Özgür Şehba: Bombalar altında yeniden yaratılan yaşam

Bir tarafı işgal, talan ve göç olan Şehba’nın bir tarafı direniş ve özgür yaşam mücadelesi. 2011'den beri şiddetli çatışmalara sahne olan Şehba’nın özgürleştirilen alanları hem askeri, hem yaşam boyutuyla direnişini sürdürerek tüm Şehba’ya umut oluyor.

Ezaz, Bab, Mare, Cebel Seman, Sifire gibi büyük yerleşim birimleriyle yüzlerce mezra, 800 civarında köyün ve onlarca kasabanın yer aldığı Şehba alanı, 2011 yılında Suriye iç savaşının başlamasından bu yana, şiddetli çatışmaların, işgalin, talanın mekanı oldu.

2016 yılının çeşitli tarihlerinde Ceyş El Siwar tarafından özgürleştirilen Şehba köylerinde ise toplar ve işgal tehdidi altında yeni bir yaşam örülüyor. 75 köyü kapsayan ve halkı tarafından “Özgür Şehba” olarak adlandırılan alan, işgal sonucu göç etmek zorunda kalınan Efrîn'de edinilen Rojava Devrimi tecrübesiyle yeniden hayatla buluşturulmuş. Rojava Devrimi 6. yılına girerken bu devrimin etkisiyle Kuzey Suriye’de yaratılan yaşam, ruh ve gelişmenin en çarpıcı gözlemlenebileceği alanlardan biri, Özgür Şehba.

Köylerinin bir bölümünün özgürleştirilmesiyle yeniden topraklarına dönen Şehba halkları ilk günden bu yana Türk devletinin tank ve toplarıyla yaptığı bombardımanların altında. Bugün Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu'nun bir parçası olan Özgür Şehba, kendisine ruh veren Rojava devrimi’nin yıl dönümünü işgal tehdidi altında karşılıyor. Özgür Şehbalılar 4 aydan bu yana yoğunlaşan saldırılara, yapılan yığınaklara rağmen topraklarında yaşamlarını geliştirmeye ve bunu savunmaya kararlılar.

Yazı dizimizin 1. bölümünde Şehba’nın tarihsel ve stratejik yerini, Suriye iç savaşında mekan olduğu çatışmaları, çeteler ve Türk devleti işgaline karşı geliştirilen direnişi konu alacağız.

TARİHİ VE STRATEJİK BİR COĞRAFYA

Özgür Şehba’yı, demografisini ve bugün nasıl bir direniş ve gelişme yarattığını anlamak açısından öncelikle coğrafyasına, stratejik ve tarihsel rolüne bakmak gerekiyor.

Suriye iç savaşıyla gözlerin çevrildiği ama tarihten itibaren konumu nedeniyle stratejik bir alan olan Şehba, 5000 km2 genişliğinde, 90 kilometre uzunluğunda. Şehba denilince coğrafi olarak Halep'in kuzeyi, Cerablus, Ezaz, Bab, Sifire, Cebel Seman, Minbic gibi şehirleri, bunlara bağlı onlarca kasaba, yüzlerce mezra, 800 civarında köyü kapsıyor. Suriye sistemine göre Halep eyaletine bağlı olan Şehba, Halep'le birlikte de anılıyor ve Halep’i Şehba olarak tanınıyor.

Şehba, tarihte Mezopotamyalı uygarlıklar açısından kadim bir yere sahip olmuş bir coğrafya. Toroslar'dan Akdeniz’e kadar uzanan bölge, bir geçiş güzergahı. Bu anlamda ticari ve uygarlıkların yayılması açısından stratejik bir alan oluyor.

