Ulusal strateji hayatidir

Her parti her örgüt kendi başına politika veya diplomasi yapabilir, ama bir çerçevesi olmalı, herkes belli ilkelere bağlı olmalı ve ulusal meselelerde koordine içinde olmalı. Bunun için bizim ulusal bir stratejiye ihtiyacımız var.

Geçtiğimiz günlerde 18. Genel Kurulunu gerçekleştiren Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) ulusal birliğin sağlanmasına yönelik tarihi kararlar aldı. Dört parça Kürdistan’dan delegelerin katılımıyla gerçekleşen Genel Kurulun temel gündemi ulusal birliğin sağlanması oldu. “Kürdistan artık parçacılık siyasetini kaldıramıyor ve bütünsellik, yani birlik zorunlu hale gelmiştir” denilen sonuç bildirgesinde, Kürdistan’da ulusal birliğin sağlanamaması durumunda Kürt halkının kazanımlarının tehlikeye gireceği belirtildi. Ulusal birliğin sağlanması için yapılması gerekenler, temel öncelikler, ana ilkeler ve nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğine ilişkin olarak ayrıca bir strateji belgesi hazırlayan KNK, tüm Kürt parti, örgüt, yapı ve şahsiyetleri Kürt ulusal birliğinin sağlanması için katkı sunmaya çağırdı.

Ulusal birliğin önemi, KNK’nin kararlarını nasıl hayata geçireceği, bundan sonra nasıl bir yol izleyeceği ve daha birçok konuya ilişkin KNK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Yeni Özgür Politika'nın sorularını yanıtladı.

KNK Genel Kurulunda alınan kararlarda Kürt ulusal birliğinin önemine vurgu yapılıyor. İçinde bulunduğumuz dönem açısından Kürt ulusal birliğinin sağlanması neden oldukça hayati?

Ulusal birlik bütün halklar için önemlidir. Her ulus için ulusal birlik hayati bir konudur. Kürtler için ise çok daha hayatidir. Kürtlerin ülkesi Kürdistan dörde bölünmüş, kendisi halk olarak parçalanmış durumda. Bu durum yaşanırken Kürt düşmanları da boş durmuyor. Sadece parçalar arası değil, aşiretler arasındaki, lehçeler arasındaki, inançlar, mezhepler arasındaki farklılıklarla Kürt halkını parçalı tutuyor, oynuyor! Düşmanın sürekli bir stratejisi var. Bu anlamda Kürtlerin, birlik sorunu her zaman aciliyetini korumuş ve gündemde olmuştur. Şu an bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmaları 3. Dünya Savaşı diye tarif ediyoruz. Bu savaşın merkezi de Kürdistan’ın göbeğinde bulunduğu Ortadoğu’dur. Herkes orada. Buradan dönüp baktığımızda Kürtler parçalı, bir bütün olarak ulusal stratejiden yoksun, her parça kendine göre. Bu anlamda KNK’nin ortaya koyduğu ulusal strateji belgesi hayatidir. Her parti her örgüt kendi başına politika veya diplomasi yapabilir, ama bir çerçevesi olmalı, herkes belli ilkelere bağlı olmalı ve ulusal meselelerde koordine içinde olmalı. Bunun için bizim ulusal bir stratejiye ihtiyacımız var. Bu tek başına yeterli değildir. Ulusal strateji, ulusal stratejinin yanına güçlerin birleştirilmesi, savunma güçlerinin bir komuta altında birleştirilmesi, diplomasının bir merkezden yürütülmesi, ekonomik kaynakların dengeli dağıtılması gerekiyor. Bütün bunlar önemli ancak en önemlisi ulusal birliği esas alan stratejidir. Bu stratejiyi yürütecek bir organa, ulusal diplomasi ve ulusal savunma koordinasyonunu yürütecek karar merkezlerine ihtiyaç var. Bu üç alan son derece önemli. Şu an devam eden 3. Dünya savaşı koşullarında bunu sağlayabilirsek, gerçekten adım atabilirsek içerde ve dışarıda, tüm dünyada dikkate alınırız. Herkes bize saldıramaz. Kürtlerin bu potansiyeli ve imkanı var. Bu gerçeği görerek ulusal birliğin sağlanması bu dönemde aciliyet arz ediyor.

