TEV-DEM: Halklar özgücüyle direnecek

TEV-DEM, işgale karşı Kuzey Suriye halklarının özgücüne dayanarak büyük bir direniş göstereceği mesajını verdi.

TEV-DEM Eş Başkanlığı, Türk devletinin Kuzey Suriye’ye dönük işgal tehditleri ve ABD'nin bölgeden çekilmeye ilişkin kararı üzerine yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, olası bir saldırı durumunda bölge halklarının özgücüne dayalı büyük direniş göstereceği mesajı verildi ve şöyle denildi: "Halklarımız sadece Suriye değil tüm Ortadoğu halkları açısından özgür ve demokratik yaşam seçeneği olan demokratik ulus anlayışı ve özgür toplum yapılanmasını her türlü silah, teknik ve ekonomik güçten daha güçlü olduğunu görerek, özgücüne dayanma temelinde tereddütsüz mücadeleyi sonuna kadar sürdürmelidirler."

'İSTİKRAR VE ÖZGÜRLÜK VAHASI...'

TEV-DEM Eş Başkanlığının açıklamasının tamamı şöyle:

“Kürtler, Araplar, Süryaniler ve tüm Kuzey Suriye halkları on binden fazla şehit, bunun iki katı yaralı vererek Suriye’nin demokratik birliğini hedefleyen özgürlükçü demokratik bir sistem kurmuşlardır. Daha ilk günden El Nusra, DAİŞ, ÖSO adıyla örgütlenen insanlık dışı çeteler ve onların destekçisi Türk devleti bu demokratik sisteme karşı düşmanlık yapmış ve sürekli saldırmışlardır. Sadece Suriye ve Ortadoğu halklarına değil tüm insanlığa saldıran ve katliamlar yapan bu güçlere karşı tarihi bir mücadele verilerek yenilgiye uğratılmış, bitme noktasına getirilmiştir. Kobanê gibi bazı şehirler tümden yakılıp yıkılmış olsa da YPG’nin de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçlerinin hakim olduğu yerler istikrar bölgesi ve özgürlük vahası olmuştur.

Türk devleti; Kürt halkı, Kuzey Suriye halkları ve demokrasi güçlerinin bu insanlık dışı çeteler tarafından ezilmesi için her türlü desteği vermiş; ancak bu çetelerin bunu başaramayacağını gördüğü noktada doğrudan kendisi devreye girmiştir. Dünya halkları ve demokrasi güçleri El Nusra ve DAİŞ gibi çeteleri yenilgiye uğratan QSD'yi insanlık için mücadele veren özgürlük güçleri olarak değerlendirirken Türk devleti kendi amaçlarını ve gerçek yüzünü gizlemek için bu özgürlük güçlerini terörist olarak damgalamıştır. Her gün kendisi Kuzey Suriye’de kurulan demokratik sisteme yönelik saldırı yaptığı halde, insanlık için savaşan özgürlük güçlerini kendisi için tehdit olarak göstermeye çalışmaktadır. Öyle ki, DAİŞ yenilgisi Suriye için istikrar ve insanlık için müjde olarak ele alınırken Türk devleti tam tersinden bir yaklaşımla DAİŞ’i yenilgiye uğratan Kuzey Suriye halklarına saldıracağını açıklamıştır.

'DAİŞ YENİLDİKÇE TÜRK DEVLETİ SALDIRDI'

DAİŞ’in yenilgisi yakınlaştıkça saldırganlığını artıran Türk devleti DAİŞ’in elindeki son alanın kurtarılacağı günlerde Kuzey Suriye’ye saldıracağını ilan etmiştir. Bu açıklamanın üst düzey ABD yetkililerinin Türkiye’yi saldırıdan alıkoymak için yaptığı düşünülen görüşmelerden sonra olması da dikkat çekmiştir. ABD yetkililerinin Türkiye’den Kuzey Suriye’ye döndükten sonra Tayyip Erdoğan’ın yakında saldıracağız açıklaması yapması ABD yetkililerinin Türkiye’nin saldırganlığına tutum almadıkları anlamına gelmektedir. Türk devletinin saldırganlığı ABD’nin yaklaşımlarından cesaret alındığını göstermektedir.