Tarihi boyunca Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Ermeni, Afşar gibi birçok halkın ve inancın bir arada yaşadığı Şehba bölgesi, stratejik önemi nedeniyle yine birçok imparatorluk ve devletin işgaline uğruyor. Şehba, tarihi boyunca sırasıyla; Eyyübiler, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mirdasiler, Ukayliler, çok kısa bir süreliğine Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdi. Osmanlı’nın dağılmasının ardından Fransa tarafından işgal edilen alan, daha sonra yeni kurulan Suriye devletinin egemenliğine bırakılıyor.

OSMANLI VE BAAS ŞEHBA’DA KÜRTLERİ BİTİREMEDİ

Şehba bölgesi tarihsel olarak Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Ermeni, Çeçen, Asuri, Keldani, Durzi, Süryani, Arnavut gibi Ortadoğu halklarının, yine Êzidî, İsmaili, Alevi, Sünni, Şii, Hıristiyan, Yahudilik inançlarının var olduğu, yaşandığı bir bölge.

Fakat bugün Kürtlerin bile ağırlıkta Arapların yaşadığı bir bölge olarak düşündüğü Şehba'nın, tarihinde geleneksel olarak Kürt nüfusu çoğunlukta olmuş. Fakat sayısal oranları nasıl olursa olsun bu kadar farklı kesimlerin sorunsuz bir biçimde yaşamayı başardığı Şehba için 1516’da Osmanlı devletinin işgaliyle birlikte durum değişmeye başlıyor. Osmanlı'nın Türkleştirme ve Sünnileştirme politikaları bölgede demografik bir değişimi başlatıyor. Osmanlı devleti gibi 1960’lardan itibaren Baas Rejimi de Kürtlerin ağırlıkta bulunduğu bölgenin demografisini değiştirmek için Arap Kemeri politikasını ilk olarak Şehba bölgesinde uygulamaya başlar. Baas Rejimi Kürt köyleri ve ağırlıkta olduğu yerleşim birimleri arasına birbirleriyle bağı koparılmak için Arap köylerini kurar. Yine birçok Kürt köyü boşaltılarak, içlerine Araplar yerleştirilir.

Osmanlı Devleti’nin Türkleştirme ve Sünnileştirme, yine Baas Rejimi’nin Arap Kemeri ve tekçi uygulamalarılarının sonuçları hem bölge demografyasında, hem de Şehba Kürtlerinde net olarak gözlemlenebiliyor. 2011 yılına gelindiğinde Şehba’da yaşayan Kürt nufusu çoğunluk olmaktan çıkıp yüzde 40’lara düşer, yine Şehba Kürtlerinde dil olarak Türkmenleşme ve Araplaşma yaşanır. Bugün halen Şehba’da yaşayan Kürtlerin büyük bir bölümü ana dilini bilmiyor. Fakat Osmanlı ve Baas rejiminin bu politikalarının sonuca ulaştığı söylenemez. Çünkü Kürtler tüm bu politikalara rağmen Şehba bölgesinde varlıklarını önemli oranda sürdürürler. Ayrıca dil olarak varlıklarını yitirseler, belirli düzeyde Türkmenleşme ve Araplaşma yaşasalar da, Kürtlük ve yurtseverlik bilincini korurlar.

REJİMİN İLK TERK ETTİĞİ BÖLGE

2011 yılında Suriye iç savaşı başladığında Türkiye’ye sınır olması nedeniyle en çok etkilenen bölgelerden birisi de, Şehba olur. Suriye’nin tamamında hakimiyetini korumasının zor olduğunu fark eden Baas Rejimi, güçlerini iç bölgelelerine çeker. Şehba, 2012 yılına kadar tamamıyla, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Suriye Ulusal Koalisyonu’na (SUK) bağlı grupların denetimine girer. Silahlı grupların sayısının giderek arttığı bu süreçte Türk devletinin müdahalesiyle çeteler oluşturulur. Gidişatı fark eden Kürtler de bölgede savunma örgütlerini kurmaya başlar. 2011 sonları, 2012 başlarından itibaren Bab çevresinde 2 savunma taburu şeklinde örgütlenmeye başlarlar.

