Tayyip’in MİT’i bunaltmasının sonuçları

PKK Paris’te gerçekleşen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez katliamından sonra intikam alacağını söylemiştir. PKK söylediğini yapan bir hareket olarak intikamını en ağır biçimde almıştır.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı 5 ay önce Medya Savunma Alanlarına yakın bir yerleşim yerinde PKK yöneticilerine eylem hazırlığındayken yakalanan 2 MİT üst düzey yöneticisi hakkında bir açıklama yaptı. Açıklama, bu 2 MİT üst düzey yöneticisinin hangi amaçla ve nasıl görevlendirildiğini ortaya koymaktadır. MİT’i böyle bir maceraya sürükleyenin, MİT’i PKK yöneticilerine yönelik bir eylem yaptırıp bunun üzerinden iktidarını pekiştirmek isteyenin Tayyip Erdoğan olduğu açığa çıkmıştır. Erdoğan, MİT üzerinde öyle bir baskı kurmuştur ki, dikkatsiz ve ön hazırlığı iyi yapılmayan bir operasyona girişilmiştir. Bu da üst düzey 2 MİT yöneticisinin ele geçirilmesine yol açmıştır. İktidar hırsının bir devleti ne duruma düşürdüğü bu olayda bir kez daha görülmüştür.

Erdoğan’ın başından beri Kürt sorunu konusunda samimi olmadığı bu MİT soruşturmasında açığa çıkmıştır. KCK’nin yaptığı açıklamada, çatışmasızlık süreci ve İmralı görüşmeleri yapılırken bu görüşmeye katılan bir MİT yetkilisinin Paris katliamının planlayıcısı olduğu söylenmektedir. İnternete düşen ses kayıtlarından katil Ömer Güney’e gerekli perspektifi veren kişinin İmralı görüşmelerine katılan MİT yöneticisi Sabahattin Asal olduğu anlaşılmıştır. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Paris katliamı ile ilgili talimatı sözlü olarak Hakan Fidan’a verdiği de netleşmiştir. Böylece Önder Apo ile PKK ve halk arasında sorunlar yaratmak istedikleri daha net anlaşılmıştır. Bu katliam ve PKK yöneticilerine yapılmak istenen suikast ya da kaçırma planları Tayyip Erdoğan’ın siyasi yaşamını tamamen böyle başarılara bağladığını ortaya koymaktadır. Ancak Tayyip Erdoğan’ın sıkışmaya ve telaşa dayalı MİT üzerindeki baskısı Türkiye’ye tarihin en büyük yenilgisini yaşatmıştır. Üst düzey 2 MİT yöneticisinin yakalanması Tayyip Erdoğan şahsında Türkiye’nin yenilgisidir. Devletin gizli kutusu ve sır küpü PKK’nin eline geçmiştir.

Bu iki MİT yöneticisi Başurê Kurdîstana geçerek PKK yöneticilerine ve KCK yöneticilerine yönelik saldırının tüm hazırlıkları yapacak, daha sonra da operasyon timi harekete geçecekmiş. Ancak hazırlıkların tamamlanması aşamasında 2 MİT yöneticisi yakalanmış. Aslında operasyon timini de yakalamaları mümkünmüş. Ancak 2 üst düzey yöneticisinin yakalanması önemli olduğundan, hazırlığın bitirme aşamasında kontrol altında tutulan MİT yöneticileri ele geçirilmiştir. Savaşta ucuz başarılar elde etme yaklaşımının sonuçları böyle olmaktadır. Herhalde MİT’çiler muzaffer komutanlar olarak karşılanacaklar, Tayyip Erdoğan ve şürekâsı da kadehlerini tokuşturacaklardı. Ancak böyle bir heyecan yaşarlarken eşekten düşmüşe dönmüşlerdir.

MİT yöneticilerinin yakalanması Tayyip Erdoğan’ın PKK’yi hala tanımadığını gözler önüne sermiştir. PKK’nin dünyanın en birikimli ve tecrübeli siyasi hareketi olduğunu hala öğrenememiştir. PKK öyle bir birikim ve tecrübeye sahiptir ki, düşmanlarının önceden nasıl bir hamle yapacağını bilebilecek durumdadır. Zaten PKK’nin en önemli gücü de buradan kaynaklanmaktadır. PKK düşmanlarını çok iyi tanıyan ve onların ruhunu okuyan bir harekettir. Hatta her dönem neler konuştuklarını ve neler planladıklarını hissetmektedir. PKK, Erdoğan’ın Başur’da böyle bir şeye girişebileceğini düşünmüş, hemen nasıl kontrol altına alınacağını planlamıştır. MİT harekete geçtikten kısa süre sonra denetime alınmıştır.

