Temelli: Meclis'i çalıştıralım, özgürlük getirelim

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, "Meclis tatildeyken masum insanlar cezaevinde. Gelin, Meclis'i toplayıp bir haftada gerekli yasaları çıkaralım; TMK'den kurtulalım" dedi.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, Urfa’da STK temsilcileri ve basın emekçileri ile bir araya geldi.

Temelli'nin toplantıdaki konuşmasından satır başları şöyle:

"Bugün savaştan, şiddetten başka bir şey dile getirmeyen bir iktidar zulmüyle karşı karşıyayız. Bu halklara yönelik, insanlığa, inançlara yönelik bir zulümdür. Bu topraklar peygamberler toprağıdır. Peygamberlerin yol göstericiliği barıştır. Peygamberlerin yol göstericiliği aslında insanlığın kurtuluşuna dairdir.

'BARIŞ İSTEYENİ CEZAEVİNE KOYAN BİR ZİHNİYET'

Tam 4 yıl önce Suruç’ta 33 can katledildi. 4 yıldır Türkiye bir şiddet, tecrit bir savaş girdabında. Bu iktidar ısrarla geleceksiz bir sistemi insanlara dayatıyor. Barışa karşı savaşı dayatıyor, bu ülkede barış diyenler suçlu muamelesi görüyor. Bu ülkede barış isteyenler cezaevine konuluyor tıpkı barış akademisyenleri gibi. Anayasa Mahkemesi geç de olsa önemli bir karar aldı. İfade özgürlüğü açısından Türkiye’nin uzun süredir özlemini duyduğu şekilde bir karardır. Bu karara sahip çıkmak yerine neredeyse bu karardan dolayı AYM hedefe konuluyor. Keşke oy birliği ile alınsaydı oy çokluğuyla değil. Ama AYM’ye karşı yürütülen bu ithamlar bu ülkede barışı, demokrasiyi dinamitlemektedir. Bugün, bir grup üniversiteli AYM’nin bu kararına açıkça karşı çıkarak AYM’yi hedef göstererek bir taraftan da toplumu kutuplaştırıyor, ayrıştırıyor. Barış istemek dünyanın hiçbir yerinde suç olamaz.

'AYDINA, AKADEMİSYENE DÜŞEN; TOPLUMU SAVUNMAKTIR'

Devleti savunuyoruz diyorlar. Devlet nedir? Devlet kimdir? Devlet, halkın hizmetinde olan, demokrasiye duyarlı olmak zorunda olan kurumlar bütünlüğüdür. Evet bu kurumları korumak önemlidir ama bu kurumları korumak demek bunları bir ceberrut hale getirip toplumun üzerinde bir baskı unsuru haline getirmek değildir. Halkın hizmetinde olmasını sağlamak demektir. Aydınlara, akademisyenlere düşen devleti savunmak değil, toplumu savunmaktır. O toplumun ihtiyaçlarına uygun bir devleti var etmek için çabalamaktır. Bu duygulardan yoksun olduğunuzda, sabah akşam ben devleti savunuyorum dediğinizde, bu devlet kimdir diye sorarlar.

'SİLAH TÜCCARLARININ DEVLETİ!'

Karadeniz’de, Ege’de, Urfa’da ve Hakkari’de sorarlar. Yoksullar sorar, işçiler sorar, Kürtler sorar, Aleviler sorar. Bu ülkenin tüm mağdurları sorar, devlet kimdir diye? Benim en çok ihtiyaç duyduğum konularda yok olan; eğitim hakkımı, sağlık hakkımı, yaşam hakkımı, anadilde eğitim hakkımı yok sayan devlet nerede diye sorar. Bu devlet müteahhitlerin devleti midir? Bu devlet sadece silah tüccarlarının devleti midir ki bütün bu şiddet bize reva görülüyor. Bu devlet halkın, halkların devleti olmalıdır. Bu devlet, kadınların, işçilerin, emekçilerin devleti olmalıdır, bu devlet bu ülkede yaşayan 72 milletin devleti olmalıdır. Olamıyorsa, ona devlet denmez. O yüzden de demokrasi ve barış mücadelemiz önemlidir. Bu mücadeleye herkesi çağırıyoruz.