Eğer 21. yüzyılda yani geçtiğimiz 18 yıl içerisinde Kürtler birlik olmuş olsalardı, şu anda bu kadar zorluk yaşanmayacaktı. Rojava, Başur, Rojhilat ve Bakur bu durumda olmayacaktı. Şu anda bu birliği oluşturabilirsek Irak merkezi hükümetiyle daha fazla pazarlık yapabiliriz. Rojava’da daha geniş alanları kontrol edebildiğimizi dünyaya gösterebiliriz. Türkiye ve İran’ı da çözüme mecbur edebiliriz. Bunlar son derece önemli konulardır. O açıdan ulusal birlik hayati bir konudur. Şu an gerçekleşirse kazanımları da fazla olur. Geciktiği kadar da zarar verir. O açıdan, elimizi çabuk tutmaya çalışıyoruz.

Genel Kurul sonucunda Kürdistan Ulusal Birlik Stratejesi’ne ilişkin bir belge hazırlandı. Ulusal kongrenin toplanması ve iç barışın sağlanması için hazırlanan bu belgede alınan kararlar nasıl pratikleşecek?

KNK çatısı altında daha önce de bu konuda tartışmalarımız, çalışmalarımız oldu. Kürtlerin bir stratejiye ihtiyacı var dedik ve bir belge ortaya çıkardık. Bu belge 2008’de kabul edildi. Daha sonra yaşanan gelişmelere göre, 2011 ve 2013’de bu belge güncellendi. 2013’den bu yana güncellenmemişti. Kürdistan ve Ortadoğu konjonktüründe değişimler var ve bu değişim süreci devam ediyor. Bu anlamda 2008’de kabul ettiğimiz belgeyi güncellemek için gündeme aldık. O belge üzerinde ciddi tartışmalar oldu. Genel Kurul üyeleri bu konuda görüş belirttiler. Yayınlanan ulusal strateji belgesi, ortaya konulan görüşler çerçevesinde yeniden güncellenecektir. Dört parçadaki Kürtlere ve Kürdistanlılara bir strateji belgesi sunuyoruz.

Kim dost, kim düşman? Kürtler Türkiye, İran, Suriye ve Irak’a nasıl bakmalı? Onlarla nasıl bir ilişki yürütmeli? Kürdistan’ın parçalarının durumu nedir? Dünya’da dostumuz düşmanımız kim? Birlikte nasıl hareket edebiliriz? Tüm bunları içeren ulusal bir strateji belgesidir. Bu çerçevede bunu sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Her parti, her kurum, bölgesel yönetimler, herkes buna göre tutum almalı. Biz bunu herkese öneriyoruz. Kimseyi fazla zorlayamayız. Ama bizim ulusal bir stratejiye ihtiyacımız var. KNK buna cevap vermeye çalışıyor. Belgeleriyle, oluşumuyla, yarattığı kamuoyuyla bu çerçevede halka bunu anlatmaya ve sürekli gündemde tutmaya çalışıyor. Bu genel bir ulusal strateji belgesidir. Fakat tek başına bu belge değil, diplomasi için belli kurallar oluşturulmaya da çalışıldı. Diplomasi konusunda önümüzdeki dönemde bir belge açıklayacağız. Ulusal diplomasi nasıl olmalı? diyen bir metin. Bir de savunma konusunda da. Ulusal savunma stratejimiz ne olmalı? Bu konular üzerinde de çalışmalarımız olacak. Önümüzdeki dönem hayatın her alanında ulusal stratejiye uygun olarak birlikte nasıl hareket edeceğimizin belgelerini oluşturuyoruz.

Rojava yönetimine diyalog çağrısında bulundunuz. Semelka sınır kapısının açılmasına ve ikili diyaloğun geliştirilmesine yönelik ne tür çalışmalar yapılacak?

Başur ve Rojava yönetimleri arasında uzun bir süredir sorunlar var. Biz bunun gerçekten Kürtler arasında olması gereken şekilde son derece dostane, karşılıklı birbirini destekleyen bir biçimde çözülmesinden ve ilişkilerin geliştirilmesinden yanayız. Ne yazık ki Güney yönetimi özellikle KDP’nin başını çektiği cenah, bugüne kadar Türkiye ile olan ilişkilerinden dolayı ve Türkiye’yi memnun etmek için, bir de tabi ki kendi talepleri olan Rojava’da egemen olabilmek için, Rojava’ya uzun süre ambargo uyguladı. Şu an Semalka Kapısı açık gözüküyor, ama istenilen düzeyde değil. İlişkiler son bir yıldır biraz daha iyi Rojava ile Başur arasında. Ama istenilen düzeyde değil. Biz Kürtler arasında parçalanmışlığa hizmet etmeyelim. O sınırlar bizim isteğimizle çizilen sınırlar değil. Şu an halen Irak’ın ve Suriye’nin o sınırları var. Ama biz mümkün olduğunca bunları kağıt üzerindeki sınırlara çevirmeliyiz. Kürtler arasına kimsenin sınır koymaya hakkı yok. Biz iki tarafa da çağrı yaptık. Ama aslında bu çağrının esas muhatabı Güney tarafıdır. Daha çok KDP ve başını çektiği yönetimdir. Bunu açıkça söylüyoruz. Türkiye ile ilişkilerinizi sınırlayıp, Rojava ile diyaloğu geliştirin. Rojava ile Başur arasında sınır olmamalı. Kağıt üzerinde sınır olabilir, ama başka sınırlar gibi olmamalı. Geçişler serbest olmalı. KNK bugüne kadar bu çalışmaları yürütmeye çalıştı, taraflarla görüştü. Önümüzdeki yıl içinde ulusal birlik açısından Güney ve Rojava’da da geniş çaplı görüşmeler yapılacak. İyi gelişmeler olması için çaba sahibi olacağız.

Efrîn’in özgürleştirilmesi için yürütülecek çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Tabi, Efrîn hepimiz için bir yara. Türkiye devleti dünyanın gözleri önünde, bütün güçleri ve silahları ile Efrîn’e saldırdı. Şu an orası TC’nin işgali altında. Ve oranın demografisi değiştirilmeye çalışılıyor. Orayı tümden Araplaştırmaya ve Türkleştirmeye çalışıyorlar. Kürtlerden izole etmek yani etnik bir temizlik yapıyorlar. Bu insanlık suçudur. Bunun karşısında herkesin durması lazım. Bizim ve genel Kürt hareketi için Efrîn’in özgürleştirmesi gündemdeki en önemli konulardan bir tanesi. Şu an Rojava yönetimi bir çaba içerisinde. Efrîn için konferanslar gerçekleştirildi. Bu konuda kararlar alındı. Gerekli hazırlıklar yapıldığını duyuyoruz. KNK olarak Efrîn’in özgürleştirmesinin takipçisi olacağız ve başta diplomasi alanı olmak üzere her alanda yardımcı olacağız.

Kürtlerin BM’de temsil edilmesine yönelik çağrının yanında diplomatik olarak girişimler olacak mı?

Kürtlerin BM’de temsil edilmesi gerçekten çok önemli. Şu an dünya geneline baktığımızda resmi bir rakam olmamakla birlikte, Kürt nüfusunun 50 milyon civarında olduğu tahmin edebiliriz. Bu afaki bir rakam değil. Kürdistan büyük bir ülke, bu ülke ve nüfus BM’de temsil edilmiyor. 192 ülke BM’de temsil ediliyor. Mesala Filistinliler ve farklı halklar gibi, bazılarının orada gözlemci statüsü var. Dünyanın tüm güçleri bir araya gelirken, Kürtlerin temsili orada yapılmıyor. Diplomasimizin önemli hedeflerinden biri de Kürtlerin BM’de sandalye kazanmalarıdır. Bu belki devlet olarak olmaz ama en azında bir gözlemci statüsü gereklidir. Tabi yıllardır diplomatik alanda çalışıyoruz. Bu konuda imkanlar var. Devletler karar alıyor. Biz de eğer ulusal bir diplomatik merkez oluşturabilirsek, bütün Kürtler adına tek merkezden diplomasi yürürse, bunun önünü açabiliriz. Bugüne kadar Güney Kürdistan böyle bir çabanın sahibi olabilirdi. Ama o konuda hiçbir çaba sahibi olmadılar. Öyle bir müracaatlarını hatırlamıyorum. Fakat önümüzdeki dönemde Kürt diplomasinin önündeki, hedeflerden biridir bu. BM’nin hem New York’ta hem Cenevre’deki merkezinde ayrıca tüm ofislerinde, Kürtlerin bir sandalyesi olmalı. Kürtler orada söz ve karar sahibi olmalı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve direnişinin 20. yılı kapsamında 2 sempozyum yapılması kararı da alındı. Bu sempozyumlara ilişkin olarak çerçevesi, içeriği gibi hususlarda bilgilendirme şansınız olur mu?

Başkan Abdullah Öcalan’ın durumu genel Kürt halkı açısından önemli olduğu gibi, KNK açısından da önemli. KNK’nin kurulmasında emeği en fazla olanlardan biri de Sayın Abdullah Öcalan’dır. Başkan Apo bu işin, ilk harcını koyan kişidir. Uzun yıllar ‘hadi bu iş olsun’ diye üzerinde çok çalışıtı. Çok büyük destek verdi. 1994 ve 95’de, hazırlık komitesi, Başkan Apo’nun önerisi ile kuruldu. Görüşmeler o çerçevede yapıldı. Sürekli desteği oldu. En son 98’de komplo sürecinde Avrupa’ya geldiğinde, KNK bir an önce kurulsun, Newroz’da ilan edilsin’ demişti. Ben de o zaman hazırlık komitesindeydim, hazırlık komitesinin başkanlığını ben yürütüyordum. KNK’yi kurmak için oluşturduğumuz hazırlık komitesi, başkanın esaretinden dolayı Newroz’da kuruluşunu gerçekleştiremedi. Fakat Başkan Apo avukatlarla yaptığı ilk görüşmede cezaevinden haber gönderdi; ‘KNK geciktirilmesin’ diye. Eğer oradan o mesaj gelmemiş olsaydı, belki o tarihte KNK kurulmayabilirdi. Bu çerçevede 24 Mayıs 1999’da KNK kuruldu. Başkan Apo KNK ve ulusal birlik konusunda son derece çaba sahibi idi. Şu an esaretin 20. yılı. Bu halk için ne kadar önemli ise, KNK içinde Başkan Apo’nun durumu o kadar önemlidir.

İki sempozyum yapılacak

Esaretin 20. yılında KNK Genel Kurulu yapılıyor. KNK’nin buna seyirci kalması düşünülemezdi. Bu çerçevede 2 tane sempozyum kararı alındı. Birisi ulusal çapta Kürtlerin katıldığı ki, bu sempozyumu komplonun yıldönümüne denk getirmeye çalışıyoruz. Haziran ayında da uluslararası bir sempozyum. Uluslararası arena da söz sahibi olan insanlarla daha çok dış kamuoyuna yönelik bir sempozyum olacak. Her ikisi de Başkan Apo’nun özgürlüğünü temel alan sempozyumlar olacak. Farklı olarak birçok Kürdistanî kurumun 20. yıla ilişkin planlamaları var. Bunların hazırlık komiteleri var. KNK bunlarla sınırlı kalmayacak. Tüm eylemselliklerde de yerini alacak.

Tüm aydın, yazar, gazeteci, inanç temsilcisi, şahsiyetlere ve Kürt medyasına iç barışı sağlayacak dil, üslup ve çalışmalar konusunda da Genel Kurulun çağrısı oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kürtler arası diyalog, barış, birlik dendiğinde bu yalnız partilerin veya kurumların görevi değil. Herkes kendisini bunun içinde görmeli. Kamuoyu üzerinde etkisi olan insanlar, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, inanç kurumlarının temsilcileri ve medya temsilcileri. Kürdistan medyasına bu anlamda büyük iş düşüyor. Kürtler arasında diyaloğun geliştirilmesi ve gündemleşmesi konularında, toplum önderlerine büyük iş düşüyor. Genel Kurul böylesi bir çağrı yaptı. Özellikle gazetecileri bu konuda sorumlu dil kullanmaya çağırıyoruz. Medyanın dili olumsuz olunca toplum içinde olumsuzluklar yaşanıyor. Birlik çalışmalarını sabote ediyor. Bu bağlamlarda herkesten katkı bekliyoruz. Bu yalnız KNK üyelerinin sorunu değil. KNK Genel Kurulu bu konuda öncülük yapabilir. Ama bu tüm toplumun sorunudur. Herkes buna göre hareket edebilmeli.

Sonuç olarak…

KNK, 20 yıldır ulusal birlik için çaba sarf ediyor. Bugüne kadarki çabalarla bir birlik zemini oluşturuldu. KNK’de temsil edilen partiler, hareketler ve şahsiyetler, hepsinin Kürdistan’daki gücünü dikkate aldığımızda, Kürdistan’ın çoğunluğu KNK’de yer alıyor, temsil ediliyor. Birlik için bu yönde atılan adımlar önemlidir. KNK giderek Kürdistan’ın sesine ve vicdanına dönüşüyor. KNK bir diplomasi merkezidir. Ciddi bir lobi ve diplomasi faaliyeti yürütüyor. Bunun daha fazla geliştirilmesi gerekiyor. 20 yıllık bir tecrübesi oluştu. Gelmeyen partiler üzerinde de etkisi var. Onlarda adımlarını atarken KNK’ye bakıyorlar. Artık birlik literatürü oluştu, belgeler ortaya çıkıyor. Artık Kürdistan Doğu, Batı, Kuzey ve Güney’i ile zihinlerde bir bütünlük oluşturuyor. Burada KNK’nin çabası önemlidir. Zor şartlarda birlik adına oluşturulan bir kurumun 20 yıl yaşaması önemlidir. Her yıl toplantılarla bütün kesimleri bir araya getirmesi bir kazançtır. KNK’nin 20. yılında yenilenmesiyle temennimiz bu yeniliği, ulusal birlikle taçlandırmaktır.