Xakurkê’de neler oluyor?

İşgal saldırılarının güncel birçok nedeni de var. Türk devleti, tarih boyunca izlediği politikaları iç ve dış düşman üzerinden kurgulamıştı. Bu politika AKP ve Recep Tayyip Erdoğan döneminde ise daha çok Kürt düşmanlığı üzerinden şekillenerek devam etti.

Türk devleti, 27 Mayıs akşamından itibaren Başûrê Kurdistan’ın Bradost bölgesinde yer alan Xakurkê’ye işgal saldırılarını başlattı. Bradost ve Xakurkê rasgele seçilmiş bir yer değil. Xakurkê, Kürdistan’ın Başur-Bakur ve Rojhilat üçgeninde bulunmasından ötürü oldukça stratejik bir öneme sahip. Xakurkê’nin diğer bir adı Geliyê Azadi. Yani özgürlük vadisi. Bu isim halk tarafından verilmiş. Çünkü Kürtler açısından her zaman böyle bir anlam taşımış. Osmanlılar'dan günümüze dek Başur, Bakur ya da Rojhilat'ta Kürtlere yönelik herhangi bir saldırı olduğunda Kürtler, özgürlük vadisi olarak adlandırdıkları Geliyê Azadi'ye yani Xakurkê’ye geçerek orada direnmeye devam etmişler. Tarihte hiçbir zaman ne İran, ne Türkiye ne de Irak, Xakurkê’ye girip işgal edebilmiş değil. Xakurkê’nin işgal edilmesinin böyle tarihi bir anlamı var. Xakurkê’nin işgal edilmesi ile aslında tarih boyuncu Kürtlerin direniş merkezi olan yer işgal edilmek isteniyor, Kürtlerin de tarihteki direnişçilikleri kırılmak isteniyor.

İÇ VE DIŞ DÜŞMANDAN KÜRT DÜŞMANLIĞINA...

Bu işgal saldırılarının güncel birçok nedeni de var. Türk devleti, tarih boyunca izlediği politikaları iç ve dış düşman üzerinden kurgulamıştı. Bu politika AKP ve Recep Tayyip Erdoğan döneminde ise daha çok Kürt düşmanlığı üzerinden şekillenerek devam etti. Xakurkê işgal saldırıları da içeride ve dışarıda savaş üzerine kurulan bir politikanın ürünü olarak ortaya çıktı. Ortaokul, lise tarih derslerinde komşu ülkelerin hepsinin Türkiye’ye düşman olduğunu dayattılar. Aynı tarih kitaplarında yararlı ve zararlı cemiyetler adı altında bölümler vardı. Bu cemiyetlerin faaliyetleri içinde de Kürt isyanları sıralanıyordu. Şeyh Sait isyanı isim olarak veriliyordu. Ama bölümlerin hepsinde, "bu isyanlar bastırıldı" diye de ekleniyordu. Yani o dönemlerde kendilerince Kürt meselesini tamamen bastırdıklarını düşündükleri için devletin varlığına dış düşman olarak komşular gösteriliyordu.

Kürtler PKK hareketi ile yeniden bir mücadele başlattı. Bu mücadele giderek kitleselleşti. Dış düşman algısı bu kez iç düşman olarak gösterilen Kürtler üzerinden yürütülmeye başlandı. Düşmanlık üzerine kurulan politikaların tarihsel arka planı bu. Erdoğan ise bu politikaları en yaygın olarak ‘terörle mücadele’ adı altında Kürdistan’ın dört parçasını işgal etme savaş politikasını üzerine kurarak yürütmeye başladı. Önce Rojava’yı denedi. Efrîn’de büyük katliamlar yaparak bu politikasını sürdürdü. Rojava’nın diğer kesimlerine de saldırarak bunu devam ettirmek istedi. Ancak ABD başta olmak üzere uluslararası güçlerin oradaki politikaları buna izin vermedi. Rojava olmayınca bu kez yeniden Başur’a döndü. Burada önemli olan ve bilinmesi gereken ise bu savaşın Kürtlere karşı bir savaş olduğudur.

XALURKÊ SALDIRILARINDA KDP'NİN PAYI

KDP’den destek almadan o bölgede Türk devletinin kendi başına böyle bir operasyon yapma gücü, kudreti ve cesareti olamaz. Bölge KDP’nin denetimi altında. Çok sayıda peşmergesi var bölgede. Ayrıca Türk askerlerinin yol olarak kullanıp geldikleri yerlerde KDP’nin asayiş kontrol noktaları var. Bölgede bilinmesi gereken diğer önemli bir nokta, Şemdinli ile sınır olması. Şemdinli'nin bazı yerlerinde korucular var. O korucuların büyük bir çoğunluğu ikili vatandaştır. Şemdinli'de koruculuk yapıyor, Başur'da ise KDP peşmergesi maaşı alıyor. Böyle yüzlerce kişi var. 2009 yılında bölgede haber yapmaya giderken bu kişilerden bazılarını gördüm. Şemdinli'den Başur’a Başur kimliği ile geçiyor. Başur'dan Şemdiliye geçerken Türkiye kimliğini gösteriyorlar. Bu kişiler Şemdinli sınırındaki ticareti de ellerinde tutuyor. Günlük olarak Geliye Reş bölgesinden 40 ile 50 arasında kamyonla Başur’dan Şemdinli'ye şeker, çay, sigara vb. gibi maddeler bu kişiler aracılığıyla geçiriliyor.