'HERKESİN KAPISINI ÇALACAĞIZ'

Urfa üzerinde bu şiddet girdabı devam ediyor, Suruç’tan beri. Bakın Suruç Katliamı'ndan sonra 24 Haziran seçimlerinden önce Şenyaşar Ailesi'ne yaşatılan o katliamı da unutmadık. Ve sonrasında Ceylanpınar’da yaşananları da unutmadık. Ve hâlâ sınırın ötesinden provokasyon amaçlı buraya saldırılar düzenleyip Urfa’yı bu ateşin içine çekmek isteyenlerin, hatta bu ateşi büyütmek isteyenlerin, Rojava’yı bu ateşin içine katmak isteyenlerin zihniyeti aynıdır. Bu zihniyete karşı biz de kararlı bir şekilde barış ve demokrasi mücadelemizi yükselteceğiz. Bu zihniyete karşı mutlaka ama mutlaka Türkiye’yi demokratikleştireceğiz. O yüzden de her yere gideceğiz, herkesin kapısını çalacağız. Hiçbir ayrımcılık gözetmeksizin, hiç kendimize tahditler oluşturmaksızın herkese ulaşacağız. Herkesi bu demokrasi mücadelesine davet edeceğiz, bunu savunmaya devam edeceğiz. Çünkü bunu savunmak tarihi savunmaktır, bunu savunmak geleceğimize sahip çıkmaktır. Bu vesileyle buradayız.

DEMOKRASİ İTTİFAKI

Demokrasi ittifakı çağrısı yaptık, şimdi bu demokrasi ittifakını ilmek ilmek öreceğiz, ilçe ilçe mahalle mahalle köy köy il il öreceğiz, herkesi bu mücadele davet edeceğiz. Gelin, hep birlikte ülkemizi ortak vatanımızı demokratikleştirelim cumhuriyeti demokratikleştirelim. Bir arada yaşama irademizi iktidar kılalım. Demokrasi ittifakında buluşma çağrımız için tüm illerde ilçelerde kurumlarla halkımızla buluşarak bu mücadele de buluşacağız. Bunun için öncelikle Türkiye’nin belki de en önemli sorununa çözüm üretmemiz lazım.

'KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEDEN...'

Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunudur. Bu sorunu çözmeden diğer sorunları çözme olanağınız yok. Çünkü bu ceberut devlet bu sorundan beslenerek kendini var ediyor. Bu iktidar bu sorundan beslenerek kendini var ediyor ve bu sorun çözülmesin istiyor. O yüzden de Kürde düşmanlık bu aklın vazgeçemeyeceği bir siyaset olmuş. Bu siyaset değil bu siyasetsizlik, bu savaş ve düşmanlık politikasıdır. Oysa biz hukuk devleti insan haklarından taviz vermez bir anlayışın hakim kılınmasını istiyoruz, biz kuvvetler ayrımı istiyoruz. Biz tüm hakların eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını istiyoruz.

Biz demokrasi istiyoruz yerel ve mutlak demokrasi istiyoruz. Söz yetki kararın halkta olduğu karar süreçlerinde bir araya geldiğimiz bir yaşam istiyoruz, yeni bir yaşam istiyoruz, bunu var etmek için bir aradayız. Bunun yolunu açacak ilk adım anayasa olmalıdır. Artık Türkiye halkları, Türkiye toplumu, emekçiler, kadınlar ve gençler anayasasını yapmalıdır. Kendi anayasasını yapmalıdır. Cuntanın yaptığı anayasada 40 yıldır kıvranan bir ülkeyiz.

