Varto: 5 Nisan konsepti kırılıyor

Varto, AKP-MHP hükümetinin Kürt halkına saldırılarını, 5 Nisan 2015’te Öcalan’a tecritle başlattığını belirterek, 4 yılın sonunda Kürt direnişinin ayakta olduğunu ve açlık grevleriyle başlayan hamleyle de bu konseptin yıkılacağını söyledi.

Yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun Türkiye’nin mevcut politikalarını sürdüremeyeceğinin ya da sürdürse bile durumun daha da kötüleşeceğinin açıklığını dikkat çeken KCK Dış ilişkiler Komitesi Üyesi Serhed Varto, “Fakat seçimin sonuçları politikaların rengini belirleyebilir. Bu açıdan seçimi bir demokratik mücadele alanı olarak görüp yüklenmek ve AKP-MHP iktidarını burada geriletmek çok önemlidir” dedi.

KCK Dış ilişkiler Komitesi Üyesi Serhed Varto, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin seçimlere yansımasını, tecridin kalkması için zindanlar ve Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi direnişinin ulaştığı düzeyi, yine DAİŞ’in askeri anlamda yenilgiye uğramasının siyasete yansımalarını ve bu yenilginin AKP-MHP iktidarını nasıl etkilediğini, teslim alınan DAİŞ’lilerin yargılanmasının ne şekilde olacağı gibi konularla ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı.

BAŞLATTIĞI YERDE SONUCU GETİRİYOR

Açlık grevlerinin başlama süreci ve niteliği bakımından çok önemli olduğunu belirten Varto, şöyle izah etti: “AKP-MHP hükümeti Kürt halkına yönelik saldırılarını, 5 Nisan 2015’te Önderliğe tecritle başlattı. Soykırım saldırısının başlangıç noktası İmralı’ydı. Ondan sonra çok yoğun bir biçimde gerillaya, toplumsal alana, demokratik siyasete yöneldi. Bütün bu alanlarda çok yoğun ve şiddetli çatışmalar oldu; büyük direnişler gerçekleşti. Bütün alanlardaki direniş, AKP-MHP faşist ittifakının Kürt soykırım politikalarının başarılı olamayacağını ortaya koydu. Bu açlık grevleri tam da en son noktada, yani diğer alanlarda da başarısızlığının ortaya konduğu noktada, düşmanın başlattığı yerde sonucu getiriyor. Şu açıktır; bu direnişin başarısıyla 5 Nisan 2015’te yürürlüğe konulan konsept kırılmış olacak. Bu çok nettir. Onun için bu eylemin kendisi, sonuçlarıyla çok önemli ve tarihidir. Önderlik üzerindeki tecridin kırılmasıyla soykırım konsepti de kırılmış olacak.”

KÜRT DİRENİŞİ AYAKTADIR

Türk devletinin, iç siyasetini ve dış ilişkilerini de tamamen Kürt soykırımı konsepti üzerine inşa ettiğini; hemen hemen 2014’ten sonraki gelişmelerin hepsinin Kürt soykırımı bağlamında olduğunu kaydeden Varto, işte bu konseptin başarısız kılındığını söyledi. Varto, bu konseptin başarısızlığının şuradan anlaşıldığını ifade etti: “Türkiye içerde faşist bir ittifak kurarak, dışarda da Kürtleri tasfiye edecek ittifaklar oluşturarak Kürt Hareketi’ni tümden ortadan kaldırmak istiyordu. Rojava’da, Kuzey’de, Güney’de bütün kazanımları ortadan kaldırmayı hedefledi. Son 4 yıl içerisinde bütün planlarını bunun üzerine kurdu. Bunun için herkesle karşı karşıya geldi. Bütün ekonomisini, ‘itibar’ını, askeri gücünü ortaya koydu fakat gelinen noktada Kürt direnişi olduğu gibi ayaktadır. Mesela Türkiye bu saldırıyı başlatırken Reqa, Dêrazor ve Minbic, DAİŞ’in kontrolündeydi. Kürtlerin uluslararası ilişkileri Rojava’da bu kadar gelişkin değildi. Şimdi çok daha geniş bir alan kontrol altına alınmış, çok daha geniş ittifaklar oluşturulmuş. Kuzey Kürdistan’da da devletin bütün saldırılarına rağmen Kürtler olduğu gibi ayakta duruyor.”

