlığına da dikkat çekiliyor.