Bu kişilerden biri, Mart ayında ölen Mustafa Bayram. Bayram, Ertoşi aşiretinin Şerefan kolunun başı. Lise mezunu, evli ve 17 çocuğu var. Milletvekilliği esnasında adı Picasso kaçakçılığına dahi karışmış ve kabarık suç dosyası nedeniyle milletvekilliğinin kaldırılması gündeme gelen bir kişi. Bu kişi, aynı aşiretten olan İskender Ertuşi ile birlikte aynı zamanda korucu başıydı.

Üzerine atılı suçlamalar ve davalardan dolayı 2004 yılında bir süre Van Kapalı Cezaevinde tutuklu olarak kaldı. 2005 yılında tahliye edildi. Milletvekilliği sonrasında da hakkında davalar açıldı. Bayram, son olarak 2011 yılında karara bağlanan ve "Suç örgütü kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak" suçlarından açılan davada diğer çete liderleri olan Haşmet Celil Bilici ve Remzi Şahin ile birlikte 28'er yıl 4'er ay hapis cezası aldı. Cezayı aldıktan sonra Başur’a geçerek Duhok ve Hewler'de yaşamaya başladı. Neçirvan Barzani ile ortaklığı var. Duhok Valisi adına açılan Waar TV’yi finanse eden kişiydi. Şimdi Ava TV diye bir televizyon açmış. Neçirvan Barzani ile birçok ortak şirketi var. Mustafa Bayram, o bölgede etkili olan kişilerdendi. Başur'da peşmergelik, Şemdinli'de koruculuk yapan kişilerin çoğu ona bağlıydı. O da KDP’ye bağlı olarak uzun yıllar çalışma yürüttü. Böylelikle Türkiye’de çetecilikten aranan Bayram üzerinden AKP ile KDP arasında kurulmuş ciddi bir köprü var. Bu bilgiler doğrultusunda bakıldığında bu operasyonda KDP’nin desteğinin olup olmadığı çok açık bir şekilde anlaşılır.

Bunun yanı sıra özellikle de Neçirvan Barzani’ye bağlı basın yayın kuruluşlarının bu işgal saldırılarına ilişkin yaptıkları yayınlar, KDP’nin bir kesiminin bu saldırılara destek verdiğini kanıtlıyor.

BAŞUR'UN ÜS OLARAK KULLANILMAK İSTENMESİ

Başur’da bu duruma karşı çıkan insanlar var. AA'nın "PKK terör örgütü" diye başlayarak soru sormak istediği ve geçen sene vefat eden YNK’nin kurucularından Adil Murad, “Kürdistan’da hiçbir Kürt partisine terörist diyemezsin. Terörist senin devletindir” demişti. Yine YNK Irak parlamenterlerinden Rêzan Şeyh Dilêr, benzer bir cevabı Hewlêr’de Feridun Sinirlioğlu'na verdi. Goran Hareketi içinde bu durumu kabul etmeyen çok sayıda kişi var. KDP’nin kendi içinde bile bu durumu kabul etmeyenler var. Hatta "PKK’nin darbe almasından sonra sıra bize gelecek" diyen çok sayıda KDP yöneticisi de var. Ama Neçirvan Barzani Türkiye ile kurduğu çok girift, anlaşılmaz, tamamen çıkara dayalı Erdoğan’ın oğulları ve damat Berat Albayrak'la petrol ticaretinden ötürü bu operasyona destek veren kanadın başını çekiyor. Ama tarih, kendi ülkesine saldıranlara destek verenlerin başlarına daha sonra nelerin geldiğinin hazin örnekleri ile dolu.

Tarih, korkunç öğretici. Sadece kronolojik olaylar yığını değil. Şeyh Abdulselam Barzani’yi Osmanlılar idam etti. Şeyh Sait, Seyit Rıza Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra idam edildi.

Şeyh Sait isyanında yaşanan bir olay var. O yörenin çocuğu olduğum için bu olayı biliyordum. Ama 1997 yılında Salih Bey’in Torunu Cahit Bora bir kez daha bana anlattı. Olay, anlattığı gibi şöyle: "Şeyh Sait isyanında Hani Cephesi Komutanı Salip Bey’i öz amcasının oğlu ihbar ederek yakalatıyor. İsyan bastırıldıktan sonra Salih Bey’i ihbar eden amcasının oğlu ve ailesi ilk sürgün edilenlerden oluyor. Salih Bey’in amcasının oğlu buna itiraz eder. Aldığı cevap, 'halkını ve öz amcasının oğlunu bize ihbar edenden bize hayır gelmez. Yarın bizden daha güçlü bir ülke bize saldırınca bizi de ona satar' olur."