AKP-MHP İTTİFAKI ZORLA DURUYOR

Faşist uygulamaların bütün Türkiye’ye yayıldığını, baskı ve cendere altına alınan Türkiye toplumunda devlete karşı muazzam bir tepki oluştuğunu belirten Varto, AKP-MHP ittifakının ancak zorla ve şiddetle ayakta durabilecek bir noktaya geldiğini vurguladı. Savaş yatırımlarında ve peşkeşten dolayı ekonomisinin dibe vurduğunu kaydeden Varto, Kürt imhasına göre kurgulanan dış ilişkilerde de çıkmaza girdiğini söyleyerek, şöyle devam etti: “Rusya, İran ve Suriye rejimi ile ilişki kurarak Kürtleri tasfiye etmek istedi. ABD ve AB’yi karşısına alıp ciddi kriz yaşadı. Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleriyle karşı karşıya geldi. Bu siyasetinden de sonuç çıkmadı. Şimdi bir yol ayrımında. Bu siyasette ısrar edilirse durumun çok daha kötüye gideceği netleşti. Bundan sonraki süreçte bazı tercihlerde bulunması gerekecek. İdlib sorunu, S-400, F-35 sorunu ortada. Amerika ve Rusya ile sorunu duruyor. İran politikasında karar vermesi gerekecek. Bütün bunlarla mevcut durum sürdürülemez. Onun için bir sonuca gitmesi gerekiyor.”

SEÇİM SONUÇLARI BELİRLEYİCİ OLACAK

Yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun Türkiye’nin mevcut politikalarını sürdüremeyeceğinin ya da sürdürse bile durumun daha da kötüleşeceğinin açıklığını dikkat çeken Varto, “Fakat seçimin sonuçları politikaların rengini belirleyebilir. Bu açıdan seçimi bir demokratik mücadele alanı olarak görüp yüklenmek ve AKP-MHP iktidarını burada geriletmek çok önemlidir” dedi. Eğer seçimde AKP-MHP iktidarı geriletilirse bunun çok ciddi sonuçları olacağını söyleyen Varto, şöyle konuştu: “Şu ortaya çıkar bir kere, mevcut politikaların Türkiye’ye kaybettiği gibi iktidar güçlerine de kaybettirdiği görülür. Bu sefer bu noktada hem AKP içerisinde hem de MHP içerisinde çok ciddi sorunlar yaşanacaktır, çünkü başından itibaren AKP içerisinde de, MHP içerisinde de bu ittifaka karşı olanlar var. İttifak aslında zoraki bir devlet konsepti olarak oluşturuldu. Eğer bu seçimlerden istenilen sonuçları alamazlarsa kendi içlerinde çatışacaklar ve birbirlerini suçlayacaklar. Bu büyük oranda oluşan ittifakı çatırdatacak. Sorun sadece bu ittifakı çatırdatmakla da kalmayacak. Bu ittifak ve politikalar çöktükten sonra Türkiye’nin yeni siyasi çıkışlara ihtiyacının olduğu bilinen bir gerçek. Yeni bazı siyasi yaklaşımların ortaya çıkması durumu olabilir. Bunun yanında şöyle bir sonucu da olur; bu seçimde AKP-MHP ittifakının geriletilmesiyle alternatif politikalar Türkiye’de daha rahat bir biçimde dillendirilebilir. Demokratik güçler güçlenir. Özellikle Kürdistan’da yeniden bu seçimlerde de halkımızın kayyumlara ve devletin özel imha ve inkar politikalarına karşı güçlü bir biçimde iradesini ortaya koyarak kendi varlığını göstermesi önemli sonuçlar doğuracaktır. Bir bütün olarak bu seçimde AKP ve MHP’nin geriletilmesinin en azından kısa ve orta vadede ciddi bazı sonuçları olur.”

DAİŞ’İN YENİLMESİ, AKP’NİN GERİLETİLMESİDİR

Büyük bir siyasi proje olan DAİŞ ile AKP’nin bağlantısı olduğunu savunan Varto, DAİŞ ve benzerlerinin yükselişi ile Türkiye’de AKP’nin yükselişinin paralellik arz ettiğini; 2012’den itibaren bir yandan Müslüman Kardeşler’in öne çıktığını, bir yandan da DAİŞ ve El-Nusra gibi selefi örgütlerin ortaya çıkıp etkili olduğunu söyledi. Bu süreçte Mısır’dan Lübnan’a, Suriye’ye kadar Erdoğan’ın posterlerinin havalandırıldığına dikkat çeken Varto, DAİŞ ve radikal örgütlerle iki şey yapılmak istendiğini belirtti:

* Güney’de, Rojava’da ve Kuzey’de Kürtlerin özgürlük mücadelesi tasfiye edilecekti.

* Yeni Osmanlıcılık temelinde AKP Ortadoğu’da ciddi bir hakimiyet kuracaktı.

Buna karşı da Rojava’daki özgürlük güçleri ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin direndiğini, aslın bu mücadelenin DAİŞ şahsında Kürt Özgürlük Hareketi ile AKP’nin mücadelesine dönüştüğünü kaydeden Varto, “AKP’nin bu kadar saldırmasının nedeni de odur. 2014 Kobanê savaşına kadar AKP adına DAİŞ savaştı. Kobanê’de DAİŞ kırıldıktan sonra Türkiye artık doğrudan saldırmaya başladı. DAİŞ’in geriletilmesi, AKP’nin geriletilmesi anlamına geliyor ve en son Baxoz’da DAİŞ askeri olarak yenildi. Şimdi buna paralel olarak AKP’nin zorlandığı, oldukça geriletildiği görülüyor. DAİŞ’in bitirilmesi, AKP’nin geriletilmesi anlamına geldi” şeklinde konuştu.

AKP-MHP KIRILIRSA DAİŞ TAM BİTECEK

Askeri olarak yenilen DAİŞ ve türevlerinin ideolojik/selefi/ihvan-i olarak varlık gösterdiğini; bu selefi ve ihvan-i güçlerin beslendiği ve destek aldığı temel kaynağın da Türkiye/AKP-MHP iktidarı olduğunu söyleyen Varto, şöyle sürdürdü: “Eğer AKP-MHP ittifakı kırılırsa DAİŞ sadece askeri olarak yenilmiş olmayacak; ideolojik, kültürel, ekonomik olarak kendisinin arka cephesini oluşturan en önemli ayağını da kaybetmiş olacak ve esas DAİŞ’i darbeleyecek olan da budur. Bu gerçekleşirse DAİŞ’e karşı mücadele başarılı olur. Ortadoğu’daki siyasi ve ideolojik gelişmeler açısından DAİŞ’e karşı mücadele etmek, buna paralel olarak AKP ile mücadele etmek çok anlamlıdır. Dikkat edilirse sadece yenilen DAİŞ olmuyor; siyasal İslam çizgisi de yeniliyor. ‘Radikal İslam’ ile ‘ılımlı İslam’ın iki kanadı paralel bir biçimde harekete geçti. Bunlardan biri AKP ve ihvan türü hareketlerdi, diğeri ise DAİŞ ve Nusra türünden radikal hareketlerdi. Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi Kuzey’de, Doğu’da, Güney’de ve Rojava’da her iki kanadı çökertti. Taraftarları bağlamında ikisinin de yenilgisi büyük hayal kırıklığı yarattı.”