2013’e gelindiğinde ÖSO üzerinde Türk devletinin etkisinin artması ve sahada Suriye El Kaidesi El Nusra’nın güçlendirilmesi gelişir. Aynı yılın Şubat ayında Kürtler de savunma örgütü olarak ÖSO bünyesinde tüm Şehba, Halep’te faaliyet gösterecek Cephet El Ekrad’ı ilan ederler. Giderek El Nusra alanında hakimiyetini sağlamaya çalışır, Kürtleri ve El Ekrad Cephesini hedefler. Bu süreçte Kürtlere dönük katliam, talan, kaçırmalar sonucunda Şehba’dan göçler başlar. Şehba Kürtlerinin yönünü en çok çevirdiği yer, Rojava’nın Efrîn kantonudur.

DAİŞ İŞGALİ

Her ikisi de büyük oranda Türk devletinin desteğiyle palazlanan ve işbirliği içinde olan El Nusra ve DAİŞ çeteleri arasında 2013 yılında çelişki ve çatışmalar yaşanır. Fakat kısa süre devam eden bu çatışmaların ardından Nusra Cephesi tarafından önce Minbic, sırasıyla Bab, Cerablus gibi şehirler adeta DAİŞ’e devredilir. Böylece kendini ÖSO olarak tanımlayan, Türk devletine bağlı çete gruplarının elinde, sadece Ezaz, Mare, Til Rıfat gibi yerleşim birimleri kalır.

DAİŞ çeteleri Şehba halkının El Nusra’yla yaşadığı karanlık zulüm dönemini daha da katmerleştirir. El Nusra gibi DAİŞ’in de en fazla hedef aldığı kesim Kürtlerdir. Bu süreçte de Şehba’dan önemli oranda Kürt göçü yaşanır. Kürtlerin bir kısmı Türkiye’ye göç ederken, büyük ağırlığı Rojava’nın Efrîn kantonuna göç eder. Yine DAİŞ sürecinde Şehba’dan Efrîn'e önemli oranda bir Arap göçü de yaşanır.

Kürtlere ve Şehba halklarına büyük baskı uygulayan DAİŞ ve ortağı Türk devleti için başta Cerablus hattı olmak üzere Şehba, çete geçişinin sağlandığı, doğal gaz ve petrolün kaçırıldığı önemli bir merkez olur.

ŞEHBA’DA TÜRK DEVLETİNE İLK DARBE

Şehba sırasıyla El Nusra, DAİŞ işgali altına girer ama göç etmek zorunda kalsalar da Şehbalılar açısından direniş bitmez. Şehbalılar 2013 yılında kurdukları Cephet El Ekrad’dan sonra, Ceyş El Siwar’ı, Şems El Şimal, Minbic Askeri Meclisi gibi güçleri kurarlar, zamanla bu örgütlere yenileri eklenir. Bunlar Kobanê, Halep gibi alanlarda direkt aktif savaş içerisinde olurken, Minbic’ten Cerablus’a kadar DAİŞ işgali altında olan bölgeyi özgürleştirme hedefinden de hiç vazgeçmez. Kendileri gibi tüm Suriye’yi DAİŞ ve benzeri çetelerden temizlemeyi ve halkların özgür, ortak yaşamını hedefleyen YPG’yle birlikte 2015 yılında kurulan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) içinde yer alırlar.

Ceyş El Siwar güçleri öncülüğünde QSD güçleri Türk devletine bağlı çetelerin 2015 sonu, 2016 başlarında Efrîn ve Şehba kantonuna dönük saldırılar sonucunda 14 Şubat 2016’da çetelere karşı operasyon başlatır. Bu süreçte başlatılan operasyon sonucunda çeşitli zamanlarda Efrîn kantonuna bağlı Dêr Cemal, Teneb, Keştear, Merenaz, Vîllat El-Qadî, Elqemiye kasabaları ile, Şehba’ya bağlı Til Rifet, Kefer Naya, Minix, Kefer Nasih, Ihris, Eyn Deqnê, Beylûniye, Şêx Hilal, Kefer Entwan, Şehabiye ve Til Ecar kasabaları ile Minix Askeri Havalimanı Türk devlet çetlerinden özgürleştirilir.