KÜRT ÖRGÜT VE PARTİLERİNİN YAPMASI GEREKEN...

Xakurkê’ye işgal saldırıları sadece Xakurkê'ye yönelik saldırı niteliğinde değil. Bu saldırı, Kerkük’te yaşanan gelişmeler ve Efrîn işgal saldırıları ile birebir bağı olan bir saldırı. Bu yüzden Kürt parti ve örgütlerinin, bu saldırıyı, Kürtlerin hangi parçada olursa olsun kazanımlarının hedeflendiği biçiminde ele almaları gerekir. Kürtler ve Kürt örgütleri, son birkaç yıl içinde, birlik olmadan hiçbir şey yapamayacaklarını da kanımca gördüler. 25 Eylül 2017 tarihinde yapılan referandum bunu acı kayıplarla kanıtladı. Referandum her ne kadar sadece ve sadece Başur’da küçük bir devletçik için yapılmış olsa da Kürdistan’ı sömürgesinde tutan tüm ülkelerin nasıl bir araya gelerek düşmanlık yaptıklarını kanıtladı. Referandumdan sonra Başur’a ilk düşman Erdoğan oldu. O zamana kadar Erdoğan ve AKP ile iyi ve ticari ilişkiler içinde olan KDP, referandumdan hemen sonra AKP ve Erdoğan’ın baş düşmanı oldu. O dönemde sarf ettiği aşağılayıcı sözler hâlâ Başur halkının kulaklarında çınlıyor. Yaşanan bu deneyim aslında Kürt örgüt ve partilerinin birlikte olmadan hiçbir yerde bir hak elde edemeyeceklerini gösterdi. Herhangi bir parçada elde edilen hakların dahi korunamayacağını da gösterdi. Haliyle yapılması gereken, operasyona ortak bir tavır almaktan başka bir şey değil.

İŞGALİN ASKERİ BOYUTU TAMAMLANMAK İSTENİYOR

Xakurkê işgal saldırıları ile işgalin askeri boyutu geliştirilmek isteniyor. Zira Türkiye şimdi bu durumda bile Güney Kürdistan topraklarına yerleşmiş durumda. 23 askeri üssün olması bunu kanıtlamaya yetiyor. Diğer bir şey, Hewlêr ve Duhok şimdi, bir Güney kentinden çok Türkiye’nin herhangi bir kentine daha çok benziyor. Mesele sadece benzemesi de değil. Hewlêr’in en büyük binalarından birinin Ziraat Bankası binası olması bunu açıklamaya yetiyor. Aslında Güney, ekonomik ve kültürel olarak işgal edilmiş. Şimdi, askeri işgalle bu tamamlanıyor.

ERDOĞAN, ANLAŞMALARI SAĞLAMA ALMAK İSTİYOR!

Son günlerde Mesrur Barzani’nin Türkiye’yi ziyaret edeceği konuşuluyor. Olası böyle bir ziyaretin birçok amacı var. Ama öncelikli başlıklar, petrol anlaşması ve operasyon olur. Operasyonda resmi olarak KDP’den yer alması istenecek. Öte yandan Erdoğan, Neçirvan Barzani ile yaptıkları petrol anlaşmasının sürdürülmesini istiyor. Mesrur Barzani ise bu konuda biraz mesafeli duruyor. Yeni bölgesel başbakan kendisi olacağı için "Türkiye’ye ziyaret"ten çok, "çağrılıp bu konular konuşulacak" demek daha doğru olur. Mesrur Barzani, AKP ve Erdoğan’ın petrol anlaşmasına karşı çıkması durumunda tehdit de edilebilir. Başur, bazı yaptırımlara tabi tutulacak gibi görünüyor.

XALURKÊ'DE GERÇEK NE?

AKP basın yayın kuruluşları, başlatılan Xakurkê işgal saldırılarını öve öve bitiremiyor. Masa başında hazırlanmış ve servis edilen haberler, yine bilgisayar oyunları ile hazırlanan görüntülerle gerçeği çarpıtmak istiyor.

Xakurkê’de tamamen hava destekli, savaş uçakları ve kobra helikopterlerin hava saldırıları var. Karadan şu ana kadar bölgede araziye sürülen askeri güç yok. 28 Mayıs gecesi bu denendi. Ancak gerilla güçlerinin pusu ve sabotaj eylemlerinden ötürü Bermize köyünden araziye sürülen güç geri çekildi. Şu ana kadar ortaya çıkan sonuç, indirmelerle tepelere asker konumlandırılmış. Tepelere indirilen askerler gerillaya hedef haline geldi. Gerilla güçleri sabotaj, pusu, tepe baskınları ile eylemler yaparak tepelere indirilen askerlere kayıplar verdirdi. Şu ana kadar ortaya çıkan sonuç da işgal saldırısında Türkiye’nin herhangi bir sonuç almadığı yönünde.