Sarısaç: Cezaevleri her zaman devrimlere öncülük etti

Tecridin sona ermesi için açlık grevinde olan HDP vekillerinden Murat Sarısaç, tutsaklara dönük baskılara dikkat çekerken, cezaevlerinin her zaman devrimlere öncülük ettiğini kaydetti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin sona ermesi için Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi eylemleri devam ediyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Dersim Dağ 3 Mart'ta, Tayip Temel ve Murat Sarısaç da 8 Mart'ta HDP Amed il binasında açlık grevine başladı. Açlık grevi direnişlerine ilişkin konuşan Sarısaç, eylemlerinin geç kalınmış sembolik bir eylem olduğunu belirterek, "Sembolik durmasının sebeplerini de söyleyeyim. Leyla Güven'in 140 gündür başlatmış olduğu eylem Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış mutlak tecritten kaynaklı bir eylemdir.

Bu eylem sadece Leyla Güven'le sınırlı kalmadı bugün cezaevlerinde tam tespiti yapılmamakla birlikte 5 binden fazla eylemciden bahsediliyor. Eylemler, Türkiye ve Kürdistan’daki zindanlarla da sınırlı değil, bugün dünyanın bir çok yerine yayılmış durumda. Hem 4 parça Kürdistan’da, hem de Avrupa ve diğer kentlerde başlatılmış açlık grevi var. Bu açlık grevleri sadece her hangi bir kişiyle ilgili adlandıracak bir durum değil.

Çünkü biz başından beri biz şunu iddia ediyoruz Sayın Öcalan'a uygulanan mutlak tecrit aslında Kürt halkının soykırımının devamı olarak düşünülmüş bir tecrittir. Bu durumda bir halkın kendisine önder olarak kabul ettiği ve kendi varlığıyla onun varlığının bugün hükümet tarafından aynı görüldüğünü düşünürsek Leyla Güven'in başlatmış olduğu açlık grevi kutsanacak bir mücadele yöntemidir" dedi.

HALKI BASTIRACAKLARINI DÜŞÜNÜYORLAR

Cezaevlerinde tutsakların yaşadığı baskılara da dikkat çeken Sarısaç, 100 günü aşan tutsakların durumlarının kritik aşamayı geçtiğini vurguladı. Van ve Karadeniz cezaevlerinden baskı haberleri aldıklarını kaydeden Sarısaç, Şahin Encü'nün kalp krizi geçirdiğini hatırlattı. Tecridin bir insanlık dışı olduğunu ve Kürtlere yapılmak istenen katliamı hiçbir şekilde kabul etmedikleri için HDP vekilleri olarak açlık grevi direnişine başladıklarını söyleyen Sarısaç, "Mecliste şu an Kürt halkı ve diğer halkları görmezden gelen bir durum yaratılmak isteniyor. Biliyorsunuz partili Cumhurbaşkanı sistemiyle birlikte meclis bitirilmek istendi.

Aslında halkların temsiliyeti bitirilmek ve bütün halkların kaderi bir kişinin iki dudağı arasında bırakılmak isteniyor. Bu tabi ki de hükümetin yaratmak istediği durum ama bu durum hiç bir zaman Türkiye'de kabul edilmedi. Nasıl ki 80’lerde Amed zindanında bunlar kabul edilmediyse, buna karşı direnildiyse, bugün de aynı şekilde kabul görülmeyecektir. Hükümetin bu konuda büyük yanılgıları olduğunu düşüyorum.

Çünkü elinde çekiç olan adam misali herkesi çivi olarak görme durumu var. Yani halktan aldıkları yetkileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp halkı bastıracaklarını düşünüyorlar. Yanıldıkları bir nokta var. Halkların özgürlük eğilimi her zaman iktidarların otoriter yönetimlerine karşı çıkmıştır direnmiştir. Bu eğilim sadece AKP tarihi ile açıklanacak bir şey değil. Devletler tarihi var olduğundan beri devletsiz toplumlar kendi hakları için mücadele etmişler. Bizimde şu an yaptığımız şey bu hak arayışıdır" diye konuştu.

HDP DIŞINDAKİ MUHALEFETİ DE TEHDİT EDİYORLAR

Açlık grevine girenlerin AKP'den yana bir beklentileri olmadığını söyleyen Sarısaç devamla şunları belirtti: "Daha öncede ifade ettiğimiz gibi AKP hükümeti darbe anayasasını aratır hale getirmiştir. Ama nasıl ki Kürtler, 80'lerde darbeye karşı direnmişse, daha önce Şêx Saidlerde, Seyit Rızalarda ve diğer bir çok katliamlara karşı direnmişlerse bu gün de o direniş devam ediyor.

Bir de muhalif boyutu var bu işin. Mecliste sadece AKP-MHP yok diğer gruplarda var. Onlarında artık şunu görmesi gerekiyor. Eğer Bugün Kürtlere uygulanmak istenen politikalar başarılı olursa aynısı onların başlarına da gelecektir. Zaten basından da takip ettiğimiz kadarıyla HDP dışındaki muhalefeti de tehdit ediyorlar. Şu an bu konsept Kürtlere uygulanmak isteniyor ama sadece Kürtlerle sınırlı kalmayacak. Nasıl ki dokunulmazlıklar meselesi bizle sınırlı kalmadıysa bunun yansıması CHP’ye de olduysa bu baskı politikaları da tüm Türkiye’ye yayılmış durumda.

Kürtler üzerinden kimlik yada kültürel soykırım uygulanıyorsa, diğer taraftan tüm Türkiye’nin bütün kesimlerine de ekonomik ya da sosyal yaşamda yansıması oluyor. Artık caddeler de rahat gezemeyecek bir duruma gelinmiş. Bütün yaşam alanlarına bir şekilde direk müdahale ediliyor. Bugün ekonomik olarak çiftçiler, esnaflar iflasın eşeğine gelmişler evlerine ekmek götüremez duruma düşürülmüş. Ve toplum açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor" dedi.

CEZAEVLERİ ZULME BAŞKALDIRIDA ÖNCÜLÜK EDİYOR

Ülkede yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunun altını çizen Sarısaç konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Hükümet şu an Kürt sorununu bahane ederek şiddet aygıtını elinde tutmak istiyor. Bu şiddet aygıtı da sadece Kürtlere dönük olmayacak bütün toplumsal kesimlere olacak. Cezaevleri her zaman devrimlerin öncülüğünü yapmışlardır. Bugün yine zulme karşı bir başkaldırı durumunda da öncülük yapıyor.

Cezaevlerinin tarihsel yada son 3 yıllık dönemlerini değerlendirirsek haklarını talep eden insanlarla dolup taşmış. Son yıllarda en az 5-6 bine yakın sadece HDP’li yöneticileri içeri alındı. Diğer dönemlerden bahsetmiyoruz bile. Bu yoldaşlarımızın çoğu dışarıda bu zulmü kabul etmedikleri için içerideler. Şu an en bilinçli en örgütlü arkadaşlarımız cezaevlerindeler ve bütün eylemler, başkaldırılar cezaevlerinden başlamış ve orada devam ediyor."