MAKALE

Suriye’nin geleceğini halkların konumu belirleyecektir

Yeni aşama halklarla mevcut Suriye rejimiyle arkasındaki güçler arasındaki mücadele olacaktır. Suriye’nin geleceğini asıl olarak bu durum belirleyecektir.

Türkiye şu anda tüm iç sorunlarını gizlemek için İdlib gündemine kilitlenmiş durumda! Peki İdlib Türkiye’nin bir şehri midir? Hayır! Mülteciler ve çeteler Türkiye’yi istila edermiş! Hayır! İdlib ne Türkiye’nin çıkarlarını ilgilendiriyor ne de Türkiye’ye yüz binlerce mülteci akın eder. Belki binlerce bir göç olur. Çünkü yüz binlerce mülteciyi Suriye’den Türkiye’ye çeken AKP iktidarı, bizzat Erdoğan’dı. Bu mülteciler üzerinden DAİŞ ve El Nusra’yı kontrol edip Suriye ve Ortadoğu siyasetinde etkili olmak istemiştir. Eğer Türkiye bilinçli çekmezse İdlib’den Türkiye’ye yüz binlerce mülteci gitmez. Çünkü Suriye oralardaki Arap halkının Türkiye’ye gitmesini istemez. Şu anda bırakalım halkı çetelere bile af çıkarılmıştır. Silahını bırakan çeteleri affedeceklerini söylemişlerdir.

Türkiye’nin İdlib’de halkı düşündüğü yoktur. AKP iktidarının tek düşündüğü Kürtlerdir. Kürtler hak kazanmasın, statü elde etmesin de Suriye’de ne olursa olsun; AKP iktidarının umurunda değildir. Hele hele hiçbir insani, ahlaki ve vicdani değere sahip olmayan Erdoğan’ın umurunda değildir. Bu nedenle İdlib üzerinden Kürt pazarlığı yapmaktadırlar. Nitekim İran Cumhurbaşkanı Ruhani de Tayyip Erdoğan’ın bu hassasiyeti karşısında Fırat’ın doğusu da sorundur, diyerek bu pazarlığın özünü ortaya koymuştur.

Şu açıktır ki; İdlib konusunda Türk devletinin hiçbir meşruiyeti ve şu bu hakkı yoktur. İdlib’e sahip çıkmak çetelere sahip çıkmaktır. Zaten buradaki çeteleri şimdiye kadar Türkiye desteklemiştir. Şimdi Rusya, İran ve Suriye buna dur demektedirler. Türkiye’nin Efrîn’e saldırısı ve işgali nasıl ki bir insanlık suçu idiyse, İdlib’de de suçlu konumdadır. Bu nedenle İdlib’deki tek savunu dayanağı Avrupa’yı korkutma konusu olan mültecilerdir. Rusya bu gerekçeyle çetelerin ve Türkiye’nin İdlib’de kalmasını kabul etmemektedir. Bu durum karşısında Türkiye zor duruma düşmüştür. Çünkü ateşkes önerisi kabul görmemiştir. Rusya, Suriye ve İran ateşkes teröristler için geçerli değildir, diyerek Türkiye’nin bu önerisini de ret etmişlerdir. Tayyip Erdoğan en sonunda bizim güvenliğimiz tehdit edildiği müddetçe Suriye’de kalırız, diyerek esas niyetini ortaya koymuştur. Böylece Efrîn’den çıkmayacağını, Fırat’ın doğusunda istekleri yerine gelmezse Fırat’ın batısındaki diğer yerlerde -İdlib dışında- kalacağını ilan etmiştir.