DEMOKRATİK GÜÇLER DESTEKLENMELİ

Halen tehlikenin ortadan kalkmadığını ve bunların oluşturduğu boşluğu doldurmak gerektiğini belirten Varto, bunlarla mücadelenin, ancak politik-ideolojik zeminlerinin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağını söyledi. Bunun da Ortadoğu’da demokratik güçleri desteklemekle olabilecek bir durum olduğunu ifade eden Varto, “Fakat Batılı güçlerin politikaları, demokrasiyi güçlendirmekten ziyade kendi karşıtlarını ortadan kaldırıp işbirlikçilerini oluşturmaktır. Batılı devletler bu bağlamda çok tutarlı bir politikaya sahip değil. Sonuç itibariyle DAİŞ, Nusra, İhvan’ı ortaya çıkaran, Batılı güçlerin işbirlikçileridir; yani Türkiye, Katar benzeri devletlerdir. Dolayısıyla çok köklü bir şekilde demokrasi güçleri desteklenmediği sürece Ortadoğu’da bu tehlikenin kalkması zor olur. O bakımdan yeniden inşa yapılırken Ortadoğu’daki demokratik güçlerin desteklenmesi, DAİŞ’e karşı mücadelenin başarısının en önemli koşullarından biridir” dedi.

DEMOKRATİK GÜÇLER OLMADAN OLMAZ

Ortadoğu’da sorunların hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğuna; kaldı ki Suriye’nin kendisinde de hala ciddi sorunlarına varlığına işaret eden Varto, şunları ifade etti: “Suriye’de tam çözüm olmasa da belli bir düzeyin sağlanması belki söz konusu olabilir. Şimdiye kadarki gelişmeler şunu gösterdi; QSD ve Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin içinde olmadığı bütün çabalar başarısız oldu, olacak. Aslında bu işleri yürütenler de bunu gayet iyi biliyorlardı. Hem Soçi, Astana süreçlerini hem de Cenevre süreçlerini ilgili güçler daha çok siyasi ve taktik mücadelenin manevraları olarak gördüler, o dönemde öyle yürüttüler. Sonuç itibariyle iş Suriye sorununun belli bir düzeyde de olsa çözüme kavuşturulmasına geldiğinde Kuzey-Doğu Suriye güçlerinin bu sürecin içerisinde olması kaçınılmazdır. Bunun nedeni şudur; hem sahada çok ciddi bir güçtürler hem de bölge siyasetinin artık ciddi bir aktörüdürler. Kuzey-Doğu Suriye’deki güçlerin varlığını yadsıyarak kimse siyaset yapamaz. Karşısında, yanında yer alır ya da bir biçimde ilişki ve çelişki içinde olur ama mutlaka onun varlığını hesaba katmak durumundadır. Önümüzdeki süreçte gelişmeler bir biçimde Kuzey-Doğu Suriye güçlerinin de bu sürecin içerisinde olmasının kaçınılmazlığını gösteriyor.”

KOALİSYON, DAİŞ’LİLERİN YARGILANMASINDAN SORUMLUDUR

DAİŞ çetesi elemanları sorununun, belli bir dönemden sonra uluslararası bir sorun haline geldiğini; herkesin uluslararası bir terör örgütü olarak tanımladığı DAİŞ’in, sadece Suriye’nin ya da Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin sorunu olmadığını belirten Varto, uluslararası güçlerin de QSD’nin verdiği savaşın parçası olduğunu hatırlattı. Dolayısıyla sonuçlarının da bir parçası olma zorunluluğunun altını çizen KCK Dış ilişkiler Komitesi Üyesi Serhed Varto, şöyle anlattı: “Yani bunun biçimi nasıl olur elbette bu tartışılabilir; her devletin kendi vatandaşlarını alıp kendi ülkesinde yargılaması bir yöntemdir, fakat bunun dışında uluslararası mahkemeler kurup bunları yargılamak da bir yöntemdir. Sonuç itibariyle bu sorun uluslararası bir sorundur ve ilgili tarafların özellikle de Uluslararası Koalisyon ve Birleşmiş Milletler’in bu soruna el atması, sorumluluk yüklenmesi gerekiyor. Somut olarak bu insanlar Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin elindedir. Bunların nerede ve nasıl yargılanacakları konusu Kuzey-Doğu Suriye yönetimiyle tartışılıp bir sonuca bağlanmalıdır. Uluslararası kurumlar ve güçler, bunun mali, güvenlik, yargılanma, hukuki sorumluluklarını almalıdır.”