Urfa Cezaevi'nde komplo ve kumpaslar devrede

Urfa 2 No'lu T Tipi Cezaevi'nde bulunan PKK'li tutsaklar, Fatih Sertaç Çelik'in 1. müdür olarak atanmasının ardından komplo ve kumpasların devreye sokulduğunu belirterek, duyarlılık çağrısında bulundu.

Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklara yönelik baskı ve işkenceler devam ediyor. Urfa 2 No'lu T Tipi Cezaevi'nden mektup gönderen PKK'li tutsaklar yaşanan baskılara dikkat çekti. 90'lı yıllarda Şırnak'ta devletin resmi kanunlarının rafa kaldırıldığını hatırlatan tutsaklar, gönderdikleri mektupta şunları belirtti: "Başta Şırnak olmak üzere bölgenin birçok il ve ilçelerinde devletin içine çöreklenmiş veya devletin resmi gücünü arkasına almış Ergenekon, Fetö, TİT, JİTEM vb. çeteler bulundukları her yeri yakıp, yıkıyor, yurtsever, demokrat insanlarımıza kan kusturuyorlardı. Son yıllarda Urfa'da olan bitenler Urfa'nın 2. "Şırnak Cumhuriyeti'ne dönüştüğünü gösteriyor.

24 Temmuz 2015 yılında Ceylanpınar'da 2 polisin "faili meçhul" bir şekilde öldürülmesinden itibaren kitlesel gözaltı, tutuklama, sistematik, gizli-açık işkence, Suruç, Halfeti ve en son Siverek'te görüldüğü gibi vahşet düzeyine ulaşan infaz ve toplu cinayetler zinciri bir silsile halinde birbirini takip etmektedir. Hemen hemen her boyutu ile kamuoyuna mal olan bu olay Urfa'da, Emniyet-Savcılık-Cezaevi üçgeninde Fetövari bir çetenin iş başında olduğunu, kendilerine ait bir "Urfa Cumhuriyeti" kurduklarını göstermektedir. "Urfa Cumhuriyeti"nin cezaevi ayağı da Urfa 2 No'lu T Tipi Cezaevi'dir."

TUTSAKLARA EMNİYET VE POLİS ARACINDA İŞKENCE

Ülkenin her cezaevinde olduğu gibi kaldıkları Urfa 2 No'lu Cezaevi'nde de baskı, sorun, sıkıntı ve gayri insani uygulamaların olduğunu ifade eden tutsaklar, kuruma 1. Müdür olarak atanan Fatih Sertaç Çelik'in ardından komplo, kumpas ve provokasyonlarla siyasi tutsakların tahrik, edildiğini, ajanlaşma ve teslimiyetin dayatıldığını vurguladı. Fatih Sertaç Çelik'in kurumda göreve başlamasından sonra kısmi olan spor, sohbet, saz ve resim kursu gibi aktivitelerin de tamamen ortadan kaldırıldığını vurgulayan tutsaklar mektuplarında şu ifadelere yer verdi: "Fazla diye kitaplarımız sınırlandırıldı, çeşitli yöntemlerle görüş hakkımız gasp edildi. Ağır hasta ve "kendi başına hayatını idame ettiremez" raporları olmasına rağmen hasta arkadaşlarımız idarenin tutumundan dolayı tahliye edilmemektedir.

Arkadaşlarımız "Avukatınız var" denilerek polise teslim edilmiştir. Götürüldükleri emniyet ve polis aracında işkenceye maruz kalmış, itirafçılık ve ajanlaştırma dayatılmıştır. En son bir arkadaşımız hastane yerine adliyeye götürülmüş, savcılık tarafından gizli tanıklık teklif edilerek başka tutuklulara karşı komplo ve kumpasa alet edilmek istenmiştir. Bir kaç aydır devam eden bu uygulamalar sistematik bir şekilde açlık grevlerinin bitişinin ardından farklı bir aşamaya geçmiştir. 10 dakikalık telefon hakkımız gasp edilmek istenmekte. Revire çıkarılma yerine doktor odalarımıza getirilip, cezaevi içinde tam tecrit dayatılarak dış dünya ile bağlantımız koparılmaktadır."

DUYARLI KURUMLARA ÇAĞRI

Urfa 2 No'lu T Tipi Cezaevi'nde Fetövari veya Fetö ile bağlantılı bir organizasyonun işbaşında olduğunun altını çizen tutsaklar, duyarlı kurum ve kuruluşlara şu çağrıda bulundu: "Bu fetövari organizasyon iradesizleştirme, teslim alma, ajanlaştırma, itirafçılaştırma, insan hayatı ile oynama dahil her türlü kirli oyun, kumpas, provokasyon peşindedir. Bizler hiç bir koşul altında siyasi, insani kimliğimizden taviz vermeyerek, şimdiye kadar olduğu gibi onurlu duruşumuzla provokasyonlara fırsat vermeyeceğiz.

İHD, TİHV ve Tutuklu Aileleri Dernekleri başta olmak üzere duyarlı kurum ve kuruluşların Adalet Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun yanı sıra ilgili resmi ve gayri-resmi kurum-kuruluşlar nezdinde girişimde bulunarak Urfa 2 No'lu T Tipi Cezaevi'ndeki Fetö'cü veya Fetövari organizasyonlara karşı gerekli hukuki, insani tedbirlerin alınmasının sağlanmasını istiyoruz."