'HİÇBİR İNSANİ DEĞER BU SESSİZLİĞİ KABUL ETMEYECEK'

Dünya insanlığının tarihi boyu ortak düşmanla mücadele birlikteliğinin örnekleri sayılıdır. Hitler ve Musolini faşizmine karşı Sovyetler Birliğinin de içinde olduğu demokrasi cephesi çok farklı siyasi güçleri bir araya getirmişti. DAİŞ’e karşı da benzer bir mücadele cephesi ortaya çıkmıştır. Daha bu mücadele sürerken DAİŞ’e karşı ağır bedeller ödeyerek en etkili mücadele veren Kuzey Suriye halklarına yönelik Türk devletinin saldırganlığına DAİŞ’e karşı koalisyon kurduğunu söyleyen ABD ve diğer ülkelerin sessiz kalması siyasi ahlak, hakkaniyet, vefa, vicdan ve hiçbir insani değerin kabul etmeyeceği bir durumdur. Uzun süre DAİŞ’le işbirliği yapan Türk devletinin DAİŞ’e karşı mücadele verenlere saldırganlığını bazı çıkarlar gereği teşvik eden bir politika ve tutum içine girilmiştir. Kuşkusuz tüm insani değerleri, ahlakı bir tarafa atan bu kirli politik anlayışı tüm insanlık değerlendirecek ve tarih de yargılayacaktır. Zaten daha şimdiden Kuzey Suriye halkları başta olmak üzere Ortadoğu halkları ve tüm insanlık ahlaki ve vicdani olmayan bu siyasi yaklaşımı sorgulamaktadır.

'ABD, İŞGALE DESTEK OLAN KARAR VERİYOR'

Demokrasi ve Kürt düşmanı Türk devletinin Kuzey Suriye’ye saldıracağını açılaması arkasından ABD’nin Türkiye’ye 3.5 milyar dolarlık füze satacağını bildirmesi ve aynı gün ABD askerlerinin Kuzey Suriye’den çekileceğinin ilanı da Kuzey Suriye halkları üzerinde bir komplo kurulduğunu göstermektedir. Tüm bu gelişmeler kirli plan ve oyunlar olduğu kuşkusunu artırmaktadır. Tüm dünya bunu ABD’nin Türkiye’ye 'biz çekiliyoruz, siz işgal edebilirsiniz' demesi biçiminde yorumlamıştır.

'KRİZİN BİRİNCİ SORUMLUSU TC'

Her devletin ve siyasi gücün ahlaki ve insani değerlerle çelişmeyecek biçimde kendileriyle ilgili kararlar alması anlaşılır bir durumdur. Kuşkusuz ABD’nin aldığı kararın ABD halkı ve tüm insanlık için ne kadar doğru ve hayırlı bir karar olduğu konusu da sorgulanacaktır. ABD’li yetkililerin böyle bir karar alma hakkı vardır; yeter ki bu karar mazlum halklar üzerinde kirli bir planın parçası olmasın. Biz Kuzey Suriye halkları demokratik kurum yapılanması olarak ABD’nin çekilmesi kararı hakkında herhangi bir değerlendirme yapmayacağız; çünkü karar onlarındır. Zaten biz demokratik ve özgür bir Suriye’de hiçbir dış gücün olmaması gerektiğine inanan bir siyasi yaklaşıma sahibiz. Başta Türkiye olmak üzere dış güçlerin Suriye’den çıkması gerektiğine inanıyoruz. Şu anda Suriye’nin demokratikleşmesi ve birliği önünde en büyük engel Türk devletidir. Oynadığı hiçbir pozitif ve yapıcı rolü yoktur. Aksine Suriye’nin bu kadar yakılıp yıkılması, derin bir siyasi kriz ve istikrarsızlık içine girmesinin birinci dereceden sorumlusu Türk devletidir. Türk devleti sadece işgalci değildir, Efrîn’de demografik yapıyı değiştirerek insanlık açısından ağır suç olan soykırım suçunu işlemiş bulunmaktadır.

BM'YE GÖREVİ HATIRLATILDI

ABD Suriye’den çıkabilir. Zaten çıkılma kararı alınmıştır. Ancak DAİŞ’e karşı on binden fazla şehit ve on binlerce yaralı vererek mücadele eden Kuzey Suriye halkları Türk devletinin işgal saldırısı altındadır. Türkiye’nin kendine yönelik bir saldırı olmadığı halde Kuzey Suriye’ye saldırması Birleşmiş Milletler hukuku ve uluslararası yasalara göre bir suçtur. Suriye şu anda hala Birleşmiş Milletlerin üyesi bir devlettir. Suriye sınırları içinde siyasi istikrarsızlık olsa da bu Suriye halklarının sorunudur. Suriye’deki iç siyasi mücadele Türkiye’yi ilgilendirmeyen bir konudur. Kürtlerin ve Kuzey Suriye halklarının Suriye içinde konumlarının ne olacağı Suriye devletini ve Suriye halklarını ilgilendirmektedir. Türk devleti kendisine yönelik bir tehdit olduğu için değil; Suriye iç siyasetini kendi düşündüğü gibi şekillendirmeyi amaçladığı için Kuzey Suriye’ye müdahale etmek istemektedir. Türkiye’nin saldırganlığı tamamen uluslararası hukuku çiğneyen ve BM üyesi olan bir ülkeye yönelik saldırıdır. Bu açıdan Kuzey Suriye halklarıyla birlikte DAİŞ’e karşı mücadele ettiğini söyleyen ülkeler başta olmak üzere BM Konseyi üyesi ülkeler Birleşmiş Milletleri acil toplantıya çağırıp Türkiye’nin saldırganlığını önleyecek bir karar almalıdırlar. Suriye içindeki sorunların bizzat Suriyeli halklar ve toplumlar tarafından çözüleceğini vurgulamalıdırlar. Kuzey Suriye’ye yönelik bir saldırıya karşı uluslararası yaptırım uygulanacağını ilan etmelidirler. Kuzey Suriye halkları demokratik kurumlar yapılanması olarak tüm insanlığı ve demokratik güçleri BM’nin böyle bir karar alması için gereken tutumu koymaya çağırıyoruz.

Tüm Ortadoğu halkları ve insanlık Türk devletinin Ortadoğu’nun demokratikleşmesini ve Kürtlerin özgürleşmesini kendi soykırımcı faşist düzeni için tehlike gördüğü için Kuzey Suriye’ye saldırdığını bilmeli ve bu işgal saldırısına karşı direnerek Ortadoğu’nun demokratikleşmesi önünde engel olan faşist iktidarı yenilgiye uğratma mücadelesinde yerlerini almalıdırlar.

'ÖZGÜCE DAYALI DİRENİŞ KAZANDIRIR'

Bu saldırı Kürt ve demokrasi düşmanlığı temelinde Kuzey Suriye’de oluşmuş demokratik sistemi yıkmaya yöneliktir. Bu açıdan on binden fazla evladını şehit veren Arap, Kürt, Süryani ve tüm Suriye halkları örgütlü demokratik toplum gücüne dayanarak bu işgale karşı tarihi bir direniş ortaya koymalıdırlar. Suriye’nin birliğini kendi demokratik sistemi içinde sağlayan Kuzey Suriye halkları bu saldırının en başta da kendi birliklerine yönelik saldırı olduğunu görmeli, bu saldırı karşısında birliğini güçlendirerek yenilmez demokratik ulus iradesini göstermelidirler. Halklarımız sadece Suriye değil tüm Ortadoğu halkları açısından özgür ve demokratik yaşam seçeneği olan demokratik ulus anlayışı ve özgür toplum yapılanmasını her türlü silah, teknik ve ekonomik güçten daha güçlü olduğunu görerek özgücüne dayanma temelinde tereddütsüz mücadeleyi sonuna kadar sürdürmelidirler. Bedelleri ağır olsa da direnildiğinde özgür ve onurlu yaşam mutlaka kazanılacaktır. Bu temelde tüm Kuzey Suriye halklarını işgale karşı mücadeleyi yükseltmeye, Demokratik Suriye, Özgür ve Özerk Kuzey Suriye’yi yaratmaya ve korumaya çağırıyoruz.”