DAİŞ'ten çok da ayrı ele alamayacağımız, dönem dönem DAİŞ'le üniforma değişimi yapan Türk devlet çeteleri açısından bu operasyon büyük bir darbe olur. Hatırlanacak olursa, Türk devleti , çetelerine merkez olarak belirlediği Til Rifat kasabasının özgürleşmesinin ardından deliye dönmüş, günlerce toplarla Efrîn kantonunu bombalamıştı. Til Rifat’ın özgürleştirilmesinin ardından çetelerin 3’ü büyük saldırılar olmak üzere bölgeye birçok saldırı düzenlemesine rağmen, bunlar her seferinde sonuçsuz kaldı. Çeteler bazı saldırılarında yüzlerce kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldılar.

MİNBİC’İN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ ŞEHBA’YA UMUT OLDU

Şehba tarihi açısından önemli dönemeçlerden birisi de Minbic’in özgürleştirilmesiydi. Nasıl ki Kobanê direnişi DAİŞ'in yenilmez olmadığını gösterdiyse, Minbic’in DAİŞ^ten özgürleştirilmesi de Şehba’nın tümden özgürleştirilebileceği umudunu artırdı.

2 Nisan 2016 tarihinde kurulan ve içerisinde 13 askeri gücün yer aldığı Minbic Askeri Meclisi, 1 Haziran 2016 tarihinde Minbic halkı ve Minbic Yürütme Meclisi’nin çağrısı üzerine özgürleştirme hamlesi başlattı. 72 gün süren operasyon sonucu Minbic Askeri Meclisi öncülüğünde QSD güçlerinin de desteğiyle, 12 Ağustos 2017 tarihinde Minbic DAİŞ çetelerinden özgürleştirildi.

Coğrafi olarak Şehba’nın en kadim kentlerinden biri olan Minbic’in özgürleştirilmesi, diğer Şehba bölgelerinin de özgürleştirilmesi için büyük umut oldu. Minbic’in özgürleştirilmesinin hemen ardından 14 Ağustos 2016’da 7 askeri gücün birleşiminden oluşan Bab Askeri Meclisi, kuruluşunu ilan etti. Bab kırsalında yapılan basın açıklamasında Bab’ın DAİŞ’ten temizlenmesi sözü verildi. 22 Ağustos 2016 tarihinde Cerablus Askeri Meclisi kuruluşunu ilan ederek, Cerablus’u DAİŞ’ten özgürleştireceğini açıkladı.

30 Ağustos 2016’da ise Ceyş El-Siwar savaşçıları Bab’daki DAİŞ çetelerine karşı operasyon başlatarak çeşitli tarihlerde Um Hoş, Um Qura, Herbel, Hesiye, Semûqa, Til Qerah, Wehşiye, Fafîn, Qeramil, Til Midyeq, Qolsirûc, Hewarîn, Til Şeîr, Muşat, Kefer Qaris, Til Sosyan ve Elaoşa köylerini; Til Sosyan köyündeki çimento fabrikasını ve Şehba Barajı’nı kurtardı.

KANLI AKTÖR ŞEHBA’DA RESMEN SAHADA

Minbic'in özgürleştirilmesiyle Türk devletinin çeteleri eliyle Şehba sahasında yürüttüğü vekalet savaşının da sonuna gelindi. Minbic operasyonunun başlamasını engelleyemeyen Türk devleti, özgürleştirilmesi sürecinde Minbic'i toplarla defalarca vurdu. Yine Cerablus Askeri Meclisi’nin ilan edildiği gece meclis komutanı bir MİT elemanınca katledildi.