İdlib’de çeteler ve Türkiye çıkarılacaktır. Yenilmiş çetelerin ve sıkışık durumdaki Türkiye’nin İdlib’de direnmesi zordur. Türkiye İdlib’deki çeteleri ve bir kısım sivili Efrîn’e ve hakim olduğu diğer alanlara çekecektir. Bu nedenle esas tartışma ve mücadele İdlib dışındaki alanlarda sürecektir. Türkiye Efrîn’den çıkmayacağını söylemiştir. Bu açıdan esas sorun Kürtlerin durumu, Kürt sorununun nasıl çözüleceği ve yeni Suriye’nin hangi siyasal parametreler ve ilkeler çerçevesinde kurulacağıdır. Zaten şu anda Türkiye’de esas olarak Fırat’ın doğusu tartışılmaktadır. İdlib de bu çerçevede ele alınmaktadır; İdlib’in diğer alanlarda Türkiye’nin varlığını güçlendirmek için pazarlık konusu yapılması gerektiği vaaz edilmektedir. Ancak İdlib’de çetelerin satılması Türkiye’nin itibarını iyice zedeleyecektir. Nasıl bir karakteri olduğu özellikle Araplar içinde anlaşılacaktır.

Aslında Türkiye İdlib’den hemen çekilirdi. Bugünkü kadar ayak diretemezdi. Ancak ABD ve Avrupa İdlib konusunda Rusya ve Suriye’yi uyarınca; mülteci ve insani trajedi olur biçiminde Türkiye’nin argümanlarını ortaya koyunca Türkiye buradan çekilme pazarlığını yüksek tutma yoluna girmiştir. Aslında ABD ve Avrupa(daha doğrusu NATO) oraları tutma ve Suriye üzerinde etkili olma hesapları yapsa da Türkiye’nin şimdi böyle bir diretmeyi yapacak gücü yoktur. Çünkü Rusya, İran ve Suriye Türkiye’yi siyasi ekonomik krizin yoğunlaştığı ortamda ümüğünden tutmuşlardır. Bu nedenle Türkiye kem küm etse de İdlib’den çıkmak zorunda kalacaktır.

Bu gerçekler gösteriyor ki; Suriye’de kördüğüm İdlib’de çözülmüyor. İdlib önemli, İdlib’in Rusya ve Suriye’nin kontrolüne girmesi Suriye’deki siyasi durumda yeni bir dönem başlatacaktır. Çeteler yenilmiş ve etkisiz hale getirilmiş olacaktır. Ancak bu halkların sorununun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Yeni aşama halklarla mevcut Suriye rejimiyle arkasındaki güçler arasındaki mücadele olacaktır. Suriye’nin geleceğini asıl olarak bu durum belirleyecektir. Çeteler esas olarak Demokratik Suriye Güçleri karşısında yenilmişlerdir. DAİŞ yenildikten sonra diğer çetelerin esamesi okunamazdı. Dolayısıyla yenilmiş çeteleri İdlib’den atmanın Suriye’nin geleceğini belirleyeceğini söylemek bir çarpıtma değilse bile esas gerçeği, yani halkların sorununun üstünü örtmek anlamına gelir.

Kuşkusuz Suriye’nin geleceğini belirlemede büyük bir demokratik devrim yapmış Kürtlerin rolü önemli olacaktır. Ancak Suriye’de sorunu sadece Kürtlerle mevcut rejim arasında ibaret görmek de yetersiz kalır. Tüm Suriye halkları da eski Suriye’yi istememektedir. Suriye halkları Suriye’nin demokratikleşmesini istiyor. Bu nedenle mevcut rejim Suriye’de çeteler yenildi; sorunları çözdüm, eskisi gibi iktidara devam, diyemez. Suriye’de o kadar çok şey değişmiştir ki, sadece bu bile Suriye’de eskisi gibi bir yönetim olacağım denilmesi gerçeklerden uzaklaşmak ve duvara toslamak olur. Bu açıdan Suriye’de demokratik uzlaşı temelinde siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel sistemin köklü bir değişikliğe uğraması zorunludur. Bu Suriye’yi zayıflatmaz aksine güçlendirir. Ancak mevcut iktidar eliti bu basireti gösterir mi; yoksa Türkiye’deki NATO mermer, NATO kafalılar gibi bildiğinde ısrar eder mi? Bunu zaman içinde göreceğiz. Ancak eğer eski zihniyet ve yönetim anlayışında diretirse o zaman mevcut siyasi elit ve onun içinde olduğu siyasi yapı ve rejim aşılmakla karşı karşıya kalır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika