Xakurke direnişinden notlar - 1

Türk ordusunun 14 Aralık günü Güney Kürdistan’ın Diyana şehrine bağlı Xakurke bölgesine yönelik başlatmış olduğu işgal girişimi sürüyor...

Geliya Reş, Haci Beg Suyu, Kaniya Reş, Deşta Hayat ve Tepe Sîro hattı boyunca yoğun bir yığınak ve askeri personel eşliğinde harekete geçen TC, Güney Kürdistan topraklarını işgal ederek tampon bölgeler oluşturma ve gerillanın alanını daraltma peşinde.

GERİLLANIN HAREKET KABİLİYETİ EKSİLMİYOR

Operasyonun başladığı günden bu yana Türk ordu güçleriyle HPG gerillaları arasında sıklıkla çatışmalar yaşanıyor. Hemen her gün gelişen gerilla eylemleriyle darbelenen işgalci TC ordusu, keşif uçuşları ve hava gücüne sarılarak üstünlük sağlamaya çalışıyor. Sömürgeci devletin kullandığı teknik, savaş terazisindeki dengeyi bozsa da gerillanın hareket kabiliyetinden eksilen bir şey olmadığını görmek mümkün. Türk ordusuna karşı Siro ve Koordine tepelerinde gerçekleştirilen gerilla eylemleri bu gerçeği anlamak için yeterince veri sunuyor.

TÜRK ORDUSUNUN HEDEFİ NE?

Ordu birliklerinin ağır darbe aldığı eylemlerde, zorlu ve sarp arazi koşullarına rağmen gerilla güçleri hiçbir kayıp vermeden birkaç güne yayılan bir savaş pratiğiyle işgalin kolay olmayacağını göstermiş oldu. Özelde Xakurke alanı, genelde ise Medya Savunma Alanlarında bulunan gerilla güçleri her dağda, her yamaçta ve her tepede savaşa göre mevzilenmiş durumda.

Savaşın yoğunlaştığı alanlara giderek, gerilla komutanlarından bilgi alıyoruz. Xelat Şems, ordu birliklerinin yöneliminin zamanlamasına dikkat çekiyor. "Kış aylarında gerillanın hareket imkanlarının azalacağını düşünerek işgal girişimini Aralık ayının ortasında başlattılar” diyen Şems, kış boyunca işgal ordusunun yeni karakollar inşa ederek kendini kalıcılaştırma çabasında olduğunu belirtiyor. “Kuzey'le olan bağlantımızı da kesip, böylelikle savaşı kendi sınırları dışında yürütmeyi hesaplıyorlar” diye ekliyor.

Xelat’ın aktardıkları bununla da sınırlı değil. İşgalin ilerletilmesiyle Medya Savunma Alanları arasında da kopukluk yaratılmaya çalışıldığını duyunca aklımıza Cerablus işgaliyle Efrîn’in diğer iki kantondan ayrılması geliyor. İşgal girişiminin amaçlarını Xelat’tan dinlemeye devam ediyoruz:

“Bu operasyonun diğer operasyonlardan farkı, gelen askeri gücün kendini sınır dışında kalıcılaştırma çabası. Bunun için yeni karakollar ve mevziler hazırlamaya çalışıyorlar. Aynı zamanda içlere doğru yürüyerek, Deşta Hêrtî’yi ele geçirip tümüyle Xakurke’yi kuşatmak istiyorlar. Bunun kolay olmayacağının bilinmesi gerekir.”

KDP SESSİZ

Askeri hareketliliği yerinde takip ederken, Türk devletinin siyasal gelişmeleri ne denli kirli ve pragmatist bir yolla kullandığını da görüyoruz. TC, tartışmalı referandum sonrası Irak merkezi hükümetiyle sorunlar yaşayarak zayıflayan Güney Kürdistan yönetiminin yaşadığı daralmayı kendi lehine değerlendirmeye çalışıyor. Merkezi hükümetin el koyduğu sınır kapılarına alternatif olarak doğrudan Güney Kürdistan ile Türkiye arasında Hacibeg Suyu üzerinden Diyana’ya açılan yeni bir sınır kapısının açılması planlanıyor. Açılan yeni sınır kapısının karşılığı ise Türk ordusunun işgaline karşı sessiz kalmak, hatta destek olmak.

Bu bilgiye ulaştığımızda KDP yönetiminin bu operasyondaki rolünün ne olabileceğini düşünüyoruz. Acaba KDP, kendi dar çıkarlarını korumak uğruna Türk devletiyle kirli bir uzlaşmaya girecek mi? Bölgeden aldığımız haberler fazla umut verici değil. Operasyon birliklerine Sideka kaymakamının yardımcı olduğunu söyleyen bir kaynak, 1992, '95, '97 yıllarında oldu gibi yeniden Türk işgal güçleriyle KDP arasında varılacak bir uzlaşma riskinin olduğunu da belirtiyor.

Kerkük ve Şengal’de olanlardan sonra KDP yeniden aynı hataya devam edecek mi? Hele Güney halkı işsizlik, yoksulluk içinde kıvranıp reform talep ederken, tüm Kürdistani örgütlerden sürekli ulusal birlik ve kongre çağrıları yapılırken… KDP’nin klasik işbirlikçi tutumlarını sürdürme ihtimali endişelerimizin odağına yerleşiyor.

HALKA VE DOĞAYA SALDIRI

Kirli bir iktidar savaşı uğruna bir halkı yok etmeyi göze alan faşist rejimin doğa katliamı konusunda da tavrı aynı. Türk ordusunun işgal operasyonu sırasında Kürdistan doğasına dönük kırım uygulamalarını da Xelat Şemş’ten dinliyoruz: “Gün boyu atılan havan ve obüs topları arazide yangınlara neden oluyor. Ayrıca ordu birlikleri temas kurdukları köylülere arazide ağaçları keserek ormanları seyreltmeyi salık veriyor. Böylelikle gerillanın bütünleştiği doğaya saldırdığı kadar, halkı da saldırtmaya çalışıyor."

Xelat Şems, konuşmasına kısa bir ara veriyor ve "Gerilla bu dağlarda olduğu müddetçe, kimse kaygılanmasın. Buraları kolay kolay kimseye bırakmaya niyetimiz yok” diyor.

Xakurke’de başlayan operasyon ilk yirmi günü, Türk ordusunun katliamcı uygulamalarını görmek için yeterli. Gerilla eylemlerinden endişe duyan Türk ordu kuvvetleri, gün boyu etrafı ağır silahlarla tarayarak, obüs ve havan toplarıyla hedef gözetmeksizin rastgele atışlar yapıyor. Çoğu kez gerilla mevzilerine denk gelmeyen silah ve top atışları çevrede bulunan köylerin bağ, bahçe, ev ve arazilerine zarar veriyor.

Sonuç olarak, Türk devleti katliam ve sömürgecilikteki ısrarıyla, Kürt soykırımını gerçekleştirmek için sınırları aşarak saldırganlığını sürdürürken, gerilla sınırsız bir Kürdistan hayaliyle mevzilerinde, Kürt özgürlüğüne sahip çıkarak direnişini sürdürüyor.

Devam edecek…