Türk devleti ortağı DAİŞ’in artık kendileri açısından Şehba’da tutunamayacağını anlayınca, 24 Ağustos 2016 tarihinde Cerablus’a giriş yaparak “Fırat Kalkanı Operasyonu” olarak adlandırdığı Kuzey Suriye İşgal Harekatı'nı başlattı. Harekat için Osmanlı’nın 1516’daki Mercidabık Muharebesi’ni kazanarak Suriye’ye girdiği tarih olan 24 Ağustos’un seçilmesi, Türk devletinin bölgede yayılma ve kalıcı olma planlarının bir mesajı niteliğindeydi.

DAİŞ çeteleri şehri Türk devlet çetelerine tek bir kurşun sıkmadan 2 saat içerisinde teslim etti. Türk devleti ve çeteleri Eylül ayı başlarında yine Rai kasabasını çetelerden çatışmasız bir biçimde teslim aldı. Ardından Ezaz’ı da alan Türk devleti, 10 Aralık 2016’da da El Bab’a operasyon başlattı. 2 aylık çatışmaların ardından DAİŞ 17 Şubat 2017’de EL Bab’ı da Türk devletine anlaşmalı bir biçimde teslim etti.

Hatırlanacak olursa, bu anlaşmanın ne karşılığında yapıldığı Şubat ayı sonlarında açığa çıkmış, DAAİŞ ve Türk devleti çeteleri Şehba’nın kadim mekanlarından biri olan Özgür Minbic üzerine eş zamanlı saldırı başlatmıştı.

DAİŞ DEĞİL, ŞEHBA’NIN ÖZGÜRLÜKÇÜ GÜÇLERİ HEDEF ALINDI

Türk devletinin Şehba şansında Kuzey Suriye’yi açıktan işgal etmesi öncesi, Efrîn ve Şehba’nın kurtarılmış alanlarını birçok defa sınırdan toplarla bombaladı. Yine Türk devletine bağlı çeteler de birçok defa Efrîn ve Şehba’nın kurtarılmış alanlarına kara saldırıları düzenlediler.

Türk devleti Kuzey Suriye İşgal Harekatı'nı başlattığı tarihten itibaren de en fazla Şehba’nın kurtarılmış alanlarını ve Şehba’yı kurtaracak Cerablus Askeri Meclisi, Ceyş El Siwar, Cephet El Ekrad mevzilerini hedef aldı. Türk devleti, amacının Bab ve Cerablus’un da özgürleştirilerek, Rojava kantonlarının birleşmesini, yine Kuzey Suriye’nin tümüyle çetelerden arındırılarak Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Projesi'nin hayata geçmesini engellemek olduğunu defalarca yetkili ağızlarınca ilan etti.

Kuzey Suriye İşgal Harekatı kapsamında Cerablus’u işgal eden Türk devleti ve çeteleri, ilk olarak Cerablus Askeri Meclisi mevzilerine yönelik saldırılar gerçekleştirince, Cerablus Askeri Meclisi savaşçıları saldırılara sert yanıt verdi. Cerablus Askeri Meclisi savaşçıları ile Türk devleti ve çeteleri arasında 2 gün boyunca yoğun çatışmalar yaşandı. Çatışmaların yayılması üzerine ABD arabulucuğuyla birçok defa Türk devleti ve çetelerince ihlal edilen ateşkes ilan edildi.

Türk devleti ve çeteleri 30 Ağustos'ta Bab kırsalındaki köylerden DAİŞ’i temizleme operasyonu başlatan Ceyş El Siwar savaşçılarına da daha özgürleştirme operasyonu esnasında birçok saldırı geliştirdi.

Bu operasyon sonucunda 2017 yılında Ceyş El Siwar savaşçıları tarafından DAAİŞ çetelerinden temizlenen Um Hoş, Um Qura, Herbel, Hesiye, Semûqa, Til Qerah, Wehşiye, Fafîn, Qeramil, Til Midyeq, Qolsirûc, Hewarîn, Til Şeîr, Muşat, Kefer Qaris, Til Sosyan, Elaoşa köyleri ve fabrikası ile Şehba Barajı Türk devleti ve çeteleri tarafından hep hedef alındı. Bu bölgelerde mevzilenen Ceyş El Siwar ve Cephet El Ekrad savaşçılarının, yine Şehba halklarının direnişi sayesinde Türk devletinin Şehba’nın kurtarılmış alanlarına hiçbir saldırısı sonuç alamadı.

GÜREŞE DOYMAYAN YENİLEN PEHLİVAN GİBİ!

Erdoğan’ın “Bab nihai hedefimiz değildir” söylemleri ve Minbic'i hedef göstermesiyle Şubat sonlarından itibaren çeteleriyle birlikte Minbic Askeri Meclisi savaşçılarına yeni bir saldırı furyası daha başlattı. Fakat bu saldırı furyasını Minbic Askeri Meclisi’nin uluslararası güçlerle yaptığı anlaşma sonucu askıya almak zorunda kaldı. 30 Mart 2017 tarihinde “Fırat Kalkanı Operasyonu”nun sona erdiği açıklandı. Fakat Türk devletinin Şehba bölgesi şahsında Kuzey Suriye işgali sürüyor.

Tüm itirazlarına rağmen QSD güçlerinin temel güç olarak katıldığı Reqa Operasyonu’nun zafere doğru ilerlediği görüldükçe, Türk devleti bu kez yine planının merkezine tüm Şehba ve Efrîn'in işgalini aldı. 2-3 Mayıs günlerinde, Astana sonrası hemen her gün Şehba’nın özgürleştirilmiş alanlarını obüs ve toplarla bombalayan Türk devleti, 2 aya yakın bir süredir her gün Ezaz ve Mare üzerinden bölgeye çete, asker, zırhlı araç sevkiyatı yapıyor. Bir süre önce Ceyş El Siwar Genel Komutanı Hacı Ehmed, ANF’ye verdiği röportajda, Türk devletinin DAİŞ'e karşı operasyon yaptığını söylediği süreçte şu an getirdiği gücün yüzde 10’unu bile Şehba’ya getirmediğini aktarmıştı.

Şimdiye kadar Mare’de Şehba’nın özgürleştirilmiş alanlarına yakın onlarca Kürt köyünü bu operasyon hazırlığı kapsamında boşalttı.

Ayrıca Şehba’nın işgal ettiği alanlarında onlarca askeri üs kurmuş olan Türk devletinin Efrîn ve Şehba’yı işgali hedeflediği, hatta bu planın, Şehba, Efrîn ve İdlib'i birleştirerek işgali kalıcılaştırmak amacı taşıdığı yetkililerinin ağzından sık sık dile getiriliyor. Türk özel savaş basınına da yansıdığı gibi planının birinci aşamasında Efrîn ve Şehba’nın kurtarılmış alanlarını bombalama, ilk olarak Şehba’nın kurtarılmış alanları olan Til Rifat ve Minix Üssü’ne saldırma aşamasını hayata geçirmeye başladı.

Bir süredir Efrîn merkeze de top atışları yapılıyor. Ayrıca Şehba’nın köylerine her gün yapılan top atışlarının yanında, kapsamlı çete saldırıları da düzenleniyor. Fakat Türk devletinin bu saldırıları YPG ve Devrimci Güçler tarafından her zaman olduğu gibi onlarca kayıp verdirilerek boşa çıkarılıyor.

Şehba ve Efrîn'in halkları ise, tıpkı yenildikçe güreşe doymayan pehlivan gibi sürekli saldıran Türk devleti ve çetelerine karşı direniş kararlılığında.

DEVAM EDECEK...