İŞGALCİ SALDIRILAR

Pençe harekatı ile Suriye sınırına yığınak yaparak hiçbir sorunu çözemezsiniz. İdlib pazarlığı, Rojava pazarlığı ile Efrîn'i çetelere teslim ederek çözüm üretemezsiniz. Efrîn Efrînlilerindir. Suriye halkları ortak geleceğine kendisi karar vermelidir. Biz buna öncülük yaparsak, bunu var edebilirsek, güçlü ve büyük ülke oluruz. Bizim böyle bir potansiyelimiz var, Türkiye güçlü ve büyük bir ülkedir. Büyüklüğü, gücü, barış ile mümkün olabilir.

Bunu yapmanın yolu da Suriye’ye barış, Irak’a barış Türkiye’ye barış demek olmalıdır. Bunu yapmanın yolu Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türklerinin de Kıbrıs haklarının haklarına sahip çıkmaktır. O halkların başka ülkeler tarafından sömürülmesine engel olmaktır.

'MECLİS'İ ÇALIŞTIRALIM, TMK'DEN KURTULALIM'

Meclis'e de çağrı yapıyoruz, tatildeyiz. Biz tatildeyiz ama masum suçsuz insanlar hala cezaevindeler, oysa tatile girmeden, yol temizliği dediğimiz bu yargının talimatlarla hareket edip de masum insanları cezaevine koyduğu durumdan kurtulabilirdik. Bakın birçok arkadaşımız başta geçmiş dönem eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız bugün cezaevinde. 5 bin HDP’li cezaevinde. Tek bir suçları yok. Bulamazsınız. Tek bir delil yok, talimatla hepsi cezaevinde. Bir an önce özgür kalmalarını istiyoruz. Biz bunları talep ederken halen İçişleri Bakanlığı'nın, valilerin, kaymakamların talimatlarıyla, savcılar çalışanlarımızı, arkadaşlarımız gözaltına alınmaya devam ediyorlar... Suç bulmak için 10 yıl 20 yıl geriye gidiyorlar. Suç yok. Uydurulmuş suçlar var. Bu uydurulmuş suçları kabul etmiyoruz. Tüm arkadaşlarımızın, tüm barış akademisyenlerin, tüm cezaevindeki gazetecilerin, ifade özgürlüğünü yok sayan anlayış ile içeride tutulan tüm insanların bir an önce özgür kalmasını istiyoruz. Buradan başlayabiliriz. Toplumsal barış için bu adımı hep bir an önce atabiliriz. Bunun için Ekim ayını beklemeye de yok. Gelin, Meclis'i bir haftalığına toplayalım, bu yasaları bir an önce çıkaralım, demokrasinin, toplumun üzerinde sallanan Demokles’in kılıcı haline gelmiş bu TMK’dan bu ülkeyi kurtaralım ve özgürlük adına atılacak bu adımla Türkiye’nin önünü açmak için büyük bir çabayı hayata geçirelim. Çağrım bu yöndedir, barış ve demokrasi adına atılacak her adım kıymetlidir, önemlidir. Biz bu anlamda 3. yolda yürümeye devam edeceğiz. Tüm Türkiye halklarını emekçileri, kadınları davet ediyoruz."

'SORUN MÜLTECİLER DEĞİL, SAVAŞ POLİTİKASI'

Temelli, "Son dönemlerde Suriyeli mültecilere yönelik politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine de şunları söyledi:

"Eğer Suriye sorununun çözümünü istiyorsak tüm hakların sorunlarına eşitlikçi bir şekilde sahip çıkmalıyız. Suriyeli mülteciler bugün buradaysa Suriyeli mülteciler bugün bu denli mağdursa bunun müsebbibi Suriye’de savaş politikalarını hayata geçirenlerdir. Savaşa karşı çıkmak barışı savunmak aslında bütün sorunların çözümü için en önemli anahtardır, kilit role sahip olan unsurdur."