Aslında AKP iktidarının ve devletin en önemli kurumunun böyle paldır küldür bir saldırı hazırlığına girmesi, ne kadar zayıf olduklarını göstermektedir. Başka türlü sonuç alamayanlar kaybedecekleri bir maceraya girmişlerdir. AKP iktidarı o kadar zayıflamıştır ki, giriştiği her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmaktadır. Rus uçağının düşürülmesi çok büyük bir komplonun parçası olarak planlanmıştır. Ama sonuçta tam tersi sonuçlar vermişti. PKK yöneticilerine suikast ve kaçırma girişimi de bu sonucu vermiştir.

Böyle bir operasyon PKK’nin büyüklüğünü ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur. Dünya tarihinde böyle bir istihbarat operasyonu görülmemiştir. Hiçbir istihbarat örgütü bu düzeyde sorumlularını savaştığı güçlere yakalatmamıştır. Kuşkusuz her zaman istihbarat örgütü ajanları yakalanır. Ama tepeden yakalatma ise görülmemiştir. Büyük bir skandaldır. Aslında böyle bir skandala yol açan hükümet ya da sorumlusu başka bir ülkede olsa iktidardan düşerdi. Türkiye’de ise sanki böyle bir olay olmamış gibi hareket etmektedirler. Türkiye’de basın o kadar kontrol altında ve yönlendirme içindedir ki, bu olay için duymadık, görmedik, işitmedik diyorlar. Çünkü MİT’in basını yönlendiren şefi tüm basına bu yönlü bir talimat vermiştir.

PKK Paris’te gerçekleşen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez katliamından sonra intikam alacağını söylemiştir. PKK söylediğini yapan bir hareket olarak intikamını en ağır biçimde almıştır. Bu açıdan MİT’çilerin yakalanması operasyonuna ‘Şehit Sakine Cansız Devrimci İntikam Operasyonu’ adı verilmesi önemlidir. Zaten devrimci hareketlerin intikamı her zaman mücadeleyi geliştiren eylemlerle olur. Her şehadet mücadeleyi geliştirme gerekçesi yapılır. MİT’e yönelik operasyonla ele geçen bilgi ve belgeler Kürt Özgürlük Hareketi açısından çok önemli veriler yanında büyük bir deneyim de olmuştur. Türk devletini tanımada da önemli veriler sunmuştur.

Üst düzey 2 MİT’çinin yakalanmasıyla birlikte MİT öyle bir telaşa girmiştir ki, son zamanlarda önüne gelen her kişiyle ajanlık teklif etme acizliğine ve ucuzluğuna düşmüştür.

Anlaşılıyor ki, AKP’nin MİT’i ele geçirmesiyle birlikte MİT’te önemli bir deprem de yaşanmıştır. Eski birikim ve geleneğin bir tarafa bırakılması da operasyonda acemilikler yarattığı anlaşılmaktadır. Bir taraftan Fethullahcıların MİT’i ele geçirme mücadelesi sürerken, diğer taraftan Erdoğan’ın Saray Gladyosu mücadele vermiştir. Fethullahcıların kaybetmiş, Erdoğan’ın ekibi MİT’e önemli oranda hakim olmuştur. MİT üzerindeki mücadele bir yönüyle de son 15 yılın iktidar mücadelesinin yansıması olarak sürmüştür.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklamasındaki önemli bir ayrıntı da diplomatik pasaportun kullanılarak kirli operasyonlar yapıldığının ifade edilmesidir. Sadece bu olayda değil, başka ülkelerdeki kirli operasyonların da diplomatik pasaportlu kişiler tarafından planlandığı anlaşılmaktadır. Böylece Türk devletinin uluslararası her türlü kuralı çiğnediği de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Anlaşılıyor ki, MİT’çilerin tepeden vurulması, Türk devletinin politika ve uygulamaları konusunda çok önemli bilgilerin ortaya çıkacağını göstermektedir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika